Rüya ya da güLİstan'a yolculuk


Download 23.63 Kb.
Sana04.05.2023
Hajmi23.63 Kb.
#1425615
Bog'liq
Mohira Abdurahmonova. Turk dilinde (2)




AHMAD AZAM'IN "RÜYA YA DA GÜLİSTAN'A YOLCULUK" ROMANINDA SEMBOLLER
Abdurahmonova Mohira Abdukarimovna,
Doktora öğrencisi
Toshkent
Özet. Bu makalede Ahmad Azam'ın "Rüya ya da Gulistan'a Yolculuk" romanındaki sembolleri konu almaktadır. Çalışma, rüya motifine dayalı olarak oluşturulan sembolik görüntülerin sanatsal özelliklerini vurgulamayı amaçlamaktadır. Çalışmada, romandaki sembollerin sanatsal yönleri hakkında fikirler yürütülüp incelemeler yapılmaktadır. Çalışmadaki romandan örnekler, metin içinde karşılaşılan sembollerin anlam katmanlarını ortaya koymaktadır.
Anahtar Kelimeler: Sembol, Rüya, Zincir, Gülistan, Esaret, Kalp Kilidi, Şehvet
Annotation. This article is dedicated to the symbols in Ahmad Azam’s novel “Dream or Journey to the Land of Chains” and aims to shed light on the artistic features of the symbolic images created based on the dream motif in the work. The study discusses the artistic features of the symbols in the novel. The meanings of the symbols are given in the example of the passages in the work.
Keywords: symbol, dream, chain, country of Chains, mental captivity, the lock of the heart, self
Sanatçı eseri ile, bizim bildiğimiz dünyanın dışında hayalindeki başka bir dünyayı meydana getirir. Yarattığı bu dünyaya ideallerini, ümitlerini, geçmişteki olayları, gerçekleşmeyen arzuları veya hayalindeki şeyleri yansıtır.Rus edebiyatçı Aleksandr Genis'in söylediğine göre : "Sanatçı, eserleri ile Yaradan'ın dünyasının biçimine ve imajına benzeyen ikinci bir doğa yaratır"[4]. Bu düşünceye göre, yazar bilinen sanatsal bir fikri çeşitli tasvir yöntemleri ile kitabına aktarır. Günümüz modern Özbek romanlarında yazarlar, fikirlerini semboller aracılığı ile sanatsal bir şekilde ifade etmeye çalışıyorlar. Örneğin, Ahmad Azam'ın Rüya ya da Gülistan'a Yolculuk romanında yazar, felsefi, sosyal ve hatta politik görüşlerini ifade etmek için semboller kullanır. Roman, Taşkent'ten yola çıkan kahramanın Jizzakh yolunda zorla geri çevrilip gittiği memleketin tasviri ve o memlekete gitmesi ile ortaya çıkan olaylar üzerine inşa edilmiş. Ziyaret ettiği ülkenin adı "gül" - "zincir" kelimesinden türetilen Gülistan'dı. Bu ülkedeki tüm vatandaşların zincir takması kahramanımızı şaşırtmıştı. İnsanların isimleri yoktu, erkeklere guliy, kadınlara guliya denirdi. Bebekler ilk önce zincirsiz doğarlar ve yürümeye başladıklarında da zincirlenirler. Şaşırtıcı bir şekilde, hiç kimse zincir takmaktan rahatsız değildi, sıkıntı çekmiyorlardı. Aksine onlar zincire o kadar alışkın ki hayatlarını zincirsiz hayal bile edemiyorlardı. Guliyler, hikayedeki kahramanın Gülistan'a ne maksatla geldiğini anlamak için arabasında bulduğu kitabı okurlar ve zincirsiz yaşamanın mümkün olduğu fikrini görüp inançları zayıflar. Eserde, Güliylerin, alıştığı zincirli hayatı mı yoksa başka yerden gelen kişi gibi zincirsiz yaşamı mı seçeceği açık bırakılır. Hikayeci Gülistan'a gelmeden önce gittiği tarafa yani Jizzakh'a gidiş yoluna girmesi ile rüyası biter. O yine sonraki olayları yaşamaya başlar.
Ahmad Azam romanda hayalleri ve gerçek yaşam olaylarını tasvir ederken, eserin kompozisyonundaki rüya motifi sembolik öneme sahip olan olayları aydınlatmaya hizmet ediyor. Burada amaç, yazarınkendi düşünceleri, felsefesi, eleştirel gözlemleri ya da birey ile toplum arasındaki ilişkinin görünmez yönlerine okuyucunun bakmasına fırsat verilmesidir. Rüyada da yazar, kendi hayalindeki dünyayı bir rüya motifi temelinde tasvir eder. Vargas Losa "Genç Bir Romancıya Mektup" başlıklı makalesinde, yazarların hayali bir dünya yaratma hedefleri hakkında şöyle söyler: "Her kim ki yaşadığı gerçekliğin dışında bir dünya yaratmaya adanmışsa, çevresindeki gerçek dünyayı kabul edemez... Bu İnsanlar gerçek hayatta karşılayamadıkları ihtiyaçlarını ve arzularını karşılamanın çözümü hayal etmekte bulurlar”[4]. Ahmad Azam'ın romanın kompozisyonunu, rüya motiflerine dayanan sembolik görüntülerle kurması, yazarın iç dünyasında yaşayan çevre, insanlık, toplum ve iç dünyasında gizlenen ruhsal özgürlük üzerindeki eleştirel görüşlerine dayanmaktadır.Dolayısıyla, rüya motifinin sembolik imge kullanımındaki amacı, içinde yaşadığı dünyayı Gülistan'a dönüştürme arzusu değildir, aksine bir yerde var olan zincirlere(belki tarihsel sistemdeki sosyal durum, kalplerdeki zincir, insan ruhunun figüratif zincirleri) karşı içsel bir isyandır. Bu prangalardan kurtulma arzusunun yüzeye çıkışıdır. Bu yüzden roman "Rüya ya da Gülistan'a gezi" olarak adlandırılmıştır.
Çok iyi yazılan adeta başyapıt olan eserlerde, çıkış yolu birden fazla olan anlam labirentleri vardır. Doğru yolu bulmak okuyucuya kalmıştır. Menzile ulaşana kadar aldatıcı yollar da çoktur. O yollarda kaybolmamak, dikkatinin dağılmaması, okuyucunun estetik düşünmesini ve sanatsal zevke sahip olmasını gerektirir.Bu çalışma ile Ahmad Azam, sanatsal fikrini gerçekleştirmeye yarayan sembolik labirentler sunuyor. Bu sembollerin anlamlarını tek tek incelemek önemlidir:
Gulistan, kahramanın gittiği yerin sembolik adıdır. Yazarın özgürlüğü tanımlamak için "zincir" ve "kelepçe" kelimelerinin tarihsel bir çeşidi olan "ğul" kelimesini kullanması, bu olayların geçmişte gerçekleştiğini göstermektedir.Ancak konu açısından, hayal ürünü bir memlekete kahramanın istemeden gitmesi o kadar canlı bir şekilde tasvir edildi ki, okuyucu zincire bağlı yaşayan insanların olduğu yer hala varmış gibi düşünüyor.Bu ise sadece özgürlüğün tarihsel gerçekliğini değil aynı zamanda bugünün bakış açısıyla bakıldığında bazı insanların ruhunun zincirli olduğunu gösterir.Yazar, neden yaratıldığını ve neden yaşadığını bilmeyen, ruhu zincirli ve kilitli olan insanları aklında birleştiriyor, hayali bir ülke yaratıyor ve ona "Gülistan" diyor.Bu yüzden bu ülkeyi anlatıcı dışında kimsenin görmediği söyleniyor: "Bugüne kadar Gülistan'a gidip dönen tek kişi benim. Zincirli olanları dünyamıza göstermek benim payıma düştü…"[1,7].
"Ancak gördüğüm Gulistan, yazarın ağzını açıp seyretmekten başka bir şey yapamayacağı bir hayal ülkesiydi"[1,8] cümlesine baktığımızda, romanda anlatılan Gülistan'daki yaşam, insan özgürlüğü ve ruhunun cehennemde olduğu yerdir ve bir hayal ya da rüya olsa bile, ne o ne de oradaki insanlar değiştirilemez.Yazarın, bu dünyayı kabul etmemesi ve insanlık dışı görmesi, "yaşamın özünün" ne olduğu onlara öğretilemeyeceğini anlaması, düşünen kişinin “izlemek dışında elinden bir şey gelmediği” gerçekleriyle birlikte insan ırkının durumunaişaret ettiğini görmekteyiz. Yani, Gülistan ülkesi sembol olarak aşağıdaki anlam katmanlarına sahiptir: Gülistan, sosyal özelliklere sahip olup,tarihi dönemlerde kendilerini zorlayan özgürlük sorunu hakkında kimseyle açıkça konuşamayan insanların yaşadığı ülkedir ve tek bir kişinin ona karşı çıkması imkansızdır. Gülistan, insanın cesaretsizliğini, ruhundaki zincirleri ve nefsini yenemediğini, yazarın kendi kafasında yarattığı hayali bir ülkedir. Gulistan, dünyayı ve oradaki insanları yöneten, sahte heveslerin zincirine köle olan, nefsten kurtulamayan ve kurtulmayı da istemeyen ruhtur.
Zincir sembolü: eserin konusunun hareket noktası, kahramanın psikolojisini ortaya koyan, anlatıcının düşünceleri ve yansımalarının akışını yönlendiren ana semboldür. Anlatıcının rüyasında geçen bütün olaylar zincir ile bağlantılıdır. Bu yüzden ğul yani zincir, romanın temel sembolüdür. Çünkü diğer tüm semboller - gülistan, ğuliyli kız, ğuliy, elma yetiştiriciliği, yüzük desenleri, zincirli heykel, temizlik örneği-vb. hepsi bu zincirsembolünden türemiştir. Kahraman nereye giderse gitsin, bu ülkede zincirlere bağımlılıkla ilgili şeylerle karşılaşır: "Yolun ortasında ufka doğru uzanan büyük bir bariyer şeklindedev bir zincir"[1,43], "Güzel zincir kapısı yana doğru itildi. Her iki taraftı elmaslı geniş bir sokağa girdik"[1,48],"Öyle bir kapı açtılar ki o kapı el emeği ile işlenmiş zincir şekilleriyle dolu bir kapıydı, ben ne kadar zincir şeklinde bir resim ya da fotoğraf gördüğümü size sayarak bitiremem kısacası Gülistanın her yerinde kendi ismine yakışan zincir eseri vardır"[1,49], "İnsanların sadece attığı adımları değil bakışları bile o zincirleri koruyup korumak amacıylaydı, koruma amacıyla en gelişmiş eşyalarla kontrol ediliyordu. Bu kölelik saltanatı hükümdar gözükmese de ona ve zincire , yaratıcıya tapar gibi tapıyorlar"[1]. Bu tür sahnelerden, ülkenin hayatının katı bir disiplin üzerine inşa edildiğini öğreniyoruz. Mecazi anlamda, şehvet takıntısı olan bir kişinin kalbi, şehvet zincirleri ile o kadar bağlıdır ki, her eylemi sadece şehvetin yararına düzenlenir ve hayal etmede bile bir an için zinciri (şehveti) bırakmayı düşünmesi bir suç olarak kabul edilir: "Hayır," dedi kız, "zincir seni zincirlenmekten korusun!" Hayallerimde bile… vay, özür dilerim, lütfen kimseye söyleme! "Neden, hayallerini de kontrol edecekler?" diye sordum. "Rüyada zinciri olmadan yürümek, bir kölenin bir köleliğe sadık olmadığının bir işareti olarak kabul edilir. Ben öyle rüya görmem. Örnek vermek için, ağzımdan çıktı. Beni duymadın, sana söylemedim, sana yalvarıyorum," dedi kız."[1,93] Kuşkusuz, bu detay Gulistan'daki zincire karşı tutumu daha da ortaya çıkarmak için romanda yer alıyor. Böylece zincir sembolündeki anlam katmanları aşağıdaki gibi açıklanabilir: Zincir, bilinen bir sistemin insanların kanında bağımlılık aşılama yöntemidir. Zincir, bir insanda manevi özgürlüğe ulaşma arzusunu bağlayan bir eğilimdir. Zincir, kalpteki iyilik için çabalama arzusunu bağlayan şehvetin sembolüdür.
Eserde Gülistan halkının elma yetiştirmesi, özellikle elmayı çok yemeleri hakkındaki bölümler, bu meyvedeki besleyici demir maddesi ile doyan anneden zincirli çocuk doğmasının ilişkilindirilmesi ile sembolik bir öneme sahiptir. Çünkü ğuliyler araştırmasının ana odağı, demirin insan vücudundaki emilimidir. Bunu yapmanın tek yolu, elma yiyerek vücudunuzdaki demir miktarını arttırmaktır. Amaç, çok fazla demir biriktirmiş ebeveynlerin anne karnındaki çocuğu için demir maddesini ince bir zincire dönüştürerek doğacak çocuğun zincir ile doğmasını sağlamaktır. Bu araştırma henüz sonuç vermemiş olsa da, ğuliyler bir bebeğin vücudunda bir zincirle doğduğuna inanmaktadırlar: "Henüz boynunda zincir olan bir çocuk doğurmadılar ama bütün Gülista bir gün böyle olacağını hayal ediyor"[1,223]. Zincirli çocuk, sosyal açıdan bakıldığında soysuz ve boş ideolojinin sembolüdür. Aslında, vücutta çok fazla demir olmasına rağmen, insan vücudunda asla bir zincir haline gelmez ve bu çok basit bilinen bir bilimsel gerçektir fakat bu bütün toplumun, gerçek olmayan ütopik fikirlere kör bir inancıdır. Mecazi yönden bakılırsa, zincirdeki bir çocuk bağnazlığın sembolüdür. Sadece kalben kör bir insan yalanla kurulan nefsi isteklerinin daima yerine getirileceğine ve bu cesaretle yüksek bir konumda olacağına inanır . Bu tam olarak Gulistan'dakilerin durumudur yani, zincirlerde bir çocuğun doğmasını bekleyen ğuliylerin durumudur.
Kısacası,"Bir Rüya ya da Gülistan'a Yolculuk" romanının yazarı, düşüncelerini semboller vasıtası ile yansıtıyor. Yazarın asıl amacı kalbi Gulistan'a çevirmemeyi, onu nefis zincirine köle etmememe konusunda insanları teşvik etmektir. Gülistan ülkesi ve ğuliylerin yaşamı sembolleri , manevi özgürlükten yoksun kalplere bir ayna olup ve ondan kurtulmaya çalışmaları için onlara yardım etmeye çalışmaktır.
Edebeyatler:

  1. A’zamov A. Ro‘yo yoxud G‘ulistonga safar //Roman. – T.: Yangi asr avlodi, 2011. 308 b.

  2. Boboyev T. Adabiyotshunoslik asoslari. – T.: O‘zbekiston, 2002, 465-bet.

  3. Jahon adiblari adabiyot haqida/Ozod Sharafiddinov tarjimalari. – T.: Ma’naviyat, 2010.

  4. Saidova B. Romanlarda tush ramzlar// Maqola. “O‘zbek tili va adabiyoti jurnali”, 2016, 5-son.

  5. Saidova B. Uslubiy va g‘oyaviy hamohanglik //Maqola. www.ziyo.uz.

  6. Quronov D. Adabiyotshunoslik lug‘ati. – T., 2010.

Download 23.63 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling