ÇAĞDAŞ TÜrk edebiyatlari-ii yazarlar


Download 4.7 Kb.
Pdf ko'rish
bet18/31
Sana06.12.2017
Hajmi4.7 Kb.
#21657
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   31

Sıdık Karaçev (1901-1937) Sovyet dönemi edebiyatının gelişmesinde büyük rol oy-
namıştır. Şiirlerini genellikle 1918’de yazmıştır. Eserleri Kazak, Tatar, sonradan da Kırgız 
dergilerinde yayımlanmıştır. Dram ve nesir türünde eser veren ilk Kırgız sanatçılarından-
dır. Onun öyküleri (“Üylönüüdön kaçtı” yani Evlilikten kaçtı, “Süygönünö koşula albadı” 
yani Sevdiğine ulaşamadı, “Armanduu eki caş” yani Kederli iki genç), hikâyeleri; (Erksiz 
Kündördö, Erik Tanında) realist nesirin ilk ürünleridir. Erksiz Günlerde yani Özgürlüksüz 
Günler hikâyesinde zenginlerin baskısı altında kalan kadınların hukuksuzluğunu anlat-
mıştır. Zuura isimli bir genç kızla yaşlı ve zengin Mamırbay evlenmeye karar verir ancak 
Zuura sevgilisi Çolponbay’a ulaşmak için evinden kaçar fakat dağ arasında kalır ve kurt-
lara yem olur. 
Onun “Şandan cürök” yani “İlham al yürek” şiirinde şiir sanatının yeni formu gözük-
mektedir. Didaktik şiir değil sembolik şiir örneğidir:
Adaşkan el-curtunan men bir bezgen,
İlim dep el-cerinen eçak ketken,
Moynuma el mildetin artıp alıp
Tüyşüktö nur cıldarım – caştık ötkön.
Kaybolan, halkımdan ben bezdim,
İlim diye vatanından ayrılan,
Boynuma halk görevini alıp
Nurlu gençlik yıllarım zorluklarla geçti.
(Kırgız Adebiyatının Tarıhı 6,  2002: 29)
Karaçev, Sovyet yönetimi tarafından “halk düşmanı” ilan edilerek siyasî bir suçlamay-
la 1937’de Stalin rejiminin kurbanı olarak öldürülmüştür. 

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
130
Cengiz Aytmatov (1928-2008)
Kırgız edebiyatının en büyük ismi, Cengiz Aytmatov’dur. Aytmatov, dünyanın en büyük 
romancılarından birisi olarak kabul edilmektedir. Aytmatov’un eserleri pekçok ülke diline 
çevrilmiştir. “Cemile” adlı hikâyesiyle ünlenen Aytmatov’un; Yüzyüze, Selvi Boylum, 
İlk 
Öğretmen
, Deve Gözü, Toprak Ana, Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun 
Rüyaları gibi hepsi şaheser niteliğinde olan birçok roman ve hikâyesi bulunmaktadır.
Cengiz Aytmatov, 1928’de Talas vilayetinin Şeker köyünde doğdu. II. Dünya Savaşı 
başladığında yalnızca 13 yaşında bir gençti. Cesedi 1990’da Ata-Beyit’te bulunan babası 
Törökul, 1937 yılında Stalin’in uyguladığı Represiya yani Baskı rejiminin kurbanlarından 
biriydi. Yetim kalmıştı. Savaşın başlamasıyla birlikte cephe gerisinde yaşanan bütün zor-
luklara hem ailesiyle hem de geride kalan kadın ve yaşlı Kırgız halkıyla birlikte göğüs ger-
di. Savaş yılları onlar için dayanılması güç yıllardı.
  Kırgızca  yayınlanan  “Gazetçik  Dzüyo”  (Gazeteci  Cüyo)  (1952),  “Ak  Caan”  (Beyaz 
Yağmur) (1954), “Tünkü Sugat” (Gece Sulaması” (1955), “Asma Köpürö” (Asma Köprü) 
(1955) adlı öyküleri Aytmatov’un edebiyat sahasına attığı ilk adımlar olarak kayda geçti. 
Daha sonra herkesin çok ilgisini çeken gerçek bir edebî eser olan “Betme-bet” yani “Yüz-
yüze” hikâyesini yayınladı. Bu öyküde cepheye gitmek istemeyen İsmail ile karısı Seyde 
arasındaki psikolojik ve sosyoloji çatışmayı ele aldı. İsmail’in kendine göre gerekçeleri var-
dı; ama bunlar Seyde’yi ikna edecek kadar güçlü değildi.
Böylece edebiyat sahnesine çıkan Cengiz Aytmatov, 1956’da Moskova’da edebiyat eği-
timi almak üzere ülkesinden ayrıldı. Yüksek Edebiyat Enstitüsü’nü iki yılda başarı ile biti-
ren Aytmatov’un edebî değeri yükselmeye başladı. “Yüzyüze” öyküsü işte bu dönemde ya-
zıldı. Bu öyküdeki özellikle İsmail karakteri Kırgız halkı için beklenmedik bir şeydi. Zira 
o zamana kadar bu kadar derinlemesine psikolojik tahlillere girişilmiş bir öykü veya ro-
mana tesadüf edilmemişti. Bunun sebebi de İsmail’in cepheye gitmek istemeyişi ve onun 
psikolojik mücadelesi, özellikle Seyde ile ters düşmesi, komşunun tek ineğini kesmesi Kır-
gız halkı için şok edici bir durumdu; zira cepheden kaçmak gibi bir düşünce Kırgız halkı-
nın aklında yer edinmemişti. Seyde de bir taraftan ona hak verirken diğer taraftan koca-
sı cepheye giden kadınlar gibi gururlanmak istiyordu. Bu müthiş bir psikolojik çatışma-
ya dönüşmüştü.
Bir sonraki öyküler “Samançının Colu” veya daha bilinen adıyla “Toprak ana” ile “Ce-
mile” idi. Bu iki öyküde de Kırgız kadınlarının savaş yıllarındaki zorluklara göğüs germe-
si, tabiatla mücadelesi derin psikolojik tahlillerin yanı sıra, Louis Aragon’a “Dünyanın en 
güzel aşk hikâyesi” dedirtecek kadar etkili bir aşkı konu edinmiş olmasıydı. “Cemile” öy-
küsü yayınlanır yayınlanmaz değişik tepkiler aldı. Çok beğenenler de çok eleştirenler de 
oldu. Fakat Kazakların meşhur yazarı Muhtar Avezov 1959’da yazmış olduğu destekleyici 
mahiyetteki makalesi ile bu tartışmaya bir son verdi.
“Toprak ana” öyküsünde kocasını ve üç oğlunu cepheye gönderen, gelini Aliman ile 
cephe gerisinde yaşanan güçlükleri göğüslemeye çalışan Tolganay’ın toprak ile dertleşme-
si söz konusudur. İkisi de anadır; Toprak ana, insanoğlunun topraktan yaratılmış olduğu 
inancına bağlı olarak bütün insanlığın anası olarak okuyucunun karşısına çıkar. Tolganay 
da üç evlat yetiştirmiş, gelinine bakmaya çalışan, aynı zamanda kolhozdaki sorumluluğu-
nu yerine getirmek için çaba gösteren bir anadır. İki ananın dertleşmesi yürekleri titretir-
ken asıl savaşın cephede değil cephe gerisinde yaşandığını okuyucuya verir. Öneri olarak 
ortaya çıkan anafikir, insanların savaşmadan da yaşayabileceği ve dünyanın herkese yete-
ceği tezidir:

5. Ünite - Çağdaş Kırgız Edebiyatı
131
Iras, Tolgonay, soguştu cengen kün-
dö da, anın küyütü kubanıçınan az bol-
boyt  turbaybı.  Oşol  cılı,  ceniş  kelgen 
cazda,  silerdin  asker  toskonunardı  ali 
da unutpaymın, Tolgonay. Oşondogu-
nun kaysınısı süyünüç, kaysınısı arman 
ekenin ali da aytalbaymın.
Doğru, Tolganay, savaşta galip gelmemi-
ze  rağmen  onun  kaygısı  sevincinden  daha 
çok  oldu.  O  yılları,  zaferin  geldiği  yazda, 
sizlerin  askerleri  beklediğinizi  hâlâ  unut-
madım Tolgonay. O zamanlarda hangisinin 
sevinç,  hangisinin  keder  olduğunu  da  hâlâ 
söyleyemiyorum.
(Çıngız  Aytmatov.  3  Tomdon  Turgan  Çı-
garmalar. 1 Birinçi Tom, 1982: 312)
Cemile genç ve güzel bir Kırgız kadınıdır. Yeni evlendiği kocası Sadık cepheye gitmiş-
tir. Cepheden dönen çok azdır, genellikle ölüm haberleri gelmektedir. Cephede yaralanan 
Kazak genci Daniyar, Cemile’nin yaşadığı köye gelir. Köyde, cepheye yiyecek yetiştirmek 
için büyük bir gayret ve çaba vardır. Daniyar, Cemile ve onun küçük inisi yani kayınbi-
raderi ile birlikte çalışmaya başlar. Kötü şakalaşmalarla, birbirlerini özellikle Cemile’nin 
Daniyar’ı küçük düşüren kalbini kıran çıkışlarından sonra Kırgız türkülerinin de etkisiyle 
iki genç arasında bir aşk başlar. Evli bir kadının kocası cephede savaşırken bir başka erke-
ğe âşık olması toplum ve gelenekler tarafından hoş görülen bir durum değildir. Fakat gö-
nül ferman dinlemez ve birbirine âşık iki genç el ele köyü terk ederler:
Coldun  turasın  kesip,  şarkırap  akkan 
suuga cetkende, Daniyar arabanı cayıraak 
aydap, kümüştöngön keçittin taştarına ta-
kalardın çakıldap urulganın, atayın enke-
yip tınşay kaldı. Anan bir ubakıtta “çu” – 
dep, attardı celdirdi da, kütpögön cerden:
Oy, Ala-To-o-o, Ala-To-o-o,
Ata-babam öskön cer!
dep, araba sekirgende koşo sekirip, di-
rildegen  ün  menen  ırdap  ciberdi.  Birok, 
oşol  zamat  uyalıp  ketti  okşoyt,  ünü  mu-
kaktanıp, çıkpay kaldı ele, kiyinki eki saptı, 
al kökürögün abaga tolturup, obonun bi-
yik kötörüp ırdadı:
Oy, Ala-To-o-o, Ala-To-o-o,
Ak bulut kalkıp köçkön cer! 
(Çıngız  Aytmatov.  3  Tomdon  Turgan 
Çıgarmalar. 1 Birinçi Tom, 1982: 222)
Kestirme  yolu  seçip,  çağıldayarak 
akan  suyun  yanına  geldiklerinde,  Dani-
yar arabayı yavaşlatmış, arabadan eğilerek 
gümüşî geçidin taşlarına vuran at nalları-
nın  tıkırtısını  dinlemeye  başlamıştı.  İşte 
tam o sırada “çu” dedi ve atları koşturdu 
ve beklenmedik bir anda göğsünü hava ile 
doldurarak türtü söylemeye başladı:
Oy, Aladağ, Aladağ,
Babamın-atamın büyüdüğü yer!
diyerek araba sektikçe o da sekerek, bo-
ğazından gelen ses ile türküsünü söyleme-
ye devam etti. Fakat o sırada ağlıyor gibiy-
di,  sesi  ikirciklendi,  çıkmadı,  sonraki  iki 
mısrayı, göğsünü hava ile doldurarak sesi-
ni daha da yükselterek türküsünü söyledi:
Oy, Aladağ, Aladağ,
Ak bulutun süzülerek göçtüğü yer! 
“Al yazmalım selvi boylum” hikâyesi de Aytmatov’un Türkiye’de en çok okunan ve bili-
nen eseridir. Aysel, küçük oğlu ile birlikte sevdiği erkek İlyas’ı değil, zor zamanlarda onla-
ra kol kanat geren Baytemir ile kalmayı tercih eder. Okuyucu bu durumdan “aşk emek is-
ter” gibi bir çıkarımda bulunur; zira İlyas, Aysel’e olan aşkına ihanet etmiştir. Dolayısıyla 
emek verilmeyen bir aşkın devam etmesi mümkün görünmemektedir.
Yazarın Gülsarı isimli eseri Türkiye’de Elveda Gülsarı, Kopar Zincirlerini Gülsarı gibi 
değişik isimlerde yayınlanmıştır. Eserde asıl kahraman durumunda olan Gülsarı’ya yazar 
sembolik bir anlam yükleyerek Kırgızların temsilcisi olarak betimlemiştir. At, güzeldir ve 
yarışmalarda birincilikler kazanmıştır. Tanabay da geçimsiz bir adam olmasının yanında, 
savaşa gitmiş ve cephede yaşanan acıları görmüş geçirmiş birisidir. Sovyet rejiminin ku-

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
132
rulduğu yıllarda sisteme inanmış, ülkenin geleceği açısından rejimin getirdiği yeniliklerin 
toplumu geliştireceği fikriyle ateşli bir savunucusu olmuştur. Cephe dönüşü ise daha önce 
sırtını döndüğü Kırgız gelenek ve göreneklerinin, folklorik unsurlarının, hayat tarzının 
aslında öyle birdenbire dışlanacak kadar basit olmadığının farkına varmıştır. Rejim, daha 
önce söylendiği gibi refah ve mutluluk getirmek yerine insanlara acı ve ağır şartlar getir-
miştir. İdareciler son derece katıdır ve halka rağmen halkı yönetmeye çalışmakta, onlara 
değer vermemektedir. Gülsarı’yı da kolhoz başkanı sahiplenir. Tanabay’ın elinden bir şey 
gelmez. Fakat akıllı ve duygusal at Gülsarı, ayağına vurulan zincirleri kırarak sahibine 
kaçar. Bu bir özgürlüğe kaçış imgesidir. Bu sebeple at eserde yüceltilir, onunla birlikte 
Kırgız kültürü ve değerleri de ön plana çıkarılır. Yöneticilerin atı iğdiş edecek kadar gözü 
dönmüştür. Sovyet rejimini temsil eden idarecilerin bu acımasız davranışı tasvir edilerek 
yazar tarafından rejim eleştirisi yapılmıştır:
Gülsarat  tört  ayağı  adep  şilten-
genden  corgo  çıgıp,  baralına  kelgen-
de dankı daban carıp, ömüründö cak-
şılıktı  da,  camandıktı  da  köp  kördü. 
Gülsarı,  Gülsarı  bolup  turgan  tuşun-
da arabaga çegiş üç uktasa tüşkö kir-
bes ele. Birok, “at başına kün tüşsö, su-
ulugu menen suu içet, er başına kün 
tüşsö ötügü menen suu keçet” degen 
kep ıras.
Gülsarı  dört  ayağı  üzerine  dikildiğinden 
beri yorga bir at çıktı. Büyüdükten sonra şöh-
ret kazandığı ömründe iyiliği, güzelliği de ya-
manlığı, kötülüğü de çok gördü. Gülsarı, Gül-
sarı olduğundan beri at arabası çekeceğini hiç 
düşünmemişti. Fakat “at başına gün düşse, su-
luk ile su içer, er başına gün düşse çetiği/çizme-
si ile su geçer” diyen atasözü doğru çıkmıştı.
(Çıngız Aytmatov. 3 Tomdon Turgan Çıgar-
malar. 1 Birinçi Tom, 1982: 31)
Aynı şekilde Aytmatov’un en önemli eseri olan Ak Keme yani Beyaz Gemi’de de ağır 
bir  eleştiriye  uğrayan  orman  koruma  muhafızı  olarak  rejimi  temsil  eden  Orozkul  var-
dır. Hiçbir inancı olmayan bu devlet memuru, Kırgız halkının inançlarına da değerleri-
ne de ehemmiyet vermez, onlarla alay eder. Kaynatası Mümin dede ise annesi ve babası-
nın terk ettiği torunu isimsiz çocuğa ve onun temsil ettiği Kırgız gençlerine önemli me-
sajlar vermekte, onları Kırgız değerleri ve inançları konusunda uyandırmaya çalışmakta-
dır. Bilinçli bir karakter olmasa da yazarın Mümin dede tiplemesi son derece başarılıdır. 
İsimsiz küçük çocuk ise herhangi bir Kırgız genci tarafından hiç tereddütsüz benimsene-
bilecek kadar başarılı bir tip olarak okuyucunun karşısına çıkar. Eserde geçen Maral ana 
ise Kırgız halkının bütün geçmişini ve geleceğini, inanç ve değerlerini temsil etmesi açı-
sından önemlidir. Orozkul’un hem de Mümin dedeye Maral anayı vurdurması bardağı ta-
şıran son damla gibidir. Çocuk eserin sonunda intihar ederek belki de şahsında temsil et-
tiği saflık, güzellik, iyilik, hoşgörü gibi evrensel değerlerin ölümsüzleşmesini sağlamıştır:

5. Ünite - Çağdaş Kırgız Edebiyatı
133
Balık bolgondo bala büt denesi kudu 
balıktın özü bolso deyt, kuyrugu da, ka-
natı  da,  kabırçıgı  da  balıktıkınday  bo-
lup, çöpkö aldırgan murunu, kaldan ku-
lagı, niçke moyunundagı başı gana azır-
kı boydon kalsa dep kıyaldanat. Közü da 
azırkı ele özünün közü bolso. Birok, al-
bette,  balıkça  karap,  balıkça  körsö.  Ba-
lanın kirpikteri muzoo kirpik, salandap 
uzun  da,  ulam-ulam  irmele  beret.  Me-
nin  kızımın  kirpigi  senikindey  bolso-
çu, suluu kız bolmok eken deyt Gülca-
mal. Suluu bolgondun emnesi kızık? Su-
luu kız, suluu cigit deşet eken, anın ka-
catı kançalık? Balaga közdün suluulugu 
emes, suu astında irmelbey, açışpay körö 
bilgeni kerek.
Balık olduğunda çocuğun bütün vücudu 
tam balığın kendisi olsun, kuyruğu da, kana-
dı da, kılçığı da balığınki gibi olsun, sadece 
ot  boyamış  burnu,  büyük  kulakları,  incecik 
boynu üzerindeki başı kendininki olsun ha-
yal ederdi. Gözü de kendi gözü olarak kalsın 
isterdi. Fakat elbette balık gibi baksın, balık 
görsündü.  Çocuğun  kirpikleri  öyle  uzundu 
ki tez tez gözlerini kapatıyordu. Benim kızı-
mın kirpikleri de seninkiler gibi olsaydı güzel 
bir kız olurdu diyordu Gülcamal. Güzel olsa 
ne olurdu ki? Güzel kız, güzel yiğit derlerdi. 
Ne gerek vardı ki? Çocuğa gözlerin güzelliği 
değil su altında gözlerini kırpmadan, gözleri 
acımadan görebilse yeterdi. 
(Çıngız Aytmatov. 3 Tomdon Turgan Çı-
garmalar. II Ekinçi Tom, 1982: 31-32)
Gün Olur Asra Bedel romanı Aytmatov’un en çok ilgi uyandıran eseridir. Bunun en 
önemli sebebi de yazarın eserde anlattığı Nayman Ana efsanesidir. Efsanede Nayman Ana, 
oğlu Colaman’ı savaşta yitirmiş bir ana olarak betimlenir. Oğlunun öldüğüne bir türlü 
inanamayan kederli ana, onu aramak için devesi Ak Maya ile yola düşer. Oğlunu buldu-
ğunda o artık başına geçirilen deve derisinden şire ile “mankurt”laştırılmıştır. Düşmanın 
işkenceyle “mankurtlaştırdığı” yani “ötekileştirdiği” Colaman, anasını okuyla vurup öldü-
recek kadar geçmişinden habersizdir; zira hafızası silinmiştir. Yazar bu tarihî hadiseyi ge-
liştirerek Nayman Ana’nın gömüldüğü ve Kırgızlarca kutsallaştırılan Ata-Beyit’in Sovyet 
yönetimi tarafından üzerine uzay üssü kurulmuş olduğunu, dolayısıyla Kırgız halkının 
hafızasının yok edilmek istendiğini anlatmaya çalışır. Dönemin iki süper gücünün bütün 
insanları köleleştirmek için uzayda işbirliği yaptığını da bu eserde vermeye çalışır. Yeni 
ve savaşın olmadığı bir başka gezegen keşfeden bilim adamlarının dünyaya dönmesi en-
gellenir. Barışın hâkim olduğu gezegenden herhangi bir sinyal gelmesini önlemek için de 
dünyanın etrafını manyetik bir alanla kaplarlar. Böylece yeryüzündeki insanların savaşsız 
bir dünyadan haberdar olmasını engellemiş olurlar. Yevgeniy Zamyatin’in Biz ve George 
Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı ütopik eserinden sonra “ötekileştirme” veya 
“köleleştirme” konusunda yazılmış önemli bir eser olarak dünyada da gereken ilgiyi gö-
rür. Romanın başkişisi Yedigey vasıtasıyla yazar, Sovyet döneminde özelde Kırgız-Kazak 
halkının, genelde de bütün insanlığın değerlerinden nasıl uzaklaştırıldığını bu eserinde 
göstermek istemiştir:
Mankurt  degen  es-akıldan  acıragan  bir  sölököt: 
özü kim, el-ceri kayda, ısmı kim, ata-enesi kim, kay-
da, kaçan çonoygon, - eçteme esinde kalbayt, eçteme-
ni bilbeyt, kıskası özün adam elem dep eseptebey ka-
lat. Özün özü taanuudan kalgı menen mankurttun çar-
ba tiriçilikte bir top artıkçılıgı bar. Özü ayagı ayrı, başı 
kara bir makuluk bolgon son aydagan caka kınk etpey 
basat, aytkan işti kınk etpey atkarat. Kaçam-koyem, ka-
yaşa kılam degen oy tüşünö da kirbeyt.
(Çıngız Aytmatov. 3 Tomdon Turgan Çıgarmalar. III 
Üçünçü Tom, 1982: 114)
Mankurt aklını yitirmiş bir varlıktı: kim, yeri yur-
du nerede, ismi ne, ana-babası kim, nerede-ne zaman 
büyüdü,  -  hiçbir  şey  aklında  kalmamıştı,  hiçbir  şey 
bilmiyordu, kısacası kendisini insan olarak bile aklı-
na getirmiyordu. Kendi kendini tanımaktan mahrum 
olsa da çobanlık, tarla sürmek gibi işlere faydası do-
kunurdu. Ayağı ayrı, başı kara bir mahlûk olduğu için 
nereye  göndersen  o  tarafa  hiç  itiraz  etmeden  gider, 
söylenen işi itirazsız yerine getirirdi. Kaçayım ya da 
karşılık vereyim diye bir fikir düşüne bile girmezdi.

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
134
Cengiz Aytmatov, Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük Kırgız yazar olarak 10 Ha-
ziran 2008’de hayata veda etti. Cenazesi devlet töreniyle babasının gömüldüğü yer olan 
Bişkek’e yakın Çon-Taş bölgesinde Ata-Beyit’e defnedildi. Arkasında onlarca hikâye ve ro-
man bıraktı.
Cengiz Aytmatov’un Kırgız ve Dünya edebiyatındaki önemi, onun eserlerinde hangi konula-
ra ağırlık vermesinden kaynaklanmaktadır?
Tölögön Kasımbekov, Kırgız edebiyatının son yıllarda öne çıkan ve tarihî romanları 
ile dikkat çeken bir yazar olmuştu. 1931’de Canı Coş ilçesinde Ab Col köyünde doğdu. Kır-
gızistan Devlet Üniversitesi Filoloji bölümünden 1957’de mezun oldu. 1956’da Kırgızistan 
halk yazarı oldu. Ala- Too edebiyat dergisinde sorumlu sekreter ve (1960- 1966) genel 
yayın yönetmeni (1966- 1971) görevlerinde bulundu. Daha sonra çeşitli yayınevlerinde, 
yazarlar birliğinde ve çeşitli idarî görevlerde bulundu.
İlk öyküsü “Cılkıçının uulu” yani “Çobanın oğlu” 1952’de Sovettik Kırgızstan, bugünkü 
Ala Too dergisinde basıldı. Kendi hayatını anlatan “Adam bolgum kelet” yani “İnsan olmak 
istiyorum” adlı hikâyesi 1960’da yayınlandı. Yazarın tercüme edilerek Türkiye’de de basılan 
önemli eseri Sıngan Kılıç yani Kırılan Kılıç adlı tarihî romanı üzerine pek çok olumlu tepki 
aldı. İki ciltlik eserde 1842-1876 yılları arasında Hokand Hanlığı döneminde Kırgızların 
hayatı ile halkın sosyo-politik ve sosyo-ekonomik durumunu anlattı. Rus Çarı’nın işgal-
ci politikalarını bu eserinde tasvir etti. Romanın önemli bir özelliği de eserde anlatılan 
kahramanların tarihten birebir alınmış olmasıdır. Mesela Alımbek, Alımkul, İshak, Şe-
rali, Kudayarhan, Abdırahman, Çerniyayev, Skobelev gibi isimler o döneme damgasını 
vurmuş siyasî figürlerdir. 1966’da yazılan eser daha sonra yazar tarafından genişletilerek 
1971’de yeniden basıldı. Kelkel adlı tarihi romanında ise 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. 
yüzyılın başındaki sosyal hayatı işledi. Kırgız halk şairi Toktogul’un hayatına ve kişiliğine 
eserde genişçe yer verdi. 1976’da Cetilgen Kurak adlı romanı yayınlandı. Kırgızistan ba-
ğımsızlığını kazandıktan sonra Sıngan Kılıç adlı romanını tekrar yazdı (1988). Baskın adlı 
tarihî romanı ise 2000 yılında yayınlandı. (Kırgız Adabiyatı. Ḫrestomatiya: 45)
Kırgızların 19. Yüzyılda Ruslar tarafından tamamen yok edilmeye çalışıldığı dönemi 
kaleme alan yazar, Sovyet döneminde de “Sovyetleştirme” politikasını tecrübe etmiş halkı 
uyandırabilmek için “Bozkurt” adlı hikâyesini yayınlattı:
Üç kişi çullandı bozkurdun üstüne. Yere yatırdılar, ayaklarını bağladıkları ipleri kazıklara 
geçirip yere çaktılar. Adam özenle kesti kuyruğunu bozkurdun ve yavaş yavaş deriyi soy-
maya başladı. Elleri birden kana bulandı. Bozkurt sesini çıkarmak şöyle dursun, gözlerini 
bile kırpmadı, sanki o işkence ona değil başkasına yapılıyordu. Adam daha bir hırsla asıldı 
deriye. 
Şuna bak! Sesini bile çıkarmıyor. Neden acaba? Bu acıya nasıl dayanıyor. Şimdi bunun yeri-
ne bir köpek olsaydı feryadı figanı basmıştı çoktan.” dedi adam. Adam bozkurdun gözlerinde 
bir yaş damlası görebilmek umuduyla olanca gücüyle soyuyordu deriyi. Bozkurt ise mağ-
rurluğundan ödün vermiyor, her zamanki gururlu görünüşünü değiştirmiyordu. Artık iyice 
açığa çıkan iç organları çalışıyor, adeta onun hâlâ canlı olduğunu simgeliyordu. (Söylemez 
2009: 95)
2

5. Ünite - Çağdaş Kırgız Edebiyatı
135
Özet
Çağdaş Kırgız Edebiyatını dört başlıkta inceleyebiliriz. 1. Kır-
gız Sözlü Edebiyatı 2. XX. Yüzyılda Kırgız Yazılı Edebiyatı 3. 
Sovyetler Birliğinin İlk Yıllarında Kırgız Edebiyatı 4. II. Dün-
ya Savaşı ve Sonrasında Kırgız Edebiyatı. XX. yüzyıla kadar 
yazılı edebiyatları olmayan Kırgız Türklerinin çok zengin bir 
halk edebiyatı vardır. Halk edebiyatına nazım türleri hâkimdir. 
Halk  edebiyatı  türleri  içerisinde  destan  ve  halk  hikâyeleri 
önemli bir yer tutar. Destanlar arasında Manas, Kurmanbek, 
Er Tabıldı, Kedeykan, Olcobay Menen Kişimcan gibi destan-
ların yanı sıra, eski âdetlerle hayat pratikleri hakkındaki şiir-
ler,  bilmeceler,  atasözleri,  kahramanlık  destanları,  hikâye  ve 
masallar, efsaneler, dini ve lirik şarkılar zengin Kırgız Folklo-
runun önemli türleridir. Manas destanını bu ürünlerden ayrı 
tutmak gerekir, Manas destanı sadece Kırgızların değil, tüm 
dünyanın en önemli destanlarından biridir.
Kırgızlarda yazılı edebiyat 1920’lerden sonra gelişmeye baş-
lamıştır.  20’li  yılların  ilk  yarısında  gazeteler  yayınlanmaya 
başlanmış ve bu gazetelerde de Kırgız yazılı edebiyatının ilk 
örnekleri görülmeye başlanmıştır. Moldo Kılıç Şamırkanoğ-
lu,  Toktogul  Satılganov,  Togolok  Moldo,  Kasım  Tınıstanov 
yazılı edebiyatın önemli isimleridir. II. Dünya Savaşı yılların-
da ve sonraları Sovyet topraklarının korunması, kahraman-
lık ve fedakârlık temaları revaç bulup, daha çok savaş konula-
rı işlenir. Süyünbay Eraliyev, E. Uzakbayev, Sooronbay Cusu-
yev ve Rusya’yı, Rus insanını anlatan şiirleri ile dikkati çeken 
A. Osmanov bu dönemin belli başlı isimleridir. 
Kırgız  edebiyatının  en  büyük  ismi,  Cengiz  Aytmatov’dur. 
Aytmatov, dünyanın en büyük romancılarından birisi olarak 
kabul edilmektedir. Aytmatov’un eserleri yetmiş ülke diline 
çevrilmiştir.  Cemile  adlı  hikâyesiyle  ünlenen  Aytmatov’un; 
Yüzyüze,  Selvi  Boylum,  İlk  Öğretmen,  Deve  Gözü,  Toprak 
Ana, Gülsarı, Beyaz Gemi, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun 
Rüyaları  gibi  hepsi  şaheser  niteliğinde  olan  birçok  roman 
ve hikâyesi bulunmaktadır. Ayrıca Tölögön Kasımbekov da, 
Kırgız edebiyatının son yıllarda öne çıkan ve tarihî romanları 
ile dikkat çeken bir yazarıdır.

Çağdaş Türk Edebiyatları-II
136
Kendimizi Sınayalım
Download 4.7 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   31




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling