ağaçlardan yollar halinde Hans'ı çevreliyor ama içlerinden herhangi bir olayın geçtiği
görülmüyordu. Salt seyirlik görüntülerdi hepsi; ama bu görüntüleri yalnızca seyretmek bile
başlı başına bir
yaşantıydı, insanın bulunduğu mekândan alınıp bir başka mekâna taşınması, başka insanlar
arasına götürülüp bırakıl-masıydı. Yabancı diyarlarda çıkılan bir geziydi, ayakların bir haz
duygusuyla basacağı yumuşacık topraklar üzerinde gezip dolaşmak, düşsel bir tat ve kokuyu
içeren hafif ve ince yabancı bir havayı solumaktı. Görüntülerin yerini bir duygunun da aldığı
oluyordu kimi zaman; karanlıklarda sıcacık ve heyecan verici bir duygu; hafif bir el, yumuşak
dokunuşlarla vücudunun üzerinde kayarak geziniyordu sanki. *
Okuyup çalışırken dikkatini toplamak için hayli çaba harcıyordu Hans.
Kendisini ilgilendirmeyen konular elinden bir gölge gibi kayıp gidiyor, yöneltilecek bir
soruyu yanıtlayabilmek istiyorsa İbranice sözcükleri derse hemen yarım saat kala ezberlemesi
gerekiyordu. Sık sık bir somutlaşma olayını yaşıyor, okunan bir metinde sözü edilen kişilerin
ansızın dirilip karşısına dikildiğini görüyordu, burnunun ucundaki nesnelerden daha elle tutulup
gözle görülür ve daha bir gerçek nesnelerdi hepsi. Belleğinin bundan böyle hiçbir şey kabul
etmek istemediğini, neredeyse günden güne daha da körle şip güvenilemeyecek nitelik
kazandığını fark ederek umutsuzluğa kapıldıkça, bazen eskilere ilişkin anılar korkunç denecek
kadar net bir biçimde üzerine üşüşüyor, bu netlik onu şaşkınlığa ve endişeye sürüklüyordu.
Ders sırasında ya da ders dışında bir şey okurken bazen babası, bazen yaşlı Anna, bazen de eski
öğretmenleri ya da öğrenci arkadaşlarından biri geliyordu aklına; gözle görülebilecek gibi
karşısına dikiliyor ve bir süre Hans'm tüm dikkatini üzerine topluyordu. Stuttgart'ta
Do'stlaringiz bilan baham: |