Joseph Giebenrath, şenlik düzenleme ve kutlama işinden pek anlayan biri değildi. Ama oğlu
Hans'la gurur duyuyordu ve bu kez Noel armağanından yana hiç de cimrice davrandığı
söylenemezdi. Hani Hans da Noel'in evlerindeki kutlanış biçimine alışmıştı, bir yoksunluk
duygusuna kapılmadı hiç.
Hans'm hali kasabada endişelere yol açtı. Onu fazlasıyla zayıflamış, yüzünün rengini ise
soluk buldular. Yoksa manastırda öğrencilere doğru dürüst yemek çıkmıyor muydu? Hans,
bunun doğru olmadığını söyledi; yalnızca kendisini iyi
hissetmiyor, sık sık başı ağrıyordu, o kadar. Rahip efendi Hans'ı teselli etti, onun da
gençken başı ağrıyıp durmuştu. Konu da böylelikle kapandı.
Irmak buz tutmuştu, tatil günlerinde paten kayanlardan geçilmiyordu üzeri. Hans, sırtında
yeni bir giysi,
başında manastır okulunun yeşil şapkası, hemen bütün günü dışarıda geçiriyordu; gıptayla
bakılan dünyanın kapısından içeri adımını atmış ve kasabadaki eski öğrenci arkadaşlarından
enikonu uzaklaşmıştı.
Dördüncü Bölüm
Öteden beri yaşanagelen şeydir, manastırdaki dört yıllık öğrenim süresinde öğrencilerden
bir ya da birkaç fire verilir. Bazen biri bu dünyadan göçer, ilahilerle gömülür ya da birkaç
arkadaşının eşliğinde memleketine yollanır. Bazen de biri çıkar, manastırdan kaçıp gider ya da
işlediği ağır suç ve günahlar
nedeniyle okuldan kapı dışarı edilir. Kimi zaman da, -ki seyrek karşılaşılıp üst sınıflarda
görülen bir
durumdur bu- çaresizliğe ve umutsuzluğa kapılan biri* bir gençlik bunalımı sonucu kestirme
ve karanlık bir yol seçer kendine, kafasına bir kurşun sıkarak ya da kendini suya atarak canına
kıyar.
Hans'm döneminde de manastırdaki öğrencilerden birkaç fire verilmişti ve tuhaf bir
rastlantı sonucu bunların hepsi de Hellas odasında kalanlar arasmdandı.
Do'stlaringiz bilan baham: |