Hercai hercai


Download 1.36 Mb.
Pdf ko'rish
bet10/66
Sana05.01.2022
Hajmi1.36 Mb.
#215141
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   66
Bog'liq
Sümeyye Koç - Hercai

4
GELİNLİK
Acı.
Günlerdir  sadece  mutluluğun  hüküm  sürdüğü  kalbini  bugün  acı
doldurmuştu.  İçindeki  huzursuzluk,  yağan  yağmurla  birlikte  şiddetlenip  gök
gürültüsüyle  birlikte  gözyaşlarına  dönüşmüştü.  Küçüklüğünden  beri  hep
korkmuştu  Reyyan  gök  gürültüsünden.  Kim  bilir  belki  de,  şimşekler
çaktığında odasından korkarak çıkıp babasına sarılamadığı içindi, bu korkuyu
hiçbir şekilde yenememişti.
Gökyüzü  parçalanırcasına  gürlediğinde  yatağına  girip  yorganı  kafasına
kadar  çekti.  Eylül  ayının  son  günleriydi  ve  havalar  her  gün  biraz  daha
soğuyordu.
Eve  gelirken  yol  boyu  ağladığı  için,  gözleri  kıpkırmızı  olmuştu.  Neden  bu
kadar  çok  ağladığını  da  bilmiyordu  aslında,  yaşlar  gözlerini  acıta  acıta
süzülmüştü pınarlarından. Bu yaşına kadar Azat ile tek bir sorun yaşamamış
olan Reyyan, bugün ona çok büyük bir öfke duyuyordu. Azat’ın yaptığı şey,
yenilir yutulur cinsten değildi.
Alışverişin sonlarına doğru mağazaya Miran gelmişti ve sanki Reyyan’ın ne
istediğini  biliyormuş  gibi  tam  hayal  ettiği  bindallıyı  uzatmıştı  ona.  Miran’ın
her  hareketi  Reyyan’ı  biraz  daha  çekiyordu  kendisine.  Görmediği  günleri
sayacak  ve  sürekli  görmeyi  arzulayacak  kadar  çok  istemeye  başlamıştı  onu.
Sevgiye  aç  kalbi  ve  aşka  olan  zayıflığı  tehlikeli  bir  sevdanın  kolları  arasına
sarıyordu onu, üstelik farkında bile değildi. Onun mavi gözlerine baktığı anda
ruhu bambaşka duyguların esiri oluyordu.
Azat  ise  sanki  bu  büyülü  anı  bozmaya  yemin  etmiş  gibiydi.  Reyyan  onu
mağazanın  girişinde  gördüğü  anda,  tehdit  vaat  eden  bakışlarından  anlamıştı
bir  aksilik  çıkaracağını.  Yanılmamıştı  da.  Azat,  Miran’ın  Reyyan’la  samimi
oluşunu  bahane  ederek  kavga  çıkarmıştı.  Sert  sözler  sarf  etmişti  öfkeli
dudaklarının  arasından.  Ve  Miran  yüzünde  tek  bir  kıpırdama  olmadan
dinlemişti Azat’ı.
Reyyan  ikisinin  tartışmasını  Miran’ın  arkasına  saklanarak  seyretmişti.
Korkudan  kalbi  sıkışmıştı,  Azat’ın  neden  böyle  davrandığını  anlamıyordu
ama  anlaması  da  gerekmiyordu.  Azat’tı  işte.  Canını  sıkan  bir  durum  olunca
hemen kavgaya başvururdu. Reyyan’ın Miran’ın arkasına saklandığı görünce
kolundan  tutup  çekmeye  çalışmıştı,  tam  o  sırada  Miran,  Reyyan’ı  kurtarıp
tekrar  arkasına  almıştı.  Bu  hareketi  Azat’ta  nasıl  bir  öfke  uyandırmıştı


bilinmez ancak tepkisi Miran’ın suratına yumruk indirmek olmuştu.
Reyyan’ın  çığlığı  mağazayı  doldurunca  herkes  başlarına  toplanmıştı.
Annesi,  yengesi,  kayınvalidesi  ve  Gönül.  Miran’ın  dudağı  patlamıştı,  o  anki
refleks ile Azat’ı yakasından tutup sarsmıştı ancak sıktığı yumruğunu Azat’ın
suratına indirmemişti. Miran, Azat gibi öfkesinin kurbanı olmamıştı. Yine de
o anda Miran’ın Azat’a olan bakışı gözlerinin önünden gitmiyordu Reyyan’ın.
Çok korkunçtu. Öfkesi sadece bakışlarına yansıdığı halde, tüyler ürperticiydi.
Reyyan o an  her şeyin bittiğini  düşünmüştü. Azat her  şeyi mahvetmişti. Söz
için  takılan  yüzükler  parmaklardan  çıkmış  ve  her  şey  yerle  bir  olmuş  gibi
hayal  etmişti.  Böyle  olması  muhtemeldi  zaten.  Miran’ın  bu  yumruk  üzerine,
bir  daha  ne  kendisini  ne  de  ailesini  görmek  isteyeceğini  düşündü.  Azat  olay
üzerine özür bile dilemeden mağazadan çekip gittiğinde Reyyan da kendisini
dışarıya atmıştı.
Sinirleri  altüst  olmuştu  ve  akan  gözyaşlarını  durduramamıştı  o  an.  Hemen
arkasından  Miran’ın  geldiğini  görünce  gözlerini  silmişti.  Ne  olursa  olsun
ağladığını  Miran’ın  görmesi,  hoş  değildi.  Ağlamayı  sevmezdi  Reyyan.
Ağladığını birinin görmesini acizlik sayardı kendisine. Aslında güçlü insanlar
ağlamaktan  utanmazlardı  fakat  Reyyan  utanıyordu.  Miran  omzundan  tutarak
kendisini çevirdiğinde yüzünü yere eğmişti. Kavgayı çıkaran ve yumruğu atan
Azat  olmasına  rağmen  Reyyan  utançtan  ölüyordu.  O  an  Miran,  “Artık  seni
istemiyorum,”  dese  ona  hak  bile  verebilirdi  ancak  Miran’ın  sözleri  öyle
olmamıştı.  “Yüzüme  bak  Reyyan,”  demişti  elini  çenesinden  tutup  kendisine
bakmasını  sağlarken.  “Ne  olursa  olsun,  bu  adam  senden  asla
vazgeçmeyecek!”
Uyumak istiyordu Reyyan. Uyumak ve sanki her şey kötü bir rüyaymış gibi
yeniden  uyanmak.  Olanları  yaşanmamış  varsaymak.  Düşündükçe  delirecek
gibi  oluyordu,  Azat  hiç  bu  kadar  değersiz  olmamıştı  gözünde.  Aynı  evde
yaşıyor olmalarına rağmen Azat’ı görmek istemiyordu artık. “Reyyan, kapıyı
açar mısın?” Havin’in sesiydi bu. O da abisine fazlasıyla kızmıştı ancak onun
ne  kadar  öfkeli  olduğunu  bildiği  için  bu  durumu  yadsımıyordu.  “Konuşalım
lütfen. Kapalı kapılar ardına saklanma.”
“Uyumak istiyorum Havin, lütfen akşama kadar beni yalnız bırak.”
***
Kaldığı  otele  vardığından  beri  yediği  yumruğu  düşünüyordu  Miran.
Oracıkta Azat’ı linç etmemek için zor tutmuştu kendisini. Şimdi her şey ikiye
katlanmıştı, öfkesi, gazabı, kini… Çok az zaman kalmıştı her şeyin bitmesine.
Reyyan’la  evlendiği  gün  bu  aileye  ilk  büyük  darbesini  vuracaktı.  Yıllardır


aynı  şeyin  hayalini  kuruyordu,  Hazar  Şanoğlu’nun  süründüğünü  ve  ona
yalvardığını…  Kaybedecek  bir  şeyi  yoktu  ve  olabildiğince  karartmıştı
gözlerini.  Neye  mal  olursa  olsun  bütün  planlarını  gerçekleştirecekti.  Miran
katil olmayacaktı o adam gibi, can almayacaktı fakat zalimliğiyle ciğerlerine
kadar yakacaktı herkesi.
Duştan  çıktıktan  sonra  küçük  bir  yara  bandıyla  dudağının  kenarındaki
sıyrığı kapattı. Hâlâ belli olan morluğa aynada bakarken hiddetle mırıldandı.
“Piç herif.”
Üzerine  geçirdiği  siyah  tişörtün  ardından  saçlarını  havluyla  kuruladı.
Kapının  çaldığını  duyunca  kapıya  giderek  elini  kulpa  bastırdı.  Gelen  Nergis
Hanım’dı.  Nergis  Hanım,  Miran’ın  annesi  değil,  teyzesiydi.  Reyyan’ın
ailesine  annesi  diye  tanıtmıştı  çünkü  böyle  olması  gerekiyordu.  Miran’ın
annesi  de,  babası  gibi  yıllar  önce  ölmüştü.  Acımasız  kalbi  küçücük  yaşta
nefretle  dolmaya  başlamıştı.  Nasıl  olsa  Şanoğlu  ailesine  tanıttığı  Miran,
tamamen sahteydi. Teyzesini de annesi gibi göstermekten bir sorun çıkmazdı.
Miran’a küçükken teyzesi bakmıştı. Onun bu yaşına kadar nasıl bir öfkeyle
büyüdüğüne,  kalbini  nasıl  kararttığına  ve  kirli  bir  oyunun  temellerini  nasıl
hazırlamaya başladığına anbean şahit olmuştu. Herkes gibi o da vazgeçirmek
istemişti Miran’ı ama başarılı olamamıştı. Sonuç olarak o da, Miran’ın peşine
takılıp  buralara  kadar  gelmişti.  Vazgeçiremeyeceğini  anlayan  herkes  gibi
ortak  olmuştu  yeğeninin  kötü  intikam  planlarına.  Ama  korkmuyor  değildi,
babasına  acımayan  bir  adam,  Miran’a  acır  mıydı?  Miran’ın  bu  uğurda
harcanmasından  ölesiye  korkuyordu  kadın.  Miran  ona  kız  kardeşinin
emanetiydi. Küçücük bir çocukken hem öksüz hem yetim kalmıştı.
“Vazgeçelim  oğlum,  gidelim  buralardan.”  Teyzesinin  telaşla  sarf  ettiği  bu
sözlere  Miran  sadece  histerik  bir  kahkaha  attı,  ardından  ifadesini
ciddileştirerek  büyük  bir  ima  ile  baktı  teyzesinin  yüzüne.  “Vazgeçmek  için
yürümedim  bunca  yolu  teyze.  Yoluma  çıkan  ilk  pürüzde  bırakacak  kadar
korkak mıyım ben?”
“Atalım  sözü,  hiçbir  şey  için  geç  değil  bak,  zararın  neresinden  dönersek
kârdır.”  Az  önce  söyledikleri  hiç  tesir  etmemiş  olacak  ki  teyzesi  inatla
vazgeçirme  çabaları  güdüyordu.  Bu  da  Miran’ı  öfkelendirmekten  başka  işe
yaramıyordu.
“Teyze,”  dedi  ve  parmağını  havaya  kaldırarak  susturdu  çaresiz  kadını.
“Duymamış olayım bunları!”
Kadın bu konuda ısrarcıydı. Biliyordu, söyledikleri hiçbir işe yaramayacaktı
ama  yine  de  bir  umut  uğraşıyordu.  “Ya  sana  bir  şey  olursa  oğlum,  hiç  mi


acımıyorsun  sen  kendine?  Ya  bir  şey  yaparlarsa  sana,  görmedin  mi  Azat  ne
etti?”
Miran’ın  umurunda  değildi  tüm  bu  sözler.  Ölümcül  bir  virüs  gibi  sarmıştı
her  yanını  kötümser  duygular.  Vazgeçmek  söz  konusu  bile  değildi,  ucunda
ölüm  bile  olsa  vazgeçmeyecekti.  Koltuğa  doğru  yürürken  elindeki  havluyu
hırsla  savurdu.  “Önce  kızını  alacağım,  sonra  neyi  var  neyi  yok  hepsini
alacağım.”  Koltuğa  oturup  ellerini  birbirine  kenetledi.  Kör  bir  noktaya
bakarken bakışları alev almış gibiydi. “Hepsi benim olacak, perişan edeceğim
onları!”

Download 1.36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling