Sevgili Milena


Download 0.97 Mb.
Pdf ko'rish
bet53/71
Sana02.04.2023
Hajmi0.97 Mb.
#1318916
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   71
Bog'liq
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )

Pazartesi


Dün gece yazdıklarıma bir şeyler daha ekleyecektim ki,
dört mektubun geldi. Hepsi birden gelmedi: Baygınlık
geçirmiş olduğunu bana yazdığına üzüldüğün mektubun önce
geldi; aydır aydmaz yazdığınla öteki, o çok güzel olanı
birlikte geldi, biraz sonra da "Emdie" işini yazdığın
mektubun. Gün koymuyorsun mektuplarına artık, onun için
bdmiyorum sırayı pek.
"Strach-Touha"(*) sorusunu önce ele alıyorum; tam
verebilecek miyim karşdığım, bdmiyorum... Daha sonraki
mektuplarımda dönersem bu konuya, belki daha iyi
anlatabilirim. Babama yazdığım mektubu okumuş olsaydın,
bir yardımı olurdu (gereksiz kötü bir mektuptur). Gmünd'e
gelirken, getiririm o mektubu belki.
(*) Çekçedir: Korku, özlem (ya da istek).
"Strach" de "Touha"yı, senin yaptığın gibi dar anlamla
alırsak, sorun olarak güç, ama açıklanması çok kolay bir şey.
Böylece yalnız "Strach"ım var. Onu da şöyle anlatabdirim:
İlk gecemi anımsıyorum. O zamanlar Z. Sokağındaydı
evimiz; karşımızda hazır giysi satan büyük bir dükkân vardı...
Satıcı kızlardan biri kapının önünde dururdu hep; ben
yukarda odamda (yirmi yirmi bir yaşlarındaydım), bir aşağı
bir yukarı dolaşarak, sinirlerimi bozan, beni hiç
dgdendirmeyen 
birtakım 
şeyler 
öğrenmek, 
sınava
hazırlanmaktaydım: Yazdı, çok sıcaktı hava, çekdir gibi
değddi; bu aylar olacak; Roma hukukunu geveleyerek
pencerenin önünde durur bakardım kıza... anlaşmıştık


sonunda. Akşam sekizde buluşacaktık, ama ben kapıya
çıktığımda bir başkası bekliyordu kızı, ne değişirdi? Her
şeyden korkuyordum, bu adamdan da korktumdu, olmasaydı
da korkacaktım ondan. Kız onun koluna girip uzaklaşırken,
bana işmar etti, ben de arkalarından gittim. Bir yere girdiler,
ben de girdim, yakınlarında bir masaya oturup bira içtim;
çıktdar, ben de çıktım, kızın evinin önünde adam ayrıldı, kız
eve girdi, biraz sonra çıktı, benimle bir otele geldi. Bütün bu
olup bitenler, daha otelin önündeyken bde, kamçdayıcı,
çarpıntdı ve pisti, otelde de durum pek değişmedi. Sabana
karşı otelden çıktığımızda, hava gene sıcaktı, gene güzeldi,
köprüden geçerken mutluydum, ama bu mutluluğum
bedenimin dinlenmiş olmasından geliyordu, dinmişti bağırıp
çağırması. Bu işi çok daha pis, çok daha tiksindirici
sanmıştım, böyle olmayışı da mutlu kdıyordu beni. İki gece
sonra gene buluştumdu o kızla, dk geceki gibiydi gene, her
şey iyiydi, iyi ve güzel. Ama sonra yazlığa çıktığımızda, bir
başka kızla tanışmış, onunla biraz gönül eğlendirmiştim;
Prag'a dönünce bir daha bakama-dımdı o satıcı kızın yüzüne,
tek sözcük edemedimdi, düşman gibi görüyordum onu... Oysa
iyi bir kızcağızdı, sevimliydi; bu türlü davranışımı
anlamamıştı, şaşkın şaşkın bakardı arkamdan.
Rıza neden düşman ke-sdmiştim bdiyor musun? (Nedeni
bu değddi elbet.) Elinde olmadan, istemeden bir şey yapmış,
pis bir sözcük etmişti (yüzde yüz bu olamazdı nedeni). Ama
hemen oracıkta bdiyordum ki, usumda bu takdıp kalacaktır;
unatamayacaktım hiç; gene de bdiyordum ki, ya da bddiğimi
sanıyorum ki, görünüşte gereksinmeyen, ama bu durumlarda
yüzdeyüz içten gelen, önüne geçdemeyen bir itkiyle söylenen
bu iğrendirici sözcüğü duymak için (davranışından,


konuşuşundan sezinle-miştim) yenemediğim, dönülmez bir
istekle atdmıştım kucağına... Yoksa bütün gücümle karşı kor,
girmezdim onunla otele.
Hep böyle olur işte. Bedenim yıllarca bekler, çıkarmaz
sesini, ama sonra bir gün dayanılmaz özlemlerle sarsılır;
tiksinç, pis, bildik bayağılığı ister, yalnız onu arar.
Buradakilerin en iyisinden bile tuhaf bir tat kalmıştır bende,
kötü bir koku: biraz kükürt, biraz da tamu. Bu itilişte bengi
Yahudilikten bir şey var, pis bir yaşamda şaşkın yürümenin
şaşkın sendeleyişi, şaşkın bir çekiliş.
Ama öyle de günlerim oldu ki, yalnız bedenim değil, hiçbir
şeyim rahat değildi, ama bir baskı altında ezilmiyordum,
iyiydim, durgundum, umudun verdiği bir tedirginliğim vardı
yalnız. (Bundan güzel tedirginlik olur mu? diyeceksin.) Böyle
zamanlarımda -ne kadar sürdüğünü anımsayamıyorum- hep
yalnızdım. Böyle günlerim şimdi de oluyor, ama yalnız
değilim artık. Onun için, yalnız elle tutulacak kadar yakın
olman değil, senin yaşamımda oluşun, beni rahat-rahatsız
kılıyor. Bayağılığı onun için özlemiyorum. Meran'daki ilk
günlerde, istemeden oda hizmetçisini kandırmak için neler
tasarlamıştım... dönüşüme yakın, çok uysal bir kızcağız
çıkmıştı yoluma, ama ne dediğini anlayabilmem için önce
sözlerini kendi dilime çevirmek zorunda kalıyordum!)
Bayağılık da görmüyorum artık, pis de değil; dışın çekiciliği
yok ki, içten gelen yaşam için gereken bir istek var yalnız,
kısacası: havada bir şey var, cennette işlenen ilk günahtaki
havanın kokusundan bir şey. Evet, bu havadan biraz var işte,
bu yüzden "touha" yok, o hava tam olsaydı, "korku" da
olmazdı.


Biliyorsun artık. Gmünd'de geçireceğimiz geceden belki bu
yüzden "korku"yordum biraz, ama bu "korku" bildiğimiz
korku yetmez mi? - O Prag'da da var, yalnız Gmünd'e vergi
bir korku değildi ki. -
Emilie'den anlat bakalım, mektup elime geçer daha. Para
koymuyorum bugün mektuba, yarın gönderirim. Bu önemli
bir mektup, eline geçmesini istiyorum. Bayılman da ötekilerin
yanı sıra bir bellilik, başka bir şey değil. N'olursun gel
Gmünd'e. Yağışlı olursa gelmeyecek misin?
Bilmiş ol: Ben pazar sabahı Gmünd Istasyonundayım.
Pasaport için soruşturdun mu? Pasaport istemez sana, ama
olsun. Burdan bir istediğin var mı? (Sen dokuzu biraz geçe
olursun Gmünd'de. Avusturyalı olduğuna göre hiç girme
gümrüğe, boşuna vakit geçirme... saatlerce bekleyemem seni,
karşılaştığımızda söyleyeceğim tümceyi durmadan kendi
kendime mırıldanamam!)
Stassa'nın sözünü etmişsin, gitmemi mi istiyorsun? Prag'da
olduğunu sanmıyorum. (Prag'da olsa daha güç giderdim ya.)
Bu konuyu bir daha yazmanı bekleyeceğim, ya da Gmünd'de
söylersin. L. için söylediğimi yanlış anlamışsın. (Ne belli!
eğlenmiyorum, kıskanıyorum belki, hayır kıskançlık da değil,
alıkça bir şaka) L. herkesi kötüler, herkes için "alık",
"düzenbaz" ya da "yosma" der. Yalnız seni adınla anar, yalnız
seni saygıya değer bulur. Hoşuma gittiği için sözünü etmiştim
sana, onu biraz temize çıkarır diye. Haksızlık etmeyeyim
adama, birkaç onurlu kişi daha vardır onun gözünde: O
zamanki kayınbabası, baldızı, kaynı, nişanlısının eski
nişanlısı, onları da överdi. Bugünkü mektubun öylesine
özgün, üstelik sıkıntını, üzüntünü belli etmemek için öylesine


de kapanık ki, ne yapacağımı bilmiyorum. Çıkmam gerekirse
odamdan, olduğum yere dönmek için, merdivenleri inip
çıkarım bir kez, masanın üstünde "Ben de pazara
Gmünd'deyim" diyen telgrafını bulurum o zaman belki. Ama
hiçbir salkı yok daha.
Pazar
Telgrafın. Evet, iyi olacak buluşmamız öyle anlaşılıyor.
Yoksa, bir düzene girebilmemiz için kim bilir ne değin
uğraşmamız gerekecekti daha? Aramıza neler girdi?
Önümüzü göremez olduk. Öteki sıkıntılarının yanı sıra bir de
bu, seni ne denli üzmüş olacak. Çoktan önüne geçebilirdim,
apaçık ortadaydı, ama korku ağır bastıydı. Ben de yaian
söylemedim mi sanki?
Bana yazılmamış olduğunu yüzdeyüz bildiğim mektuplara
karşılık vermekle ben de yaian söyledim. Bu çeşit "yalan"
mektuplara verilen karşılıklardan biri Gmünd yolculuğunu
zorlamış olmaz, umarım ki. (*) Bu mektubuma bakarak üzgün
sanma beni; söyleyecek söz bulamıyorum, ne yapayım. Öyle
bir sessizlik çöktü ki, bu sessizliğin içine seslenemiyor insan.
Neyse, birlikteyiz pazara ya... beş, altı saat... Konuşmak için
çok az; susmak, elele tutuşmak, bakışmak için yeter.
(*) Tuhaf bir olaydı bu: O ara Prag'da, birçok kimseye
mektuplar gelmişti. Yazı tıpkı Milena'mn el yazısıydı, ama bu
mektupları yazan Milena değildi.

Download 0.97 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   71




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling