Çalikuşu reşat Nuri Güntekin’in Eserleri


Download 1.32 Mb.
Pdf ko'rish
bet9/51
Sana16.06.2023
Hajmi1.32 Mb.
#1492944
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   51
Bog'liq
Reşat Nuri Güntekin - Çalıkuşu

Zeyniler, 18 Aralık
Bu gece yine, galiba gözlerimi uyku tutmayacak. Hastalar gibi mesut olanlara da geceler öyle uzun
geliyor ki...
Sabahleyin Hatice Hanım’la beraber muhtarın evine gittim, ihtiyar adam, Munise için havadis
sormaya geliyorum sandı.
-Daha bulunamadı ama, bakalım bir iki yerde ümidim var, gibi sözlerle beni teselli etmeye başladı.
Ben, akşamki vakayı anlattım. Sözümün sonuna gelirken yüreğim çarpıyor, gözlerim kararıyordu.
Dünyada en olmayacak bir şey için yalvarır gibi ellerimi kavuşturdum:
-Bu küçük kızı bana verin. Kendime evlat edeyim, bağrıma basayım. Görüyorsunuz ki, biçare
onların elinde ziyan olacak, dedim.
Muhtar Efendi, gözlerini kapadı, sakalını çekiştirerek bir zaman düşündü, sonra:
-Pekâlâ kızım, hakikaten sevâb işlemiş olursunuz, dedi.
-Demek Munise’yi bana vereceksiniz?
-Babası zaten öteki çocuklara bakmaktan âciz. Vermeyip de ne yapacak. Olmazsa eline beş, on
kuruş da veririz.
O dakikada, sevinçten nasıl çıldırmadığıma hayret ediyorum. Bu kadar kolay ele geçireceğimi
umar mıydım? Akşamdan beri saatlerce düşünmüş, edebilecekleri itirazlara cevaplar bulmuş,
yüreklerini rikkate geçirmek için zihnimde adeta nutuklar hazırlamıştım. Daha olmazsa annemden
kalan birkaç parça mücevheri verecektim. Onları, bu zavallı küçük esiri kurtarmaktan daha iyi bir
yere sarf edebilir miydim? Fakat, işte bunların hiçbirine hacet kalmıyor, Munise bir canlı oyuncak
gibi kollarıma bırakılıyordu.
Ben, başkaları gibi değildim. Çok sevindiğim, mesut olduğum vakit, duygularımı sözle anlatamam.
Mutlaka karşımdakinin boynuna sarılmak, onu öpmek ve hırpalamak isterim. Muhtar Efendi de o
dakikada işte böyle bir tehlike geçirdi ve sadece buruşuk elinin bir defa öpülmesiyle benden kurtuldu.
İki saat sonra, muhtar, Munise’nin babasıyla beraber mektebe geliyordu. Ben, bu adamı fena
çehreli, korkunç, zalim bir insan diye düşünüyordum. Halbuki, bilâkis, ufak tefek, hastalıklı düşkün
bir ihtiyardı.


Bana, İstanbullu olduğunu, fakat kırk seneye yakın bir zamandan beri memleketini görmediğini
söyledi; karışık bir rüyayı anlatır gibi tereddütlerle Sarıyer’den, Aksaray’dan bahsetti.
Munise’yi bana vermeye razı oluyordu. Fakat ona çok acıdığını hissettim. Çocuğu mesut etmek için
elimden geleni esirgemeyeceğimi, onu daima kendisine göstereceğimi vaat ettim.
Zeyniler’in, fakir, karanlık mektebi bugüne kadar, böyle bir bayram, böyle şenlik görmedi. Bundan
eminim. Munise ile sevincimizden odalara, sofalara, sığmıyorduk. Kahkahalarımız, saçaklardan
uyuşmuş kuşları uyandırıyor gibi tavanlardan şen cıvıltılar geliyordu.
Munise, birkaç saat içinde nazlı bir küçükhanım halini almıştı. Al faniladan bir elbisem var ki, ben
giyemezdim. Onu bir parça daraltıp kısaltarak ona koket bir kostüm yaptım. Kız, bu elbise içinde,
nasıl anlatayım, bir içim su, ağza alınınca eriyen fondan şekerleri gibi bir şey oldu.
Kar, bir gün evvelki şiddetini kaybetmiş olmakla beraber hâlâ devam ediyordu. Akşamdan evvel,
çocuğu elinden tutarak bahçeye çıkardım. Hatice Hanım, Zeyni Baba’nın kandillerini yakmaya
gidinceye kadar gezdik, birbirimizi kovaladık, mezar taşları arasında top muharebesi yaptık.
Neşemiz, ihtiyar kadının çatık yüzünü bile güldürmüştü:
-Haydi artık içeri girin, üşüyeceksiniz, hasta olacaksınız, derken tatlı tatlı sırıtıyordu.
Üşümek mi? İnsanın içinde güneş yanarken üşümek mi? Bu akşam, gökyüzü bana, batıdan doğuya
kadar dallarını uzatmış bir ağaç gibi göründü; yavaş yavaş sallandıkça, üstümüze beyaz çiçeklerini
döken kocaman bir yasemin ağacı!

Download 1.32 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   51




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling