Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
10. BÖLÜM
“HARABE HİSLER” Saatler zaman kavramını yitirdiğinden beri, adına ömür denen mahkemede yargılamıştı yitip giden senelerini. Ne kendini haklı çıkarabilmişti yıllarca kandırılmışlığından ne de bir başkasında suç bulabilmişti. Bu hazin öykünün, kötü karakteri kimdi? Sevmediği bir adamla yaptığı evliliği kabullenemeyen annesi mi? Ölümüne sevdiği kadın uğruna, gözünü kırpmadan elini kana bulayan babası mı? Yoksa her şeyi bildiği halde susan teyzesi mi? Umduğunu değil, korktuğunu bulduğu evden ayrıldığında, yıllar yılı annesi gibi gördüğü kadının yanında almıştı soluğu… Teyzesiydi o kadın. Bu yaşına kadar ona bakıp büyütmüş, onu bugünlere getirmiş olan kadındı. Hiç kimsenin değilse de, o kadının bir inkârı olmalıydı tüm bunlara. Ama o kapı da yüzüne kapanmış, Miran avuçlarında kalan son umudu da yitirmişti. Teyzesi, bildiği hiçbir gerçeği inkâr etmemişti. Aksine, sanki yıllardır saklayan kendisi değilmiş gibi anlatmıştı maziyi. Annesinin Hazar Şanoğlu ile olan evliliğini, aslında o adamı hiç sevmediğini, nasıl kaçıp İstanbul’a geldiğini, babası sandığı Ahmet Karaman’la en başından beri tanıştığını... Dermanı yoktu hayata, takati kesikti soluğunun. Yaşamdan kopup gittiğinden beri, saatin kaç olduğunun bile farkında değildi. Gecenin, gündüzün, şafağın, akşamın… Bir anlamı yoktu artık. Ağır gelen gerçekler anılarının üstüne çöreklendiğinden beri, gözlerinin önüne konağa girdiği ilk gün seriliydi. Nasıl da intikam doluydu ruhu o zamanlar. Nasıl da acımasızdı kalbi o insanlara karşı. Belki o zamanlar yalnızdı ama güçlüydü. Şimdiki gibi değildi. Bir çocuk gibi, çaresiz ve yapayalnız değildi! Durdukça düşünüyor, düşündükçe kendini kayboluyormuş gibi hissediyordu harabe hislerinin azabında. Babası olacak adamın silueti zihnine kazınıyordu gittikçe. O, bir katilin evladı olamazdı. O nefret ettiği adam, Miran’ın hiçbir şeyi olamazdı. Ne olursa olsun kabul etmeyecekti bu saçmalığı. Karanlık bir kuyuya hapsolmuştu tüm nefreti. Onu bu hayatta dimdik tutan şeydi kini. Şimdi hangi nefretin rüzgârlarında savrulacaktı? Ölmüş annesinin mi? Hiç olmamış babasının mı? Yanı başında can dostu, kardeşi Arda’dan başka kimse yoktu. Yanına kalan tek insandı Miran’ın. Şu lanet hayatta, ona ihanet etmeyen tek insan. Saatlerdir yalnızlığına yoldaş, acılarına sırdaş oluyordu. Hiçbir şey söylemiyor, sadece susuyordu. Ne tarafından tutsa elinde kalıyordu gerçekler, boğazına paslı bir bıçak gibi dayanan bu geçmişe tahammül edemiyordu. “Gözlerimden akan yaş değil, içimdeki nefretin yağmurları. Kanım damarlarımdan çekiliyor. Sanki canımdan can gidiyor...” Bakışlarında, hüznün bile önünde diz çökeceği kadar mahzun bir ifade vardı. Başını ellerinin arasına aldı ve sessiz sessiz hayıflandı. “Ölmüşüm de haberim yok. Yaşıyorum ama öylesine. Artık gözlerim görmüyor... Hiç bir şeyi...” Aslında hiçbir şey hissetmiyordu. Bir noktadan sonra acı bile işlemiyordu insanın ruhuna. Fakat kendisini neden buraya attığını da bilmiyordu. Tek isteği yaşadığı şu kahrolası hayatı sorgulamaktı. “Hayatıma o girdiğinden beri hep bir sebep aradım kendime. Ben tüm bunları yapmasaydım eğer... Biz, biz olabilir miydik? Ben ona da kızamıyorum ki. Her şeyin sorumlusu benim. Her şeyin sorumlusu içimdeki saf nefretim. Asla reddetmedim.” Ellerini gözlerine bastırdı. “Ben, adam değilim!” Arda sırtını sıvazladı Miran’ın. Dişlerini sıkıyordu genç adam, ağladı ağlayacaktı. “Ben bundan sonra nasıl nefes alırım, nasıl yaşarım bilmiyorum,” dediğinde, Arda kaşlarını çattı. Miran çok çabuk pes ediyor, hayatın ona attığı ilk kazıkta yaşama sırtını dönüyordu. “Saçma sapan konuşma!” “Bu yük...” Yutkundu Miran. Artık nefes almakta bile zorlanıyordu. “Çok ağır değil mi Arda? Bir insanın taşıyabileceğinden, çok daha fazla değil mi?” Kafasını dizlerine yasladı. Kıyıya çarpan hırçın dalgalar sanki ona hak veriyormuşcasına şahlanıyordu. “Ben hiç bu kadar yıkılmadım. Ne ailemi kaybettiğimde ne de Reyyan’dan ayrı düştüğümde... Bu acı, bu yenilgi çok başka! Ben... Ben bunu kaldıramıyorum. Ölüyorum lan, ölüyorum!” Bedenini sert kayanın üzerine bıraktı sertçe. Ellerini yüzüne kapattı dünyadan yitip gitmek istercesine. “Ölüyorum,” diye mırıldandı halsizce. “Dayanamıyorum!” Bu kabullenmeyişler içinde nasıl nefes alacaktı, hiçbir fikri yoktu. Savaşmakla geçen ömrü beklenmedik bir darbeye yeni düşmüştü. Miran Karaman’ın, Hazar Şanoğlu’na karşı başlattığı çetin savaş bugün son bulmuştu. Dediği gibiydi, kaybedendi. Ve Miran, ağır yaralıydı. *** Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling