Microsoft Word kemal- içindekiler
Küresel Çevre Politikalarının Ortaya Çıkış Nedenleri
Download 1.63 Mb. Pdf ko'rish
|
sarkis dezaj
2. Küresel Çevre Politikalarının Ortaya Çıkış Nedenleri Çevre sorunlarının uluslararası duruma getirilmesi bir dizi zorunluluğunu sonucunda gerçekleştirilmiştir. İlk olarak, Avrupa ve Kuzey Amerika’yi etkileyen geniş alanlı hava kirliligi, kükürtdioksit ve azotdioksit emisyonlarinin denetim altına alınması gereğini ortaya cıkarmıştır. Norveç ve Isveç gibi, bu emisyonlardan özellikle olumsuz etkilenen ülkelerin yanında Federal Almanya da yer almıştir. Bir diğer gelişme, ozon tabakasındaki incelmenin ortaya çıkarılması ile gerçekleşmiş, önce 1986’da Viyana Sözleşmesi ve ardından 1987’de Montreal Prötekolu ile bu sorun da uluslararası düzeye taşınmıştır. Ücüncü olarak, giderek kirliligin arttığı Kuzey Denizi, Baltık Denizi ve Akdeniz’in kirlilikten korunması, uluslararası görüşmelere konu olmuştur. Çevre sorunlarını Küreseldüzeyde ele almanın bu bağlamda önemli nedenleri vardır. Birinci neden, bölgesel ya da Küresel nitelikteki ortak Çevre mallarının, Kuzey Atlantik’deki balık varlığının, sorumsuzca, hızla ve geri getirilemez bir biçimde tüketilmesidir. Ikinci neden Çevreye verlen zararların ve Çevre kirliliginin artık sınır tanımamasıdir. Bir diğer neden de, dünya pazarlarının Çevre sorunları açısından uluslararası duruma gelme özelliği sergilemişdir. Bu pazar çerçevesinde Çevreye zarar veren teknikler, ürünler ve atıklar 133 istenmemektedir. Öte yandan, Çevre korumaya ilişkin getirilen kuralların ve ölçümlerin uluslararası ticarette rekabet koşullarını etkilenmesi de önem taşımaktadir. Son olarak, Çevreden ve doğal kaynaklardan yararlanma ve bunlara zarar verme durumunda, maliyetlere katlanmak konusunda adaleti bir paylaşım sağlamak istenmektedir. Ulusal devletler artık ekolojik krizin üstesinden tek başlarına gelecek durumda değildirler. Bu nedenle Çevre politikalarında ağırlık, ulusal politikalardan uluslararası politikalara kaymaktadir. Uluslararası Çevre politikaları ise, ancak ulusal Çevre politikalarının başarılı olmaları ile hedeflerine ulaşabileceklerdir. Tek tek devletlerin Çevre politikalarının kendi sınırları içinde başarıya ulaşması, uluslararası Çevre politikalarının da başarı şansını arttıracaktir. Öte yandan, ne yazık ki, ulusal Çevre politikaları gibi uluslararası Çevre politikaları da, şok etkisi yaratan yıkımlar ya da olaylara biçiminde ortaya çıkmaktadır. Uluslararası Çevre politikalarının oluşmasının zaman açısından dört evrede gerçekleştiğini söyleyebiliriz: 1- 1960 yılına kadar olan evrede Çevre koruma çabalarının yalnızca doğa koruma, hayvan ve bitki varlıklarının korunması, ormanların korunması gibi sınırlı alanlarda gerçekleştığı görülmektedir. 2- 1960-1970 yılları arasında ise, Çevre konusunun daha çok düşünsel alanda tartıştığı, “Büyümenin Sınırları” gibi yeni düşüncelerin ortaya atıldığı ve araştırmaların yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. 134 3- 1970-1980 yılları arası, ulusal Çevre koruma çabalarının örgütlenmeye başladığı bir evre olarak kabul edilebilir. Bu dönemde örnegi, ABD’de Ulusal Çevre Koruma Yasası çıkarılmış, ya da 1972 Stockholm Birleşmiş Milletler Çevre Konferansi’ndan sonra bir çok ülkede Çevre bakanlıkları kurulmuştür. 4- 1980’li yılların başında itibaren ise, uluslararası işbirliğinin, Çevre korumanın her alanında yoğunlaştığı açıkça görülmektedir. Ekolojik sorunlar, iki biçimde uluslararası politikaların konusu durumuna gelebilir. İlk olarak, Çevre zararları siyasal açıdan artık taşınmaz olarak tanımlanırsa ve ikinci olarak da, ulusal politikalar sınırötesi kirlilik ve zararların maliyetini taşıyamazsa ve zararların kaynağı başka devletlerin sınırları içindeyse, uluslararası işbirliği ilkesi gereğince ortak politikalar oluşturmak ve yürütmek kaçınılmaz olacaktır. Uluslararası Çevre politikaları ulusal Çevre politikalarından, bu politikaları belirleyecek, uygulayacak ve eşgüdüm sağlayacak tek bir merkezi birim-örneğin ulusal Çevre politikalarında bu birim devlettir- sahip olmamakla ayrılmaktadir. Küresel ve sınırötesi Çevre zararlarına yönelik uluslararası politikalar ancak, uluslararası konferanslar, sözleşmeler, diplomatık girişimler biçiminde, ya devletler arasındaki tek taraflı görüşmelerle ya da uluslararası örgütlerin araçılık ettiği çok taraflı görüşmelerle gerçekleşmektedir. Uluslararası Çevre politikalarının tek yaptırım gücü, devletler hukukuna dayanılarak hazırlanan sözleşmelerin yanlızca imzalamiş devletlerı bağlanmasıdir. Öte yandan, 135 uluslararası Çevre korumaya ilişkin düzenlemelerin uygulamaya konulması, tek tek devletlerde olduğu kadar kolay ve etkin olmamaktadır. Uluslararası Çevre politikalarının karşı karşıya bulunduğu güçlükler yanlızca personel, akçal ya da örgütsel olanlar değildir. Belki bu güçlüklerden daha önemlisi, siyasal boyutta ortaya çıkan, politikalar saptanırken çıkarılan uzlaştırılması sorunudur. Fakat ekonomik, siyasal ve toplumsal yapılara sahip ülkeler arasında, çıkar ve hedef çatışmalarının olması son derece doğaldır. Çünkü, aynı ülkedeki farklı kurumların çevre politikaları arasında bile çoğu zaman kesin ayrılıklar bulunmaktadır. Uluslararası Çevre politikaları ile ilgili bir diğer önemli sorun da, çevre koruma amacıyla devletlerin içişlerine karşılacağı kaygısıdir, hiç bir devletin içişlerine karışılamayacağı, devletlerin ulusal egemenlik haklarının doğal bir sonucudur. Ancak yine, hiç bir devletin, egemenlik hakkına dayanarak çevresini ve doğal kaynaklarını sorumsuzca tahrip ederek ortak yaşamın temellerini tehlikeye atamayacağı da unutulmamalıdır. Brezilya, Bolivya, Peru, Ekvator, Kolombiya ve Venezuela gibi Amazon Bölgesi’nde yer alan ülkeler bu açıdan çok ciddi eleştirilere hedef olmaktadırlar. Sayılan ülkeler ise, ulusal egemenlik haklarını öne sürerek her türlü karışmayı reddetmekte, ekolojik nedenli karışmaları, ülkelerini kurnazca ele geçirmekte kullanılacak Truva atına benzemektedirler. Çevre koruma çabalarının uluslararası rekabet koşullarını etkiliyor olması, uluslararası çevre politikalarına uzlaşmacı bir özellik kazandırmaktadır. Sözkonusu uzlaşmanın sağlanması ise, her zaman istenen biçimde olmamaktadir, örnegin ozon tabakasının korunması 136 amacıyla bazı ülkeler, daha uzun süre önce kendileri için sınırlamalar getirmişken diğer bazı ülkeler zararlı emisyonlarını havaya bırakmakta sakınca görmemektedirler. Uluslararası Çevre politikalarında ABD’nin konumu oldukça önemlidir. Çünkü her şeyden önce, gelişmekte olan ülkelerin büyük bölümünün dış borçlarınun ABD’ye olduğu görülmektedir. Öte yandan, gelişmekte olan ülkeler, ABD ihraçat pazarının %34’ünü oluşturmaktadırlar. Bir başka değişle, gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik, siyasal ve toplumsal kararlılık ABD’nin hem istediği, hem de bir anlamda istemediği bir durumdur. Örnegin, 1980’li yıllarda borçlu ülkelerin borçlarının hızla tırmanması ve bu ülkelerdeki kararsızlıklar yaklaşık 1.8 milyon Amerikan yurttaşını işsiz bırakmıştir. Ancak ABD, kendısi için bu açıdan önemli bir fırsat gibi görünen Rio Zirvesi’ni yeterince kullanmamıştır. 1972 Stockholm Konferansı’ndan bu yana üstlendiği öncü rolü de Rio Zirvesi’nde takındığı tavırla kaybetmiş; Avrupa ve Japonya’ya kaptırmıştır. Çünkü özellikle Doğu-Bati gerginligi yumuşadığından beri, dünya politikalarının ağırlık noktası Çevre ve azgelişmişlik sorunlarına kaymıştır. Download 1.63 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling