Bin Muhteşem Güneş


Download 1.16 Mb.
Pdf ko'rish
bet43/76
Sana29.04.2023
Hajmi1.16 Mb.
#1400306
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   76
Bog'liq
Khaled Hosseini - Bin Muhteşem Güneş

Bu bahar gidiyoruz; Azize’yle ikimiz. Bizimle gel, Meryem.
Yıllar Meryem’e acımasız davranmıştı. Ama belki, diye düşündü, önümde daha müş ik yıllar
vardır. Yeni bir yaşam; Nana’nın, onun gibi bir harami’nin asla göremeyeceğini iddia ettiği
hayırları, nimetleri getirecek bir hayat. Yaşamında hiç beklenmedik, iki yeni çiçek açıvermişti;
Meryem lapa lapa yağan karı seyrederken, gözünün önünde Molla Feyzullah canlandı;
tespihinin tanelerini çeviriyor, öne eğilip o yumuşak, titrek sesiyle fısıldıyor: Ama o çiçekleri
diken, yaratan da Allah, Meryem co. Senden onlara bakmanı, büyütmeni istiyor. Dileği bu, kızım.


36
LEYLA
1994 yılının baharında bir sabah, gün ışığı karanlık gökyüzünü usulca, kararlılıkla
ağartırken, Leyla emin oldu: Raşit biliyordu. Kızı saçından sürüyerek yataktan indirmesi, beni
bu kadar, er geç anlamayacak kadar har mı, eşek mi sandın gerçekten, diye bağırması an
meselesiydi. Ama sonra, ezan sesi duyuldu, sabah güneşi düz damlara vurdu, horozlar ötmeye
başladı; sıra dışı hiçbir şey olmadı.
Adam banyodaydı, tıraş bıçağını lavabonun kenarına vuruyordu. Sonra Leyla onun aşağıda
dolandığını, çaydanlığı ocağa koyduğunu duydu. Anahtarlar şıngırdadı. Şimdi, bisikletiyle
birlikte bahçeyi geçiyordu.
Leyla oturma odasının perdesini azıcık aralayıp dışarıya baktı. Pedallara asılıp uzaklaşan
Raşit’i seyretti; küçük bir bisikletteki iriyarı bir adam, gidonda parla yan sabah güneşi.
“Leyla?”
Meryem kapının eşiğindeydi. Leyla onun da gözüne uyku girmediğini anladı. O da tıpkı
kendisi gibi, bütün gece coşku, yerinde duramama nöbetleriyle ağcını dilini kurutan korku
krizleri arasında gidip gelmiş miydi?
“Yarım saat sonra yola çıkıyoruz,” dedi Leyla.
***
Taksinin arka koltuğunda, hiç konuşmadılar. Azize Meryem’in kucağındaydı, bebeğine
yapışmış, hayretten fal taşı gibi açılmış gözlerle, akıp giden kenti seyrediyordu.
“Ona!” diye bağırdı, ip atlayan birtakım kızları göstererek. “Meryem! Ona.”
Leyla nereye baksa, Raşit’i görüyordu. Camları kömür tozu rengindeki bir berberden
çıkarken; keklik, sülün gibi hayvanların satıldığı tezgâhların önünde; yerden tavana eski
lastiklerin yığıldığı, önü açık bir dükkana girerken.
Koltuğa biraz daha gömüldü.
Yanında, Meryem fısıl fısıl dua etmekteydi. Leyla onun yüzünü görebilmeyi isterdi, ama o
da burkalıydı -kendisi gibi. Tek görebildiği, kafesli peçenin gerisindeki gözlerin ışıltısıydı.
Bu, bir gün önce rehineci dükkânına yaptığı kısa ziyaret sayılmazsa, Leyla’nın haftalardır
evden ilk çıkışıydı; orada alyansını cam tezgâhın üzerinden uzatmış, oradan, artık her şeyin
kesinleştiğini, geri dönülmez noktaya ulaştığını bilmenin heyecanıyla, ürpererek çıkmıştı.
Şimdi dört bir yanında, seslerini, gümbürtüsünü evden dinlediği son çarpışmaların
sonuçlarını görüyordu. Çatısız, bir taş ve tuğla yığınına dönüşmüş evler, devrilmiş kirişleri
deliklerden fışkıran, delik deşik binalar, kömürleşmiş, ezilmiş araba iskeletleri, ters dönmüş,
bazen birbirinin üzerine binmiş araçlar, akla gelebilecek her kalibrede delikle dolu duvarlar,


her yana saçılmış cam kırıkları. Bir camiye doğru, ağır ağır ilerleyen bir cenaze alayı gördü;
gerilerdeki, siyahlara bürünmüş bir kadın saçlarını yoluyordu. Taze kazılmış mezarlarla,
rüzgârda uçuşan şehit bayraklarıyla bezeli bir mezarlığın önünden geçtiler.
Leyla bavulun üstünden uzandı, parmaklarını kızının yumuşacık koluna doladı.
***
Doğu Kabil’de, Pol Muhammet Han yakınındaki otobüs garında, Lahore Kapısı’nda, boş
otobüsler kaldırımın kenarına dizilmişti. Başları türbanlı erkekler harıl harıl eşyaları, denkleri
otobüslerin üzerine yerleştiriyor, bavulları sicimlerle bağlıyorlardı. Garın içinde, bilet
gişesinin önünde uzun bir erkek kuyruğu oluşmuştu. Burkalı kadınlar küçük gruplar halinde
duruyor, gevezelik ediyordu; eşyaları ayaklarının dibine yığılmıştı. Bebekler pışpışlanıyor,
çocuklara uzaklaşmamaları tembihleniyordu.
Mücahit milisler garda ve kaldırımda devriye geziyor, sağa sola kısa, sert buyruklar
yağdırıyordu. Hepsinde de botlar, pakollar, tozlu, yeşil üniformalar. Ellerinde Kalaşnikoflar.
Leyla gözlendiğini hissetti. Doğrudan kimsenin yüzüne bakmıyor, buradaki herkes
biliyormuş, Meryem’le ikisini kınayan bakışlarla süzüyormuş duygusundan kurtulamıyordu.
“Gözüne kestirdiğin biri var mı?” diye sordu. Meryem kucağındaki Azize’nin yerini
değiştirdi. “Arıyorum.”
Leyla’nın da tahmin ettiği gibi, planın ilk riskli aşaması buydu: Onlarla berabermiş, aynı
ailedenmiş gibi yapacak, uygun bir erkek bulmak. Kadınların 1978 ile 1992 arasında tadını
çıkardığı özgürlükler, fırsatlar artık geçmişte kalmıştı -Leyla, Babi’nin o komünist yıllara
ilişkin sözlerini hâlâ anımsıyordu: Afganistan’da kadın olmanın tam zamanı, Leyla.
Mücahitlerin 1992’de idareyi ele geçirmesiyle, önce Afganistan’ın adı değişmiş, Afganistan
Islam Devleti olmuştu. Rabbani başkanlığındaki Yüce Divan şimdi katı, yobaz mollalarla
doldurulmuştu; bunların ilk işi de, komünist döneme özgü, kadınlara özgürlük, eşitlik, yetki
tanıyan kararları kaldırıp yerlerine şeriat’a dayanan, sert, sofu Islam yasalarını geçirmek
olmuştu; bunlar, kadınlara örtünmeyi emreden, yanlarında bir erkek akraba olmaksızın
yolculuk etmeyi yasaklayan, zinayı taşlamayla cezalandıran hükümlerdi. Fiilen uygulanması
şimdilik seyrek, düzensiz olsa bile. Eğer birbirlerini... ve bizi öldürmekle bu kadar meşgul

Download 1.16 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   76




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling