Cİlt 1 – 1978 erciyes üNİversitesi yayini-163
Download 3.2 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- BİBLİYOGRAFYA BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİvİ (BOA)
- TETKİK ESERLER
- ERMENİ EDEBÎ ESERLERİNE YANSIMASI BAĞLAMINDA ERMENİLERDE MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ Prof. Dr. Ahmet KANKAL
..... Onbirinci Küçük çocuk beşiği sallamam ki uyuyasın Senin birâderlerin ayağa kalkdılar yalnızsın geri kalacaksın Sevgilim tatlı uykundan uyan Gözlerin nuru görecekdir Şarkdan nur doğdu Ermenilerin bahtı açıldı Biz sultandan çok ricâ ve istirhâm itdik Tazallüm-i hâl ile figân eyledik Acı acı gözyaşlarımızla elini ayağını yıkadık Lakin sefil Ermenilerin istirhâmâtına i’tibâr etmedi Şimdi bakalım kılıçların şakırdısını işitecektir Sultanın altun tahtı devrildi düşdü Ve tahtın altından binlerce milletlere azadlık tevellüd etti
Bizim sefil ve bî-kes vatanımız Düşmanlarımız tarafından tepelendi
149 Doç. Dr. Ahmet HALAÇOĞLU Şimdi intikamını almak üzere Evlâdlarını davet ediyor Bunca senelerden beru vatanımız Zincir-bend olmuş Kendi kahraman evladlarının aziz kanıyla Halâs bulacakdır İşte sevgili birâderim sana bir bayrak Düşmanın ma’mûlâtıdır bu Giceleri uykusuz kalarak Göz yaşlarımla ısladım Bizim vatanımıza ânın mu’azzez renkleri nişangâh olacakdır Düşman karşusunda cevelân itmesün Düşman dahi yıkılsun Muharebe içinde taife-i nisâ köşk bir mahlûkdur Gereği gibi kendi biraderine mu’âvenet etsün İşte benim ma’mûlâtım işte sana bir bayrak Acele kahramânâne esbe râkiben git muharebe eyle vatanımızı tahlîs eyle Her yerde ölüm birdir İnsan bir defa ölecekdir Lakin mürüvvetli milleti azadlığı uğruna fedâ-yı can edenlere Haydi karındaşım hakk sana yar ve muhibbi olsun Haydi millet cevri artık çekmeğe kâdir değilim Ancak canımı sana terfîk ederim Haydi kahramânâne ol düşman arkanı görmesün Söyledi ve kız bayrağı verdi Rengârenk ipeklerle i’mâl idilmişidi Nitekim bu tür ağıt, şarkı ve şiirler Anadolu’da Ermeni isyanı çıkmış her vilayette Ermenilerin üzerlerinde, evlerinde sıkça ele geçirilmiş- tir
29 .
Yukarıda örneklerini sunduğumuz, Ermenilerin evlerinde ve üzer- lerinde ele geçirilen yazı, şiir ve mektuplar incelendiğinde Ermeni olay- 29 Ermeniler millî duygularını pekiştirmek ve aralarındaki birlik ve beraberliği kalıcı tutmak açısından zaman zaman piyesler de temsil etmişlerdir. Bunun en bariz örneğini Adana Olayları sırasında görürüz. Bunun için bkz. Mehmed Asaf, 1909
s.27-28.
150 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 larının başlaması hakkında çok önemli bilgiler elde edilebilmektedir. Ermenilerin daha çok azadlık almak ve krallık kurmaktan bahsettiği görül- mektedir. Bundan da anlaşılacağı üzere, Ermenilerin Osmanlı Devleti’ne karşı tavır almaları ve gösteri, suikast ve isyan yolunu seçmeleri kendi millî devletlerini kurmak istemelerindendir. Nitekim bunun için daha 93 Harbi sırasında Rus ordularının İstanbul önlerine kadar geldikleri sırada bunu fırsat bilen Ermeni Patriği Nerses Varjabedyan, Eçmiyazin Katolikosluğu aracılığıyla Rus Çarından Rusya’nın Doğu Anadolu‘da işgal ettiği toprakları Osmanlılara geri vermemesini istemiştir. Bununla da ye tinmeyerek Ayastefanos’taki Rus karargâhına bizzat giderek Gran dük Nikola ile görüşmüş ve Doğu Anadolu’nun Ruslar tarafından ilhakını, bu olmazsa bölgeye Bulgaristan‘a olduğu gibi özerklik verilmesini, bu da mümkün değilse bölgede Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını ve bu ıslahat tamamlanıncaya kadar Rus ordusunun geri çekilmemesini talep etmiştir. Ermeniler bu mücadelelerinde Avrupa devletlerinin desteğini temin etmeye çalışmaktan başka, kendi aralarında da birlik ve beraberliği canlandırmaya çalışmışlardır. Bunun için de öncelikle Ermeni gençleri- nin Avrupa okullarında okumaları sağlanmış, daha sonra bu gençlerin yurtlarına geri dönerek Ermeniliğe hizmet etmeleri istenmiştir. Bu plânın başarıya ulaşmasında da hiçbir şeyden çekinmemişler, el altın- dan gönderdikleri millî duyguları pekiştirici yazı ve şiirlerle, Ermenileri Ermeni çatısı altında birleştirmeye çalışmışlardır. Ayrıca bunun için özellikle Türk ve İslâm halk hedef gösterilerek, Ermeniler arasında Türk ve İslam düşmanlığı aşılanmaya çalışılmıştır. Nitekim Ermeniler arasında milliyetçilik fikri aşılanıp, Müslüman-Türk topluma karşı düşmanlık tohumları ekildikten sonra, Anadolu’nun çeşitli vilâyetlerinde 40’ın üstünde Ermeni isyanı ve olayı patlak vermiştir. Bütün bunların tek tek incelenmesi durumunda olayın özü daha iyi anlaşılacaktır. Nitekim bu düşünceyle 1895 yılında çıkan Trabzon ve Maraş-Zeytun olayları tarafımdan ayrı ayrı kitap halinde neşredilmiştir. İşte günümüzde Ermeni soykırımı iddialarıyla karşımıza çıkarılan 1915 Ermeni Tehciri Meselesi hakkında konuşulurken mutlaka 1915’ten önceki Ermeni-Türk ilişkisinin öncesinin de ayrıntılı incelenip, ortaya konulması gerekir. Zira Ermeniler planladıkları gibi Anadolu’da millî devletlerini kurmuş olsalardı, günümüzde soykırım olarak karşımıza 151 Doç. Dr. Ahmet HALAÇOĞLU çıkan mesele de çıkmayacak, o dönemde ölen isyancı Ermeniler için
Bütün bunları ortaya koyabildiğimiz takdirde 1915 Ermeni olayla- rının, tabiri caizse, gökten zembille inmediği ortaya çıkacaktır. Ancak buradaki amacımın düşman bir millet yaratmak olmadığını belirtmek isterim. Amacım, gerçekte var olmayan bir suçun bir millete yüklenmeye çalışılmasının önüne geçmek ve bir suçlu aranıyorsa o suçlunun tarihî belgelerle ortaya çıkarılmasına çalışmaktır.
152 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 BİBLİYOGRAFYA BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİvİ (BOA) A.MKT.MHM. :533/27, 535/7, 551/21, 647/1, 647/ 35. DH.MKT.
:157/12, 199/71, İrâde-Askerî :20/21 Rebiyülevvel 1314-30 Ağustos 1896. Y.A.Hus. :201/72, 285/54, 315/18, 320/91, 320/96, Y.MTV.
:260/8, Y.PRK.A.
:9/82, Y.PRK.EŞA. :21/13,
Y.PRK.HR. :18/68,
Y.PRK.PT. :9/76,
Y.PRK.UM. :47/139, 47/140, TETKİK ESERLER BABACAN, Hasan, Ermeni Sorunu Üzerine Makaleler, Afyon Kocatepe Üniversitesi Yayını, Afyon 2007. ERMENİ KOMİTELERİNİN İHTİLÂL HAREKETLERİ VE BESLEDİKLERİ EMELLER, Ankara 1981. HALAÇOğLU, Ahmet, Bir Ermeni’nin İtirafları (1895 Maraş ve Zeytun Olayları), Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2007. HALAÇOğLU, Ahmet, 1895 Trabzon Olayları ve Ermenilerin Yargılanması, İstanbul 2005. MEHMED ASAF, 1909 Adana Ermeni Olayları ve Anılarım, Yayına Hazırlayan İsmet Parmaksızoğlu, Ankara 1986. HÜSEYİN NÂZIM PAŞA, Ermeni Olayları Tarihi I, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, No:15, Ankara 1994.
153 Prof. Dr. Ahmet KANKAL ERMENİ EDEBÎ ESERLERİNE YANSIMASI BAĞLAMINDA ERMENİLERDE MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ Prof. Dr. Ahmet KANKAL Nevşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Nevşehir-TÜRKİYE Tlf.: 0 505 631 33 17 / 0 535 978 38 18, e-posta: ahmetkankal@hotmail.com
154 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 ÖZET Bu çalışma, esas olarak, bugüne kadar Türkçe yayımlanmış olan Ermeni roman, öykü, anı, günce, deneme, inceleme ve tanıklık türünden eserlere dayanmaktadır. Kısacası, ister Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun ister olmasın, Ermeniler tarafından kaleme alınan eserlerde öncelikle Ermeni cemaatinde milliyetçilik fikrinin olup olmadığı yönündeki bilgiler değerlen- dirilecektir. Sıradan bir öykü, roman veya diğer türden eserlerde milliyetçilik konusunun ve milliyetçilik hareketlerinin nasıl işlendiği vurgulanacaktır. Daha sonra şayet Ermenilerde milliyetçilik fikri oluşmuşsa bu fikrin ortaya çıkışına Ermenilerin bizzat kendileri mi, Osmanlı yönetimi mi veya emper- yalist devletler mi sebep olmuştur konusu irdelenecektir. Bu konuda Ermeni yazarların veya halkın düşünceleri nelerdir, şayet bir suçlama varsa suçlu olarak kim veya kimler görülmektedir? Milliyetçilik hareketlerinin başlayışı ve bu süreç içerisinde yaşananlar nasıl değerlendirilmekte ve okuyucuya ne şekilde sunulmaktadır konusu üzerinde durulacaktır. Türkiye Ermenileri ile diaspora Ermenilerinin konuya bakışları arasında farkın olup olmadığı incelenecektir. Çalışmanın devamında Ermeni milliyetçilik hareketleri ve bu hareketlere karşı alınan önlemler, mukabil hareketler ve sonuçları bir bütün halinde değerlendirilip araştırıcıların dikkatine arz olunacaktır.
155 Prof. Dr. Ahmet KANKAL Bir kısım Ermeniler, özellikle diaspora Ermenileri tarafından öne sürülen ve bazı devletlerce de kabul gören 1915-1922 yılları arasında Türklerin Ermenilere yönelik soykırım uyguladığı yönündeki görüş- ler ve kabuller sürekliliğini devam ettirmekle birlikte, bu söylemlerin dünya kamuoyunun dikkatine sunulması konusunda farklı tempolar gözlenmektedir. Bu süreçte gözlenen tek şey sadece Türkleri suçlama konusundaki faaliyetlerin hızı, yani suçlamalardaki göreceli yavaşlama/ yavaşlatılma veya artış/arttırma ile ilgili değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yöneticileri ve Türk halkının çoğunluğu tarafından benim- senen tarihî olayları politikacılara değil, tarihçilere bırakalım görüşü ve çağrısı Ermeni diasporası ile soykırımı kabul etmiş ülkelerin parlamen- toları tarafından kabul görmemektedir. Buna mukabil arşiv belgelerinin (resmi belgeler oldukları ve resmi görüşü yansıttıkları gerekçesiyle) yok sayılarak veya daha yumuşak bir tabirle göz ardı edilerek soykırım meselesini asıl sözü edilen o tarihi olayların doğrudan tesiri altında kalan
senmektedir. Bu iddia ve faaliyetlere göre bu hatıra ve şarkılar tarihin 156 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 kavranması açısından ve olayları kanıtlayan belgeler ve birincil başvuru kaynakları olarak büyük önem taşımaktadırlar. Elbette bu iddia birçok açıdan tartışmaya açıktır, hatta dikkate alınmasına ve tartışılmasına dahi gerek yoktur görüşünü savunanlar bulunacaktır. Bazen her öne sürülen iddiaya cevap vermek de gerekmeyebilir. Konu siyasî açıdan ele alındığında yukarıdaki her iki kesime ilişkin iddia veya savunmalar doğru da kabul edilebilir, ancak konu bilimsel açıdan ele alındığında durum farklıdır. Tarihçilerin ortak kanaati; belge olmadan ortaya atılan
sık dile getirdiği konulardandır. Hatıra ve şarkıların birinci elden kaynak olduğu, arşiv belgelerinin ise önemli olmadığı görüşü ve iddiası aklı başında tarihçilerce kabul edilebilir değildir. Bununla beraber arşiv belgelerinin yanı sıra, hatıra türünden eserlerin dönemin diğer eserleri (bunlar belgeler de olabilir, yine hatıra türünden eserler de olabilir) ile karşılaştırılması ve kritiğinin yapılması kaydıyla belge olarak kullanılabileceğine tarihçilerin itiraz etmeyeceği de açıktır. Epey bir süredir Türkçe yayımlanan Ermeni edebî eserleri üzerine ilgisi olan ve bunlara dayalı çalışmalar yapan bir tarihçi olarak 1 bu eserler 1 Ermeni edebî eserleri üzerine tarafımızdan yapılan çalışmalar şunlardır: Ahmet Kankal, “Ermeni Öykülerinden Türkçe Yayınlananlar Üzerine”, Millî Eğitim, Sayı 157, Ankara 2003, s.213-225; Kankal, “Ermeni Toplumunda ve Aile Hayatında Kadın”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (SBArD), Sayı 4, Diyarbakır Eylül 2004, s.105-135; Kankal, “Ermeni Edebî Eserlerinde Ermenilerin Türk Devletine ve Türk Toplumuna Bakışları”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (SBArD), Sayı 5, Diyarbakır Mart 2005, s.1-22; Kankal, “Türkçe Yayınlanan Ermeni Öykülerinde Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletleri İle Toplumuna Bakış”, XIV. Türk Tarih Kongresi
Kankal, “Ermeni Edebiyatında Türk ve Ermeni Toplumları Arasındaki Komşuluk İlişkilerine Bakış”, Erciyes Üniversitesi Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempoz- yumu (EUSAS-I), Osmanlı Toplumunda Birlikte Yaşama Sanatı: Türk-Ermeni İlişkileri Örneği, 20-22 Nisan 2006 Kayseri.), Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C.I, Kayseri 2007, s. 221-235; Kankal, “Ermeni Öykülerine Göre Osmanlı-Türk Top- lumunda Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi (20-21 Nisan 2002
Ermeni Öykülerinin Oluşturabileceği Sakıncalar Hakkında Bir Değerlendirme”, 157 Prof. Dr. Ahmet KANKAL dikkatimizi hep çekmiştir. Özellikle de köy hayatına, sosyal olaylara, örf-adetlere, eğitime ve inançla ilgili konulara yönelik anlatılanlar, Anadolu’da yaşayan Türk ve Ermeniler arasında yaşayış ve inanış bakı- mından büyük farklılıkların olmadığını ortaya koymaktadır. Bu çalışmada herhangi bir iddianın ne sahibi ne de savunucusu olma amacı bulunmaktadır. Ermeni edebî eserleri genel hatlarıyla ele alınıp değerlendirilecek, tek tek eserler ve içerikleri konusunda teferruat sayı- labilecek bilgiler verilmeyecektir. Konu ile ilgili Ermeni edebî eserleri, çalışmanın sonunda kaynakça kısmında zikredilecektir. Türkçe yayımlanan Ermeni edebî eserleri içerisinde siyasî içerikli olanların yanında Ermenilerin gündelik hayatı (ister kırsalda isterse şehirde olsun), hayatta karşılaşılan güçlükler, sosyal, kültürel, ekonomik, dinî ve ahlakî değişimler, diğer etnik unsurlarla olan ilişkilerini konu edenler çoğunluğu oluşturmaktadır. Dikkati çeken bir başka nokta da Türkiye’de yaşayan Ermenilerle diasporada yaşayan Ermenilerin ele aldıkları konular ve bu konuları işleyişleri yönündeki farklılıklardır. Örneğin Türkiye’de yaşayan Ermeniler daha çok sosyal içerikli konuları işlerken, diasporada yaşayan Ermenilerin siyasî içerikli konulara eğilme- leri gibi. Bunun çok değişik sebepleri olabilir. Her iki gurubun tehcire bakışı, olayları değerlendirme biçimi, yaşadığı ortam, ilişkide bulunduğu guruplar birbirinden farklıdır. Nitekim ister tehcire tabi tutulmuş ister tutulmamış olsun sonuçta Türkiye’de yaşayan Ermeniler hayatlarının geçtiği ve kendilerine ait topraklarda yaşamaktadırlar. Her ne kadar bulundukları köylerden şehirlere göçmüş olsalar veya yaşadıkları şehir- lerden İstanbul’a gitmiş bulunsalar da sonuçta devlet onların da devle- tidir, ilişkide bulundukları topluluklar da o devletin vatandaşıdır. Fakat diasporada yaşayanlar açısından durum farklıdır, çünkü bir defa ister tehciri yaşamış olanlar isterse onların çocukları veya torunları olsunlar, IV. Türkiye’nin Güvenliği Sempozyumu (Tarihten Günümüze Dış Tehditler) (16-17 Ekim 2003 Elazığ) Bildirileri, Elazığ 2004, s.415-422; Kankal, “Ermeni Yayınla- rıyla Yapılan Tanıtım mı Propaganda mı? (Öykü ve Romanlar Bağlamında)”, I. Kahramanmaraş Sempozyumu (6-8 Mayıs 2004 Kahramanmaraş) Bildirileri, C.II, İstanbul 2005, s.669-676; Kankal, “Türk Halk İnanışları İle Anadolu Ermeni Halk İnanışları Arasındaki Benzerlikler”, VII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü-Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı, 27 Haziran-1 Temmuz 2006 Gaziantep (kongre bildirileri henüz basılmadığından bu tebliğ yayımlanmamıştır). 158 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 bunlar yaşadıkları yerlerden kopmuş (tabii ki onlara göre işin aslı kopma değil koparılma, terk etme değil sürülmedir) kimselerdir. Bu sebeple kendilerini Türklerin tehcire/sürgüne gönderdiğini düşünerek Türklere karşı büyük bir kin ve nefret besleyen, hatta oluşan ortak kin ve nefret sayesinde diasporada birlikteliğini devam ettiren, kin ve nefretten bir millet oluşturan, yine ayrıldıkları yerlere karşı büyük bir özlem içinde olan, oralara ilişkin hatıraları bulunan ve bu hatıraları sürekli tekrar ede gelen bir kesim söz konusudur. Ayrıca bunların ilişkide bulunduğu kesimler de farklıdır. Onlar, Türkiye’de yaşayan Ermeniler gibi Türklerle birlikte yaşamaya veya onlarla her an ilişkide olmaya mecbur değillerdir. Türkiye’de yaşayan Ermeniler sonuçta suçlu olarak kimi veya kimleri görmüş ve görüyor olsalar da bu durumu ileriye taşınması gereken bir dava olarak görmeyebilir veya bunun her iki tarafa bir faydası olmadığını da düşünebilirler. Mesela onların, diasporadakiler gibi, Türk milletini suçladıkları düşünülecek olsa da neticede devir değiştiği ve muhatap oldukları Türklerin tarihte yaşanan olaylarla ilgisi bulunmadığı için daha sağlıklı düşünmeleri söz konusu olabilecektir. Hâlbuki diaspo- rada yaşayanlarda neslin değişmesine rağmen bugünkü Türklerin iddia ettikleri olaylarla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı halde suçlu olarak yine Türkleri görme eğilimi mevcudiyetini muhafaza edecektir, çünkü onlara göre bu hale gelmelerine ve bütün olanlara sebep Türklerdir ve bu düşünce atadan evlada, hatta toruna daha da artarak, şiddetlenerek devam etmelidir, devam ettiği takdirde Ermeniler arasındaki birlik ve beraberlik korunacaktır. Bunun aksini düşünenler sayıca azınlıkta kaldığı için ya susturulacak veya dışlanacak ya da kendileri selametleri açısın- dan susmayı tercih edeceklerdir. Bu konuda her iki toplumun sağlıklı kararlar vermesini ve bir anda bütün yaşananları unutmasını beklemek de mümkün değildir. Toplumsal hafıza her ne kadar bazı şeyleri unutsa da izlerin tamamen ortadan kalkması veya silinmesi gerçekçi değildir. Tıpkı nasıl ki hafızasız insan yoksa hafızasız millet de yoktur, zira hafıza insanın ya da halkın yaşadığı yıllardan ibaret olan hayatıdır; onun geçmişi, onun tarihidir sözü ve bu sözün gerçekliği gibi. Ermeni edebî eserlerinde zikredilen mekânlar, İstanbul, İzmit, İzmir, Afyon, Gümüşhane, Van, Ağrı, Iğdır, Erzincan, Sivas, Tokat, Malatya, Harput, Bitlis, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Urfa, Adana, Gümrü, Erivan, Halep, Paris, Fresno (Amerika Birleşik Devletleri California eyaletine bağlı) şehirleri ile onlara bağlı bazı kaza, kasaba ve köyler- 159 Prof. Dr. Ahmet KANKAL dir. Hemen hemen bütün Osmanlı şehir ve kasabalarında az veya çok Ermeni nüfus bulunmasına rağmen henüz Ermenilerin diğer yerleşim yerlerine ilişkin yayınları bulunmamakta veya varsa da tarafımızdan bilinmemektedir. Bu şu açıdan önemlidir: Ermeni toplumu, incelenen eserlerde görüldüğü kadarıyla, gerek düşünüş ve gerekse yaşayış tarzı itibarıyla bir bütünlük arz etmemektedir. Bu durum, toplumun içinden çıkan ve çoğunlukla toplumun düşüncelerini aksettiren yazarlara ve onların eserlerine de yansımaktadır. Bu sebeple, tek tip Ermeni toplu- mundan, düşüncesinden, kültüründen ve dolayısıyla hareket tarzından bahsetmek zordur. Bir defa bütün Ermeni edebî eserleri için geçerli olan şu konuyu belirtmekte fayda vardır: O da kimlik, milliyet duygusunun Ermenilerin tamamında var olduğu gerçeğidir. Ermeni inancı, bu kimliğin ve aidiyet duygusunun gelişmesi ve devamında en önemli etkendir. Onlardaki bu inanç sistemi, onların hem diğer Hıristiyan topluklular hem de Müs- lümanlar arasında mevcudiyetlerini devam ettirmelerinin, kendilerini asimilasyona karşı korumalarının en kısa ve etkili yoludur. Ermeniler arasında zaman zaman mezhep ayrılıkları ve çekişmeleri olsa da bu durum ortak kimliğin ve milliyet duygusunun yozlaşmasına müsaade etmez. Dolayısıyla Ermeniler, inancı sayesinde millî duygularını, kimli- ğini koruyabilen ve yaşatabilen bir toplumdur. Hal böyle olunca kilisenin ve din adamlarının Ermeni toplumu üzerindeki etkilerini gündeme getirmenin de bir anlamı yoktur. Millî duyguların yanında Ermenilerde milliyetçilik fikrinin oluşması ve bunun fiiliyata dönüşmesi hususunda kilisenin rolünü göz ardı eden her çalışma eksik kalacaktır, ancak bu çalışmada bu konuya girilmeyecektir. Anadolu’da yaşayan Ermenilerle Anadolu dışında ve özellikle de diasporada yaşayan Ermenilerin ele aldıkları konuların ve olaylara bakışları ile yorumlarının birbirinden farklı olduğu daha önce zikredil- mişti. Anadolu’da yaşamış veya hala yaşayan yazarlar, Ermenilerdeki ayrılıkçı milliyetçilik fikrinden, onların Birinci Dünya Savaşı yıllarında bu fikirlerini gerçekleştirmek için özellikle de Ruslarla işbirliği yaparak harekete geçtiklerinden hiç bahsetmezler. Konuyu tehcir kararının alın- ması, uygulanması ve sonucu ölçeğinde işlerler, tehcir öncesi olaylardan bahsetmemeye özen gösterirler, gerek Türk gerekse Ermeni toplumu arasındaki ahenge vurgu yaparlar. Böylelikle okuyucuda, bir manada bu ahengi bozanın Türkler olduğu düşüncesi oluşur, oluşturulur. Hâlbuki
160 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 diasporada yaşayanlar ise Ermenilerin öteden beri milliyetçilik fikrine sahip olduklarından, bunu gerçekleştirmek için uygun ortamı bulduk- larında da faaliyete geçtiklerinden söz ederler. Bu yazarlar eserlerinde, Rusların Doğu Anadolu bölgesini Türklerden alarak kendilerine bıraka- caklarını düşündüklerinden, sonuç hiç de bekledikleri gibi olmayınca, hayal kırıklığına uğradıklarından bahsederler. Anadolu’da yaşayanlar, tehcir yıllarını anlatırken, bunun aslında Almanların bir projesi oldu- ğundan, Almanların Rusya’ya doğru ilerlerken önlerinde bulunan ve Ruslara yardımları muhtemel olan Ermenileri Osmanlı Devleti vasıta- sıyla uzaklaştırma isteğinden kaynaklandığı görüşüne vurgu yaparlar. Bu eserlerde daha çok dramatik konular işlenmektedir, ancak bunlarda devlet dolaylı olarak suçlanırken yerli halk (Türkler, Kürtler, Araplar) ise Ermenilerin muhatap oldukları bu duruma üzülen, hatta devletin almış olduğu kararın hilafına Ermeni ailelere yardım eden, onları yanlarında saklayan kimseler olarak gösterilmektedir. Anadolu dışında yaşamış (tehcir sonrası Anadolu’dan ayrılmış veya diasporada doğmuş) yazarların eserlerinde tek suçlu vardır o da Türklerdir. Onlara göre başka milletler birer birer Osmanlıdan ayrılıp istiklallerini kazanırken bu hak Ermenilere çok görülmüştür. İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri olayın baş aktörleridir, ancak bu durum sadece onlarla sınırlı değildir. Türk milleti bir bütün olarak iradesiyle ve
göre Türkler bu uğurda sadece Ermenilere zulmetmemişler Kürtler de bundan nasibini almışlardır. Oysa Anadolu’da yaşayan yazarların eserle- rinde Ermenilere zulmedenlerin çoğunlukla Kürtler ve zaman zaman da Çerkezler olduğu, Türklerin bunu engellemek istedikleri, ancak başarılı olamadıkları görüşü egemendir. Diasporada yaşayan yazarların Türk devleti ve toplumu aleyhine söylemleri dikkat çekecek düzeydedir. Yalnız bu yazarların eserlerinde yer alan bilgiler arasında da bir birliktelik bulunmamakta, birliktelik sadece Türk devletine ve devlet görevlilerine yönelik eleştirilerde ken- dini göstermektedir. Anadolu dışında bulunan yazarların eserlerinde, Anadolu’dakilerin aleyhine, Türk halkının da tehcir esnasında Ermeni- lere zulmettikleri konusu vurgulanmaktadır. Bu eserlerde tehcire sebep olarak gösterilen olaylar isyan biçiminde değil de kahramanlık destanı şeklinde işlenmektedir. Olaylar bu şekilde incelendiğinden bağımsız
161 Prof. Dr. Ahmet KANKAL Ermeni devleti kurma isteği ve çabası içinde olan Ermeniler birer kah- raman gibi gösterilmekte, Ermeni isyanlarına karşı önlem alan, mukabil hareketlerde bulunan Osmanlı Devleti ve onun idarecilerinin katliam yaptıkları dile getirilmektedir. Bu durum halk söz konusu olduğunda da aynıdır. Ermeni halkın Müslümanlara karşı yaptığı katliamlar dile getiril- mez veya getirildiğinde de hak arama şeklinde verilirken, Müslümanların Ermenilere karşı hareketleri soykırım olarak nitelendirilmektedir. Millî duyguların kabartılması ve ayrılıkçı hareketlerin teşviki açı- sından özellikle de Osmanlı zabitleri ve Hamidiye Alayı mensuplarının Ermeni kadın ve kızlarına tecavüzde bulundukları, onları haremlerine kattıkları konuları yoğunlukla işlenmektedir. Bu duruma direnen kızların namussuz bir şekilde yaşamaktansa ölümü tercih edişleri dramatik bir biçimde anlatılmaktadır. Özellikle genç Ermeni erkeklerinin bu duruma kayıtsız kalmadıkları vurgulanmakta, yine Ermeni kadınların kendile- rine karşı yapılan haksız muamelelere boyun eğmedikleri, kadınların mücadele azimleri ve silahlı Ermeni çetelerine yardımları söz konusu edilmektedir. Osmanlı yanında yer alan ve böylelikle soyuna ihanet ettiği vurgulanan Ermenilerin aşırı milliyetçi Ermeniler tarafından çok kötü muamelelere maruz bırakıldığı açık bir şekilde aktarılmaktadır. Din adamlarına yapıldığı söylenen hakaretlerle Ermenilerdeki dinî duygular harekete geçirilmek istenmektedir. Sonuç olarak, son yıllarda görebildiğimiz ve inceleyebildiğimiz kadarıyla beş ayrı yayınevi tarafından yayımlanmış olan Ermeni edebî eserlerinden bazıları, edebî ürünler olmanın yanında siyasî konuları da içine alan bir özellik taşımaktadırlar. XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan farklı etnik unsurlardaki hareketlilik Ermeni toplumunda da görülmektedir. Ancak Ermeni top- lumundaki bu hareketlilik, mahiyeti itibarıyla Ermeni edebî eserlerine değişik şekilde yansımaktadır. Bazı eserlerde bu hareketlilikten bahsedi- lirken bazılarında bu durum göz ardı edilmektedir. Eserlerin bir kısmında Ermenilerdeki milliyetçilik fikrinden ve hareketlerinden övgüyle söz edi- lirken, bir kısmında bu fikir ve hareketlilik yokmuş gibi gösterilmektedir. Bağımsız bir Ermeni devletinin kurulması için isyan eden, bu uğurda devlet görevlileri ile masum insanları katletmekten çekinmeyen Ermeni asiler birer kahraman gibi gösterilmekte, buna müdahale eden devlet görevlilerinin hareketleri ise soykırım olarak adlandırılmaktadır. Devlete bağlı ve onun koymuş olduğu kanunlara uyan Ermeni halkının haksız
162 HOŞGÖRÜDEN YOL AYRIMINA ERMENİLER / CİLT 1 yere tehcire tabi tutulduğu, Ermeni ailelerin parçalandığı, savunmasız halkın sürgün esnasında eşkıya ve yol üzerindeki insanlarca soyulup öldürüldüğü konusu sıklıkla işlenmektedir. Olayı soğukkanlılıkla ele almadıkça, doğruyu açık yüreklilikle söylemedikçe, hatasıyla sevabıyla toplumları ve onların hareketlerini değerlendirmedikçe, ister edebî ve kültürel isterse siyasî ve tarihi olsun hiçbir eser tarih bilimi açısından bir değer ifade etmeyecektir.
|
ma'muriyatiga murojaat qiling