Hercai II meftun hercai II / meftun


Download 1.49 Mb.
Pdf ko'rish
bet18/68
Sana05.01.2022
Hajmi1.49 Mb.
#215120
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   68
Bog'liq
Sümeyye Koç - Meftun

ve  bebekleri.  Bunlar  ne  şahane  kelimelerdi!  Miran  onu  çalışma  odasından  çıkarırken  Reyyan  bir  adım
gerisinden gidiyor, Miran’ın avucunun arasında duran eline sırıta sırıta bakıyordu.
“Artık  dilediğin  zaman  dilediğin  kitabı  okursun,”  dedi  Miran.  “Ama  gecenin  bir  yarısı  değil.  Seni
göremeyince  endişeleniyorum,  bilmiyor  musun?”  Reyyan,  Miran’ın  sözlerine  sessiz  sessiz  kıkırdadığında
Miran merdiven basamaklarında durup arkasını döndü ve sözlerine gülen Reyyan’a tuhaf bir bakış attı.
“Komik  bir  şey  mi  söyledim?”  diye  ciddi  ciddi  sorduğunda  Reyyan  kafasını  salladı.  “Birlikte  uyumaya
başlayalı sadece iki gün oldu Miran,” dedi kıkırdamaya devam ederken. “Sanki kırk yıllık karı kocayız da beni
göremeyince endişe ediyorsun.”
Miran  bozularak  arkasını  dönse  de  renk  vermedi.  Merdivenleri  çıkarken  aksi  aksi  söylendi.  “Bir  daha
yapma diye söylüyorum.”
“Peki,” dedi Reyyan otuz iki diş sırıtırken. “Öyle olsun.”
“İnsan bir anda en sevdiğine kavuşunca ne oldum delisi oluyormuş.”
Atışa  atışa  yatak  odalarına  geldiklerinde  uykum  yok  diyen  Reyyan  esnemeye  başlamıştı  fakat  Miran  iki
saattir deliksiz uyuyor olmanın verdiği dinçlikle kendini dipdiri hissediyordu. Sanırım uyuyamayacaktı. Ziyanı
yoktu. Ne de olsa sabah uyanınca işe gitmek gibi bir derdi yoktu şu sıralar.
Reyyan üzerindeki hırkayı çıkarıp berjerin üzerine bıraktığında Miran’ın kendisini izlediğinin farkında bile
değildi. Kafasını çevirip göz göze geldikleri an ise duraksadı. Öylesine güzel ve hayranlık dolu bakıyordu ki,
yutkunamadı bile. Üzerinde gezinen masumane bakışlar yüreğini deliyordu. O an dünya durmuştu sanki. Bir
zamansızlığın  koynuna  hapsolmuşlardı.  Miran  yavaş  adımlarla  aralarındaki  mesafeyi  kapattığında  ellerini
Reyyan’ın beline yerleştirdi ve bir gülün yapraklarını dalında severmiş gibi nazikçe çekti kendisine.
Onu özlediğini hissetti. Deliler gibi özlediğini, yokluğunda nasıl delirdiğini, yanında o varken bile duyduğu
hasretin onu nasıl darmadağın ettiğini.
Yüzüne  düşen  birkaç  siyah  tutamı  parmaklarının  arasına  alıp  omzunun  gerisine  bıraktığında  heyecanının
kalbini parçaladığına dair yemin edebilirdi. Bu küçük kız nasıl oluyordu da ufacık bir bakışıyla kendisini yerle
yeksan edebiliyordu?
“Sen,” dedi şaşırmış gibi. Bir o kadar çaresiz ve tam teslimiyet içinde. “Nasıl yapıyorsun bunu?” Gözlerini o
kuzguni harelerin odağına yerleştirdiğinde nefes almayı dahi kesti. “Beni öldürüyorsun.”
Her ne kadar bu sevda sözü öfkenin dizginlediği aşk duygularını harekete geçirse de içi huzursuzlanmamış
değildi  Reyyan’ın.  Daha  bundan  birkaç  gün  önce  Miran  uyurken  onu  yaşlı  gözlerle  bir  camın  ardından
seyrettiğini  çok  iyi  hatırlıyordu.  Daha  doğrusu  unutamıyordu.  Hayatının  acısını  hissetmişti.  Unutabilmek
ihtimal bile değildi.
“Ölmenin  bahsini  bile  edemeyecek  kadar  kabarık  senin  suç  dosyan,”  diyerek  sessizliğini  bozdu.
İşaretparmağı  şahlanıp  genç  adamın  dudakları  üzerine  kapandığında  gözlerine  dalga  dalga  korku
yayılıyordu. “Sakın bir daha ölümle ilgili sözler edeyim deme.”
Miran  dudaklarına  konan  parmağı  avuçlarına  hapsetti.  “Haklısın  küçüğüm.”  Reyyan’ın  parmak  uçlarına
kondurduğu  naif  öpücüğün  ardından  kısık  sesle  mırıldandı.  “Yeni  kavuştum  ben  sana.”  Reyyan’ın  eliyle
birlikte kendi elini Reyyan’ın karnına kapattı. “Sizi bırakıp nereye gideyim?”
Reyyan diğer elini Miran’ın elinin üzerine kapatırken gözlerine takılıp kaldı. Sevdiği adamın yanındaydı. Bu
odada  birbirlerine  sadece  bir  nefes  uzakken  kilometrelerce  uzak  kaldıkları  günler  geride  kalmıştı.  Hasret
bitmişti. Kırıp dökmek yoktu artık, yakıp yıkmak yoktu.
“Ne oldu?” diye sordu Miran, Reyyan’ın dalgın dalgın kendisine bakıyor oluşu onu tedirgin ediyordu.
“Düşünüyorum.”  Bakışlarını  daldığı  okyanus  bakışlardan  çekemiyordu  bir  türlü.  Gönlünden  hoyrat  bir
sevda sızıyor, karşısındaki adama içi gidiyordu.


Miran avuç içini Reyyan’ın yanağına kapattı. “Neyi düşünüyorsun?”
“Seni gördüğüm ilk günü.”
Hayatının  tek  bir  gecede  değiştiği  gündü  o  gün.  Bir  gece  yarısı,  yine  uykusuzluğun  gözlerinde  biriktiği
uhrevi  bir  andı.  Reyyan’ın  yüreğini  yakan  ama  adını  bilmediği  bir  sıkıntının  içinde  cebelleşirken  odasının
perdesini  aralamış,  semaya  dikmişti  gözlerini.  Kendisini  bir  arabanın  içinde  izleyen  genç  adamı  fark
edememişti henüz.
“Yağmur  yağıyordu  o  gece,”  diye  mırıldandı.  “Penceremin  dibindeki  pervaza  oturmuş,  gökyüzünü
seyrediyordum.” Belli belirsiz bir tebessüm etti. “Tanımadığım bir adam da beni…”
Miran  da  gülümsedi  çünkü  o  adam  kendisinden  başkası  değildi.  Bu  hazin  hikâyenin  başladığı  ilk  gündü.
Yeminler ettiği ilk gün, oyununa Reyyan’ı dâhil ettiği ilk gün, içindeki kötü adamı susturamadığı ilk gün. Tüm
bunları düşününce gülümsemesi acılı bir şekle büründü.
“On Eylül,” diye devam etti Reyyan. “Gün bitimine dakikalar kala. Gözlerini gördüğüm ilk vakitti. O gözlere
tüm ömrümü adadığım ilk vakit.”
Ömrünü bir yalanın avuçlarına teslim ettiği ilk vakit. Kandırıldığı ilk vakit. Sürekli söyler dururdu içindeki o
arsız ses. Hiçbir yalan, bu denli sahici ve güzel olamazdı.
Dilinin  ucuna  gelen  sözcükleri  kendisini  yakmak  pahasına  yuttu  Miran.  Avuçlarını  gece  karası  saçların
arasına doladığında yüzündeki acılı tebessümü devam ettirdi. Sana oyun oynadığım ilk vakit, diye düşündü.
Adamlığımı unuttuğum, alçaklığa teşrif ettiğim ilk vakit.
Fakat söyleyemiyordu işte.  Reyyan’ı  geçmiş  kötü  günlerin  derbeder  anılarıyla  boğmak  istemiyordu.  Onun
zihninde  Miran’la  ilgili  güzel  zamanlar  depreşiyordu  sadece.  Çünkü  bu  adamın  ona  bıraktığı  tüm  acı
hatıraları, yoğun bakım odasında gözleri yaşlı onu beklerken silip atmıştı zihninden. Varsın öyle olsun,  diye
düşündü Miran.
Reyyan, Miran’ı ne kadar affederse affetsin, Miran kendini affetmeyecekti.
“Ben de kendimi sana adamışım, meğer hiç farkında olmadan.” Şu gözlere her baktığında yüreğini sıkan o
tuhaf hissin adına intikam demişti. Nereden bilebilirdi ki öfkesini perçinleyen zehrin, dudaklarından kalbine
düşmek için çırpındığı en hakikatli dua olduğunu?
Nereden bilebilirdi?
Reyyan  susup  kalırken  Miran  devam  etti.  “Ne  zaman  baksam  sana,  aynı  şeyi  söylerim,”  diye  fısıldadı.
“Gözlerin, benim ölümüm.”
Bir  nefes  uzağındaki  küçük  kadının  alnına  uzattığı  dudakları  yazgısına  buse  kondururken,  yüreğinde  bir
yangın  büyüyordu.  Miran  Karaman  uzun  zaman  sonra  intikamın  zehriyle  değil,  sevdanın  ateşiyle
tutuşuyordu.
Diğer  elini  de  kaldırıp  Reyyan’ın  yanağına  yasladığında  gözleri  usulca  kapandı.  Uzun  zaman  önce  kirli
duygularıyla  kirlettiği  bedeni,  sevda  dolu  dokunuşlarıyla  temizlemek  istiyordu  şimdi  de.  Onu  istiyordu.
Hesapsızca, kitapsızca, arsızca.
Dudakları hasretini dizginleyebileceği dudaklarla birleşti sonunda. Ürkek bir kuş misali kollarının arasında
titreyen  bedene  değen  parmakları  omzunun  üzerindeki  saten  sabahlığı  sıyırdı.  Onları  umarsızca  yakıp  küle
çeviren hercai sevdadan bu gece ikisi de alacaklıydı.
Bu gece, hercai sevdanın aldattığı iki kalp solup gidecek, yerine tek bir bakışın önünde diz çöken meftun
yürekler gelecekti.

Download 1.49 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   68




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling