Orhan pamuk
Download 1.5 Mb. Pdf ko'rish
|
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )
118
girdi. Tepside üç tane çay fincanı vardı. Muhittin'e bakarak: "Seni gördüm seni!" dedi azarlayıcı bir sesle. "Hemen buraya kaç mışsın!" Refik'in surat astığını görünce başka bir şey söylemeden boş fincanları alıp çıktı. Muhittin özür diler gibi: "Aşağı kata uğramadan buraya geldim," dedi. "Baktım, misafirler var..." Ömer: "Çıkarken birlikte uğrarız!" dedi. Gene bir sessizlik oldu. Aşağıdan gelen cıvıltıyı dinlediler. Muhittin: "Peki, demin ne konuşuyordunuz?" diye sordu. "Canım, ben biraz tasarılarımdan, düşüncelerimden sözettim. O da bana evlilikten sözetti. Ya da..." "Evet, evet, işte öyle şeylerden konuştuk!" dedi Refik. Ama bu sefer evlilik sözünü hatırlayınca, dertsiz, tasasız bir neşeyle rahat rahat gülümsedi. Muhittin, Ömer'e dönerek Refik'i gösterdi: "Evlilik bunu çok uslu yaptı!" dedi. Ömer: "O zaten hep uslu olmuştur!" dedi. Gülmeye başladı. Muhittin: "Doğru, doğru, fazla uslu hem!" dedi ve bir kahkaha attı. Refik de onlara katılarak güldü, ama belli belirsiz bir suçluluk duyduğunu da farketti. Sonra Muhittin yolda rastladığı bir okul arkadaşından sözetti. Sanki hep başkaları kendisiyle alay etsin diye yaşayan insanlardan biriydi bu. Mühendis Mektebi anılarını hatırlayınca daha da neşelendiler. Ömer az önce Muhittin'in karıştırdığı gazeteyi açtı: "Şuna bakın!" diyerek okudu: "Avukat Cenap Sorar'ın arabası dün Taksim Meydanı'nda bir tramvayla çarpıştı. Hasar büyük değildir. Nüfusça kayıp yoktur!" Başını gazeteden kaldırdı. "İşte Türkiye bu!" dedi. "Bir İngiliz gazetesinde böyle bir haber..." Birden Muhittin: "Sen de Türkiye'yi taşra olarak görenlerden mi oldun yoksa?" dedi. "O haber son günlerde sık sık tramvay kazası olduğu için verilmiş!" Refik: "O Türkiye'yi taşra değil, fethedilmemiş bakir toprak olarak görüyor!" dedi. Ömer: "Yok, canım! Siz de neler diyorsunuz!" diye mırıldandı. "Hadi, gidelim. Sen de çıkıyordun, değil mi?" Merdivenlerden inerken Perihan'a rastladılar. Refik, Perihan'ın J/9 yüzünün kızardığını, arkadaşlarının da utanır gibi olduklarını gördü. Fuat Bey'ler gitmişlerdi. Her zamanki koltuğunda oturan Cevdet Bey gençleri görünce heyecanlandı. Muhittin elini öperken ne şelendi. Oturmaları için o kadar ısrar etti ki, oturdular. Cevdet Bey: "Ee nereye gidiyorsunuz şimdi? Eğlenceye mi?" dedi. "Onlar gidiyorlar, ben kalıyorum evde," dedi Refik. "Tabii, sen kalacaksın. Sen evlisin artık. Sizler nereye gidi yorsunuz, bakalım? Beyoğlu'na çıkanınız var mı hiç?" Muhittin: "Ben arada bir çıkıyorum!" dedi. "Haa! Seni gidi seni... Ama fazla da ileri gitme... Ben gençli ğimde hiç yapmadım, biraz daha yaşasaydım, eğlenseydim di yorum şimdi, ama aile, iş önemli, öyle değil mi? Nerede çalı şıyorsun sen?" "Bir inşaat şirketinde." "İyi, aferin!" Ömer'e döndü: "Sen de oyalanmadan çabuk bir iş tut. Bak burası Avrupa'ya benzemez. Burası başkadır." "Biliyorum efendim!" dedi Ömer. Ayağa kalktı. Cevdet Bey'in eline uzandı. Cevdet Bey elini öptürürken: "Bak hele şunlara!" dedi. "Hemen kaçıyorlar. Benden öğreneceğiniz çok şey var, daha çok!" Nigân Hanım: "Pek de yakışıklılar!" diye iç çekti. Galiba Muhittin'e hiç uymayan sözünü düzeltmek isteyerek: "Pek de gençler! " diye ekledi. "Bir gün yemeğe beklerim. Söz verin, tamam mı?" Osman gene o eski şakayı hatırlayarak gülüyordu. . Odadan çıkarlarken küçük torunlardan biri Ömer'e sokularak, "Çat burda çat kapı arkasında, nedir o?" dedi. Ömer: "Limon mu?" dedi, gülümsedi. "Yoksa o turşu fıçısı mıydı?" Merdivenlerin eşiğindeyken Refik yukarı kattan inen Perihan'ı gördü. Gövdesini öyle bir yere yerleştirdi ki arkadaşlarının onunla bir daha selâmlaşmak zorunda kalmalarını islemediğini anladı. "Neden böyle yaptım?" diye düşündü. Onlarla birlikte bahçe kapısına kadar yürüdü. Bir akşam gene burada buluşmak, ko nuşmak için onlardan söz aldı. Nişantaşı Meydanı'nda bayram 120 kalabalığına kanşıncaya kadar arkalarından baktı. "Gençliğimi, üniversite yıllarımı onlarla birlikte geçirmiştim!" diye mırıldandı. Döndü, eve doğru yürüdü. İki gün önce yağan kar hâlâ erimemiş, bahçenin bazı yerlerinde, ağaçların dallarında duruyordu. Soğuk, bıçak gibi bir rüzgâr esti. Dallardan kar taneleri döküldü. Refik aceleyle sıcak eve girdi. Sobanın başına geçti, ısındı, sohbete katıldı. Download 1.5 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling