iskarpin oluyordu bu,
bazen yolunu şaşırıp enseye sarkmış bir saç buklesi, bazen mavi bir eşarp içinde kaybolan
güneşte yanmış yuvarlak bir boyun, bazen gergin omuzlar ve onların altında nefes alıp veren bir
göğüs, bazen de pembe bir saydamlık içinde bir kulak.
Aradan yine bir süre geçti, bu kez Emma bardağı fıçının içine düşürdü elinden ve eğilip
alacak oldu, dizi fıçının kenarında Hans'm bileğine dokundu. Derken Hans da eğildi ama
Emma'nmkinA den daha yavaştı eğilişi, nerdeyse yüzüyle Emma'nm saçlarına dokundu.
Emma'nm saçları Mfr-cu burcu kokuyordu hafiften, saçların altında, kıvrım kıvrım gevşecik
buklelerin gölgesinde sıcacık ve esmer parıldayan bir ense mavi korseden içeri dalıyor, sımsıkı
gerilmiş korsenin aralığında bir süre izlenebiliyordu.
Emma yeniden doğruldu derken, dizi boylu boyunca Hans'm kolunun üzerinden kayıp
saçları Hans'm yanaklarına dokundu, eğilmekten kıpkırmızı olmuştu yüzü; Hans'm tüm vücudu
ansızın şiddetli bir ürpertiyle sarsıldı, beti benzi attı, presin vidasına tutunmak zorunda kaldı.
Göğsü sarsılarak inip
kalkıyordu, kolları gücünü yitirdi, omuzlarında bir sızı hissetti.
Bundan sonra tek bir kelime bile konuşmayarak Emma'yla göz göze gelmemeye çalıştı.
Ama
Emma başka tarafa bakar bakmaz ona çevirdi, ondan ayırmadı gözlerini; şimdiye kadar
bilmediği bir haz
ve içini rahatsız eden bir duyguyla seyretti onu. Varlığında bir şey kopup parçalanmış,
baştan çıkarıcı yeni, yabancı bir ülke uzak mavi kıyılarıyla ruhunun önünde ansızın
belirivermişti.
Ruhundaki o sıkıntının, o tatlı ıstırabın ne anlama geldiğini henüz bilmiyor ya da sadece
seziyordu bunu;
öte yandan, içindeki neşenin mi, yoksa üzüntünün mü daha ağır bastığından yine
habersizdi.
Do'stlaringiz bilan baham: |