Hercai hercai


Download 1.36 Mb.
Pdf ko'rish
bet7/66
Sana05.01.2022
Hajmi1.36 Mb.
#215141
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   66
Bog'liq
Sümeyye Koç - Hercai

Miran!
On gün sonra…
“Dilan,  etleri  buzluktan  çıkardın  mı?”  Fatma  bir  elinde  merdanesi  ile
hamuru  açarken  bir  yandan  da  ocağa  koşuyor,  kaynayan  şerbete  bakıyordu.
“Kız  Dilan,  nerede  bu  kız?”  Fatma’nın  feryadına  Havin  yetişmişti.  Tezgâhın
üzerindeki buzu çözülmek üzere olan poşetli eti havaya kaldırarak Fatma’ya
gösterdi. “Burada Fatma sultan, telaş yapma. Dilan kapıya bakıyor.”
“Biri  Dilan  mı  dedi?”  Mutfağa  gülümseyerek  giren  genç  kız  üzerine
önlüğünü  giyerek  işe  koyuldu.  Bugün  Reyyan  ve  Miran  arasında  söz
kesilecekti, bu yüzden konakta hummalı bir telaş vardı. Evdeki bütün kadınlar
her  bir  tarafa  dağılmış,  harıl  harıl  hazırlık  yapıyorlardı.  Reyyan  salonu
temizlemekle  meşgulken  Elif’in  geldiğini  görünce  işi  bırakarak  onunla
beraber odasına çıktı.


Elif,  Reyyan’ın  teyzesinin  kızıydı.  Aynı  zamanda  okul  arkadaşı,  en  yakını,
sırdaşı.  Merdivenlerden  çıkarken  Elif  konağa  göz  gezdiriyordu.  Reyyan,
“Teyzem  ne  zaman  gelecek?”  diye  sorduğunda,  Elif  bilmem  dercesine  silkti
omuzlarını. “O da evde bir şeyler hazırlıyordu. Gelir birkaç saate.”
Elif’le  geçen  yıl  liseden  mezun  olmuşlardı.  Hemen  ardından  o  yıl
İstanbul’da  üniversiteye  başlamıştı  Elif.  Onun  babası  kızının  omzuna  evlilik
gibi bir yük bindirmemiş, hayatını eline alma özgürlüğünü sunmuştu. Odaya
girdiklerinde  Reyyan  dolabını  açarak  giyebileceği  kıyafetleri  gösterdi  Elif’e.
Çoğu  yeniydi  ve  doğru  düzgün  giyilmemişti.  Yatağın  üzeri  komple  kıyafetle
dolduğunda  Elif  hangisini  seçeceğini  bilemedi.  Her  renkte  elbise  vardı  ve
seçim yapması güçleşiyordu. Üstelik Reyyan hepsini güzelce taşıyabiliyordu.
Zayıf  ve  orta  boylu  bir  kızdı  fakat  görüntüsü  çelimsiz  durmuyordu,  aksine
oldukça çekiciydi.
Pudra  rengi,  tüle  benzer  bir  bluzu  ellerine  aldı  Elif.  “Bunu  dene  Reyyan,
altına da düz, dar bir siyah etekle harika olursun bence.” Reyyan bluzu Elif’in
ellerinden alıp aynada kendi üzerine tuttu. “Evet, olabilir.”
Elif, yatağın yanındaki berjere oturup ellerini yüzüne yasladı. “Miran’ı çok
merak ediyorum.”
Reyyan’ın  yüzünde  bir  tebessüm  belirmişti.  Miran’ın  adı  geçtiği  zaman
içine dolan güzel hislere engel olamıyordu. Aklına günler öncesi gelmişti. O
gün akşama kadar düşünüp durmuştu, hayır demeyi istemişti ama daha birkaç
gün  önce  hayatına  girmiş  bir  adamı  kaybetme  fikri  bir  o  kadar  da  korkunç
gelmişti.  Gönül  akşamüstü  konağa  geldiğinde,  karşısında  utançtan  renkten
renge  girmişti  Reyyan.  Üstelik  Miran,  Gönül  ile  birlikte  kocaman  bir  gül
buketi  yollamıştı.  Kırmızı  güllerin  arasındaki  notta  ise  o  gece  söyledikleri
yazıyordu.  “Bazı  şeyler  ömründe  bir  kere  denk  gelir  insana,  ölüm  gibi,  aşk
gibi…”
Ve  Reyyan  aldanmıştı,  karşısındaki  adamın  güçlü  çekiciliğine  karşı
koyamadan kapılmıştı yalan rüzgârına. Oradan oraya savrulacağını bilmeden.
Evet demişti, Miran’la evlenmeyi kabul etmişti böylelikle.
Elif  işaret  parmağını,  suçlar  gibi  Reyyan’ın  yüzüne  tuttu.  “Gülümsedin
Reyyan!”  Reyyan  daha  fazla  gülümsemeye  başladı.  Yüreği  kıpır  kıpırken
yüzünün somurtması zıt olurdu. Kimse anlamasın istiyordu ama kendisini ele
veriyordu. “Akşam onu gördüğünde, neden gülümsediğimi anlarsın.”
***
Reyyan  saklandığı  kapının  ardından  dinliyordu  konuşulanları.  Miran  ve
ailesi  geleli  bir  saat  olmuştu.  Salonun  bir  köşesinde  müstakbel  kayınvalidesi


ve  görümcesi  Gönül,  annesi,  yengesi  ve  teyzesiyle  sohbet  ederken  diğer
ucunda  Miran,  babası  ve  amcasıyla  iş  hakkında  konuşuyorlardı.  Miran’ın  da
babası  yoktu,  bu  konuda  Reyyan  ile  aynı  kaderi  paylaşıyorlardı.  İkisi  de
küçük  yaşta  kaybetmişlerdi  babalarını.  Fakat  Reyyan’ın  üvey  de  olsa
küçüklükten beri baba bildiği bir adam vardı başında.
Azat  ile  Bedirhan  ise  bir  köşede  asık  suratla  oturuyor,  sohbete
katılmıyorlardı.  Reyyan’a  düşen  mutfakta  beklemek  olmuştu.  Elif,  Havin  ve
Dilan’la  birlikte  mutfakta  dedikodu  yapmaktan  sıkılmış  ve  gizlice  salonun
kapısının  arkasına  yerleşmişti,  kıpırdamadan  içeriye  bakıyordu.  Aslında
baktığı tek bir kişi vardı, o da Miran.
Bu  yaşına  kadar  hep  bir  erkeğin  sevgisinin  eksikliğini  yaşamıştı  Reyyan,
babası  yoktu,  baba  sevgisi  görmemişti.  Aşkla  ve  evlilikle  de  ilk  defa
tanışıyordu,  yüreği  bu  adamı  hem  garipsiyor  hem  de  istiyordu.  Bir  an  durup
hayal  etti,  onun  kendisini  çok  sevdiğini,  deli  gibi  sevdiğini…  Yüreği  titredi,
bir gün olabilir miydi böyle bir şey?
Kendisini  kaptırmış  bir  şekilde  Miran’ı  izlerken  Azat’la  göz  göze  geldi.
Azat,  Reyyan’ı  fark  etmiş  ve  ters  ters  bakmaya  başlamıştı.  Reyyan  kapıdan
çekilerek hızla mutfağa koştu. Koyu bir sohbete dalmış olan kızlar Reyyan’ın
oradan ayrıldığını fark etmemişlerdi. Elif, Reyyan’ı görür görmez gülümsedi.
“Nereye gittin sen? Miran’ı çekiştiriyoruz şurada.”
“Ne konuşuyorsunuz?” diyerek oturdu yanlarına.
“Diyoruz  ki,  çok  çekici,  çok  efendi,  çok  yakışıklı…”  Bütün  kızlar
Reyyan’ın  ağzından  çıkacak  olumlu  bir  kelimeyi  bekliyordu.  Olumlu  tek  bir
cümle!  Bugün  söz  kesiliyordu  ve  artık  geri  dönüşü  yoktu,  Reyyan  ise  ne  iyi
ne  de  kötü  bir  şey  söylüyordu.  Evet,  evliliği  kabul  etmişti  ancak  Miran  ile
ilgili  sorulan  tüm  soruları  cevapsız  bırakmıştı  on  gün  boyunca.  Günlerce
düşünüp  durmuştu,  ne  bir  daha  Miran’ı  görmüş  ne  de  o  gelmişti.  Çünkü
Miran sık sık İstanbul’a gitmek durumunda kalıyordu. Bugünden sonra daha
sık  görüşeceklerdi.  Kına  ve  düğün  hazırlıkları  başlayacaktı.  Reyyan’ın  tek
dileği bu süreçte Miran’ı biraz daha tanımaktı. Ellerini masaya koyduğunda,
“Sadece mutlu olmak istiyorum,” diyerek sesli bir şekilde iç geçirdi.
Bedirhan  mutfağa  kızları  çağırmak  için  geldiğinde  söz  merasiminin
başlayacağını  anlamışlardı.  Herkes  salona  geçerken  en  son  Reyyan  girmişti
kapıdan. İçeriye girer girmez mavi gözlerin tesiri altında kaldı aynı zamanda.
Herkes ayağa kalkarak yuvarlak oluşturdu. Havin masanın üzerinde duran söz
tepsisini alarak yuvarlak kalabalığa yaklaştı.
Evin büyüğü amcası Cihan Bey’di. Cihan Amca, yüzüklerden biri Miran’ın,


diğeri  Reyyan’ın  parmağına  geçtikten  sonra,  “Hayırlı  olsun,”  diyerek  kesti
kurdeleyi.  Parmağından  sarkan  kırmızı  kurdeleye  bakarken  heyecandan
bayılacak gibiydi Reyyan. Sırasıyla tüm büyüklerin elini öpmüşlerdi. Aradan
geçen  iki  saatte  bol  bol  sohbet  edilmiş,  yemekler  yenmiş,  hatta  fotoğraflar
çekilmişti.  Reyyan  şimdiden  onunla  aynı  karede  nasıl  durduğunu  merak
ederken  onu  daha  şaşırtacak  bir  sürprizle  karşılaşacaktı  birazdan.  Miran
ailesiyle  birlikte  konaktan  ayrılacağı  sırada  kalabalıktan  istifade  Reyyan’ın
yanına  yaklaştı.  Reyyan,  Miran’ın  kendisine  yaklaştığını  görünce  tedirgin
oldu.  Yanına  yaklaşan  adam  hızla  elini  tutarak  avuçları  arasına  bir  şey
yerleştirdi. Ardından yanından uzaklaştı. Reyyan avucunu açtığında küçük bir
bellek  gördü.  Tekrar  sımsıkı  kapattı  avuçlarını.  Bunu  kendisine  neden
vermişti, bunun içinde ne vardı?
Miran  ve  ailesi  gittikten  bir  süre  sonra  herkes  odalarına  çekildiğinde,
Reyyan  da  yorgunlukla  odasına  kaçtı.  Karmaşık  duygular  içerisindeydi.
Heyecan,  endişe,  hüzün  ve  garip  bir  mutluluk…  Dahası,  ellerinin  arasındaki
bu  küçük  bellek  büyük  bir  merak  duygusu  uyandırdı.  Üzerini  hızla
değiştirerek  saçlarını  tepeden  topladı.  Bilgisayarını  çıkarıp  yatağın  üzerine
bıraktı.  Hayatında  hiç  bu  kadar  meraklandığını  ve  heyecanlandığını
hatırlamıyordu.
Açtığı  bilgisayara  belleği  yerleştirip  açılmasını  beklerken  nefesini  tuttu.
Açılan  dosyada  gördükleri  ise  büyük  bir  şaşkınlığa  uğratmıştı  Reyyan’ı.
Ekrandaki resimlere bakarken bine katlanmıştı heyecanı, kalbi göğüskafesini
delecekmiş  gibi  atarken  bu  resimleri  kimin  neden  çektiğini  anlamaya
çalışıyordu.  Reyyan’a  ait  birçok  resmin  bulunduğu  bir  dosya  vardı  belleğin
içinde.  Hepsi  de  uzaktan  çekilmiş,  habersiz  görüntülerdi.  Reyyan  hiçbirinde
objektife  bakmamıştı.  Nereden  bakılsa  son  altı  aya  aitti  tüm  bu  resimler.
Fotoğraflarına bakmayı kestiğinde belleğin içinde bir metin dosyası bulup ona
tıkladı. Şaşkınlığı katlanarak büyüyordu.

Download 1.36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling