Hazirlayanlar
VII- Kâzım Karabekir’in Dilinden Ermenilere Dair Anılar
Download 3.42 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Giriş 1
VII- Kâzım Karabekir’in Dilinden Ermenilere Dair Anılar Gümrü’de Taşnaklarla sulh muahedesi akti esnasında Ermeni sulh he- yeti başkanı Hanisyan sordu: ‘Harbord’a 41 ne yaptınız ki Erivan’da bize dedi ki: ‘Parise delege göndereceğinize Erzurum’a gönderin de Türklerle an- laşın, aksi halde işiniz haraptır’. Cevap olarak ben de: ‘Ermeni masum insanlarına da bir şefkat hissi ile acıdığımı, siyasî entrikalara kurban gideceklerinden bizimle dost olmaları ve katliamlara nihayet vermeleri için aracılığını rica etmiştim. Demek General Harbord insanî vazifesini yapmış. Bu hususları bizzat bir mektupla da rica etmiştim. Bunu da hatırlarsınız’ dedim. Hanisyan içini çekerek: ‘Samimi sözlere inanmadığımızın cezasını bu gün çektik dedi. Ben de ona cevap olarak: ‘İstiklâlinize en evvel biz hürmet etmiştik, bu gün de en acıklı vazi- yetinizde düşmanlığı ilerletmiyor, mevcudiyetinize kastetmiyoruz. Ermeni edebiyatının esasını Türk düşmanlığı değil, Türk dostluğu yapmazsanız Ermeni milletinin istiklâlini daha büyük felâkete atarsınız’ dedim. Hanis- yan söz verdi 42 . 41 General Harbord, 1919 yılında, Ermeni meselesini yerinde incelemek üzere Amerika Bir- leşik Devletleri tarafından Türkiye’ye gönderilen heyetin başkanıdır. General, Kilikya’dan çıkarak Erzurum, Kars, Revan ve Nahcıvan bölgelerini gezmiştir. Amerika’ya dönüşün- de, Ermeni meselesine dair hazırladığı raporunu Başkan Wilson’a takdim ederek Büyük Ermenistan’ı gezdim fakat içinde bir Ermeni görmedim demiş ve Kâzım Karabekir Paşa’nın Ermeni mezalimine dair verdiği raporu gazetelerinde ilân etmiştir. Geniş bilgi için bkz. Kâ- zım Karabekir, 1917-1919 Arasında Erzincan’dan Erivan’a Ermeni Mezalimi, Hazırlayan Ömer Hakan Özalp, İstanbul 2000, s.139-155. 42 Kâzım Karabekir, a.g.e., s.153-169.
312 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kâzım Karabekir Paşa’nın bizzat General Harbord’a söylediği ve ar- dından verdiği rapordan alınan şu cümleleri de burada zikretmekte fayda görüyorum:
43 . Sonuç Ermeni subay Ohannes Aprasyan’ın babasının ekonomik durumu- nun iyi olduğuna ve Türk arkadaşlarına dair anıları, Hallacyan Bedros Efendi’nin Osmanlı Devleti’nde Bayındırlık bakanı olması ve Türkçe’ye sahip çıkması, Ermeni çetelerinin Çukurlu Hanifi ’ye; Günlerce sofranıza
ni kızın babasının, daha önceleri Hanifi Beylerin evinde günlerce misafi r kaldığını bildirmesi, Darende ve diğer yerleşim yerlerinde karşılıklı iyi komşuluk ilişkileri ve benzeri anılar, Osmanlı toplumu içerisinde Türk ve Ermenilerin birlikte huzurlu günler geçirdiklerini belgeleyen delillerdir. Türk dostluk, himaye ve hoşgörüsünü taktir eden pek çok Ermeni ol- duğuna inanıyoruz. Kâzım Karabekir Paşa’nın Ermenilere öğütleri, göz ardı edilmemelidir. 43 Kâzım Karabekir, a.g.e., s.155.
313 Dr. Seyfullah KORKMAZ Kaynakça Akgündüz, Ahmet-Öztürk, Said, Darende Tarihi, İstanbul 2002. Alımcı, Ercan “Hanifi ’nin Türküsü” Erciyes, S.307-308, Temmuz-Ağustos 2003. Arıkan, İsmail, Mahallemizde Ermeniler, İstanbul 2001. Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Genelkurmay ATESE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayını, Cilt I-II, Ankara 2005. Atatürk’ün Millî Dış Politikası, C. I, Millî Mücadele Dönemine Ait Yüz Belge, Kültür Bakanlığı Yayını Ankara 1994. Ayışığı, Metin, “Ermeni Tehciri Konusunda Yeni Perspektifl er”, Türkiye’nin Ermeni Meselesi Sempozyumu, Celal Bayar Üniversitesi ve Manisa Yöresi Türk Tarihi ve Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi, Manisa, 23-25 Mayıs 2002. Demiray, M. Güner, http://www.mudafaaihukuk.com.tr/test/okuyucu/8_gunerdemiray. htm
Dunn, Robert, World Alive A Personal Story, Crown Publishers, Inc., New York 1952, Copyright 1956, by the estate of Robert Dunn, Library of Congress Catalog Card Number 56-7189. Hartill, Leonard Ramsden, “Men Are Like That”, The Bobbs-Merrill Company, Indianapolis 1926, Çeviri Kerim Cengiz Kevenk, İnsanlar Böyledir, Baylan Matbaası, Ankara 1978. Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi I-II, Başbakanlık Devlet Arşivleri genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 15, Ankara 1998. Kâzım Karabekir, 1917-1919 Arasında Erzincan’dan Erivan’a Ermeni Mezalimi, Hazırlayan Ömer Hakan Özalp, İstanbul 2000. Küçük, Abdurrahman, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ocak Yayınları, Ankara 1997. Saray, Mehmet, Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2005. __________, Türk-İran İlişkileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 1999. Tetik, Ahmet, “Belgelerin Diliyle Gerçekler”, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt I, Genelkurmay ATESE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayını, Ankara, 2005. Yalçın, Hüseyin Cahit, Tanıdıklarım, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2002. HOŞGÖRÜ TOPLUMU’NDA BİRLİKTE YAŞAMAK: OSMANLI TOPLUMUNDA GAYRİMÜSLİM ERMENİ VATANDAŞLARI VE HUKUK: KAYSERİ ÖRNEĞİ Yrd. Doç. Dr. Süleyman DEMİRCİ Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü E-mail: sdemirci@erciyes.edu.tr; Tel: 0 352 437 49 01-33308 Özet Kayseri şer’iye sicillerindeki kayıtlardan hareketle kaleme alınmış olan bu çalışma arşiv belgeleri/bilgileri ışığında yakın doğu devlet anlayışını kısa bir şekilde irdeledikten sonra çalışma konumuzun ilgilendiği kadarıyla Osmanlı toplumunda yaşayan gayrimüslim Ermeni vatandaşların hak arama mücadelelerini, adalet arayışlarını ve toplum içerisinde şikâyete konu olan hususlara yönelik isteklerinin nasıl ele alındığı konusunu Kayseri örneğinde incelemek- tedir. Bu araştırma ile Osmanlı sosyal hayatı içerisinde ya- şayan insanların karşılaşmış oldukları sorunlar ile ilgili hak arama ve hakkı teslim etme anlayışını Müslim-gayrimüs- lim çerçevesinde ortaya koymak ve bu şekilde gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında konu ile ilgili yerleşmiş yanlış kanaatlere konunun sınırları çerçevesinde bilimin ve bilim insanının ihtiyaç duyduğu metodolojiyi kullanarak top- lumlararası hoşgörü ve birlikte yaşama anlayışının tarihî temelleri çerçevesinde mütevazı bir katkıda bulunmaktır. 317 Yrd. Doç. Dr. Süleyman DEMİRCİ Giriş 1 Kültür ve medeniyet hayatımızda önemli bir yer işgal eden hoşgörü çoğu zaman kusurlara göz yumma, farklı düşünce ve kültürlere saygı gös- terme, affedilebilecek her şeyi affetme şeklinde tarif edilir. Fakat başka- larının hukukunun söz konusu olduğu bir yerde hoşgörü adına müsamaha gösterme, kimsenin hakkı olmamalıdır. Birey olarak bizler kendimize ait konularda fedakârlıkta bulunabiliriz; fakat kamunun hakkını kişilere tek tarafl ı olarak bağışlama hoşgörü içerisinde değerlendirmek yanlış olmakla kalmaz, o aynı zamanda topluma karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendi- rilir.
Hoşgörü ve Cumhuriyet ile ilgili bilimsel bir etkinlikteki konuşma- sında Toktamış Ateş hoşgörüye dair kendine özgü şu tanımlamayı yapar: “Hoşgörü, bir insanın kendinden farklı düşünceleri, farklı inançları, farklı bir yaşam tarzı olan, farklı değerler sistemi olan insana ya da insanlara sevecen bir tavır göstermesi demektir. Yani hoşgörü, farklılığa, başkasına tahammül etmek demektir. Ama bu nasıl tahammül? ‘Lanet olsun’ gibisin- 1 Bu
tebliğ; Türk-Ermeni İlişkilerinin Barışçı Yönü: Tokat, Amasya, Sivas ve Kayseri İllerin- de Türk-Ermeni Ortak Yaşamı ve Dostluğuyla İlgili Anlatıların Araştırılması ve Sonuçların Diasporadaki Ermenilerin Eserlerindeki Verilerle Karşılaştırılması isimli TÜBİTAK-2006 destekli proje çerçevesinde hazırlanmıştır. 318 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER den, kerhen bir tahammül değil, saygı duyarak, sevgi duyarak, sevecen bir tahammül demektir 2 . Hoşgörü Toplumu’nda Birlikte Yaşamak şeklinde isimlendirdiğimiz tebliğimizden mülhem olarak söyleyebiliriz ki Osmanlı Devleti’nin de bu anlamda en önemli özelliği hiç şüphesiz, üç semavî dine mensup, farklı dilleri konuşan ve farklı kültürel kökenleri olan milletleri 620 küsur yıl idaresi altında yönetebilmiş olmasıdır. Osmanlı hükümdarları çağdaşı ül- kelerde görülmedik şekilde Müslüman ve gayrimüslim tebaasına inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdılar. Bu devlet ve hakimiyet anlayışının bir sonu- cu olarak sınırları içerisindeki Hıristiyan ve Musevî vatandaşlarına kendi inançlarının gereğine göre yaşayabilme imkânını sundular 3 . Türkiye Ermeni Kilisesi Metropoliti Kirkor Damadyan’ın hoşgörü ile ilgili bir yazısında Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah hakkında Ermeni Tarihçi Urfalı Matheos’un tarihe not düşen şu sözlerine atıfta bulunarak Türk toplumundaki hoşgörü ve birlikte yaşamanın tarihî temellerine de dikkat çeker: Sultanın yüreği Hıristiyanlara karşı şefkatle dolu idi. O geç-
4
Osmanlı idaresinde Ermeni Patrikliği’nin dinî otoritesi, devletin ge- nişleyen sınırlarına doğrudan orantılı bir şekilde genişledi; İstanbul Erme- ni Patriği, yeni fethedilen topraklarda yaşayan Ermeni cemaatinin da dinî lideri oldu. Fatih Sultan Mehmed’den sonra Osmanlı saltanatında bulunan hükümdarlar, vermiş oldukları beratlarla Patriklerin görev ve yetkilerini tanımışlardı. Patriklik beratlarındaki hükümlerden anlaşılıyor ki Osmanlı hükümdarları Ermeni cemaatinin dinî, içtimai yaşamı düzenleme ile ce- maat içindeki miras ve aile hukuku konularına müdahale etmediklerini fakat hukukî konularda gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının diledikleri taktirde kadı mahkemelerini kullanmalarına müsaade etmişlerdir. Devletçe Patriklere ve maiyetlerine tanınan cizye, avârız ve tekâlif-i örfi ye muafi - 2 Toktamış Ateş, “Hoşgörü ve Cumhuriyet”, Osmanlıda Hoşgörü Birlikte Yaşama Sanatı, Ya- yına Hazırlayan Mustafa Armağan, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul 2000, s.77.
3 Bkz. Bahaeddin Yediyıldız, “Protokol Konuşmaları”, Osmanlı Hakimiyet Anlayışı”, Do- ğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, C.XI, İstanbul 1989, s.293 vd. 4 Kirkor Damadyan, Osmanlıda Hoşgörü Birlikte Yaşama Sanatı, s.176.
319 Yrd. Doç. Dr. Süleyman DEMİRCİ yeti vs. muafi yetler, Ermeni cemaati ruhanîlerine ve makamlarına duyulan saygı ve hoşgörünün bir başka ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır 5 .
lara konu olmuş çok sayıda mahkeme kaydı bulunmaktadır. Birlikte yaşa- ma sanatına güzel bir örnek olması bakımından Kayseri kadı defterlerine kayıtlı 1645 tarihli bir dava örneğini hep birlikte incelemeye çalışalım. Kayseri şehri Selaldı mahallesi sakinlerinden Sefer veled-i Kanber, Ma- nas veled-i Yagub ve Murat veled-i Mıgırdıç’ın kadı mahkemesine giderek Babuk veled-i Arizman hakkında avârıza müteallik vergisini ödemediğini ifade ederek hakkında kadılık nezdinde şikâyette bulunmaları ile ilgilidir. Davacılar şikâyetlerinde Babuk veled-i Arızman Selaldı mahallesinin avâ- rız defterine tahrir-i cedit esnasında tahrir emini tarafından kaydedildiğini ve mahallede vergiye tâbi mülkü olduğunu dolayısıyla kendisinden avârız vergilerini talep ettiklerini fakat bu ödemeyi reddettiğini dile getirirler. Babuk veled-i Arizman bunun üzerine kadı tarafından suçlamaların doğru olup olmadığı konusunda sorgulanır. Babuk veled-i Arizman kadı önünde durumunu ayrıntılarına girerek açıklar ve aslında avârız vergisini ödemekle mükellef olduğunu ve mahal- lenin avârız defterine kayıtlı bulunduğunu fakat tahrir-i ceditte haric-i def- ter olarak kayd edildiğini ifade eder. Bu çerçevede ekonomik durumunun da uygun olmadığını merkezî (İstanbul’a) idare nezdinde dile getirir. Bu girişiminin neticesinde avârız vergilerinden muaf tutulur ve Kayseri’deki Gebe İlyas mahallesinde El-hac Ahmet Çelebi’nin inşa etmiş olduğu Çeşme’nin bakım ve onarım işlerini yürütmek üzere merammetçi kayıt edildiğini kadı mahkemesinde dile getirir. Mahkemelerin işleyişi gereği verilen bilgilerin doğruluğuna yönelik bir delilin olup olmadığı Babuk veled-i Arizman’dan sorulması üzerine konu ile ilgili fetvayı delil olarak kadıya sunar. Eldeki deliller çerçeve- sinde Babuk merammetçi olarak kaldığı sürece avârız vergilerinden muaf olduğu ve davacıların da bu yüzden davalarının düştüğüne hükmedilir. Bu örnekte dikkatimi çeken husus hiç şüphesiz Müslüman olduğundan şüphe edilmeyen El-hac Ahmet Çelebi’nin kamunun yararına yapmış olduğu bir çeşmenin zaman içerisinde oluşabilecek bakım ve onarım ihtiyaçlarını gi- derme karşılığında Ermeni milletinden Babuk veled-i Arizman’ın avârız vergilerinden muaf tutulmuş olmasıdır 6 .
6 Bkz. Süleyman Demirci, “Complaints About Avâriz Assessment and Payment in the Avâriz- Tax System: An Aspect of the Relationship Between Centre and Periphery. A Case Study 320 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Damadyan’ın da ifade ettiği gibi aralarındaki ilişkileri sürdürmek is-
ğümüz Türk-Ermeni ilişkilerinde bilim dünyası için olduğu kadar halktan insanların dikkatine sunulması ve değerlendirilmesi gereken birçok tarihî kayıt vardır. Tarihte şu ya da bu şekilde cerayan etmiş ve insanlara karşılık- lı acılar vermiş olayları birinci plana çıkarmak yerine, bu müspet ve yapıcı olayların hatırlanması mutlak surette yararlı olacaktır 7 .
daki gayrimüslim Ermeni vatandaşların durumu ile ilgili yapılmış olan tak- tire şayan birçok çalışmada belki ön plana çıkarılmayan bir hususu hiçbir siyasî ya da ideolojik tarihçilik anlayışına sapmadan Osmanlı kadı mahke- melerine intikal etmiş birkaç dava konusu ve sonuçları çerçevesinde ince- lemeye çalışacağız. Hukukun üstünlüğü, hak arama ve hakkı teslim etme çizgisinde Kayseri’de yaşayan Ermenilerin 1900’lı yılların başında verdik- leri hukuk mücadelesine yönelik örneklerden elde edeceğimiz sonuçları konuya ilgi duyanların değerlendirmelerine sunmaya çalışacağız. Bu kısa değerlendirmenin maksadı Osmanlı sosyal hayatı içerisinde yaşayan insanların karşılaşmış oldukları sorunlar ile ilgili hak arama an- layışlarının nasıl olduğunu Müslüman ve gayrimüslim çerçevesinde de- ğerlendirme kapsamına almak ve bu şekilde gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında konu ile ilgili yerleşmiş yanlış kanaatlere konunun sınırları çerçe- vesinde bilimin ve bilim insanının ihtiyaç duyduğu metodolojiyi kullana- rak toplumlararası ilişkilere yönelik küçük bir katkıda bulunmaktır. Bilindiği gibi devlet üç unsurun bir arada bulunması ile varlık kaza- nabilir. Bunlar; ülke, insan topluluğu, siyasî ve hukukî teşkilâtlanmalardır. Devlet yetkileri yönetenler aracılığı ile yönetilenler üzerinde kullanılır 8 . Bu
noktada devletin gücü siyasî ve hukukî bir teşkilâtın elinde toplanmıştır. Millet, bireyleri çok sayıda olan geniş bir ailedir. Bir aile büyüğünün ço- cuklarına gösterdiği sevgi, şefkat ve hoşgörü ile devlet idaresinde bulunan kişilerin yani iktidar sahiplerinin yönettiklerine karşı besledikleri duygu ya da adaletin dağıtıldığı ceza mahkemelerinde görevli hukuk adamlarının verecekleri kararlar arasında ayrımcılığı çağrıştıran farklar olmamalıdır. Bu yüzden devlet yönetiminde bulunan idarecilerin gerçek adaleti tesis of Kayseri, 1618-1700”, Journal of Economic and Social History of the Orient, 46.4/2003, s.470. 7 Damatyan, a.g.e., s.177-178. 8 Yusuf Oğuzoğlu, Osmanlı Devlet Anlayışı, Eren Yayınları, İstanbul 2000, s.10-24. 321 Yrd. Doç. Dr. Süleyman DEMİRCİ edebilmeleri için yapılması gereken şey hiç şüphesiz, şu veya bu şekilde toplumun dışına itilmiş kıyıda-köşede tek başına kendi halinde toplumdan kopuk olarak yaşayan insanların da kimsesi olmasıdır. Bu bağlamda onları bekleyen görev haksızlığa uğrayanlara yardımcı olmakla kalmayıp aynı zamanda haksızlığa sebep olanların da hukukun içerisinde kalınarak ceza- landırılmalarını sağlamaktır. Bu çerçevede kendisinin eşi tarafından sokağa terk edildiğini 279 nu- maralı Kayseri kadı mahkemesi kayıtlarından gördüğümüz bir gayrimüs- lim Ermeni kadınının hak arama mücadelesini hep birlikte görelim. Kayseri şehri Selman mahallesinde oturmakta olan Gülizar binti Karabet’in eşi Haci veled-i Yenos tarafından zorla kapı dışarı edilir. Ken- disinin gündelik hayatını idame ettirmesine yönelik bir ödemenin de ya- pılmaması üzerine zor durumda kalır ve konunun hukuk çerçevesinde hal- ledilmesi için Kayseri kadı mahkemesine mağduriyetinin giderilmesi ve kendisine nafaka ödemesi için eşi aleyhinde dava açar. Durumu inceleyen mahkeme Talas köyü Salar mahallesinden Henri oğlu Serek ve İstanbullu oğlu mahallesinden Manuk oğlu Serkiz şahitleri huzurunda 14 Mayıs 1903 tarihinde Haci veled-i Yenos’u eşi Gülizar binti Karabet’e nafaka ödemeye mahkûm eder 9 . Benzer bir örnek yine Kayseri şehri Kiçikapı mahallesinde görülmek- tedir. Duka oğlu Agop veled-i Haci Karabet demiryolu hattında çalışmak üzere Konya’ya gider, fakat belgeden anlaşıldığı kadarıyla eşi ve çocuk- larını ihmal eder. Bu yüzden eşi Marya binti Karabet konu ile ilgili kadı mahkemesine giderek kendisini ihmal eden ve 3 yaşındaki oğlu ile 4 ve 7 yaşlarındaki kızları Makabi ve Levapez’e maddî bir destek sağlamayan eşinden şikâyetçi olur ve konunun kadı marifetiyle halledilmesini talep eder. Bunun üzerine kadılık bahse konu kişinin bu ihmalinin maddî duru- munun iyi olmamış olmasından mı, yoksa kişisel ihmalinden mi kaynak- landığını öğrenmek üzere Agop veled-i Haci Karabet’i tanıyan ve Ermeni milletinden olan iki kişiyi konu ile ilgili bilgilerine başvurmak üzere mah- kemeye çağırır. Bilgilerine başvurulan Eslempaşa mahallesinde oturan İncircioğlu Artin veled-i Agop ve Tos mahallesinden Hamamcioğlu Artiv veled-i Asvador mahkemedeki ifadelerinde Agop veled-i Haci Karabet’i tanıdıklarını ve maddî durumunun ailesine bakmaya elverişli olduğunu ifade ederler. Yapılan bu araştırmalar neticesinde Marya binti Karabet ve çocuklarının mağduriyetini giderecek şekilde Agop veled-i Haci Karabet 9 Kayseri Şer’iye Sicili (KŞS), Defter No: 279; Belge No: 89, s.102.
322 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER 17 Eylül 1903’te eşine nafaka ödemeye mahkûm edilir. 10 Burada dikkati çeken husus Osmanlı-Türk hukukunun tarafsızlığı ile din ve milliyet ay- rımı yapılmaksızın mağdur olan herkesin hakkını arama ve alma yönünde hukuk mahkemelerine güvenmesi ve bu güvenin de boşa çıkmamasıdır. Üçüncü örneğimiz yine Kayseri şehrinde yaşamakta olun Ermeni Mih- ran veled-i Kaspar ile Abdulbaki oğlu Yakup Ağa arasındaki bir alım-satım davasını konu edinmektedir. Kayseri kadı sicillerine yansıdığı kadarıyla olay şu şekilde gelişir. Kayseri’de Süleyman mahallesinde oturmakta olan Mihran veled-i Kaspar, Sasik İslâm mahallesinden Abdulbaki oğlu Yakup Ağa’ya 49 çuval sabun satar. Satın alınan sabunun ağırlığının o zaman- lar cari olan ağırlık birimi üzerinden 410 batman olması beklenmektedir. Bu alış-veriş içinde Yakup Ağa tarafından Mihran veled-i Kaspar’a yine o zamanlar için kullanılmakta olan para birimi üzerinden 10 250 kuruş- luk nakdî bir ödeme yapar. Fakat Yakup Ağa’nın satın almış olduğu sabun miktarının ödemeyi yaptığı miktardan daha az olduğunu tespit etmesi üze- rine durumdan Mihran veled-i Kaspar’ı haberdar eder ve yapmış olduğu fazladan ödemenin kendisine geri iadesini talep eder. Fakat Yakup Ağa beklediği olumlu yaklaşımı Mihran veled-i Kaspar’dan göremez. Bunun üzerine meselenin hukuk içerisinde halledilmesi için Kayseri kadı mahke- mesine müracaat ederek söz konusu fazladan ödemenin kadılık marifetiyle tarafına iadesinin sağlanması için Mihran veled-i Kaspar’dan davacı olur. Resmî sürecin tamamlanması üzerine davalı ve davacı kadı mahkemesine çağrılırlar ve kadı her iki taraftan da olayın gelişimini dile getirmesini ister. Bu şekilde kadı kendisine intikal eden şikâyete konu olan hususun ve pek tabii olarak da Yakup Ağa’nın iddialarının doğru olup olmadığından emin olmak ister. Mihran veled-i Kaspar mahkemede Avukatı Varteris oğlu Bardenet veled-i Hacik tarafından savunulur. Kendisine kadılıkça sorulan sorulara vermiş olduğu cevapta bahse konu bu iki kişi arasında böyle bir alım-satım olduğunu teyiden ifade eder. Tam bu esnada bizler hemen şunu düşünmeye başlayabiliriz. Mahkeme olayı tespit eder. Davalı ve davacı yönüyle durum değerlendirilir ve neticede mağdur olan tarafın mağduriyeti giderilir. Fa- kat gelişmelerden durumun öyle olmadığını görmekteyiz. Mihran veled-i Kaspar’ın avukatı Varteris oğlu Bardenet veled-i Hacik mahkemeye usûl yönüyle itiraz ederek konunun bir ticaret konusu olduğunu ve bu yüzden de davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde kadı mah- kemesine itiraz eder. Bu yüzden kadı davayı düşürür ve davanın ticaret 10 KŞS, Defter No: 279, Belge No: 109, s.125.
323 Yrd. Doç. Dr. Süleyman DEMİRCİ mahkemesinde görülmesine karar verir 11 . Kadı sicillerindeki kayıtlardan sonrası gelişmeleri takip edemiyoruz fakat burada önemli olan husus Kayseri’deki gayrimüslim Osmanlı vatandaşı Ermenilerin hiçbir can ve mal endişesine mahal vermeksizin hukuku kullanabilmenin yanında kendi menfaatleri söz konusu olduğunda da hukukî haklarını kullanabilme adına zamanımızda sürekli olarak değişik vesilelerle dile getirilen hukukun üs- tünlüğü çerçevesinde hukuk bilgisini sonuna kadar kullanabilme özgürlük- lerinin kendilerine sağlanmış olmasıdır. Son örneğimiz iki toplum arasındaki tarihî dostluk, hoşgörü ve sami- miyetin iğfale uğramadan önce ne denli güzel bir seyir içerisinde olduğunu gösteren bir başka dava konusu. Muhtemelen bu örneği gördükten sonra insanın gerçekten de bu medeniyet ile ilgili kalem oynatan ilim ehlinin
fırsatı yakalıyor. Kayseri şehri Sınıkçı mahallesinde ikâmet etmekte olan Ermeni mille- tinden Yozgatlı oğlu Aleksan veled-i Elhanek, Eskibedestan mahallesinde oturmakta olan Bağcı oğlu Ahmet Ağa’dan 14 Ocak 1899 tarihinde o dö- nemde cari olan para birimi üzerinden olmak üzere 5 Osmanlı lirası (lira-i Osmanî) borç para alır, fakat parayı geri ödeyemeden ölür. Bunun üzerine söz konusu borç para Ahmet Ağa tarafından eşi Gülisna binti Simyon ve çocuklarından istenir, fakat eşi ve çocuklarının böyle bir borçtan haberle- ri olmadığı için borcu sahiplenmek istemezler. Bunun üzerine alacağını mahkeme kanalıyla tahsil etmek üzere Ahmet Ağa kadı mahkemesine Gü- lisna binti Simyon ve çocukları aleyhinde dava açarak söz konusu para- nın kadılık marifetiyle tarafına ödenmesini ister. Bunun üzerine davalı ve davacılar mahkemeye çağrılır. İki taraf da konu ile ilgili dinlenir. Davalı Gülisna binti Simyon mahkemedeki ifadesinde eşinin borcundan haberi olmadığını fakat mahkemeye ibraz edilen belgeden görüldüğü kadarıyla eşinin borcunun olduğunu kabul eder. Bu durum karşısında paranın he- men tahsil edilmesi gündeme gelecektir. Fakat Gülisna binti Simyon’un müteveffa eşinden Serkiz, Ohannes, Haykaz, Karbir ve Artin isimlerinde 5 oğlu ile Haykanoş isminde bir kızı vardır ve bunlardan Artin, Haykanoş ve Karbir’in henüz çok küçük olduklarından ötürü onun adına söz alan avukatı Muhyiddin (vekil-i musahhar Muhyiddin) ailenin mağdur olma- ması için Artin, Haykanoş ve Karbir’in ergenlik çağına gelinceye kadar söz konusu ödemenin ertelenmesini mahkemeden talep eder. Durumu de- ğerlendiren mahkeme 4 Mayıs 1902’de vermiş olduğu kararla ödemeyi 11 KŞS, Defter No: 279, Belge No: 120, s.134. 324 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER davacı Ahmet Ağa’nın aleyhinde olacak şekilde çocukların ergenlik çağına kadar erteler 12 .
İstanbul’un işgal yılları sırasında, birçok yerli Rum’un taşkınlıklar yaparak Türk düşmanlığını körüklediği bir ortamda, yüzyıllarca Osmanlının adalet anlayışı ve hoşgörü şemsiyesi altında İstanbul’da huzur içinde hayat sür- müş hakperest bir Rum olan Alerko Mandacı’nın, elinde tespihi, başında fesi ile dolaşarak: Ben bu fesin altında doğdum, bunun altında ölürüm! diyerek soydaşı diğer Rumlara muhalefet edip onlarla yaka paça mücadele etmesi farklı bir açıdan birlikte yaşama sanatının simgesi olarak karşımıza çıkmaktadır 13 .
Download 3.42 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling