"Belli Hans, ne yazık ki belli!"
"İyi ama ben ne yapabilirim ki? Bir kez söz verdim kendisine, gelirim dedim."
"Söz verdinse gideceksin elbet. Ama baktın ki İncil hakkında ileri geri konuşuyor, İncil
insan eseridir, içindekilerin hepsi düzmecedir, 'kutsal ruh' tarafından ilham edilmemiştir gibi
şeyler söylüyor, o zaman doğru bana gelirsin, seninle bunu konuşuruz. Tamam mı?"
"Tamam, Flaig Usta. Ama ben durumun bu kadar kötü olacağını sanmıyorum." "Göreceğiz
bakalım.
Söylediklerimi unutma!"
Rahip efendi henüz eve dönmemişti; Hans, çalışma odasında bekledi.
Kitapların sırtlarındaki altın yaldızla yazılmış isimleri gözden geçirirken Flaig Usta'nm
sözleri geldi aklına; bu sözler onu düşündürüyordu. Gerek rahip efendi, gerek yeni
jjıoda din görevlileri hakkında söylenen bu türben sözler sık sık kulağına gelmişti. Ne var
ki, simdi ilk kez kendisinin de bu işe karışmış olduğunu hissediyor, merak ve heyecan duyuyordu.
Flaig Usta gibi o kadar önemsenecek ve korkulacak bir şey görmüyordu; aksine, bu sayede
eskiye ait önemli pek çok gize
ulaşacağını sezer gibiydi. Okul yaşamının ilk yıllarında Tanrı'mn her yerde hazır ve nazır
oluşu, insan öldükten sonra ruhunun gittiği yer, şeytan ve cehennem gibi konular zaman zaman
Hans'ı olmadık düşüncelere yöneltmişti; ama yoğun bir çalışmayla geçen son yıllarda bütün bu
sorular ruhunda uykuya yatmış, tüm kurallara ve ilkelere uygun bir Hıristiyanlık inancı ancak
Flaig Usta'yla söyleşilerinde zaman zaman biraz gözlerini açıp kişisel yaşamının bir parçasına
dönüşebilmişti. Flaig Usta'yı rahip efendiyle karşılaştırınca gülmeden edemedi Hans. Flaig
Usta'nm kahırlar, çilelerle geçirilmiş pek çok yılda edindiği o buruk inanç gücüne çocuk
kafasıyla bir türlü akıl er diremiyordu. Ayrıca, Flaig Usta akıllı olmaya akıllı ama sığ ve tek
Do'stlaringiz bilan baham: |