oğlan yüzünden hayli güç durumda kaldı; oğlan, üzerine bir soru
çiziktirilmiş bir yaprak kâğıdı uzatarak dirseğiyle ikide bir böğrüne vurup, soruyu
cevaplandırmaya zorluyordu onu. Oysa sıra arkadaşlarıyla konuşmak kesinlikle yasaktı, yasağa
uymayanlar gözünün yaşma bakılmaksızın sınav salonundan kapı dışarı ediliyordu.
Korkudan titreyerek kâğıdın üzerine, "Rahat bırak beni!" diye yazdı Hans ve oğlana
sırtını döndü. İçersi bir de sıcaktı ki! Kararlı ve düzenli adımlarla durup dinlenmeksizin salonda
Bir aşağı bir yukarı gidip gelen gözcü bile birkaç kez cebinden mendilini çıkarıp yüzünde
gezdirmeden yapamamıştı. Hans, o kalın konfirmasyon giysisi içinde terleyip duruyordu; üstelik
başına bir ağrı yapışmıştı, sonunda mutsuz bir yüz ifadesiyle kâğıdını verip dışarı çıktı, sanki
sınav kâğıdı yanlıştan geçilmiyormuş gibi bir duygu içindeydi. Başaramamıştı işte.
Evde sofraya oturduklarında hiç konuşmadı, bütün soruları omuzlarını silkerek
cevaplandırıp suç işlemiş biri gibi bir tavır takındı. Halası avutmaya çalıştı onu ama babası kızıp
kaba davrandı. Yemekten sonra Hans'ı alıp bitişik odaya kapanarak yeniden sorgulamadan
geçirdi onu.
"Kötü geçti," dedi Hans.
"Neden gözünü açıp dikkat etmedin peki? Lanet olsun! İnsan biraz sıkar dişini!"
Hans sustu, babasının tersleyip çıkışması üzerine ateş bastı yüzünü,
"Sen Yunanca'dan ne anlarsın ki!" diyerek karşılık verdi.
İşin en kötü yanı saat ikide sözlü sınav vardı ve bu da Hans'ı hepsinden çok korkutuyordu.
Kentin sıcakta yanıp kavrulan kızgın yollarında yürürken durumu iyice kötüleşti; sıkıntı, korku
ve baş dönmesinden gözleri pek bir şey seçemez hale geldi.
On dakika kadar kocaman yeşil bir masanın başında üç kişilik bir sınav kurulunun önünde
oturdu. Latince birkaç cümleyi Almanca'ya çevirdi, yöneltilen soruları cevaplandırdı.
Do'stlaringiz bilan baham: |