Hercai hercai


Download 1.36 Mb.
Pdf ko'rish
bet23/66
Sana05.01.2022
Hajmi1.36 Mb.
#215141
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   66
Bog'liq
Sümeyye Koç - Hercai

haram, yüzüm kâbus olsun sana!” Yanağını yakan gözyaşları da eşlik etti ona,
bu sözleri sarf ederken.
Yatak odasının kapısını hafifçe araladı, içeri girmeye korktu. Canı öylesine
acıyordu  ki…  Yavaş  yavaş  içeriye  doğru  adım  attığında  gözüne  çarpan  ilk
şey,  yatak  olmuştu.  Her  şey  bunun  için  miydi  yani?  Onca  hazırlık,  koca  bir
düğün… Bir gecelik intikam için miydi? Yatağa doğru ilerleyip çarşafı hırsla
söktü  yerinden.  Ellerinin  arasında  duran  çarşaftan  çıkarıyordu  şimdi  tüm
hırsını.  Gücü  tükendiğinde  kıvranarak  diz  çöktü  yatağın  kenarına.  Bir  film
şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu tüm yaşananlar. Reyyan tüm ömrünü,
Miran’la  geçirdiği  sayılı  günlere  sığdırmış,  geriye  kalan  zamanını  o  adama
harcamıştı.
Berjerin üzerindeki çantasına takıldı gözleri. Sürüne sürüne vardığı berjerin
üzerindeki  çantasından  evlilik  cüzdanını  çıkardı.  Aklında  bir  sürü  cevapsız
soru  vardı.  Madem  bırakıp  gidecekti,  neden  evlenmişti  o  zaman  kendisiyle?
Tam  da  bunu  düşündüğü  anda  kocaman  açılmıştı  gözleri.  Miran’ın  sözleri
gelmişti aklına. Ne demişti ben kimim sorusuna? Miran Karaman!
Evlilik cüzdanında ise bambaşka bir soyad yazıyordu. Bu gerçek onu daha
fazla dağıttı, elleri istemsizce kocaman açılan ağzına kapandı. Reyyan aslında
hiç  evlenmemişti.  O  attığı  imza  da  bu  kirli  oyunun  bir  parçasıydı.  Bu  nasıl
iğrenç  bir  oyundu  böyle!  Bavulda  duran  eşyalarına  kaydı  bakışları.  Her  şeyi
duruyordu. Ona ait hiçbir şeye dokunmamıştı Miran.
Kara kara bundan sonra ne olacağını düşünmeye başladı Reyyan. Yanlış bir
düşünceydi  fakat  hayatının  bitmiş  olduğunu  düşünüyordu.  Reyyan’ın


gidebileceği,  sığınabileceği  kimsesi  yoktu  ki!  Konaktan  başka  bir  yuvası
yoktu.  Fakat  bu  haliyle  konağa  da  gidemezdi.  Tüm  Mardin’e  duyururcasına
kocaman  bir  düğün  yapmışlardı.  Reyyan’ın  evlendiğini  bilmeyen  yoktu.  Her
ne kadar suçsuz olsa da her yerde dedikoduları edilmeye başlanacak, insanlar
onu  utanç  kaynağı  olarak  görecekti.  Reyyan  buna  katlanamazdı.  Kim  bilir
bundan sonra ne gelecekti başına? Mutlaka ama mutlaka Reyyan’ın hakkında
bir  hüküm  verilecekti,  bunu  hissedebiliyordu.  Ne  de  olsa  Mardin’di  orası.
Suçsuz  dahi  olsa,  bir  kadına  iltimas  geçilir  miydi?  Korkunç  fikirler  yer  etti
aklında.  Belki  dul  ve  çocuklu,  belki  kendisinden  kaç  yaş  büyük  bir  adama
vereceklerdi onu. Çünkü çok iyi biliyordu, bu saatten sonra, annesinden başka
kimse onu bağrına basmazdı.
Aklını kemiren bir başka düşünce ise, babasının katil oluşuydu. Sahi, neden
kimse  bilmiyordu  bunu  konakta?  Koskoca  Hazar  Şanoğlu,  aslında  bir  katil
miydi?  Bunca  zaman  sır  gibi  saklanmasının  altında  yatan  önemli  bir  sebep
olduğu  yer  etti  zihninde.  Yine  de  aklı  mantığı  almıyordu.  Neden  yanan
kendisi  olmuştu?  Miran  bunu  neden  yapmıştı  kendisine?  Neden  intikam
almak için kendisini seçmişti?
Saatlerce düşündü, düşündü, düşündü… Düştüğü dipsiz kuyunun içinde ona
uzanan  bir  el,  yahut  onu  aydınlığa  götürebilecek  bir  ışık  yoktu.  Geri
dönemediği  yetmezmiş  gibi  bu  evde  kalakalmıştı.  Usulca  kalktı  yerinden.
Komodinin  üzerindeki  telefona  uzandıktan  sonra  tereddüt  ede  ede  aradı
annesini. Ya yanında yer alacak ya da karşısında olacaktı Zehra Hanım. Zira
Reyyan’ın  konağa  geri  dönmeye  hiç  mi  hiç  niyeti  yoktu.  Bile  bile  ölüme
gitmek gibi bir şey olurdu bu.
Reyyan’ın hayatı böylesine ucuz değildi.
Miran’ın, geldiğin  yere  geri  dön  deyişi  aklında  yankı  yaptıkça  çıldırıyordu
Reyyan.  Asla  dediğini  yapmayacak,  ona  istediğini  vermeyecekti.  Öleceğini
bilse dahi, telli duvaklı çıktığı o konağa bu perişan haliyle gitmeyecekti!
***
Ardında  biçare  bir  hikâye  bırakıp  yaşadığı  şehre  döneli  saatler  olmuştu.
Zaman  hiç  bu  denli  yaralamamış,  saatler  hiç  bu  denli  düşman  olmamıştı
Miran’a.  Gözlerinin  önünden  gitmiyordu  Reyyan’ın  o  perişan  hali.
Hıçkırıkları  kulaklarında  yankılanıyor,  sessiz  feryatları  gayriihtiyari
sarsıyordu.  Kafasında  tekrarlanan  sorular  ise  merakını  körüklüyordu.  Acaba
Reyyan,  Mardin’e  gitmiş  miydi?  Konaktakiler,  özellikle  de  Hazar  Şanoğlu
gerçekleri öğrenmiş miydi?
İstanbul’da  akşamüzeriydi.  Gökyüzü  güneşin  vedasıyla  kızıllaşmış,  hava


iyiden iyiye sertleşmişti. Ali, arabanın kapısını açtığında isteksizce indi arka
koltuktan. Tilki misali, kürkçü dükkânına geri dönmüştü. Onun kaderi buydu.
Sevmediği  bir  kadınla  ömrünü  çürütmek,  ona  katlanmaktı.  Evin  kapısından
içeriye  girdiğinde,  Ali  kapıda  beklemeye  devam  ediyordu.  Çünkü  Miran
evinde  fazla  durmazdı.  Gönül  ile  ne  kadar  az  vakit  geçirirse  ruh  sağlığı  o
kadar iyi oluyordu. Günün çoğunu geçirdiği tek yer, şirketiydi. Ali de yıllardır
onunla beraber olan sadık adamlarındandı.
Birbiri  ardına  asılmış  yağlı  boya  tablolarının  ve  birkaç  fotoğrafın  asılı
olduğu  koridorun  sonu  oldukça  büyük  bir  salona  açılıyordu.  Salondan
yukarıya çıkan merdivenler ve mutfağa geçilen bir hol vardı. Yatak odaları üst
kattaydı ve Gönül şu an salonda görünmüyordu. Bu ev öylesine titiz ve güzel
dekore  edilmişti  ki,  görenlerin  aklına  bu  evde  hiç  anlaşamayan  bir  karı
kocanın  yaşadığı  gelmezdi.  Gönül,  Miran’ı  zorlayarak  çekindiği  her  kareyi
çerçeveletip  evin  dört  bir  yanına  asmıştı.  Mutsuzluklarını  asla  dışarıya
sızdırmaz,  arkadaş  çevrelerinin,  haklarında  dedikodu  etmelerine  izin
vermezdi.
Bedenini koltuklardan birine atıp kafasını başlığa yasladı. Saatlerce uyumak
istiyordu, hiçbir şey düşünmeksizin. Reyyan’ı düşünmemenin başka bir yolu
yoktu  çünkü.  Bundan  sonra  neler  olabileceğini  az  çok  tahmin  edebiliyordu.
Muhtemelen Azat onu bulacak ve bu yaptığı şerefsizliğin hesabını soracaktı.
Hazar  Şanoğlu  karşısına  dikilecek,  düşmanlığı  alenen  ilan  edecekti.  İki  taraf
arasında başlayacak olan tehlikeli savaşın şimdilik tek bir kaybedeni vardı, o
da Reyyan’dı. Miran karşı tarafa en büyük darbesini vurmuştu. Bundan sonra
kara kara düşünen, geceler boyu uyuyamayan sadece kendisi olmayacaktı.
“Gelmişsin.”  Gönül’ün  sitemkâr  ses  tonunu  duyduğunda  kafasını  kaldırıp
ona baktı Miran. Evet dercesine kafasını salladı yavaşça.
Ağlamaktan  ya  da  uykusuzluktan  şişen  gözleri  açıkça  belli  oluyordu
Gönül’ün.  Miran’ın  karşısına  geçip  oturdu.  Geleceğim  sözünü  veren  adam,
sözünü tutmuştu. Düğünün ertesi günü, o çirkin oyununa bir son vererek esas
karısının  yanına  dönmüştü.  Şimdi  hüznün  oynaştığı  gözbebekleriyle
karşısında  gördüğü  adama  bakıyordu.  Üstelik  Miran’ın  gözleri  de  bu  sefer
öfkeyle  değil,  aynı  hüzünle  bakıyordu  karısına.  Gönül  kafasını  çevirdi.
Bakışları  başka  yerlere  değiyordu  şimdi.  Miran’a  bakmak,  ona  dokunmak,
sarılmak  gelmiyordu  artık  içinden.  Karşısında  gördüğü  adam  kirli  geliyordu
ona, sadece kendisine ait değildi. Aşkına ihaneti bulamış bir vefasızdı.
Aklında  Reyyan  vardı  Gönül’ün.  Kim  bilir  ne  haldeydi  şimdi?  Sormaya
hem  cesareti  yoktu,  hem  de  içinden  gelmiyordu  ancak  fazlasıyla  da  merak
ediyordu. Bin bir güçlükle baktı sevdiği adamın yüzüne. “O nerede?”


Miran bu soru karşısında nedensizce öfkelendi. Gönül ile bu konu hakkında
defalarca  konuşmuştu.  Reyyan  hakkında  konuşmaması,  tüm  bu  oyun
bittiğinde  tek  bir  soru  sormaması  için  bizzat  uyarmıştı.  Öfkesinin  yansıdığı
sert  bakışları  Gönül’ü  bulunca  genç  kadın  korkuyla  eğdi  kafasını.  “Olması
gereken yerde. Sana bu konu hakkında artık konuşulmayacak demedim mi?”
Sorusuna  cevap  beklemeden  konuşmaya  devam  etmiş,  yine  tüm  hıncını
karısından çıkarmıştı. “Reyyan diye birisi girmedi benim hayatıma. Öyle biri
hiç olmamış gibi farz et ve sakın bir daha ağzını açma!”
Oturduğu koltuktan fevri bir hareketle kalkıp merdivenlere yürüdü. Salon ile
bağlantısı  kesilmeden  önce  arkasını  dönmeden  bir  kere  daha  uyardı  karısını.
“Çok yorgunum uyuyacağım, beni rahatsız etmezsen sevinirim!”
Hızlı adımlarla merdivenleri çıkarak yatak odasına ulaştı. Kendisini yatağa
attığında  her  yerinin  ağrıdığını  hissetti.  Aslında  çoğu  zaman  yatak  odasında
uyumaz,  Gönül  ile  aynı  yatağı  paylaşmazdı.  Karı  kocanın  bir  araya  geldiği
anlar  öylesine  nadirdi.  Miran  istese  de  Gönül’e  yakın  olamıyor,  onu  karısı
olarak benimseyemiyordu.
Odanın  bir  duvarını  kaplayan  büyük  ihtişamlı  camlar  sonuna  kadar  açıktı.
Rüzgâr estikçe genç adamın saçları savruluyordu. Tek elini gözüne kapatarak
uyumayı  denedi.  Sanki  uyuyunca  her  şey  geçecek,  aklına  bir  daha  Reyyan
gelmeyecekmiş
gibi…
Zamanla
unutacağını
varsayıyor,
kendisini
rahatlatmaya çalışıyordu.
Bu olayın vicdani yükü çok ağır olacaktı, bilmiyordu.
Aradan kaç saat geçmişti belirsiz. Koyu bir karanlığın el aldığı ıssız geceyi,
acı  acı  çalan  cep  telefonunun  sesi  böldüğünde  ürkerek  kalktı  yatağından.
Mardin’de  kaldığı  süre  boyunca  başka  bir  telefon  kullanmış,  bu  telefonunu
İstanbul’da  bırakmıştı.  Daha  fazla  çalmasına  dayanamadığı  telefonu
yanıtlayıp  kulağına  götürdü.  Uykusu  büsbütün  kaçmıştı  çünkü  telefon
Mardin’dendi.
“Söyle  Murat,  durum  nedir?”  Mardin’deki  adamı  düğünden  sonra  birkaç
gün  boyunca  konağın  etrafında  dolaşacak,  kopan  kızılca  kıyameti  Miran’a
haber edecekti. Miran, Murat’a, Reyyan eve dönünce bana haber ver demişti.
Bundan dolayı Miran fazlasıyla meraklıydı.
Murat,  “Reyyan  Hanım  eve  dönmedi  efendim,”  dediğinde  Miran’ın  yüzü
düşmüş, kaşları çatılmıştı.
“Bu saate kadar gelmedi mi?”
“Hayır.  Dikkatimi  çeken  bir  durum  olduğu  için  aradım  sizi.  Saat  gecenin


üçü, konaktan bir kadın çıktı. Hem ağlıyor hem de bir yere gidiyor hızlıca.”
Miran,  “Takip  et,  sakın  kaçırma,”  dedikten  sonra  kapamıştı  telefonu.  İçine
düşen kurt ile vicdanına çöken ağırlık onu sabaha kadar rahat bırakmayacaktı
belli  ki.  Diyarbakır’daki  evde  Reyyan’ı  bırakıp  giderken  hiç  aklına
gelmemişti  böyle  olacağı.  Reyyan’ın  konağa  geri  döneceğinden  çok  emindi.
Başka  gidecek  bir  yeri  mi  vardı?  Neden  koşa  koşa  babasına  gidip  başına
gelenleri anlatmamıştı ki?
Ayrıca  Murat’ın  sözlerine  takılı  kaldı  aklı.  Konaktan  çıkan  kadın  kimdi?
Neden ağlıyordu? Reyyan’la bir ilgisi olabilir miydi? En önemlisi… Reyyan

Download 1.36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling