içerlediği yoktu. Ama işi aşırılığa vardıran, çıkarma aşırı düşkün herkes gibi Lucius da çok
geçmeden aptalca bir işe kalkıştı, manastırdaki bütün derslerin parasız olmasından yararlanmak
gibi bir hevese kapıldı ve keman dersi almak için idareye başvurdu. Hani önceden bu konuda az
buçuk bir hazırlığı, biraz kulağı ve yeteneği olsa ya da müzikten hoşlanıp zevk alsa neyse!
Keman çalmanın da nihayet Latince ve matematik gibi öğrenilebileceğini düşünmüştü Lucius;
müziğin ilerde insana yarar sağlayacağını, onu toplum içinde sevilip aranan biri yapacağını
sağdan soldan işitmişti. En azından böyle bir girişim onu hiç masrafa sokma-yacaktı, çünkü okul
idaresi keman dersi alacaklara okuldaki kemanlardan birini veriyordu.
Lucius gelip keman dersi almak istediğini söylediğinde, müzik öğretmeni Bay Haas
beyninden vurulmuşa döndü; çünkü Lucius'u solfej derslerinden tanıyordu, bu derslerdeki
beceriksizliği çok arkadaşını ne kadar eğlendirmiş, zevkten kırıp geçirmişse, öğretmen Haas'ı o
kadar canından bezdirmişti. Dolayısıyla, Lucius'u kapıldığı sevdadan vazgeçirmeye uğraştı ama
yanlış kapı çalmıştı. Lucius nazik ve mazlum bir biçimde gülümseyip, alçakgönüllü bir tavırla
keman dersi almanın kendisine okul yönetimince tanınmış haklardan
biri olduğuna dikkatini çekti öğretmeninin, içinde müziğe karşı sökülüp atılamayacak bir
tutkunun varlığından söz etti. Bunun üzerine, ister istemez manastırda egzersiz için ayrılmış
kemanların en kötülerinden biri tutuşturuldu eline. Lucius haftada iki kez keman dersi alıyor ve
her gün yarım saat egzersiz yapıyordu. Ne var ki, Lu-cius'un oda arkadaşları ilk ve son egzersiz
olması
gerektiği
üzerinde
direttiler,
bu
Do'stlaringiz bilan baham: |