O anda üçüncü şişe birayı boşaltan kalfa kalkıp kızın peşinden gitti, kızla konuşabilmek
için her çareye başvurdu ama bir türlü başaramadı.
Uzun boylu kız hiç istifini bozmadan kalfayı şöyle bir süzdü, cevap vermedi ve çok
geçmeden sırtını çevirdi ona. Bunun üzerine kalfa yine dönüp masaya geldi, boş bira şişesiyle
masaya vurmaya başladı ve ansızın coştu: "Haydi bakalım, neşelenelim biraz çocuklar!
Tokuşturalım kadehleri!"
Ve ardından açık saçık karı kız hikâyeleri anlatmaya koyuldu. '" Hans artık belli belirsiz
bir uğultudan başka şey duyamaz olmuştu. Neredeyse ikinci şişeyi de bitirmek üzereydi ki,
konuşur, hatta gülerken zorlanmaya başladı. Bir ara kalkıp iskete kafesine doğru yürüyecek,
kuşlara biraz takılacak oldu; ama daha iki adım atar atmaz başı döndü, az kalsın yığılıp
kalıyordu; çaresiz dönüp yerine oturdu.
O pek neşeli hali yavaş yavaş uçup gitti üzerinden. Sarhoş olmuştu, biliyordu bunu. Artık
içki âleminin pek keyifli yanı kalmamıştı. Çok uzakta pek çok tatsız olayın kendisini beklediğini
sezer gibiydi.
Meyhaneden eve dönecek, babasıyla aralarında can sıkıcı bir sahne yaşanacak, ertesi
sabah da erkenden atölyeye gitmek üzere evden çıkması gerekecekti. Ansızın başı da
zonklamaya başlamıştı.
Ötekiler de yeterince içmişti. Ayık bir ânında August hesabı istedi, bir talerden az tuttu
hesap, uzatılan talerden birkaç kuruş üste döndü. Dört arkadaş konuşup gülüşerek meyhaneden
çıktı, akşamın parlak ışığıyla gözleri kamaştı birden. Hans ayakta zor durabiliyordu. August'a
yaslanmış yalpalıyor, onun tarafından adeta sürüklenip götürülüyordu.
Yabancı kalfa ansızın duygulanıp, 'Yarın yol göründü bana' şarkısını söylemeye başlamıştı,
gözleri dolu doluydu.
Do'stlaringiz bilan baham: |