Kiracılar iyi insanlardı. Evsahibine çıkışıyorlardı:
—
Karına iyi bakmıyorsun, yeni iskarpin al. Kızlarının
çorapları akmış... Karşımızda bu çirkin kılıkta insan
görmez istemiyoruz.
Ev sahibi,
—
Haklısınız ama param yok, dedi.
Bizim karımız, kızımız değil, senin...
Ayıptır. Biz sana yardım edelim.
Ev sahibi onlara dua ediyordu.
Bir soğuk kış gecesiydi. Adam çadırda oğullarından biriyle
oturuyordu. Karisiyle, kızları, öbür oğulları evde, kiracıların
işlerini görmekteydiler.
Adam, pencerelerinden ışıklar saçılan evine baktı,
yanındaki oğluna,
—
Evimiz çok güzel oldu doğrusu, dedi. Bu evle
övünüyorum.
Oğlu,
— Hangi ev? diye sordu.
—
Ne demek hangi ev? Bizim ev işte!...
Oğlu,
—
Baba, dedi, galiba o ev, artık bizim ev değil...
Adam, birden kızarak bağırdı:
—
Nasıl? Bizim ev değil mi? Bunu söylemeye nasıl dilin
varıyor?...
Delikanlı,
—
Bana bizim ev değilmiş gibi geliyor, dedi, içinde
oturamıyoruz, bahçesinde gezemiyoruz, yolundan
gidemiyor, suyundan içemiyoruz.
Adam,
Do'stlaringiz bilan baham: