Sevgili Milena
Download 0.97 Mb. Pdf ko'rish
|
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )
Perşembe
Ne zamandır korkusunu duyduğum mektupsuz günüm, bugünmüş meğer, hem de hiç beklemediğim bir zamanda. Pazartesi günkü mektubun gerçekten önemliymiş ki, ertesi günü yazamadın. Neyse bir dayanağım var elimde: telgrafın. Cuma Kendimi sana beğendirecek bir güç gösterisi yapıp, önce dosyayı gözden geçirecek, sonra yazacaktım sana; ama olmadı, odam boş, bana aldırdıkları yok, "adamı rahat bırakın" diyorlar sanki. "Derdi başından aşmış, görmüyor musunuz, gırtlağına bir şey tıkanmış gibi." Dosyayı bir yana ittim, sana geldim, eğildim mektubun üstüne, o gün ormanda olduğu gibi. Bugün mektup gelmedi senden, ama kaygılanmıyorum, yalvarırım Milena, beni ters anlama, senin için hiç kuşkulanmış değilim, öyle görünüyorsa da -çoğunlukla öyle görünüyor, haklısın- bunu güçsüzlüğüme, yüreğimin şımarıklığına ver; bu yürek kimin için attığını biliyor da üstelik, ama yüce kişilerin de güçsüz durumları olmuş; Yanılmıyorsam Herakles bile bir kez bayılmış. Senin önünde dişlerim kenetli, gündüzleri bile görebildiğim gözlerinin önünde her şeye boyun eğerim: Yokluğuna, üzüntüye, sıkıntıya, mektupsuzluğa, her şeye. Mutluyum Milena, beni ne türlü mutlu kıldığım busen! Partiden biri gelmişti; şaşma, ben de partilerden birindeyim. Adam tedirgin etti beni, kızmasına kızdım, ama öylesine iyi, sevimli, şişman; üstelik Almanların o doğru yüzlülerinden; şakadan anlayan, hoş biri, ama sana yazmaktan alıkoymuştu ya beni, hoş göremiyordum. Öteki bölümleri görmek istedi, tam odadan çıkarken -sabrım tükenmiş olacak ki,- odacı mektubunu getirdi, merdivende açtım, gözlerime inanamadım, içinden bir de fotoğrafın çıkmaz mı? İnanılmayacak, doyumsuz bir mektup bu, hiç bitmeyecek gibi güzel bir şey; ama resmin, acınacak bir resim, gözyaşları, yürek çarpıntıları içinde bakılabilir bu resme, başka türlü bakılamaz. Genç bir yabancı oturuyor karşımda. Yukarıda yazdıklarıma son vermek için: Bak Milena, yüreğimde sen olduktan sonra her şeye göğüs gerebilirim; mektup almadığım günler korkunç diye yazdığıma bakma, doğru değil pek, zor geliyor, güç oluyor öyle günler, ağır geliyor, su alan bir kayık gibi, battı batacak, gene de yüzüyor senin sularında. Yalnız bir şeye göğüs geremem, senin yardımın olmadan bir şeyle başa çıkamam: "korku"yla; bu konuda alabildiğine güçsüzüm, enezim, incelemeye bile yetmiyor gücüm, batıvereceğim dibe. Jarmila için söylediklerin bir çeşit acınma duygusundan... yüreğin bir ara ele veriyor beni, onun için böyle düşünüyorsun. İki kişi mi sayılırız bu konuda? Ya benim korkum? Kendi kendimi kirletme korkusundan başka bir şey mi? (Gene biri geldi, anlaşılan burada bitiremeyeceğim mektubu.) Önümdeki mektubun yüreğime su serpmese, yazacağını söylediğin o büyük mektuptan ürkeceğim nerdeyse. Neler yazacaksın, neler okuyacağım o mektupta? Parayı alıp almadığını yaz hemen, eline geçmediyse gene yollarım, o da geçmezse gene yollarım, tükeninceye değin yollarım, tükenince her şey girer yoluna, üzülme! Çiçek çıkmadı zarfın içinden, anlaşılan son dakkada vazgeçtin, çok gördün belki de. Cuma Tanışalı beri böylesine hasta olmadın, öyle mi? Aşamadığım ırak yollar hastalığınla birleşince kendimi nasıl duyuyorum biliyor musun? Sanki odanda, pencere ile yatak arasında durmadan, umutsuz gidip geliyorum; sen baygın yatıyorsun, tanımıyorsun beni. Kimselere inanamıyorum, güvenemiyorum, doktorlara bile. İyileşmen için hangi yola başvurmalı, bilmiyorum. Elimden hiçbir şey gelmeden şu kapalı, üzüntülü göğe bakıyorum: Geçmiş yıllarla eğleniyor sanki, o da gerçek yüzünü gösteriyor, umutsuz yüzünü, benim gibi onun da eli kolu bağlı. Yatakta mısın Milena? Yemeğini kim getiriyor. Ne yiyorsun? Ya baş ağrıların? Bu baş ağrılarını üstünkörü geçtin hep, elin değerse anlat, n'olursun. Bir arkadaşım vardı, Doğu Yahudilerinden, bir oyuncuydu; her altı ayda bir, birkaç gün süren, dayanılmaz baş ağrılarına tutulurdu; başka hastalığı yoktu, sapasağlamdı, ama bu baş ağrıları geldi mi, sokakta olursa evlerin duvarlarına dayanır öyle dururdu, hiçbir yardımda bulunamazdık, çevresinde dolaşır beklerdik. -Sağlamlar hasta kişilerin semtine uğramazlar, hastalar da yüz çevirmiştir sağlıklı kişilerden. Sancıların belirli zamanlarda mı geliyor? Peki, doktor ne diyor? Ne zamandır çekiyorsun bu ağrıları? İlaç da alıyorsundur sanırım? Kötü, çok kötü. Üstelik "yavrucuğum" dememe de izin verilmiyor. Üzüldüm gidemeyişine; anlaşılan haftaya perşembeye çıkabileceksin yola? Dağların, ormanın, gölün ortasında esenliğine kavuştuğunu görme mutluluğuna ben ermeyeceğim. Ne doymaz biriymişim, değil mi? Ama yazık, daha birkaç gün Viyana'da kıvranmak zorundasın. Davos'a gitme işini sonra konuşuruz. Gitmek istemiyorum, hem çok uzak, hem çok pahalı, hem de gereği yok. Prag'dan ayrılırsam -gerekiyormuş ayrılmam- bir köye giderim en iyisi. Ama kim alır beni evine? Düşünürüm daha, nasıl olsa ekimden önce çıkamam yola. Dün Stein'ı(*) gördüm, tanırsın belki: Kral Alphons'la karıştırırlar onu hep. Bir avukatın yanında çalışıyor şimdi, benimle karşılaşmış olmaktan pek sevinçliydi, görmeseymiş beni, telefon edip bir şey dileyecekmiş. "Neymiş?" dedim. Bir boşanma davasında benim tanıklığımı istiyormuş, bu boşanma işiyle biraz da ben ilgiliymişim de... Bir yere dayanmak geldi içimden. Meğer korktuğum değilmiş: Bir ozanın anasıyla babası ayrüıyormuş da; anasını hiç tanımam, ama anası Dr.Stein'dan dilemiş, oğluna biraz göz kulak olaymışım, kötü davranıyormuş anasına. Çok tuhaf bir evlilikti bu, anlatayım: Kadın daha önce bir başkasıyla evliydi, şimdiki kocasından bu oğlana gebe kalıyor, ama çocuk ilk kocanın adını taşıyor, asıl babasınınkini değil. Kadın boşanıp bu adamla evleniyor; şimdi yıllarca sonra, ayrılıyorlar, adam istiyor ayrılmayı, dâva bitmiş bile. Ama ev sıkıntısı yüzünden kadın bir türlü çıkamıyor evden, boşanmış oldukları balde birlikte yaşıyorlar. (*) Paul Stein: Praglı bir avukat. Adam oralı değil, kadın ev bulup çıkamasa bile birleşmeyi düşünmüyor. Gülünç denecek kadar acınacak insanlarız. Adamı tanırım, iyi, çalışkan biridir. Ne istiyorsan yaz kuzum, ne kadar çok şey istersen o denli sevinirim; her kitabın, her nesnenin içine girer, Viyana'ya gider ulaşırım sana (müdürün buna bir diyeceği yoktur), bir sürü böyle fırsatlar ver bana. "Tribuna"da çıkan yazılarını gönderemez misin? İzinli gideceğine sevineceğim nerdeyse, yalnız posta durumu sıkıyor biraz. Oradaki yaşamını, evi, yolları, pencerenden neler gördüğünü, yemeğin nasıl olduğunu, her şeyi yazarsın bana, değil mi? Ben de o yerlerin yabancısı olmam, oralarda da seninle yaşarım. Download 0.97 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling