Bin Muhteşem Güneş
Download 1.16 Mb. Pdf ko'rish
|
Khaled Hosseini - Bin Muhteşem Güneş
13 Mayıs 1987
Sevgili Meryem‘im, Dilerim bu mektup eline sağ salim geçer. Bildiğin gibi, geçen ay seninle konuşmak için Kabil’e geldim. Fakat sen benimle görüşmedin. Hayal kırıklığına uğradım, ama seni suçlayamam. Yerinde olsam, herhalde ben de aynı şeyi yapardım. Senin tarafından sevilme, sayılma ayrıcalığını uzun zaman önce yitirdim; bunun için de sadece kendimi suçlayabilirim. Ama eğer bu mektubu okuyorsan, geçen ay kapına bıraktığım mektubu da okumuşsun demektir. Onu okudun ve isteğime uyup Molla Feyzullah’ı görmeye geldin, demek. Bunu yaptığın için sana müteşekkirim, Meryem co. Böylece bana birkaç söz söyleme fırsatı verdiğin için, minnettarım. Nereden başlasam? Son görüşmemizden bu yana, baban büyük acılar çekti, Meryem co. Üvey annen Efsun, 1979 Ayaklanmasının ilk günü öldürüldü. Aynı gün, serseri bir kurşun kardeşin Nilüfer’in de canını aldı. Hâlâ gözümün önünde; konukları etkilemek için perendeler atan, amuda kalkan, küçük Nilüfer’im. Ağabeyin Ferhat, 1980’de cihada katıldı. Sovyetler onu 1982’de, Helmand’ın hemen dışında öldürdü. Cenazesini göremedim. Çocukların olup olmadığını bilmiyorum, Meryem co, ama varsa, Allah’tan onları esirgemesini, benim tattığım acıları sana tattırmamasını niyaz ederim. Onları hâlâ rüyalarımda görüyorum. Ölmüş çocuklarım hep rüyalarımda. Seni de görüyorum, Meryem co. Seni özlüyorum. Sesini, kahkahanı özlüyorum. Sana kitap okumayı, seninle balık tutmayı özlüyorum. Birlikte ne çok balık tuttuğumuzu hatırlıyor musun? Sen iyi bir evlattın, Meryem co; ve ben seni bir kez olsun, utanç duymadan, pişmanlık duymadan anamıyorum. Pişmanlık... Sen söz konusu olduğunda, Meryem co, bende pişmanlıktan bol bir şey yok. Herat’a geldiğin gün seninle görüşmediğim için pişmanım. Kapıyı açıp seni içeri almadığıma pişmanım. Sana kızımmış gibi davranmadığıma, yıllarca o kulübede yaşamana göz yumduğuma pişmanım. Ve ne uğruna? Etrafa rezil olma korkusundan mı? Şu sözde temiz adımın lekelenmesinden mi? Şimdi, bunca kayıptan sonra, bu lanetli savaşta yaşadığım o korkunç şeylerden sonra, bu tür kaygılar bana nasıl da önemsiz görünüyor. Ama artık çok geç tabii. Belki de yüreksizlerin asıl cezası budur: gerçeği, iş işten geçtikten sonra, artık yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek, anlamak. Şimdi elimden gelen tek şey, senin çok iyi bir evlat olduğunu ve benim seni kesinlikle hak etmediğimi tekrarlamak, Meryem co. Tek yapabildiğim, senden af dilemek. Bağışla beni, Meryem co. Affet. Affet beni. Affet. O bildiğin varsıl adam değilim artık. Komünistler toprağımın çoğuna, bütün dükkânlarıma el koydu. Ama yakınmak haksızlık olur, zira Tanrı -anlayamadığım nedenlerle- beni yine de kolladı, bana çoğu insana nazaran çok daha cömert davrandı. Kabil’den döndükten sonra, elimde kalan arazileri satmayı başardım. Mirastan payına düşen, kesenin içinde. Bir servet sayılmaz elbette, ama yine de bir şeydir. Bir işe yarayabilir. (Göreceğin gibi, parayı dolara çevirdim. Bence en doğrusu bu. Bizim işgal altındaki paramızın istikbalini Tanrı bilir.) Umarım, affını parayla satın almaya çalıştığımı düşünmezsin. Umarım hakkımı teslim edersin: seni, bağışlayıcılığının satılık olmadığını bilecek kadar tanıdığımı yani. Asla da olmadı. Sana yalnızca, geç de olsa, baştan beri hakkın olan bir şeyi veriyorum. Yaşarken sana iyi bir baba olamadım. Belki ölümde olabilirim. Ah, ölüm. Seni ayrıntılarla sıkmayacak, ölümün artık görüş alanıma girdiğini söylemekle yetineceğim, kızım. Kalbin zayıf diyor doktorlar. Eh, zayıf bir adama da böyle bir ölüm şekli yaraşır. Meryem co. içimde küçük, küçücük bir umut var: Bunu okuduktan sonra, benim sana asla gösteremediğim merhameti sen bana gösterirsin belki. Yüreğini razı edip babanı görmeye gelirsin. Belki kapımı bir kez daha çalar, bana bu kez o kapıyı açma, seni evime buyur etme, kollarıma alma şansını verirsin kızım -yıllar önce yapmam gerektiği gibi. Yüreğim kadar zayıf bir umut bu. Biliyorum. Ama yine de bekleyeceğim. Kulağım, kapıya vuran elinin sesinde olacak. Umut etmeyi sürdüreceğim. Tanrı sana uzun ve refah bir ömür versin, kızım. Tanrı sana bir sürü, birbirinden güzel çocuklar bağışlasın. Sana veremediğim mutluluğu, huzuru, himayeyi bahşetsin. Sağlıcakla kal. Seni Allah’ın müşfik ellerine teslim ediyorum. Sevgini hak etmeyen baban, Celil. O gece otele döndükten sonra, çocuklar biraz oynayıp uykuya dalınca, Leyla mektubu Tarık’a anlattı. Bez kesedeki parayı gösterdi. Ağlamaya başlayınca, Tarık onu kucakladı, yüzünü öptü. |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling