saatlerinde, bulutların arasındaki boşluklardan bulanık tüller içinde yüzünü gösteren ayın kendi
yolunda ilerleyip durduğu akşam vakitleri doruk noktasına ulaşıyordu.
Böyle zamanlarda kendinden geçen Heilner, Ossianvari1 bir hava içinde mest olmuş
geziniyor, sisli bir hüznün kollarında eriyip gidiyor, bu hüzün de göğüs geçirmeler, konuşmalar
ve şiirler halinde zavallı Hans'm başından aşağı boca ediliyordu.
Bu acı ve hüzün dolu sahnelerden bunalıp sıkılan Hans, akşamın geri kalan saatlerinde
masasının başına geçip var gücüyle ders çalışmaya koyuluyor ama bunun her geçen gün daha bir
1 Ossian: İrlandalı bir efsane kahramanı; İskoçlarda yaşlı, kör bir şarkıcı.
(Çev.)
güçlükle üstesinden geliyordu. Eski baş ağrılarının nüksetmesine pek şaşmıyor ama bir
yorgunluk ve miskinlik içinde oturup durduğu, en azından gerektiği kadar çalışabilmek için
kendini zorladığı saatlerin zamanla sıklaşması onu tasalandırıyordu. Hani şu acayip Heilner'le
arasındaki dostluğun kendisini bitkin
düşürdüğünü, varlığında şimdiye kadar sağlam kalmış bir köşeyi yiyip kemirdiğini içten içe
hissetmiyor değildi. Ne var ki, dostu ne kadar mahzun ve ağlamaklı du-rumdaysa, ona o kadar
çok acıyor, dostu için vazgeçilmez biri sayıldığı bilinci Heilner'e daha büyük bir sevgiyle
yaklaşmasına yol açıyor, göğsünü daha çok gururla dolduruyordu.
Ayrıca, bu sağlıklı denemeyecek hüzne içteki gereksiz ve hastalıklı duyguların dışa
atılmasından başka bir gözle bakılamayacağını, gerçekte bunların sadakat ve içtenlikle hayran
olduğu dostunun varlığında yeri bulunmadığını çok iyi seziyordu. Heilner şiirlerini okurken,
kendine örnek aldığı şairlerden söz açar ya da Schiller ve Sha-kespeare'in yapıtlarından kimi
Do'stlaringiz bilan baham: |