Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
Ter döküyor dört duvar, ter, bense beklerim bir gün mutlaka,
Ters dönecek anahtarlar bir gün, elbet çıkacaksın ışığa. Sen aydınlığa, ben sana hasret... Gel eritir demirleri bendeki ateş! Bir gün açılır, açılmaz sandığın kapılar vurunca güneş, Bir karanlık daha erişti güne, saat neredeyse beş, Sen aydınlığa, ben sana hasret... Gel eritir demirleri bendeki ateş... Reyyan, Miran’ı seyrederken dinliyordu şarkının sözlerini. Yüzüne hüzün düşen adamı sarıp sarmalama isteğiyle yanıp tutuştu o an. Sonunu içtiği kahve fincanını tepsiye koyduktan sonra ayağa kalktı. Tam da o sırada fark etti. Miran’ın pantolonunun cebindeki kâğıt düştü düşecekti. “Cebindeki kâğıt dediğinde,” Reyyan, Miran apar topar tıktı cebine o kâğıdı. Tabii bu durum Reyyan’ı meraklandırmıştı. Ne saklıyordu cebinde, neden Reyyan’ı görür görmez aceleyle geri tıkmıştı kâğıdı? “Neydi o kâğıt?” diye sorduğunda kaşları çatıktı. “Hiçbir şey,” diyen genç adam kollarını ensesinin altına koyup gözlerini yumdu, şu an ruhunu okşayan şarkının sözlerinde kayboluyordu. Bu şarkı onları anlatıyordu sanki. Ne de güzel söylüyordu bu kadın, ne kadar içli... Gün bizim, güneş bizim, göğsümüzde ateş bizim, El ele olduğumuz o gün gülmek bizim, Dün bizim, yarın bizim, yana yana sevmek bizim, Hasrete vurduğumuz göz göz yürek bizim... Reyyan, Miran’ın gözlerinin kapalı oluşundan yararlanarak kıvrak bir hamleyle cebine uzattığı parmaklarıyla çekip aldı kâğıdı. Biliyordu, Miran kızacaktı ama ne olduğuna bakmazsa merak onu kemirirdi. Dörde katlanmış kâğıdı açıp meraklı gözlerini kâğıdın üzerine diktiğinde dudakları şaşkınlıkla aralandı. Aylar öncesinde, bir gece yarısı ağlaya ağlaya yazdığı satırlarla karşılaştığında neye uğradığını şaşırmıştı doğrusu. Bakışlarını Miran’a çevirip afallamış bir halde baktığı suretinde hiçbir kızgınlık görmedi. “Miran, bu...” Konuşamıyordu şaşkınlığından. Konakta düşürdüğünü sanıp deli olduğu bu mektubu kaç kez Havin’e sormuştu. Havin ise bilmiyorum, görmedim diyerek geçiştirmişti Reyyan’ı hep. Şimdi Miran’da ne işi vardı? “Ben bunu kaybettiğimi sanmıştım.” Kaybettiğini sandığı mektubu tutan elleri titriyordu. “Bendeydi.” Genç adam ayağa kalktığında şaşkın karısının titreyen elindeki kâğıdı çekip aldı. Tam sekiz aydır her gün üzerinde taşıyordu ve Reyyan’a asla yakalanmıyordu ama bugüne kadardı demekki. “Ait olması gereken yerdeydi.” Yeniden dörde katladığı kâğıdı koltuğun üzerine bıraktığında şarkı çalmaya devam ediyordu. Süsledim gelin misali gençliğimi, sandığıma kaldırdım, Sensiz geçen yılları sildirdim, sana yeni zaman aldırdım. Sen aydınlığa, ben sana hasret, Gel eritir demirleri bendeki ateş... Bir anda beline sarıldığı kadının al al olmuş suratına heyecan içinde baktı. Hiç mi dinmezdi bu pervasız kalp çarpıntısı? Hiç mi bitmezdi yüreğindeki sancı? Şikâyetçi değildi Miran, hiç değildi. Uğrunda ölse gam yemez, hatta o canı kollarında vermeyi dilerdi. “Kaybettiğimi sanmış ve çok üzülmüştüm Miran,” dediğinde kollarını boynuna dolamıştı sevdiği adamın. “Nasıl sakladın bunca zaman?” İçini titreten mavi harelerine bakarak kocasından bir cevap beklerken yanakları giderek kızarıyordu. “O satırlar bana özeldi. Seninle paylaşamazdım.” “Ben yazdım be onu.” Kimden neyi saklıyorsun dercesine kızdı Reyyan. Ama aslında gülüyordu. Bu adam gerçekten çetin cevizdi. “Çok kötüsün sen. ” “Kötü değilim,” dedi Miran, için için gülümsüyor, sevdasına düştüğü kadını doya doya seyrediyordu. “Sadece vurgunum sana. Nasıl yaptın, nasıl ettin, hiç bilmiyorum ama...” Alnını alnına yasladığı kadının mest olup kapanan gözlerinden öptü. “Bu adam, sana meftun oldu be kadın...” Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling