Hercai hercai
Download 1.36 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Hercai
aslında hepsini ben çektim çünkü sana âşıktım mesajını vermeye çalışıyordu.
Yalandan aşk itirafını yazarken nasılda eğlenmişti. Reyyan, Miran’ın kendisine âşık olduğunu düşünüp oda kendisini sevsin istiyordu. Amacına ulaşıyordu da. “Hayatını mahvedeceksin kızın, bari duygularıyla oynama!” Duygular! Neyden bahsediyordu bu adam? Miran’ın umurunda mı sanıyordu o kızın neler hissettiği veya hissedeceği? Düşmanının kızıydı o, ölüyorum dese bir bardak su vermezdi ona! “Sakın bir daha bana akıl vermeye kalkışma!” Telefonu Arda’nın yüzüne kapattıktan sonra içeriye girip balkonun kapısını çarptı hiddetle. Gönül yine duramamış ve yapmıştı yapacağını. Şikâyet eder gibi Arda’ya yetiştirmişti olanları. Acımak, merhamet, vicdan. Bu duygular uzun süredir hissetmediği, yabancısı olduğu saçma duygulardı. Kendisi yıllar boyunca acı çekip intikam yeminleriyle uyumuşken, tüm bunlara sebep olan insanları düşünemezdi, düşünmeyecekti de. *** Pişirdiği kahveleri tepsilere koyduktan sonra mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldi Reyyan. Sözün üzerinden üç gün daha geçmişti. Tam üç gündür kalbine konan kelebeklerin sayısı gökyüzünü arşınlardı. Duygularını sadece Havin’e açmış olsa da evdeki herkes onun bu değişiminin farkındaydı. Yüzünde açan gülleri görmemek imkânsızdı. Bu durum en çok da Zehra Hanım’ı mutlu ediyordu. O anneydi, eğer kızı üzülecek olsa ciğeri parçalanırdı. Kahveleri yengesine ve annesine verdikten sonra tepsiyi sehpanın üzerine bıraktı, annesinin yanına oturduktan sonra Havin de yorgunluktan bitmiş bir şekilde girdi odaya. “Canım çıktı ya, bu ev temizle temizle bitmiyor.” “Başka işin mi var Havin Hanım? Temizleyeceksin tabii ki.” Bunu söyleyen Delal Hanımdı. Havin ve Azat’ın annesi. Havin kendisini yorgunlukla koltuğa bıraktıktan sonra Reyyan’a bakarak güldü. “Reyyan kurtuluyor, kim bilir İstanbul’da nasıl bir hayat bekliyor onu.” “Ev hanımlığı daha yeni başlayacak, ne kurtulması?” Delal Hanım, Havin’in omzuna vurduğunda genç kız acıyla sızlandı. “Ne vuruyorsun anne ya? Bence orada rahat edecek Reyyan.” “İnşallah rahat eder Reyyan’ım, inşallah.” Bu temenni dolu dua annesinin dudaklarından dökülürken Reyyan sadece tebessüm etti. Zehra Hanım bitmiş kahve fincanını eğilip sehpanın üzerine bıraktıktan sonra Reyyan’a bakıp gülümsedi. “Yarın Nergis Hanım ve Gönül ile birlikte alışverişe çıkacağız. Alacaklarımızı not edelim de, eksik hiçbir şey kalmasın.” Reyyan’ın içi şimdiden kıpır kıpır olmuştu. Acaba Miran da gelir mi diye düşünmeden edemedi. Onu sadece konağa geldiği zamanlarda görmesi, içinde büyük bir özlemin oluşmasına neden oluyordu. Şimdiden özlemeye başlamıştı kalbine mesken kuran bu adamı. Gece olduğunda içindeki öldüresiye heyecandan ötürü uyuyamamıştı Reyyan. Sabaha kadar uyumak için mücadele verse de mümkün olmamıştı. Sabah olduğunda ise sanki gece boyu uyumayan o değilmiş gibi büyük bir dinçlikle fırlamıştı yatağından. Hazırlanıp konaktan çıktıklarında Nergis Hanım ve Gönül ile çarşıda buluşmuşlardı. Mardin’de çarşıların altını üstüne getiren kadınlar her gördüğü dükkâna giriyorlardı. Aldıklarını taşıma görevi de Bedirhan’a düşmüştü. Arabanın bagajı şimdiden alınanlarla dolup taşmıştı. Önce kuyumcuya, ardından kumaş pazarına, mutfak ürünleri satan dükkânlardan, çeyiz dükkânlarına kadar her yeri gezmişlerdi. Keyifli bir gün geçiriyorlardı ama Reyyan’ın ayakları iflas etmek üzereydi. Annesi gördüğü her şeyi Reyyan’a gösteriyor, “Bunu da alalım,” diyordu. Parasal yönden hiçbir sıkıntıları yoktu, ne Miran ne de babası düğün masraflarında zorlanacak insanlardı. Bindallı bakmak üzere girdikleri bir dükkânda Havin kucağını bir sürü kıyafetle doldurmuştu. Reyyan’ın yanında durduğu tezgâhın üzerine attı kıyafetleri. Elini bordo renkte uzun, kolları dantelli bir elbiseye koydu. “Kına için kendime bunu mu alsam?” Reyyan gözlerini kıyafette gezdirdi ancak pek beğenmedi. Havin henüz on yedi yaşındaydı, bu kıyafet yaşına göre fazla abartıydı. “Daha kınaya çok zaman var, başka bir mağazadan bakalım.” “Reyyan bakar mısın?” Gönül askılarda duran bindallılara bakarken Reyyan’ı çağırıyordu yanına. Reyyan yanına giderek Gönül’ün işaret ettiği yere baktı. Yeşil ve hardal sarısı karışımı bir bindallı gösteriyordu. “Bunu denesen, bence çok yakışır sana.” Reyyan kafasını hayır anlamında salladı. “Teşekkür ederim ama benim hayalimdeki bindallı kırmızı.” “Kırmızı bakalım o zaman.” Parmağını gösterdiği yerden indirip askıdaki kıyafetlere baka baka yürüdü Gönül. Her şey iyi hoştu ama Reyyan çok yorulmuştu, bu yüzden bindallı seçmeye bile dermanı kalmamıştı. Başka zaman bakarım diye düşünürken gözlerinin önüne sokulan kırmızı bindallıya hayretler içinde bakakaldı. Bu tam da hayalini kurduğu gibiydi ve çok güzeldi. Arkasını dönerek kimin uzattığına bakmak istedi. Elinde tuttuğu bindallının ardında kocaman gülümseyen adamı gördüğünde nutku tutuldu. Gülümsemek bir adama bu kadar mı yakışırdı? Aşk, bir adama bu kadar mı yakışırdı? Bir adam bir kalbe, bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar yakışırdı? İlk defa gülümsüyordu Reyyan, Miran’ın karşısında. Bir elindeki bindallıya, bir de gülümseyen gözlerine baktı. “Miran, sen… Ne zaman geldin?” Genç adam sorusuna cevap vermek yerine elinde tuttuğu bindallıyı Reyyan’ın üzerine yaklaştırdı. Ardından hafifçe omuzlarından tutarak Reyyan’ı aynaya döndürdü. “Bence bu sana çok yakışacak,” derken gülümsemeye devam ediyordu. Reyyan, Miran’ın geleceğinden umudunu kestiği anda çıkıp gelmişti. Şimdi üzerindeki yorgunluğu bile unutmuştu, Miran gezelim dese yorgunluğuna saatlerce katlanabilirdi. Elini bindallıya uzatıp almak istediği sırada gözleri kapıda dikilen Azat’a çevrildi. Reyyan bir eliyle omzundan tutan Miran’a baktı. Bu samimiyet Azat’ı kızdırabilirdi. Belki de çoktan kızdırmıştı. Bunu korkunç bakan kahverengi gözlerinden anlayabiliyordu. Miran’dan uzaklaşmak için adım attı ancak aynı anda Azat da onlara doğru bir adım atmıştı. |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling