Çalikuşu reşat Nuri Güntekin’in Eserleri


Download 1.32 Mb.
Pdf ko'rish
bet6/51
Sana16.06.2023
Hajmi1.32 Mb.
#1492944
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   51
Bog'liq
Reşat Nuri Güntekin - Çalıkuşu

Zeyniler, 30 Kasım
Mektebe günden güne daha fazla ısınıyordum. Viran dershane adeta temiz ve sevimli bir şekil aldı.
Hatta, onu bir parça süslemeye de muvaffak oldum.
İlk günlerde o kadar vahşi, yabancı bulduğum çocuklar, şimdi bana daha cana yakın geliyorlar. Ben
mi onlara alıştım, yoksa usanmak bilmeyen gayretim sayesinde onlar mı yavaş yavaş yola gelmeye
başlıyorlar, pek bilmiyorum? Fakat, zannederim ki, ikisinin de tesiri var.
Çok çalışıyorum. Onlardan ziyade kendim için, kendimi işsizlik ve yalnızlığın müzmin melâline
kaptırmamak için, geceli gündüzlü didiniyorum. Muvaffakiyetsizliğe uğradıkça meyus olmuyorum. Bu
bulanık, durgun gözlü, karanlık ruhlu çocuklar da biraz düşünce, bir parça yaşamak zevki
uyandırdığımı hissedince seviniyorum.
Köylü komşulardan bazıları ara sıra bana misafir geliyorlar. Bunlar da, konuşmaktan pek
hoşlanmayan, hele gülmeyi bilmeyen şeyler. Galiba biraz da benden utanıp çekiniyorlar.
İlk günlerde o kadar sade giyinmeye alıştığım halde yine beni fazla süslü bulduklarını, halimi
beğenmediklerini anlıyorum. Hatta, muhtarın karısı birkaç defa da taş atmıştı.


Ben, onlara elimden geldiği kadar sevimli görünmeye, hatırlarını hoş etmeye çalıştım. Hatta
bazılarına mektup yazmak, entari biçip dikmek gibi hizmetlerde bile bulundum. Şimdi, öyle
hissediyorum ki benim hakkımdaki fikirleri biraz değişti.
Evvelki gün, yine muhtarın karısı gelmişti. Kocasından bana selam getirdi. Muhtar Efendi demiş ki:
“Ben onu ilk gördüğüm zaman pek gözüm tutmadıydı ama, Allah için iyi kızmış. Hanım hanımcık
mektepte oturuyor. Bir işi olursa bana haber versin.”
Bu iltifata, tabii teşekkür ettim.
Burada beni beğenen, sık sık ziyaretime gelen bir ehemmiyetli şahsiyet daha var: Köyün ebesi
Nazife Molla. Adı Zehra, yahut Ayşe olmayışına göre, herhalde başka yerli bir kadıncağız ki, çok
geveze olması da bunu gösteriyor.
Dedikodu yapıyor zannetmesinler diye fazla şey sormaya cesaret edemiyorum. Fakat köy hakkında
bana, meraklı ve eğlenceli şeyler öğretiyor. Kendisine göre, çok anlayışlı ve incelikleri de var.
Mesela, bir gün odada yalnız bulunduğumuz halde başkalarına işittirmekten korkuyormuş gibi, ağızını
kulağıma yaklaştırdı, Munise’nin annesi için merhamet ve müsamaha ile dolu şeyler söyledi. Sonunda
başını sallayarak:
-Kabahat, o papaz kocasında. Günahını o çeksin. Aman kızım, söylediklerimi başkasına söyleme.
Adamı taşa gömerler diye, sonra ilave etti.
Ebe Hanım’ın bir hafız oğlu varmış. Bu ramazan B’ye cerre gitmiş. Epeyce kârlı bir iş bulmuş
olacak ki, daha dönmemiş. Bu sene Allah nasip ederse hafızı evlendirecekmiş.
Kadıncağız, sırası düştükçe hafızı methediyor, manalı manalı göz kırparak bana ümitler veriyor.
Bazı kayıt ve şartlara riayet edersem Hafız Efendi’ye zevce olabilmek şerefine layık görüleceğimi
anlıyorum. Hasılı bu kadın, beni epeyce eğlendiriyor.
Ebe Hanım, bu sabah yine gelmişti. Bana mevlit okumayı bilip bilmediğimi sordu. Yakında bir
düğün varmış da. Anlaşılan bu köyün düğünlerinde çalgı yerine mevlit okuyorlar.
Gülmemek için dudaklarımı ısırarak:
-Bilirim ama, sesim yok, Ebe Hanım, dedim.
Ebe Hanım, bana teessüf etti. Eski hoca hanımlardan biri gayet güzel mevlit okur, bu sayede
epeyce para kazanırmış. Mamafih, bugünkü ziyaretten asıl maksat bu değil. Fakir bir kızcağızı gelin
ediyorlarmış. Komşular sevâblarına bir iki tencere ile yatak tedarik etmişler, gelini köşeye oturtmak
için benden de bir eski entari istiyorlarmış. Zaten bu kız, benim yabancılarımdan da değilmiş,
mektepte talebelerimden biriymiş.
Bunu işitince hayret ettim:
-Benim çocuklar arasında gelinlik kız yok ki Ebe Hanım, dedim. En büyüğü on iki yaşında. Nazife
Molla güldü:
-İlahi kızım, on iki yaş küçük mü? Ben, köşeye oturduğum zaman on beş yaşındaydım da, bana evde
kalmış kız dedilerdi. Şimdi, eski âdetler kalktı ama, bu öksüzün kimseciği yok, sokakta kaldı. Burada


bir çoban Mehmet var, ona veriyoruz. Hiç değilse bir dilim ekmek yedirir.
-Kim bu kız, Ebe Hanım?
-Zehra.
Sınıfımda yedi, yahut sekiz tane Zehra var, onun için birdenbire hatırlayamadım. Fakat Ebe Hanım,
hangisi olduğunu söylediği vakit hayretten donakaldım.
Çoban Mehmet’le evlenecek Zehra, insanın rüyasına girse korkutacak kadar acayip bir mahluk, bir
nevi delidir. Kına renginde çalı gibi sert, karmakarışık saçları, balmumu gibi renksiz yüzünde yine o
renkte çilleri, daracık alnıyla bir hizada korkunç gözleri vardır.
Daha ilk görüşte, bu çocuğun hasta olduğunu anlamıştım.
Sınıfta hiç konuşmaz, fakat bir şey anlatmak, yahut dersi okumak lâzım geldiği vakit birdenbire dik,
korkunç bir sesle bağırmaya başlar.
Anlayamadığım cihet şudur ki, Zehra, hesap ve ezber derslerinde sınıfın en kuvvetli talebesidir.
Sınıfta olduğu gibi, bahçede de herkese uzak durur, ne o güzelim tabut, teneşir ilahilerine, ne o
neşeli cenaze oyunlarına iştirak eder.
Fakat onun, birkaç günde bir, kendi kendine oynadığı bir oyun vardır ki, beni ötekilerden ziyade
dehşetlendirir. Zehra, bahçenin ortasında, havadan gelen bir sesi dinliyor gibi yaptıktan sonra,
gözlerini belertir, durduğu yerde bir çay semaveri gibi fokurdamaya, acayip sesler çıkarmaya başlar.
Sonra, bu cezbe hali artar, kırmızı saçları kabarır, ağzı köpürür, haykıra haykıra dönmeye başlar. Bu,
şüphesiz bir oyundur. Fakat, bilmem neden, ben onu seyrederken titremeye başlarım.
Ebe Hanım, bana, bu kızın gelin olacağını anlatırken kendi kendime: “Eyvah, dedim, Zehra o gece
şevke gelir de Çoban Mehmet’e bu oyunu oynamaya kalkarsa, biçarenin vah haline.”
Komşum gittikten sonra, eski elbiselerimden birini daha buldum. Zehra’ya gelin elbisesi dikmeye
başladım. Ne çare bu zavallı kıza biraz çeki düzen vermeli. Hiç olmazsa Çoban Mehmet, daha ilk
geceden onu bırakıp kaçmasın.

Download 1.32 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   51




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling