T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ bati dilleri ve edebiyatlari(rus diLİ ve edebiyati) anabiLİm dali
A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t
Download 5.01 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.
- A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v
A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 6, s.
450. 320 ibid, s. 450. Kuprin, özellikle bu hümanist açılardan fahişeliğin tasvirine kalkışmıştır. Sanat araçlarıyla bu kötülüğün köklerini açığa çıkarmak ve bununla mücadele yollarını belirlemek arzusundadır. “Genelev”in sanatsal konsepti, ikiliği ve tezatlıklarıyla belirginleşir. Öykünün en iyi sayfalarında Kuprin, paralı aşk batakhanelerinin varlığının özel mülkiyet dünyası ve istismarı ile bağlantılı olduğunu ve kapitalist toplumun kurt kanunlarının belirtilerinden biri olduğunu göstermektedir. Kuprin, kendi rezilce düşüncelerine göre; ellerindeki mala sanki tütün balığı, kireç, un, sığır eti veya kereste satıyormuş gibi bakan etkileyici kadın bedeni spekülatörü tipleri yaratmış, sanki herhangi bir malı satın alıyormuşçasına kadınları rahatça ve basitçe satın alan genelev gediklilerinin ahlaksızlığını çok isabetli bir şekilde resmetmiştir. Öykü, genelev sahipleri ile bu tesislerin kârlarına ortak olan, E. Rotstein’in deyimiyle; satılmış çarlık yöneticileri ve polisini de satirik olarak ifşa etmekte, fahişelerin nasıl ince taktiklerle köleleştirildiklerine, bunların korkunç mesleğinin tahripkar etkisine ışık tutmaktadır. 321 Fakat, fahişeliğin “ticari karakteri”ni en uç noktasına kadar açığa çıkarırken Kuprin, bunun esas sebebini biyolojik faktörlerde arar. “Genelev”in otobiyografik kahramanı gazeteci Platonov, insanın, özellikle de erkeklerin “çok, hem de ziyadesiyle çok nikahlı hayvanlar” olduğunu ve bu sebeple de fahişeliğe olan talebin daima var olacağını iddia etmektedir. Kuprin geneleve bilim adamları ve yazarlardan hırsızlara ve köstebeklere kadar hemen hemen tüm erkek tiplerini getirir. Öykünün kadın kahramanları “toplumsal düzenin kurbanları” olarak tasvir edilmişlerdir. 322 321 ibid, s. 450-451. 322 ibid, s. 451. Yazarın, fahişeliğin sebeplerine yönelik görüşlerindeki tezatlık, onu sanatsal kriter kaybına götürür. Sabır evlerinin günlük, edebi yaşamıyla ilgili gerçek realist tablolar yerini (özellikle öykünün ikinci ve üçüncü bölümlerinde) asla tipik olarak adlandırılamayacak türden olayların tasvirine bırakır (genelevlerin şarkıcı Rovinskaya tarafından ziyaret edilmesi, Lyubka’nın öğrenci Lihonin tarafından “kurtarılma” öyküsü, Jenya’nın intiharı, noterin soyulması vb.). bu tür sahne ve epizotlarla öykü genişlemekte, bölümlerin oranları ve kompozisyon bütünlüğü kaybolmaktadır. Aynı şekilde sanatsal betimleme seviyesi de düşmektedir. Kuprin, kendine has olmayan ağdalı bir melodramatizm, sentimentalist bir yavanlık içine düşmekte, sık sık da natüralist aşırılık, banallık ve klişeleşmeye izin vermektedir. 323 Fakat yine de “Genelev”, devrim öncesi Rus edebiyatında önemli, olumlu bir rol oynamıştır. Öykü, gericilik yıllarında, burjuva toplumunda her türden serbest aşk birliğinin, grupların ve diğer türden düşük ahlaklı insan güruhunun arttığı, fahişeliğin ise korkunç boyutlara ulaştığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Gazetelerden biri; “Rusya’nın her köşesinden cinsel suç salgınının gemi azıya aldığına dair telgraflar yağıyor” 324 diye yazmaktadır. “Genelev”, bu şartlarda, açıkça “şahsiyetin özgürlüğü” kisvesi altında ahlaki nihilizm propagandası yapan M. Artsıbaşev, A. Kamenski, M. Kuzmin gibi “moda” burjuva yazarların eserlerine karşı durmuştur. 325 “Genelev” den sonra Kuprin, 1914-1916 yılları arasında bazı orta büyüklükte öyküler üzerinde çalışmıştır. Bu öykülerinde yeniden önceki konularına; ordu yaşamı ve yatılı askeri okulların tasvirine (“Ayı İninde”, “Menekşeler”), hakkı yenmiş ve itilip kakılmış “küçük insanlar”ın acılarına (“Kutsal Yalan”), burjuva ve asilzade 323 ibid, s. 451. 324 Peterburgskaya Gazeta, 1909, No: 204, 28 Temmuz / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 451. erkanının boşluk ve tembelliklerine (“Şarap Fıçısı”), Polesya köylerinin karanlık ve uysallığına (“Damgalanmış Çocuklar”), entelektüel kesimin halktan trajik kopukluğuna (“Grunya”) döner. 326 Her ne kadar bu öykülerde önemli sanatsal ilk buluşlar mevcut değilse de, içlerindeki günlük yaşamla ilgili isabetli gözlemler, psikolojik analiz derinliği, içten lirizm, komik durumların yaratılmasındaki olağanüstü sanat kabiliyeti, humor ve parodi yeteneği insanı büyüler. 327 E. Rotstein’e göre; Çarlık Rusya’sının yönetim kademesinde savaşla hız kazanan ahlaki çöküntü, spekülatör ve çapulcuların curcunalı içki alemleri, memuriyet ve bürokrasinin üst kesiminde yaşanan satılmışlık “Goga Veselov” ve “Hasan Bey Kavunları” öykülerinde olağanüstü bir güçle gözler önüne serilmiştir. Fakat, Kuprin eleştirisinin tüm acımasızlığı ve keskinliğinde, çürümüş düzene karşı duran güçlerle ilişkilerinde güçlü bir tezatlık da keşfeder. Hatta bu güçler hakkındaki cüzi anışlarında yazarın olgunlaşan devrimin yaratıcı imkanlarına duyduğu güvensizlik, devrimin getireceği felaketlerden duyulan korku hissedilir. Bu durum, Volgalı hamal Kudeyar’ın tasvirinde (“Grunya”), koyu mavi bir gömlek giymiş “demagog” figüründe (“Goga Veselov”) ve “Papaşa” öyküsünün bazı cinaslarında da ifade edilir. 328 Kuprin’in Birinci Dünya Savaşı’na yaklaşımı da bir o kadar tezat içerir. Savaşların doğallık karşıtı olduğunu, onların dünyaya “sınırsız özgürlük, yaratıcılık ve mutluluk” için gelmiş olan insana zarar vereceğini kabul etmekle birlikte, aynı 325 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 6, s. 451. 326 ibid, s. 452. 327 ibid, s. 452. 61 ibid, s. 452. zamanda da savaş taraftarları saflarına katılmaktadır. Olup biten savaşın emperyalist iç yüzünü anlamaktan uzaktır. Savaşın tek suçlusu olarak Kayzer Almanya’sını görmektedir. 1915 yılında arkadaşı F. D. Batyuşkov’a yazdığı bir mektupta: “Almanya’nın kişiliğini kaybetmesi ve tükenmesi sadece Avrupa’ya yarar ve savaşlardan, silahlı çatışmalardan bıkmış tüm dünyaya tam bir tatil imkanı sağlar.” 329 demektedir. O dönemde periyodik yayınların sayfalarını muharebe sahnelerinin tasvirleri ve kahramanlık öyküleriyle dolduran pek çok yazardan farklı olarak Kuprin, cephede uzun süre bulunmadan ve askerlerle yakın temas sağlamadan savaşı tasvir etmenin imkansız olduğu görüşündedir. Rovno, Kovel, Villnius, Daugava, Riga gibi cepheye yakın bölgelere gerçekleştirdiği seyahat sırasında edindiği izlenimleri, Helsinki lojistik bölgesindeki kısa süreli askeri hizmetini savaş hakkında edebi bir eser yazmak için yeterli görmemiştir: “ Değil denizdeki ufak bir dalgayı, denizin kendisini görmeden nasıl denizdeki dalgayı anlatabilirsin ki.” 330 demektedir yazar 1915 yılı ilkbaharında Kuprin ciddi şekilde rahatsızlanır ve ordudaki görevinden ayrılır. Fiziki yetersizliği muharebe sahasına gitmesine engel olur. Bu sebeple savaşın olaylarına sadece bir yazar olarak katılabilir. İlerici kamuoyu Aralık 1914 tarihinde geniş bir katılımla Kuprin’in edebi faaliyetlerinin 25 inci yılını kutlar. Basında yer alan makale ve mesajlara cevap olarak şöyle der: “Bazıları beni haddinden fazla övüyor. Bunları okumak bile utandırıyor beni; Bu insanlar yanlış yoldalar veya muhtemelen şahsi sempatileri bana yönelik övgü dolu sözleri sarf etmelerine sebep oluyor... Şimdi değişim için 329 ibid, s. 452 330 Birjevıe Vedomosti, 1915, No: 14855 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 452. gençlik geliyor. Ne kadar yetenekli ve ilginç insanlar!.. Bu, benim için, ihtiyarlamış bir Rus yazarı için büyük bir teselli.” 331 Sanatının bu evresinde: “Genelev” (Яма,1909), “Kaptan” (Капитан,1914), “Şarap Fıçısı” (Винная бочка,1914), “Ayı İninde” (В медвежьем углу,1914), “Kutsal Yalan” (Святая ложь,1914), “Brikki” (Брикки,1914), “Rüyalar” (Сны,1914), “Lyutsiya” (Люция,1917), “Damgalanmış Çocuklar” (Запечатанные младенцы,1916), “Menekşeler” (Фиалки,1915), “Alçak” (Гад,1915), “Gogol - Mogol” (Гоголь-моголь,1915), “Papaşa” (Папаша,1916), “Goga Veselov” (Гога Веселов,1916), “Röportaj” (Интервью,1916), “Grunya” (Груня,1916), “Sapsan’ın İnsanlar, Hayvanlar, Eşyalar ve Olaylar Hakkındaki Düşünceleri” (Мысли Сапсана о людях, животных, предметах и событиях,1916), “Hasan Bey Kavunları” (Канталупы,1916) öykülerini kaleme almıştır. Sanatının yedinci evresi 1917-1929 yıllarını kapsar. Şubat devrimi Kuprin’i Gelsingfors’da yakalar. Petrograd’a geldikten sonra eleştirmen P. Pilski ile birlikte bir süre sosyalist devrimcilerin Svobodnaya Rossiya gazetesinde redaktörlük yapar. Bu dönemdeki edebi eserlerinde (“Cesur Kaçaklar”, “Şaşka ve Yaşka”, “Tırtıl”) ülkede yaşanan coşkulu olaylara doğrudan bir yankı olmadığı görülür. Ekim devriminden sonra Kuprin “Peygamberlik”, “Sansasyon”, “Mezar Başında” (Sosyalist devrimciler tarafından öldürülen öncü Bolşeviklerden M. M. Volodarski’nin anısına yazılmıştır), “Anıtlar” gibi siyasi makalelerinin yayımlandığı Volnost, Era, Veçerneye slovo gibi burjuva gazetelerinde çalışmıştır. Bu makalelerde yazarın tutarsızlığı ve şaşkınlığı göze çarpmaktadır. “Bolşevizm, en basit manada insanlık için çıkar gözetmeyen, temiz, büyük ve kaçınılmaz bir öğretidir. Düşünceleri, 331 Birjevıye Vedomosti, Veç. Vıp. 1915, No: 14617 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 453. vakitsiz de olsa, faaliyete geçtiğinden dolayıdır ki, komünizm kararmayacaktır.” 332 demektedir. Lenin tarafından geliştirilen eski Rusya’nın yeniden yapılandırılmasına yönelik muazzam programa katılmakla birlikte bu programın hayata geçirilişinin vakti konusunda şüpheleri vardır. Doğrusu, 1918 yılı sonlarına doğru Kuprin’in tutumunda önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Mesele sadece Gorki tarafından organize edilen “Vsemirnaya literatura” (Kuprin bu yayınevi için F. Schiller’in “Don Carlos” trajedisini çevirmiş ve A. Dumas’ın basıma hazırlanan bütün eserleri için uzunca bir giriş makalesi yazmıştır.) yayınevindeki çalışması değil, bilhassa köylüler için çıkarmayı düşündüğü Zemlya gazetesinin taslağıdır. 333 Kuprin’in bu dönemde sıkça görüştüğü Gorki, köylü gazetesi çıkarma fikrini kararlı bir şekilde desteklemekteydi. Bu amaçla Moskova’ya gitmişler, Kuprin 26 Aralık 1918 tarihinde Kremlin’de V. İ. Lenin tarafından kabul edilmiştir. Bu görüşmenin şahidinin notları halen muhafaza edilmektedir: “Vladimir İlyiç bizi daha konuşmanın başında anladı ve kendisi konuşmaya başladı. Fikrimiz hoşuna gitmişti. Bizi hemen genel belirsizliklerden kurtarıp pratik yola soktu. Köy için banyonun nasıl inşa edileceğini yazmak, köyde sabun propagandası yapmak gerekli... Ve köyle ilgili tüm makaleler soyut neticeler yerine, pratik, buranın şartlarına uygun şekilde olmalı. Lenin: -Böyle bir gazete yayımlanmaya değer, dedi.” 334 332 Kuprin, A., “U Mogilı”, Era, 1918, No: 1, 8 Temmuz / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 392. 333 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 7, s. 392. 334 Leonidov, O., “Lenin”,Kremlevskoe Delo, Odnodnevnaya Literaturnaya Gazeta , M. 1924 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 393. SSCB Bilimler Akademisi Rus Edebiyatı Enstitüsü’nde (Puşkin Evi/ Leningrad) Zemlya gazetesinin plan ve programı muhafaza edilmektedir. Fakat bu gazetenin basımı yapılamamıştır. 335 Kuprin’in toplumsal sempatileri, bunların tüm demokratik özelliklerine rağmen, ideallerin istikrarsızlığı ve belirsizliğiyle dikkat çekmiştir. O dönemde yeni yönetimle uzlaşmaz bir tutum içerisinde bulunan İ. A. Bunin’in göç yolunu tercih etmesi nasıl kuralına uygun ise, Kuprin’in kaderinde de birazdan bahsedilecek olay nihai bir rol oynamıştı: 16 Ekim 1919 tarihinde Gatçina’ya General Glazenap komutasındaki Tabalsk Alayı girmiş ve tüm eski subaylara derhal karargahta toplanmaları emri verilmiştir. Kuprin yaşamında üçüncü kez poruçik (üsteğmen) üniforması giyer. Yudeniç’in Kızıl Ordu tarafından bozguna uğratılmasına kadar beyazların askeri yayın organı Prinevskiy kray gazetesinin redaktörlüğünü yapmış, 1920 yılının yazında ise Paris’e gelmiştir. 336 Göçle ortaya çıkan edebi gerilemesi yirmili yılların ortalarına kadar devam eder. Göçmenliğinin başlarında sadece Paris’teki Sovyet sergisini, SSCB ile ilgili kitabından dolayı G. Wells’i karalayan Paris’teki Sovyet yönetimi karşıtı Obşçeye delo ve Vozrojdeniye isimli gazetelerde makaleleri yayımlanır. 1927 yılına doğru, “Yeni Hikaye ve Öyküler” kitabının basımından sonra, gergin edebi yaratıcılığının son çizgisinin başladığı söylenebilir. Bu kitabının peşinden “Aziz İsaki Dalmatski Kubbesi” (1928), “Yelan” (1929), kitapları ile, Vozrojdeniye gazetesinde 1929-1930 yılları arasında yayımlanan öykülerini topladığı “Zaman Çarkı” (1930) vb. kitapları gelir. 337 335 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 7, s. 393. 336 ibid, s. 393. 337 ibid, s. 393 Yazar, vatanından uzak oluşunun sanatında öldürücü bir şekilde kendisini gösterdiğini hissetmektedir. “Mükemmel bir halk, der Fransızlar hakkında, fakat Rusça konuşmuyor. Bakkalda, birahanede, kısacası her yerde bize göre değil... Bu şu anlama geliyor; yaşayacaksın, yaşayacaksın, sonra yazmayı da bırakacaksın. Elbette bazı yazarlar var ki, ömrünün sonuna kadar Madagaskar’da yaşaması için gönder, orada bile roman üstüne roman yazarlar. Fakat bana memleket havası lazım: iyisiyle, kötüsüyle, yeter ki memleketten olsun”. 338 Belki’de Kuprin’in sanatsal tarzının özelliği bu sözlerde yansımasını bulmaktadır. E. Rotstein’e göre; Rus yaşamının küçük ve büyük yönlerine, ülkesinin çok uluslu nizamına sıkı sıkıya bağlıydı o. 339 Fakat şimdi anayurdunun yaşamı kaybolmuştur. Kuprin’in gözleri önünde alışkın olduğu karlı Moskova peyzajı, yabani Polesya panoraması yoktur, “Bua Bulan Ormanı” veya Fransız Akdeniz’inin süslü ve yabancı doğası vardır. Yazar kendine yabancı ve az anladığı, Slav ruhunu bilmeyen insanların arasında sıkılmaktadır. 340 Deneme taslakları yapmakta, Fransa’nın güneyindeki Bayone Arenası hakkında yazmakta, “Guron Burnu” minyatür serisini, Yugoslavya ve Paris hakkında denemelerini (“Evim Paris”, “Mahrem Paris” vb.) oluşturmaktadır. Fakat nesir aracı olarak Kuprin sadece kendi özünden, Rus gerçekçiliğinden izlenimlerinde bir şeyler yaratabilmektedir. Anılarının, uzak geçmişten anılarının tonu öykülerine de geçer: “O zamandan beri on, on iki yıl geçti, sanırsın ki yüz, iki yüz yıl geçmiş... Eski albümün sayfalarını çevirirken elim titriyor...” (“Saşka ve Yaşka”); “Bu sadece 338 Roşçin, N., “Moy Kuprin”, Vozrojdeniye, 1938, No: 4149 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 393. 339 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 393. 340 ibid, s. 393. göçmenlikten, hatta devrimden, hatta hatta Büyük Dünya Savaşından dört yıl önceydi. Bazen bana öyle geliyor ki bu hikayenin yüz veya iki yüz yıl önce olduğunu sanıyorum.” (“Zavirayka”) vb. bu yıllardaki öykülerinin pek çoğunun açıkça otobiyografik özellik taşıması boşuna değildir (Yetim okulundan kaçışa ithafen “Cesur Kaçaklar”; geçmişteki edebi galasına ithafen “Matbaa Mürekkebi” İtalyan şarkıcı Saltso Maciore ile görüşmesine ithafen “Bülbül” öykülerini yazmıştır). 341 Sanatçı, alışkın olduğu Rus yaşamını hafızasında yeniden canlandırmak için boşuna gayret sarf etmekte ve tasavvur gücüyle onu başka bir dünyada faaliyete geçirmeye çalışmaktadır. Fakat bu eski yaşam parçalanmakta, taneciklere, damlacıklara ayrılmaktadır. Eski yaşam, parmakların arasından kayıp giden kum tanecikleri gibi uzaklaşmaktadır. “Yelan” kitabına dahil ettiği minyatür serisine “Damlalar Halinde Öyküler” adını vermesi boşuna değildir. Ülkesiyle bağlantılı pek çok değerli ayrıntıyı hatırlar: “Taze, yeşil, neşeli, inci çiçeklerinin, mantarların, öten kuşların bulunduğu gür çam ormanındaki kıvrık yere” “Yelan” dendiğini veya Kurtin köylülerinin bataklığın üstünde dimdik duran tepeye “Vereya” dediğini hatırlar. Yumuşak bir “Pak!” sesiyle (sanki “dalgın bir çocuğun ağzını açması“ gibi) bir ilkbahar gecesinde sürgün vermek arzusundaki tomurcuğun sabırsızlığını (“Ormanda Bir Gece”) hatırlar. Fakat bu detaylar mozaik olarak kalırlar bazen; her biri kendince, her biri ayrı. 342 Eski “Kuprin” motifleri, nesrinde tekrar ses vermeye başlar. Yazar, sevdiği kahramanlara, her türden korkusuz ve cesur insanlara, Rus pilotlarına, sirk artistlerine, mert, saf ve duygulu Balaklava’lı balıkçılara vb. ihanet etmez. “Büyük Barnum’un Kızı”, “Olga Sur”, “Kötü Cinas” ve daha sonraları kaleme alacağı 341 ibid, s. 394. 342 ibid, s. 394. “Blondel” öyküleri sanki yazarın çok sevdiği sirk hayatının tasviri, mütevazı ve cesur güreşçilerin, jokeylerin, akrobatların, hayvan terbiyecilerinin, palyaçoların meşhur edilmesi çizgisini tamamlar gibidir sanki. Fakat, Kuprin’in daha sanat hayatının başında “Allez”, “Sirkte” gibi önemli eserlerle başlattığı bu tema, hissedilir derecede sığlaşmakta, giderek içeriği ve hümanist yönleri zayıflamaktadır. Kuprin, “komik ve trajik bir anekdot”dan bahseder gibi yaklaştığı boksörler hakkındaki “Limon Kabuğu” öyküsünden başlayarak özenle her türden “ilgi çekici olayı” kotarmaya, parlatıncaya kadar cilalamaya başlar. 343 Göç yıllarındaki Kuprin’in sanatı, giderek artan bir çaresizlik ve hastalık derecesinde nostalji özellikleriyle belirginleşir. 344 Kuprin, anlatıcı olarak mükemmel, doğallık ve tonlama elastikiyeti açısından da harikuladedir. Büyük bir ilgiyle tarihi anekdot ve rivayetlere, efsanelere yönelir, hazır taslağı alır, onu zengin, Bunin’in karakterize ettiği şekilde, “keskin ve aşırılığa kaçmayan cömert” dilinin serpiştirmeleriyle süsler. “Alaca Atlar”, “Çarın Katibi”, “Çolak Komutan”, “Napolyon’un Gölgesi”, “Dört Yoksul”, “Gero, Leandr ve Çoban” öyküleri bu şekilde doğmuşlardır. Yazar hafızasında palyaço Jakomino, pilot Fedenko Yurkov, komedyen Yaşa Bronştein ile görüşmelerinden epizotlar canlandırmaya çalışır. Fakat Kuprin kendini devamlı karanlık, sihirli bir çevreye hapsedilmiş gibi hisseder. 345 Küçük ruhlara eskisi gibi zarif ve psikolojik nüfuz kabiliyetiyle çocuklar hakkında ve çocuklar için yazar. Eski (“Cesur Kaçaklar”, “Mavi Yıldız”) ve yeni; bazen bariz bir şekilde ibret verici (“Müthiş Ders”), bazen oldukça dokunaklı 343 ibid, s. 394. 344 ibid, s. 394. 78 ibid, s. 395. (“Barbet Köpeğinin Dili”) öykülerini birleştirdiği “Cesur Kaçaklar (1928) kitabı bu şekilde oluşmuştur. İlkbahar akşamlarının, gecelerinin sessiz güzelliğindeki tabiat, bu tabiatın sakinlerinin; vahşi hayvanların ve kuşların, ormanın en küçük çocuklarına kadar, alışkanlıklarının farklılığı, eskiden olduğu gibi Kuprin’de hayranlık ve doymak bilmez bir coşku uyandırır (“Ormanda Bir Gece”, “Sığırcıklar”). İnsanın dört ayaklı dostları ilgisini çeker (“Yu-yu”, “Zavirayka”). Ağır hastayken bile hayvanlarla ilgili “İnsanın Dostları” adlı bir kitap yayımlamayı tasarlamaktadır. “Farkettiniz mi, diye sorar Vozrojdeniye muhabirine, artık edebiyatta hemen hemen at ve köpek kalmadı.” 346 Kuprin’e hazırlamayı tasarladığı kitabın sadece bir öyküsünü yazmak nasip olmuştur (“Ralf”). 347 1927 yılında Kuprin ile mülakat yapan bir Riga gazetesi muhabiri onun Paris’teki yaşamından şöyle bahseder: “Mont morance Bulvarı’nın Passy adlı sessiz bir sokağı. Burada yaşlı kestane ağaçlarının gölgelediği villalar bulunur, bir taşra sessizliği ve ağırbaşlılık mevcuttur. Aynen Gatçina’ya benzer... Paris kolonimizin sevgilisi A. İ. Kuprin beş yıldır burada yaşıyor. Geniş gri paltosu, yazlık şapkası, tipik Rus suratındaki sakalı, kendine has salına salına yürüyüşüyle Aleksandr İvanoviç, baharda kestanelerin çiçek açtığı, gezgin bir laternacının unutulmuş bir vals çaldığı Paris’in bu sessiz köşesinde bir Gatçina sakinine benziyor. 346 “V Gostyah u Kuprina”, Vozrojdenie, 1930, No: 2023 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 395. 80 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 395. Herkes tanıyor onu burada. Herkese söyleyecek tatlı bir sözü vardır, herkesle şakalaşır veya yürürken Kuprin nüktesinin zeka kıvılcımlarıyla dolu bir olay anlatır. Dairesinin penceresinden bu sessiz sokak, kestaneler görülür. Sabahları Aleksandr İvanoviç çalışır. Çalışma odasında el yazmaları, kitaplar ve gazetelerle dolu bir masa vardır. Duvarlarda L. Tolstoy ve Puşkin’in portreleri, Gatçina fotoğrafları Aleksandr İvanoviç’in kendi villasında yaşadığı, tavuk beslediği, elma ağaçları diktiği, çiçek yetiştirdiği Gatçina ile ilgili hatıralar asılıdır... Şöminenin başında daima gözlerini kısmış oturan çok sevdiği kül rengi Sibirya kedisi Yu-yu mırlamaktadır... -Beş yıldır burada yaşıyorum. Skeçler, bazen de öyküler yazıyorum. Şimdi bir şekilde çalışılıyor. Korbaşnikov’da yeni öykülerinden oluşan bir kitabım yayımlanıyor... Bizim göçmenler mi? Bana öyle geliyor ki, göçmenlerimizin dalaverecilik ve spekülatörlükle uğraşanları üstten baskı yapıyor, alttakiler ise güruhtur. Üst tabaka soğuk, egoist ve ruhsuzdur. Güruh ise büyük çoğunlukla Renault veya Citroen tezgahlarında çalışır, şoförlük vb. yapar. Bu güruh iyi, hassas, birbirlerine karşı kaygılanan insanlardır. Ooo, bu Fransızlar bizim çalışan göçmen grubuna o kadar değer veriyor, onu o kadar iyi anlıyor ki !.. -Sanatımız mı? Sanatımız hakkında ne söyleyebilirim ki? O bizim yegane kıvanç kaynağımız ve kendimizi haklı çıkardığımız konudur. Elimi vicdanıma koyarak söyleyebilirim ki, belki de, içimdeki Rus sanatı sayesinde kimse asla Ruslara saygısız ve edepsiz davranmamıştır... -Milliyetten çıkarılma mı? Siz bundan korkuyor musunuz? Ben bunu ciddi bulmuyorum. Hemen hemen tüm Rus ailelerinin çocuklarının Rusça’sını koruduğunu, üzerine titrediğini biliyorum. Elbette bizim yaşımızdaki insanlar için bu çok korkunç bir şey, fakat bundan bahsetmeyelim. Rus insanları çok geniş...” 348 Ülkesine duyduğu büyük özlemi devamlı içinde hisseden Kuprin hala büyük bir sebatkarlıkla geri dönüş imkanlarını düşünmektedir. “Vatan acısı ve hasreti geçmiyor, buna alışılmıyor, aksine giderek daha da derinleşiyor, diye yazar 1923 yılında Kuprina Yordanskaya’ya, Rusya için sadece orada çalışılabilir. Her gerçek vatanseverin görevi; oraya dönmektir”. 349 Fransa’daki yaşam yazarın katlandığı pek çok zorluğu da beraberinde getirmiştir. Fakat Kuprin’in göçmenlik hurafeleri, Paris’teki çevresindeki devrime karşı duydukları nefretten gözleri kapanmış insanlar vb. faktörler yazarın geri dönüşünü on beş yıl daha geciktirecektir. 350 Sonraki dönem Kuprin’inin edebi mirası Ekim devrimi öncesi dönemine kıyasla oldukça zayıftır. Bu konuda göçmenlik yaşamındaki zıt kamplardaki kişiler bile aynı fikirdedirler: “Kuprin’in edebi mirası incelenecekse, onu esas itibarıyla devrim öncesi eserlerine göre değerlendirmek gerekir” der G. Struve. 351 Fakat yazar tarafından gurbette yaratılan iyi eserleri önemli estetik ve algılama değerini muhafaza etmektedir. Edebi sanatının hemen hemen beyaz yayımcılara mahsus olduğu üzere herhangi bir yöne çekilerek bulandırılmamasını da belirtmek gerekir. 348 ibid, s. 396. 349 Ogonyok, 1945, No: 36 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 396. 350 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 396. 351 ibid, s. 396. “Suyun öbür yakasında” dizginleri kısılmış olsa da, Kuprin bir sanatçı olarak göçmenlik yıllarında da realistliğini sürdürmüş, hayatın gerçeklerine sadık kalmıştır. 352 Sanatının bu evresinde: “Sığırcıklar” (Скворцы,1917), “Cesur Kaçaklar” (Храбрые беглецы,1917), “Keçi Yaşamı” (Козлиная жизнь,1917), “Süleyman’ın Yıldızı” (Звезда Соломона,1917), “Saşka ve Yaşka” (Сашка и Яшка,1917), “Alaca Atlar” (Пегие лошади,1918), “Tırtıl” (Гусеница,1918), “Son Şövalyeler” (Последние рыцари,1919), “Çarın Katibi” (Царский писарь,1918), “Sihirli Halı” (Волшебный ковер,1919), “Limon Kabuğu” (Лимонная корка,1920), “Masal” (Сказка,1920), “Kara Burunlu Köpek” (Песик- черный носик,1920), “Çolak Komutan” (Однорукий комендант, 1923), “Kader” (Судьба,1923), “Altın Horoz” (Золотой петух,1923), “Büyük Barnum’un Kızı” (Дочь великого Барнума,1927), “Yu-yu” (Ю-ю,1927), “Barbet Köpeğinin Dili” (Пуделиный язык,1927), “Mavi Yıldız” (Синяя звезда,1927), “Müthiş Ders” (Звериный урок,1927), “İnna” (Инна,1928), “Napolyon’un Gölgesi” (Тень Наполеона,1928), “Damlalar Halinde Masallar” (Рассказы в каплях,1928), “Zavirayka” (Завирайка,1928), “Paganini’nin Kemanı” (Скрипка Паганини,1929), “Gero, Leandr ve Çoban” (Геро, Леандр и пастух,1929), “Dört Yoksul” (Четверо нищих,1929), “Kulübe” (Домик, 1929), “Kötü Cinas” (Дурной каламбур,1929), “Bülbül” (Соловей,1929), “Balt” (Бальт,1929) 1929, “Matbaa Mürekkebi” (Типографическая краска, 1929), “Rahil” (Рахиль,1929) eserlerini kaleme almıştır. Sanatının sekizinci evresi 1930 lu yılları kapsamaktadır. Yirmili yıllarda yazdığı eserlere yakın konularda yazdıklarının yanı sıra bu devrede iki önemli romana imzasını atar. Bunlar: “Harp Okulu Öğrencileri” ve “Janeta”dır. 352 ibid, s. 396. Canlı Rus izlenimlerinden kopmuş olan Kuprin, tiplerini özellikle ülkesiyle ilgili anılarından almaktadır. Sadece o değildir böyle davranan. Gurbette bulunan yazarların az veya çok sanatsal anılarına başvurduğuna dair su götürmez bir kural vardır. İ. A. Bunin “Arsenyev’in Yaşamı”,. A. N. Tolstoy “Tanrıların Yazı” eserlerini bu şekilde yazmışlardır. Kuprin, devrim sonrası en büyük eseri “Harp Okulu Öğrencileri”ni kendi gençliğine ithaf eder. 353 “Harp Okulu Öğrencileri” eserine beş yılını verir Kuprin. Devrim öncesi yıllardaki sanatında oldukça geniş bir şekilde temsil ettiği askerlik konusu (“Sorgu”, “Sefer”, “Gece Nöbeti”, “Düello” vb.) 1888-1890 yıllarında öğrencisi olduğu Aleksandrovskoye Harp Okulu hakkındaki otobiyografik romanı ile son bulur. 354 “Harp Okulu Öğrencileri”, göçmenlik acısıyla sarsılmış sonraki dönem Kuprin’inin kendi hissiyatını bir başkasına, saf bir delikanlıya yüklediği lirik her itiraflar bütünüdür. 1900 yılında yazılmış “Askeri Öğrenciler” öyküsünden “Harp Okulu Öğrencileri”ne geçerken renk ve şiirle dolu bambaşka bir aleme geçilmesi bundandır işte, Aleksandrovskoye Harp Okulu öğrencisinin günlük yaşamı romantize edilmiş ve biraz da süslenmiştir, bununla birlikte yukarıdan aşağıya tüm askerlik hizmetinin üzerine pembe ışık akisleri vurmaktadır... 355 Bu, ailelerinden koparılmış gri paltolu askerlerle düşüncesizce alay etme; “Düello”daki Romaşov ile birlikte “cinleri başına üşüşmüş bölük komutanının soldan sağa sırasıyla askerlerinin suratlarına vurma” sahneleri Kuprin’den o kadar uzaktır ki. Çarlık ordusuna karşı önceki görüşlerinden bu kadar radikal bir şekilde uzaklaşmak için uzun süre göçmenlik hayatı yaşamak gerekir. Yazarın tutumundaki 353 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 8, s. 426. 354 ibid, s. 426. 355 ibid, s. 426. değişiklik, romanın bilinen konusal işlenişinde de göze çarpar. Gerçekten de Aleksandrov’un, sınıf arkadaşları ve öğretmenleriyle yaptığı görüşmeler, annesinin seyrek ziyaretleri ve bir de Zina Belışevayla buluşmalarıyla sınırlanmış küçük dünyası ne kadar sıkışıktır. Onu, geri kalan yaşamdan Znamenka Caddesi üzerindeki Aleksandrovskoye Harp Okulu binasının beyaz kolonlu cephesi ayırmaktadır. Buraya sadece müzisyenler, terziler, arabacılar, kapıcılar ve uşakların girmesine müsaade edilir. “Dahası, der yazar, Harp Okulu öğrencilerinin kendilerine hizmet eden insanların nerede olduklarından ve nasıl çalıştıklarından bile haberleri yoktur”. 356 Fakat “Harp Okulu Öğrencileri”, yalnızca Aleksandrovskoye Harp Okulu’nun hikayesinin anlatıldığı bir eser değildir, aynı zamanda “çekici” eski Moskova, “kırkların kırkı” Moskova, İver ve Yekaterina Kız Enstitüsü’nün de öyküsüdür, her şey uçuşan anılardan dokunmuştur. Bu anıların sisleri arasından Arbat, Patriarh Göleti, Zemlyanıy Tabyası, Lefortova’nın tanıdık silüetleri boy gösterir. Yazar ilk “payitaht” a özgü pek çok görünüşü, epizodik figürlerle canlandırmıştır. Ömrünün sonbaharını yaşayan Kuprin için gençliğinin her parçası, her zerresi değerlidir. 357 “Harp Okulu Öğrencileri”ndeki Moskova yaşamıyla ilgili “giden kışa öfkeli veda yemeği”, Yekaterina Kız Enstitüsü’ndeki balonun ihtişamı, Aleksandrovskoye Harp Okulu öğrencilerinin gündelik yaşam sahneleri gerçekliği çirkinleştirmemekte, aksine sadece neşeli tonlar olarak aktarılmaktadır. Lirizmin kendini ispatladığı sahneler, romanın en güzel sayfalarıdır. Aleksandrov’un Zina Belışeva’ya ilgi duyma sahneleri de bu şekildedir. Ayrıca roman, sanatçının çocukluğunu göstermesi açısından da ilginç ve değerlidir. Aleksandrov, sadece “sicil” bakımından Kuprin’in ikizi değildir. O, yüksek, özel gözlem kabiliyeti, algılamasının keskinliği ve 356 ibid, s. 427. 357 ibid, s. 427. tazeliğiyle, başka bir deyişle; doğuştan gelen istidadıyla yazara yakındır. Romanda, Aleksandrov’un askerlik hizmetini bıraktıktan sonra ünlü bir portre ressamı olduğuna dair bir bahis geçmektedir. Fakat bu, kitabın çok fazla otobiyografik özellik içerdiğini göstermek istemeyen yazarın başvurduğu bir hiledir. “Bay yazar” büyülü sözcüklerinin Aleksandrov’un ruhunda nasıl bir müzik etkisi yarattığını hatırlayalım. 358 Renk ve cümbüş bolluğuna rağmen “Harp Okulu Öğrencileri” hüzünlü bir kitaptır. Bu eser, anıların eski sıcaklığında pişirilmiştir. Bu kitabında da Kuprin tekrar tekrar “tarif edilemez, tatlı, acı ve zarif bir kaderle” fikren ülkesine geri dönmektedir. 359 Kuprin’in son büyük eseri “Janeta” da, zapt edilemez, komik bir nostalji duygusuyla işlenmiştir. Bir zamanlar Rusya’da ünlü olan, şimdilerde ise bir çatı katına sıkışıp kalmış yaşlı profesör Simonov’un önünden parlak ve gürültülü Paris yaşamı kaybolmadan “tıpkı bir film şeridi gibi” geçip gitmektedir. Yabancı bir şehirde, yabancı bir ülkede tek başına ve amaçsızca ömrünün geri kalan günlerini geçiren yaşlı profesör küçük komşu kızı Janeta’ya bağlanır. Belki de bir Rus göçmeninin trajedisi hiçbir yerde bu güçte tasvir edilmemiştir. Simonov karekterinde bizzat Kuprin’den de bir şeyler vardır. İ. A. Bunin, yazarla Paris’te yaptığı son görüşmesini şöyle aktarmaktadır; “Ufak, küçücük adımlarla yürüyordu, o kadar zayıf, o kadar güçsüzdü ki, ilk rüzgarda ayakları yerden kesilecek sanırdınız. Hemen tanıyamadı beni, sonra beni öyle bir nezaketle, öyle bir hüzünle kucakladı ki, gözlerimden yaşlar boşaldı.” 360 358 ibid, s. 427. 359 ibid, s. 427. 360 Posledniye Novosti, 1937, No: 5915 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 428. V. N. Afanasyev, “Janeta” öyküsünden sonra Kuprin’in, önemli sayılabilecek türden bir eser daha yazamadığını belirtmektedir. 361 Kuprin, ömrünün sonuna kadar Rus vatanseveri olarak kalmıştır. Vatan sevgisi, kendisine tüm şüphe ve sallantılarla savaşması konusunda yardım etmiştir. Yazar kesin olarak Rusya’ya dönmeyi kafasına koymuştur. “Bizlerin büyük çoğunluğunun değerlendirmelerinin aksine yurt dışında yaşamak onun için acı verici, hatta çok kötüydü, der yazar M. A. Aldanov anılarında, Fakat sanırım karar vermesindeki başlıca sebep bu değildi; belki de bu düşüncenin hiç bir rolü olmadı. Rusya’yı çok özlediğini biliyorum. İçimizden, yurt dışında yaşamaya ve çalışmaya en az uygun olan oydu.” 362 Kuprin’in ülkesine dönüşüyle ilgili ayrıntıları New York’taki Novoye russkoye slovo gazetesinin Paris muhabiri Andrey Sedıh şöyle yazar: “Kuprin’in dönüşüyle ilgili görüşmeler önceden yapılmış. Bu işi, kendisi de geçen yıl Moskova’ya dönen akademisyen İ. Y. Bibilin üzerine almış. Çabaları nihayet başarıyla sonuçlandı. Aleksandr İvanoviç gitmeyi başardı. “Düello” ve “Genelev” eserlerinin yazarına Moskova’da şanına yakışır bir karşılama yapıldı.” Yazarın kızı K. A. Kuprina, Andrey Sedıh’a şu açıklamayı yapar: “Babam son günlerinde çok sinirleniyor ve heyecanlanıyordu... Gidişini gizli bir sır olarak saklı tuttuk, yazarlardan hiç kimse bunu bilmiyordu... ayrılışından önce son dakikada bana: ‘Düşüm gerçekleşiyor... Moskova’ya yürüyerek gitmeye bile razıyım, yeter ki oraya dönebileyim’, dedi.” 363 31 mayıs 1937 tarihinde Kuprin’in eski dostları, yazarlar ve Moskova toplum temsilcileri onu Belarus Tren Garı’nda karşıladılar. 361 B. N. Afanasyev, 1972, s. 144. 362 Posledniye Novosti, 1937, 3 Haziran / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 428. 363 Novoye Russkoye Slovo, 3 Haziran / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 428. Fakat, bu çağdaşlarının hatırladığı Kuprin değildir artık. “Gittiğinde çok genç olmasa da, çok sağlıklı, fiziki olarak neredeyse bir atlet kadar güçlüydü, diye hatıralarını dile getirir. “Sreda” grubundaki arkadaşı N. Teleşov, Fakat cılız, hafızasını kaybetmiş, güçsüzleşmiş ve iradesiz bir ihtiyar olarak döndü. Gelişinden üç gün sonra “Metropol” Oteli’nde ziyaret ettim kendisini. Bu, kendisini saymaya alıştığımız parlak yetenekli Kuprin değildi artık. Bu eski Kuprin’e çok az benzeyen zayıf, kederli ve anlaşılan ölmek üzere olan biriydi. Konuştu, hatırladı, her şeyi birbirine karıştırdı, hatta eski dostlarının adlarını bile unutmuş. Ruhunda bizzat kendisiyle büyük bir fikir ayrılığı olduğu hissediliyor. Bir şeyler hakkında görüş bildirmek arzusunda, ama buna gücü yok.” 364 Fakat yine de Kuprin yeni Rusya hakkında bir şeyler yazmayı ümit etmektedir. Sovyet gazetelerinin muhabirleriyle yaptığı sohbetlerde, ülkesine dönüşünü sevinçle hissederek, görüşlerini onlarla paylaşmaktadır. Golıtsin’deki Sanatçılar Evi’ne yerleşir, burada eski arkadaşları, gazeteciler ve kabiliyetine saygı duyan insanlar onu ziyaret eder. 1937 yılının Aralık ayının sonunda yazar Leningrad’a taşınır ve endişeyle, merakla orada yaşar. Ağır hastalığı, edebi çalışmalarına yeniden başlamasına engel olur. 25 Ağustos 1938 tarihinde Kuprin vefat eder. 365 Sanatının bu evresinde: “Harp Okulu Öğrencileri” (Юнкера,1928), “Ferdinand” (Фердинанд,1930), “Yitirilmiş Kalp” (Потерянное сердце, 1931), “Ormanda Bir Gece” (Ночь в лесу,1931), “Sistem” (Система,1932), “Gemma” (Гемма,1932), “Hüt Hüt Kuşu” (Удод,1932), “Balık Ağı” (Бредень, 1933), 364 Teleşov, N., “Zapiski pisatelya”, Moskva, 1953, s. 67 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 429. 98 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 429. “Çulluklar” (Вальдшнепы,1933), “Blondel” (Блондель,1933), “Janeta” (Жанета,1932), “Gece Menekşesi” (Ночная фиалка,1933), “Narovçatlı Çar Misafiri” (Царев гость из Наровчата,1933), “Ralf” (Ральф,1934) eserlerini yazmıştır. Yazarın edebi faaliyetleri sekiz alt bölüme ayrılmakla birlikte, Kuprin tarafından 1895-1937 yılları arasında yazılmış denemeler, anılar, makaleler ve skeçlere de değinmenin sanatının evrelerini daha iyi anlamaya imkan tanıyacağına inanmaktayız. Yazarın ilk denemeleri, onun 90’lı yıllarda Kiyev ve taşra gazetelerinde çalışmalarıyla bağlantılıdır. Bu dönemde genç Kuprin, kendi yaşam izlenim ve gözlemlerini çabuk ve operasyonel manada sağlamlaştıran bir gazeteci kimliğindedir. Bilinen edebiyat klişelerinden kurtulamamış ilk dönem öykülerinden farklı olarak bu denemeler çıplak gerçekliğin öğrenilmesi sonucunda doğmuşlardır ve bu sebeple Kuprin’in realist nesir ustası olmasına katkıda bulunmuşlardır. D. N. Mamin- Sibiryak çok isabetli bir şekilde şu değerlendirmede bulunmuştur: “İşte Kuprin. Niçin o büyük bir yazardır? Büyüktür, çünkü canlıdır, hem de her küçük ayrıntıda... Çünkü Kuprin gazetecidir. İnsanları oldukları gibi görmüş ve koklamıştır.” 366 Sadece edebiyata başladığı yıllarda değil, aynı zamanda edebi olgunluk döneminde de Kuprin’de; hikaye ve öykülerini uzun süre kafasında taşıyan ve olgunlaştıran sanatçı kimliği ile biraz önce fark edilen veya yaşanıp geçen bir olayın takibini yapmayı başaran bir gazeteci kimliği birbiriyle hiç değişmeksizin birleşmiştir. Sıklıkla, deneme taslaklarında kullanılan materyallere sonraki dönemlerdeki edebi eserlerinde geri dönmüş, onları en karmaşık sanatsal kurgulara dahil etmiştir. 366 Jurnal Jurnalov, 1916, No: 33, / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v Download 5.01 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling