geri çevirememişti. Tatil yaparken yeni bir dil öğren-mek, kuşkusuz çalışmaktan çok bir
eğlenceydi kendisi için. Gideceği okulda öğrenmesi gereken pek çok yeni konuyu, özellikle
İbranice'yi düşündükçe içten içe bir korku duyuyordu.
Rahip efendiden ayrıldığında durumdan pek de memnun kaldığı söylenemezdi Hans'ın; iki
yanı karaçamlarla çevrilmiş yolu tırmanıp ormandan içeri daldı. İlk anda duyduğu o küçük
hoşnutsuzluk kaybolup gitti derken; üzerinde düşündükçe rahibin önerisi daha akla yakın
görünmeye başladı; çünkü iyi
biliyordu ki, manastırdaki okulda arkadaşlarını geride bırakıp öne geçmek istiyorsa, daha
büyük bir hırsla, yılmadan daha çok çalışmak zorundaydı. Arkadaşlarından öne geçmeyi de
kesinlikle istiyordu.
Nedendi acaba? Bunu kendisi de bilmiyordu. Üç yıldan beri dikkatler üzerine çevrilmiş,
okuldaki öğretmenler, rahip efendi, babası ve özellikle okulun müdürü kendisini teşvik edip
gayretlendirmiş, ona ders çalışmaktan nefes aldırmamışlardı. Uzun süre okul yaşamında bütün,
sınıflarda birinciliği tartışmasız elinde tutmuştu.
Ve zamanla öyle olmuştu ki, herkesten üstün olmayı gurur sorunu yapmış, çevresinde
kendisine rakip birini görmeye katlanamaz duruma gelmişti. O
aptalca sınav korkusundan da kurtulmuştu artık.
Kuşkusuz, tatiller yine de her şeyden daha güzeldi. Sabahın bu saatinde nasıl da alışılmamış
bir güzelliğe bürünmüştü orman! Ormanda kendisinden başka gezip dolaşmaya çıkmış kimse
yoktu. Sütunlar halinde art
arda dizilmiş alaçam-
lar, sanki uçsuz bucaksız bir salon üzerinde maviye çalan yeşil renkli bir kubbe
oluşturmaktaydı. Görünürde pek çalılık yoktu, yer yer sık bir ahududu çalılığına rastlanıyordu, o
kadar. Buna karşılık hayli geniş bir alan içinde yerler yumuşak yosunla kaplıydı, bodur
Do'stlaringiz bilan baham: |