Sevgili Milena
Download 0.97 Mb. Pdf ko'rish
|
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )
Salı
Anlaşılan, bu mektubumun karşılığını ancak on on beş gün sonra alabileceğim (*). Geçen günleri göz önünde tutarsak, bu bir çeşit "bırakılma" gibi bir şey. Oysa dolu içim, tam şu sıralarda sana hiç söylenmemiş, hiç yazılmamış şeyler diyecekmişim gibi geliyor. Gmünd'deki davranışımı hoş göstermek için değil, can çekişeni kurtarmak için de değil... durumumu iyice anlayabilmen için bir açıklamada bulunmam gerekiyor da.. Korkarsın, kaçabilirsin benden, olmayacak şey değil, nicelerinin başına gelmiş, çok görülmüştür bu. (*) Milena St. Gilgen'e gitmişti. Ondan önce Gmünd'de buluştukları anlaşılıyor. Ayağıma sanki ağır zincirler bağlanmış, sanki denizin dibine çekiliyorum... Beni tutmak, ya da "kurtarmak" isteyen, elini uzatmayacak... Güçsüzlüğünden ötürü değil, bir işe yaramayacağını bildiğinden ötürü de değil, hayır, kızmış, sinirlenmiş olduğu için uzatmayacak elini. Sana değil bu sözlerim; yorgun, boş bir kafayla (ama mutsuz ya da sinirli değilim, nerdeyse hoşa gidecek bir durumdayım) seçebildiğim gölgene söylüyorum bu sözleri... Jarmila'ya gittim dün. Önem vermediğin için, ben de hemen gittim; doğrusunu istersen hemen gitmemin nedeni biraz da kendim içindi, uzatırsam bu görüşmeyi, daha sinirli, daha rahatsız olurum diye korkuyordum. Tıraş olmamıştım ama ne sakıncası olabilirdi? Yediyi çeyrek geçe zili çaldım, zil bozuktu, kapıya vurdum, boşuna... açılmadı; mektup kutusunda gazeteler duruyordu, anlaşılan yoklardı evde. Dönüyordum ki, avludan iki kadının geldiğini gördüm. Jarmi- la'yı hemen tanıdım, yanındaki anasıydı anlaşılan. Ne fotoğrafına, ne de sana benziyor Jarmila, eve girmedik, on dakika kadar eski okulun arkasındaki sokakta bir aşağı bir yukarı dolaştık. Hiç uymuyor senin anlattıklarına, çok konuşkan bir kadın Jarmila, şaşırdım bu bakımdan, ama yalnız on dakka kaldım, durmadan konuştu; Jarmila'nın bana gönderdiği mektubunu anımsadım o ara. Baştan sona, anlatanla ilintisi olmayan bir gevezelikti; bu kez daha da açık gördüm bu yanını... Ne de olsa, mektubu yazarken buluntular, ayrıntılar yapmıştı. Günlerce mektuplar için çok heyecanlanmış, Werfel için Haas'a telgraf çekmiş (karşılık alamamış daha), sana hem telgraf çekmiş, hem "ekspres mektup" yollamış; senin isteğine uyarak hemen yakmış mektupları; seni üzüntüden kurtarmak için ne yapacağını şaşırmış; hiç değilse bu işi bilen biriyle konuşmak için bana gelmeyi bile düşünmüş. (Nerede oturduğumu aşağı yukarı biliyormuş. Ben de anımsıyorum: Ya ilkyaz günlerindeydi, ya da güzdü, Ottla, ben, bir de küçük Rezenko - Schönborn Sarayında falıma bakan küçük kız - kürek çekmeye gitmiştik, yolda Ha-as'la karşılaşmıştık, yanında bir kadın vardı, yüzüne bile bakmamıştım, meğer Jarmila'ymış. Haas adımı söyleyince Jarmila kız kardeşimle ilgilendi, yıllarca Hıristiyanların yeri olduğu için kardeşimin Yahudi oluşu aklında kalmış olacak. O zamanlar okulun karşısında otururduk, kardeşim evimizi göstermişmiş... Al sana upuzun bir masal.) Gelişime çok sevinmiş, onun için böylesine canlı, geveze, ama işin sarpa sarmasından da üzüntülü... "Her halde, her halde geçti artık" diyor, "her halde, her halde olmaz artık bir şeyler" diyor. Oysa mektupları ben yakacaktım, küllerini de Belveder Alanına savuracaktım, bana verilmişti bu iş... Önemini pek kavrayamamıştım, ama olsun, bana verilmişti bu iş, ben yapmalıydım. Onun yapmış olması bozdu her şeyi. Kendinden çok bir şey anlatmadı: evden pek çıkmıyormuş - yüzü doğruluyor sözlerini- kimselerle görüşmüyormuş; kitapçıya, ya da postaya gitmek için çıkıyormuş sokağa. Hep senden söz etti. (Yoksa ben miydim hep senden söz eden? Güç şimdi bunu ayırt etmek.) Berlin'den aldığın bir mektuptan sonra, senin nasıl umutlandığını, Jarmila'yı göreceğim diye ne türlü sevindiğini söyledim ona... şaşırdı... Kimseyi sevindireceğine inanmıyormuş. Yapmacıksız, inandırıcı bir şaşmaydı bu. "Geçmiş günleri yok edemezsiniz" dedim, "insan istese p günleri baştan yaşayabilir" dedim. "Evet" dedi, "belki bir arada olunsa, olabilir bu dediğiniz; son günlerde umutlandımdı, gelir Milena diyordum, gelmeliydi de" -canlı, hareketli elleriyle yeri gösteriyordu- "buraya, buraya gelmeliydi..." Sonra kapısının önünde ayrıldık, uzatmadan, kısaca. Daha önce biraz kızdırmıştı beni, senin çok güzel çıkmış bir fotoğrafından uzun uzun söz etmişti, gösterecekti de. Ama göstermedi, sözde bulamamış... Berlin yolculuğundan önce bütün mektupları, kâğıtları yakarken de aramış fotoğrafı, bulamamış, bu gün de aramış, gene bulamamış! Ayrılır ayrılmaz sana telgraf çektim, isteğinin yerine getirildiğini şişirerek bildirdim! Memnun musun? Bu mektubumu on beş gün sonra alacağına göre, bir şey dilemek saçma şimdi... dileğimin saçmalığını artırır diye yazıyorum: Tutanağımız olmayan şu yeryüzünde (koparılıyoruz, kopmaya karşı koyamıyoruz), elindeyse Milena, n'olur tiksinme benden, bir kez, bin kez, eskiden ya da şimdi -hele şu son günlerde-umutsuzluğa düşürdüm, ya da düşürüyorsam seni, n'olur tiksinme benden. Bir dilek de sayılmaz bu, sana da yönelmiş değil, kimden dilediğimi de bilmiyorum. Sıkışan ciğerlerimin soluksuzluğundan bütün bunlar. Download 0.97 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling