gülümseme, bir yeniden sahip olma durumu söz konusuydu.
Yemek yenip de Hans tam ayağa kalkmaya davranırken, babası o her zamanki sözü
uzatma-yan tavrıyla, "Söyler misin Hans, tornacı mı olmak istersin, yoksa yazıcı mı?" diye
sordu. Hans afallamış, "Anlamadım?"
dedi.
"Önümüzdeki hafta tornacı Schuler Usta'nm yanında ya da bir sonraki hafta belediyede
çırak olarak çalışmaya başlayabilirsin.
Hangisini istersin, iyice düşün artık. Yarın bu konu üzerinde seninle yine
konuşuruz."
Hans kalkıp dışarı çıktı. Hiç beklemediği soru aklını karıştırıp gözlerini kamaştırmıştı.
Aylardan beri yabancı kaldığı o cıvıl cıvıl yaşam gözlerinin önünde canlandı birden, baştan
çıkarıcı bir yüzü vardı, bir de korkutucu yüzü; bir yandan vaatlerde bulunuyor, bir yandan
istekler yöneltiyordu insana. Hans ne tornacılık, ne de yazıcılığa heves duyuyordu aslında.
Tornacılıkta beden gücüyle sıkı bir şekilde çalışacak oluşu gözünü biraz korkutuyordu.
Aklına okuldan arkadaşı August geldi, tornacı olmuştu August, ondan durumu öğrenebilirdi.
Düşünürken kafasındaki düşünceler giderek silikleşip bulanıklaştı, iş o kadar da acele ve
önemli görünmedi gözüne. Bir başka şey onu daha çok meşgul ediyor, zihnini kurcalıyor, sofada
bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Ansızın şapkasını alıp ayrıldı evden, usul usul bahçeden geçip
sokağa çıktı. Birden aklma gelmişti, bugün ne yapıp yapacak, Emma'yı bir kez daha gidip
görecekti.
Hava çoktan kararmaya başlamıştı. Yakında-> ki bir meyhaneden sesler geliyor, hafiften
şarkılar söyleniyordu. Kimi evlerde ışıklar yakılmış, kimilerinde yeni yakılıyor, sağda solda tek
Do'stlaringiz bilan baham: |