(Tasavvufî Bir Temsil)
Ben bir yağ imalatçısıyım; bademi, fıstığı ve cevizi kırarak, kabuklarını yok
etmişim, içlerini de yağını çıkarmak için -bir iyice dövüp- ezmişim, sûfîcesine bir iş
yaparak yağlarını tertemiz çıkarmışım. Eğer bu usul ile yağ elde etmediysem, fitilim
neden yağlı? Eğer fitilim yağlı değilse, içindeki bu meş'ale (kandil) nedir? Eğer içinde
kandil yoksa, niçin dışarıya ışık veriyor, dışarıyı aydınlatıyor. Eğer ışık vurmuyorsa, şu
pencereye akseden parıltı nedir? Eğer bir kimseye ışık gerek ise; susam tohumlarını
alıp yavaş yavaş ezerek, sıkıştırmalı ve yağını çıkarmalıdır.
Kur'an-ı Kerim'de yüce Allah, Yunus Peygamberden bahsederken: "Biz onu
(balığın karnından) hasta bir vaziyette sahile çıkarttık. Üstüne de (gölge
yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik"
buyurmaktadır. (Saffat 145-146)
Nitekim bir şâir şöyle demiştir:
"Vücudumdaki fazlalıklar eriyip gidince,
Mihnet dalgaları beni karaya vurdu"
Gönlüm deniz gibi; Can ise sanki Yunus, can (ruh), balığın karnında gizliydi,
balığı sıkıp sıkıştırdım, böylece canım sahile yol bulup kurtuldu. Nitekim yüce
Allah:"Biz onu (balığın karnından) hasta bir vaziyette sahile çıkarttık"
buyurmuştur.
Şeyh aynaya benzer, ona ne kadar yakın olursan ve kendini ne kadar ona
verirsen, o da sana o kadar yakın olur ve kendini o kadar sana verip iltifat eyler.
Gam yemek, üzüntülü ve kederli olmak, gönlünü böylesine aşağılık bir ateşe
atıp ot gibi yakmak, yazık değil midir? Bir kimse ömür sermayesini delicesine
harcarsa, bu bilgilerden ve bu tedbirlerden hiç bir şey elde edemezse, bu aptallığın
devam etmesi mi lâzımdır. Halbuki dünyada ömürden daha kıymetli bir meta
(sermaye) yoktur. Yüce Allah'ın izni olmadan bu ömür kumaşından çalan kimse
hırsızdır. Hırsızın ise: "Erkek olsun kadın olsun, hırsızlık yapan kimselerin,
Do'stlaringiz bilan baham: |