Hercai hercai


Download 1.36 Mb.
Pdf ko'rish
bet59/66
Sana05.01.2022
Hajmi1.36 Mb.
#215141
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   66
Bog'liq
Sümeyye Koç - Hercai

bunun için, diye söylendi içinden. Sırf bebeğin için açmalısın gözlerini.
Herkesin  gözünü  dikip  bir  umutla  beklediği  ameliyathane  kapıları  açılınca
Reyyan  hızla  doğruldu  oturduğu  yerden.  İçeriden  çıkan  doktor  ise  kimseye
bakmadan,  telaşla  koştu.  Bir  şeylerin  ters  gittiği  belliydi,  buz  gibi  bir
sessizliğin  esir  aldığı  öldürücü  koridorları  Reyyan  feryadıyla  inletti.  “Ne
oluyor, bir şey söyleyin!” Ellerini kafasına götürdü. Korkusundan delirecekti.
“Miran’a  ne  oldu?”  Arda,  Reyyan’a  sarılarak  onu  sakinleştirmeye  çalıştı.
“Sakin ol Reyyan, kötü bir şey yok, sakin ol!”
Hıçkırıklarıyla  inlettiği  koridorda  gelen  geçen  onlara  bakıyordu.  Reyyan’ı
zapt  etmesi  çok  zordu.  Gittiği  yerden  aynı  telaşıyla  geri  dönen  doktorun
önünü  kesti  Arda.  Kolundan  tutarak  durduğu  adamın  gözlerine  baktı
korkuyla. “Miran nasıl doktor? Bir şey söyle!”
“Elimizden  geleni  yapıyoruz,”  diyen  doktorun  gözleri  yeniden  çevrildi
ameliyathaneye. “Lütfen sabırlı olun.” Doktor içeri girdi, Reyyan onu donuk
bakışlarla  seyrederken.  Kapanan  kapının  gürültüsüyle  boğazına  düğümlenen
hıçkırığını  bir  kez  daha  koyverdi  seslice.  Ellerini  ağzına  bastırıyordu  acısını


dindirmek istercesine. Bu acı çok başkaydı!
***
Saatler  geçmişti  bu  can  alıcı  bekleyiş  sürerken.  Tek  kelime  çıkmıyordu
mühürlü ağızlarından. Tüm yürekler bir olmuştu, aynı duayı fısıldıyordu tüm
diller. “Allah’ım, sen onu bize bağışla!”
Kaç  saat  sürebilirdi  bir  ameliyat?  Ne  denli  zor  olabilirdi  tek  bir  kurşunu
çıkarmak? Bitmiyordu. Ne o kapı açılıyor, ne doktorlar bir şey söylüyor ne de
bu  öldürücü  süreç  son  buluyordu.  Reyyan  ise  giderek  tükeniyordu.  Başını
yasladığı  soğuk  duvarda,  dinmeyen  gözyaşları  içinde  bekliyordu  çaresizce.
Gözkapaklarına perdelerini indirdikçe Miran’ın sureti canlanıyordu hayalinde.
Ellerini kulaklarına kapatınca onun o can veren sesi aksediyordu.
Reyyan  deyişi,  seni  seviyorum  deyişi,  gözlerine  bakışı,  gülümseyişi,  hatta
kızışı  ve  öfkelenişi…  Hepsini  mumla  arar  olmuştu  geçmek  bilmeyen  şu
saatlerde.  Kötü  bir  şey  düşünmek  istemiyordu,  onsuz  bir  hayata  devam
edemezdi  Reyyan.  Miran’sız  bir  sabaha  gözlerini  açamayacak  kadar
güçsüzdü.
Karşısında oturan adamın kindar bakışları üzerinden çekilmiyordu. Miran’ın
amcası da haberi alınca çıkıp gelmişti hastaneye. Ortamın uygunsuzluğu dahi
adamın  ağzını  açmasına  engel  olmuyordu.  Geldi  geleli  Reyyan’a  aşağılayıcı
bir ton laf savurmuştu patavatsız dilinden. Reyyan ise suskundu. Verecek bir
cevabı yoktu.
Elif  de  buradaydı.  Teselli  etmek  için  sarf  ettiği  onca  sözün  hiçbir  hükmü
yoktu  Reyyan’ın  gözünde.  Miran  yoktu  ya,  yapayalnızdı.  Miran’ın  gözleri
kapalıydı, Reyyan üşüyordu. Miran uyuyordu, Reyyan ölüyordu.
Elif’in  ona  uzattığı  sandviçe  bakınca  midesi  bulandı.  Kafasını  öbür  tarafa
çevirince  Elif  omzuna  dokundu.  Kulağına  eğilerek  sessizce  fısıldadı.  “Aç
kalmaman gerektiğini biliyor olmalısın Reyyan. Sen bir can taşıyorsun.”
“Miran orada öylece yatarken, benim boğazımdan nasıl lokma geçsin Elif?”
Güçsüz eliyle itti Elif’in elindeki sandviçi. “Canım çok acıyor.”
Elif  el  mecbur  geri  çekildiğinde  Vahit  Bey’in  çirkin  bakışlarıyla  karşılaştı.
Bu adamın Reyyan’a böyle kötü bakmasına dayanamıyordu. Geldiğinden beri
bakışlarıyla  öldürüyordu  Reyyan’ı.  Daha  fazla  dayanamadı.  “Siz  neden  öyle
bakıyorsunuz?” Ses tonu fazla yüksek ve asabi çıkınca ister istemez herkesin
bakışları üzerinde toplandı. Arda yaslandığı sütundan kafasını kaldırıp Elif’e
bakmış, Miran’ın teyzesi ve Eylül ne oluyor dercesine kaş çatmıştı.
“Rahatsız  mı  oldun?”  diye  sordu  Vahit  Bey  alay  eder  gibi.  Bakışları


koridorun sonuna çevrildi. “Gidin o zaman!” Sözleri fazlaca acımasız ve kin
doluydu. “Ben burada düşmanlarımı görmek istemiyorum!”
“Vahit  Amca!”  Arda  araya  girmişti.  Uyaran  bakışları  huysuz  adamın
üzerindeydi. “Ne konuştuk biz seninle?”
“Karşımda düşmanımın kızı otururken, sakin kalmam mümkün değil!”
Elif  yine  dayanamadı.  “Kalma  o  zaman  sakin  falan!”  diye  bağırdı.  “Hadi,
söyle ne söyleyeceksen!” Bu adama kıl olmuştu ve şu anda istese de susacak
gibi  değildi.  Ortam  birazdan  fazlasıyla  gerilecek  gibi  görünüyordu.  Reyyan
kilitlenmiş  dudaklarından  tek  bir  söz  salmıyordu.  Arda  ise  ortalığı
yumuşatmaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyordu. Bu sefer de Elif’e dikti
gözlerini.
“O  diline  hakim  olamaz  mısın?”  diyerek  imayla  konuştuğunda  Elif  öfkeli
bakışlarını  Arda’ya  çevirdi.  “Baban  yaşındaki  adamla  böyle  konuşmaya
utanmıyor musun?”
“Sen  neden  karışıyorsun  ki?”  diyerek  kaşlarını  çattı  Elif.  Arda’ya  da  sinir
oluyordu neticede.
Arda,  Elif’in  üzerine  yürüdüğünde  genç  kız  neye  uğradığını  şaşırdı.  Bir
anda  kolundan  tutup  çekiştirince  tepki  bile  veremedi.  Birlikte  tartışa  tartışa
koridordan  uzaklaştıklarında  Reyyan’ın  gözleri  yeniden  kesişti  Vahit  denilen
adamla.  Bu  adamda  bir  şey  vardı.  Reyyan  henüz  çözememişti  ama  hisleri
kulağına  iyi  şeyler  fısıldamıyordu.  Bu  adamın  bambaşka  bir  derdi  vardı.
Miran’ı  umursadığını  da  sanmıyordu.  Bunu  bakışlarından  da  belli  ediyordu
zaten. Canıyla cebelleşen yeğenine üzülen, sadece teyzesiydi. Amcası olacak
bu adamda tek bir duygu kıpırtısı yoktu.
Beş  dakika  sonra  Elif  ve  Arda  geri  döndüler.  Elif  sus  pus  bir  vaziyette
Reyyan’ın  yanına  oturdu.  Reyyan  ne  konuştuklarını  dahi  sormadı.  Öylesine
halsiz  ve  güçsüzdü.  Sükûnete  boğulan  bu  sıkıcı  koridorlardaki  bekleyiş
sürerken kimsenin ağzını bıçak açmadı.
Saatler  sonra  açılan  ameliyathanenin  kapıları  herkesi  ayaklandırdı.  Bütün
ayaklar  içeriden  çıkan  doktora  koşmuştu.  Özellikle  Reyyan  doktorun
ağzından dökülecek sözleri nefesini tutmuş bir şekilde bekliyordu. Doktor ise
fazla bitkin görünüyordu.
Reyyan’ın  yerine  her  ağızdan  bir  söz  çıkmıştı  zaten.  Halsizlikten
kıpırdatamadığı  dudakları  suskunken,  kafası  delice  dönüyordu.  Bir  iki  adım
geriye  çekilip  duvara  yasladı  bedenini.  Doktorun  sözlerini  duyumsuyor,
tepkisiz bir vaziyette seyrediyordu.


Bir  süre  sonra  yeniden  açıldı  ameliyathanenin  kapıları.  Doktorlar  Miran’ı
ameliyathaneden  çıkarırken  herkes  etrafına  doluşmuştu.  Reyyan  ise  olduğu
yerden kıpırdayamıyordu. Sadece seyrediyordu. Baktı, baktı, baktı. Doktorlar
onu  götürürken  sadece  baktı.  Miran  gözden  kaybolunca  dünya  ayaklarının
altından çekildi.
Gerisini hatırlamıyordu.
Şimdi söndü mavi ışıklar,
Sustu, pişmanlık dolu yakarışlar.
Geceye zuhur ederken hatıralar,
Toprağa değil, yüreğe yağdı karlar…

Download 1.36 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling