rahatlatıyordu.
Gedikli müşterilerin masalarındaki yavan sohbetlerden miras kalmış bu rahatlık
duygusunun ve tarafsızlığın kökü eskiye dayanır, saygıdeğer şeylerdir hepsi, gençler tarafından
da tıpkı içki içmeler, politika yapmalar, sigara tüttürmeler, evlenmeler ve bu dünyadan göçüp
gitmeler gibi öykü- nülegelir.
Üçüncü bardakta dört arkadaştan biri, peki pasta nerde, pasta yok mu, diye sordu. Bunun
üzerine garson kıza seslenildi hemen ve öğrenildi ki, hayır, pasta yoktu ve pastanın olmayışına
dört arkadaş fena halde içerledi.
August ayağa kalkarak, "Madem pasta yokmuş, biz de ileriki meyhaneye gideriz," dedi.
Kalfa meyhanenin pespayeliğine, külüstürlüğüne atıp tutmaya başladı; dört arkadaştan yalnız
Frankfurtlusu gitme taraflısı değildi, garson kızla ahbaplık kurmuş, fırsat buldukça kızın orasını
burasını okşayıp sıkmıştı. Hans durumu izlemiş, gördüğü manzara ve içtiği biralar tuhaf bir
şekilde içinde heyecan uyandırmıştı. Meyhaneden kalkıp gidecek olmalarına sevindi.
Hesabı ödeyip hep birlikte dışarı çıktılar. Hans, içtiği üç bardak biranın etkisini hissetmeye
Çarklar Arasında
oturmak, hayatı tanıyan ve eğlenmesini iyi bilen kişilerin yanında olmak hiç de fena değildi
doğrusu. Gülenlerle birlikte gülüp arada kendisinin de bir fıkra anlatacak cesareti
gösterebilmesi güzeldi insanın, erkeksi bir davranıştı boşalan bardağını kaldırıp trak diye
masanın üzerine bırakmak, her türlü tasa ve kaygıdan uzak, garson kıza seslenip: "Bir bira
daha lütfen!" demek. Güzeldi bir başka masada oturan bir eşin dostun şerefine kadeh
kaldırmak, henüz yakılmamış ucuz bir puroyu aşağı sarkıtılmış sol elinde tutmak, şapkayı
ötekiler gibi enseye yıkmak. Yabancı kalfa yine havasını bulmuş, anlatmaya başlamıştı: Ulm'da
Do'stlaringiz bilan baham: |