I türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans


Download 5.08 Mb.
Pdf ko'rish
bet30/88
Sana29.11.2017
Hajmi5.08 Mb.
#21200
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   88

Tezcan tarafından çevrilerek 1977 yılında “Halaçça, Orta İran’da Arkaik Bir Türk Dili olarak 

TDAY Belletenin 133. sayısında yayınlandı. Daha sonra İran’daki Türk Dilleri (TDAY 302, s. 1-

23) isimli makale yayınlamıştır. 1971 yılında da bu faaliyetlerine yoğunluk kazandıran Doerfer 

1971 yılındaki “İrano-Altaistica, Türkish and Mongolian Language of Persian and Afganistan” 

(Current Trends in Linguistics 6 (The Hauge), s. 217-235), W. Hesche, H. Svheinhardt, S. 

Tezcan’la işbirliği yaparak “Khalaj Materials (UAS 115) makalelerini neşretti. Doerfer’in Halaç 

Türkçesi ile ilgili çalışmaları çok olduğundan burada hepsi belirtilmeyecek. Bunun için kaynaklar 

kısmına bakınız. Fakat önemli bir nokta var ki Doerfer 1988 yılında “Grammatik des Chaladsch” 

(Wiesbaden) isimli Halaç Türkçesinin grameri olan değerli bir kitap yayınladı. Bu çalışmada Halaç 

Türkçesi’nin biliografyası, sesbilgisi, şekil bilgisi, sentaksı ve ağızları gibi konular üzerinde durdu. 

Halaç Türkçesi ile ilgili araşrıma yapanlardan biri de Azerbaycan dilbilimcisi Ferhad 

Zeynalov olmuştur. Zeynalov’un dil ve Edebiyat dergisinde 1972‘de yayınladığı “Türk dillerinin 

tesnifi “Halac dili grubu” meselesi” (S.3, s. 38-47), Sovetskaya Tyurkologiya dergisindeki “Ob 

odnom “Drevnem Tyuskom Yaazıke” v srednem İrane” (S. 6, s. 74-79) isimli makaleler önem taşır. 

Cavat Heyet’de Halaç Türkçesi ile ilgili bir araştırma yaparak 1988 yılında Varlık 

dergisinde “Torki-ye Kalaj” (S.70.4, s.12-24) adlı makalesinde Halaç Türkçesinin daha çok gramer 

özellikleri üzerinde durmuştur. 

Türkiye’de  Doerfer’in görüşünü destekleyen Mehmet Ölmez “Halaçlar ve Halaçça” 

(Çağdaş Türk halkları ve ve Dilbilgisi, 1995, C. 7), Mehmet Ölmez, Talat Tekin “Türk Dilleri-

Giriş” (İstanbul, 1999), Talat Tekin “Türkçenin Yakın ve Uzak Akrabaları” (Uygulamalı dilbilimi 

Açısından Türkçenin Durumu, 1994), Fuat Bözkurt “Halaçlar ve Halaç Türkçesi” ( Türk Dili 

Dergisi, 1991, S.22) isimli çalışmalarında Halaç Türkçesini kısaca anlatmaktadırlar. Gürer Gülsevin 

ise, “Göktürk Anıtları İle Yaşayan Üç Lehçemizin  (Halaç, Çuvaş, Saha/Yakut) Tarihi İlgi Düzeni”  

adlı makalede farklı bir yol izleyerek Halaç Türkçesininin dil özelliklerini  Göktürk anıtlarına göre 

karşılaştırmıştır.        

Halaç Türkçesi Halaçların konuştuğu bir Türkçedir.  

Halaç Türkçesinin Türk lehçeleri ile yakınlık derecesini tespiti önemli bir konu olarak bu 

gün de karşımıza çıkmaktadır.  

Doerfer’e göre Halaç Türkçesi Kaşkarlı Mahmud’un anlattığı Argucanın bugüne kalmış bir 

kolu olması muhtemeldir. Bu dil son derece arkaik bazı özellikleri korumuştur., bu özelliklerin bir 

kısmı diğer Türk dillerinin hiçbirinde bulunmamaktır. Kendi başına bir Türk lehçesidir (Deorfer, 

1977, C.34, s. 20). Doerfer’e kadar olan tasniflerde de Halaççanın yakınlığından dolayı Azerbaycan 

Türkçesinin bir ağzı olarak bilinmekte ve Oğuz grubuna ait edilmekte idi. Fakat 1968 yılında 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (II hissə) 



 

 

 



 

 

 



155

İran’da konuşulan Halaççayı  keşfeden Doerfer bu Türkçenin arkaik bir lehçe olduğu göstermeye 

çalışmış, ve “Khalaj Materials” (Bloomington, 1971) adlı kitabında bir d (adak) lehçesi olan 

Halaççayı başka ayırıcı özellikleri nedeniyle Tuvaca ile bir gruba girmeyeceğini belirterek onun 

başlı başına bir grup oluşturduğunu ileri sürmüştür. Doerfer Türk lehçelerini şöyle tasnif 

etmektedir: 

1. Çuvaş veya Bolgar Grubu. 2. Güney-Batı veya Oğuz Grubu. 3 Kuzey-Batı Grubu. 5. 

Kuzey veya Güney Grubu. 6. Yakutça. 7. Halaçça (Zeynalov, 1981: 68-69).  

Talat Tekin de kendi tasnifinde Deorferi destekleyerek Halaççayı bir hadaq grubu olarak 

değerlendirmiştir (Tekin, 1989:160). Fakat Ferhad Zeynalov ise bu görüşlere karşı çıkmıştır.  

Doerfer’in Semih Tezcan tarafından çevrilen ciddi ve önem taşıyan araştırmalarından birisi 

“Halaçça Orta İran’da Arkaik Bir Türk Dili”dir (TDAY Belleten, 1977, C.34). Doerfer burada 

Mogaddem’in “Guyeşhå-ye Väfs vä Åşteyån vä Täfräs” (İrån-Kudé II, Tahran 1318) çalışmasının 

eleştirerek Oğuz grubu ile de söz varlığına göre karşılaştırmalar yapmıştır. Önce kelimenin Türkçe 

anlamı verilmiş, daha sonra Farsça (parantez içinde), Halaçça, Azerbaycan Türkçesi (parantez 

içinde) ve Türkiye Türkçesi (eğer aynıysa) ve kendimin gereken bazı açıklamalarım gösterilmiştir. 

Burada å –kısadan a ile ä arasında kısadan zayıflamışa kadar olan sestir. Farscadaki q (=γ), 

Azerbaycan Türkçesine özgü ses- qh  olarak gösterilmektedir. çevrilmiştir. Bunların birkaçını 

kısaca inceleyelim: 

1. “baba” (peder) båbå (dädä) baba. (Fakat burada Azerbaycan Türkçesinin edebi dili esas 

alınmamıştır. Edebi dilde babaya ata denir. Azerbaycan Türkçesinin batı grubu ağızlarında babaya 

baba deyen ağızlar da var). 

2. “erkek kardeş” (berådär) lälä (gårdåş) kardeş (Fakat Azerbaycan Türkçesinin 

diyalektlerinde lälä erkek kardeş olarak kullanılmaktadır). 

3. “kız kardeş” (hwåhär) baci (baci) kardeş (Fakat Türkiye Türkçesinin diyalekt ve 

şivelerinde baci kız kardeş olarak kullanılmaktadır). 

4. “kız evlat” (dohtär) qiz (qız) kız (Türkmen Türkçesinde ise gız’da ı uzun telaffuz 

ediliyor). 

5. “torun” (nävé) nävä (növä) torun (Fakat Azerbaycan Türkçesinde növä değil nävä 

kullanılmaktadır. Bazı ağızlarda ise növä denilir. 

6. “güvey” (dåmåd) küräkän (küräkän) “güvey”(Halaç Türkçesine bu kelimenin doğrudan 

Azerbaycan Türkçesinden geldiği ihtimalinin olduğu belirtiliyor). 

7. “kirpik” (moje) kiprik (kiprik) kiprik. 

8. “karın” (şekäm) qaron (qarın) karın. 

9. “tırnak” (nåhon) tirnaq (dırnaq) tırnak (Burada Türkiye Türkçesine uygunluk vardır. 

Kelime başı t ünsüzü). 

10. “sidik” (şåş) sidäk (işäk) sidik (Azerbaycan Türkçesinde sidik kelimesi neden 

belirtilmemiş. Azerbaycan Türkçesinde, Türkiye Türkçesinde de d fonemi korunmuştur). 

11. “kedi” (gorbe) püşük (pîşîk) kedi (Türkmencede pişik’deki ünlü kısadır). 

12 “tırnak” (nahon) tirnaq (dırnaq) tırnak (Türkmencede dırnaq kullanılıyor. Fakat Türkiye 

Türkçesinde t ünsüzü kounmuş). 

13. “diz” (zånu) tiz (diz) diz. 

14. “et” (guşt) ät (ät) et. 

15. “sıçan” (muş) siçgån (siçån). 

16. “baykuş” (coγ, bum) bäyquş (båyquş) baykuş (Fakat Azerbaycan Türkçesinin 

ağızlarında bäyguş diyenler de var). 

17. “tilki” (rubåh) tülkö (tülkî) tilki (Azerbayvan Türkçesinin edebi dilinde bu tülkü olarak 

yazılıyor). 

18. “armut” (golåbi) åmrut (armut). 

19. “çay, ırmak” (rudhånä) çåy (çåy) çay. 

20. “tuz” (nämäk” tuz (duz) tuz. 

21. “kısa” (kutåh) gısgä (qıssä) kısa (Azerbaycan Türkçesinin edebi dilinde qısa olarak 

yazılır. Halalççadaki biçim Türkmencede qısga biçimine uygundur). 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (II hissə) 



 

 

 



 

 

 



156

Halaçça’nın Azerbaycan Türkçesi bir ağzı olduğunu kabul eden Ferhad Zeynalov’a göre ise 

Azerbaycan Türkçesinde kelime içi d ve kelime başı h foneminin mevcut olmasıdır. Türk 

lehçelerinin tasnifinde olan bu iki ölçütü Azerbaycan Türkçesinin diğer ağızlarında görmek olar. 

Özellikle Türk kelimesi olan hörmek, hürkäk gibi kelimelerde görülür. Hatta Zagatala-Gah ağzında 

o işaret zamirinde de kelime başı h sesini görmek mümkündür (hondan, hona gibi). Gagavuz 

Türkçesinde de kelime başı h ünsüzünü de görmekteyiz (hadet-adet, hayğır-ayğır, hambar-ambar, 

harap-Arap gibi). Azerbaycan Türkçesinin diyaekt ve şivelerinde de kelime ortası d ünsüzü 

korunmuştur. Ağdam, Daşkesen ve Fuzuli bölgelerinde çocuğun ilk adımı anlamında adax kelimesi 

ile karşılaşıyor. Azerbaycan Türkçesinin ağızlarında kelime başı t ünsüzü ile karşılaşmaktayız (til, 

tiş, töş, talag gibi). Kelime beşı t ünsüzü Oğuz grubunda görülen bir özelliktir. Kelime başı y 

ünsüzünün korunması Oğuz grubunda olan bir özelliktir ve Azerbaycan Türkçesinin ağızlarında 

görülür (yıldız, yüzüg, yendirmek, yuca gibi). Kelime başı k ünsüzü de Azerbaycan Türkçesi ve 

diğer Türk lehçelerinde görülür (kälin, küni, köz, keçä). Kelime içi g ünsüzü korunmuştur. (siçgam, 

tavuşgan gibi).  Ayrıca eski Türk aoristi (-yur) Azerbaycan Türkçesinin ağızlarında muhafaza 

edilmiştir (Zeynalov, 1972). 

Kelime içi d ünsüzünün Azerbaycan Türkçesinde olmadığını savunan Doerfer Azerbaycan 

Türkçesindeki adax kelimesinin “adım” anlamında olduğunu ve ayak kelimesi ile ilgisi olmadığını 

bildiriyor (Tekin, 1989:159). Fakat Azerbaycan Türkçesinde adax kelimesi bazen cümle içinde ayag 

anlamında da kullanılıyor. Bunun dışında sidik kelimesindeki d sesi Oğuz grubunda korunmuştur. 

Kelime içi g sesini ise Türkmencede gısga (kısa) kelimesinde görmekteyiz.   

Dil özellikleri bakımından araştırmacılar arasında tartışma konusu olan Halaç Türkçesi 

günümüzde de devam etmektedir. Halaç Türkçesinin arkaik bir dil olması görüşünü savunan 

Doerfer Halaç Türkçesini Oğuz grubundan saymamaktadır. Halaçça ve Oğuz grubu arasında olan 

ses, şekil ve söz varlığının bu kadar benzerliğinin aynı coğrafi alanda bulunan,  bir arada yaşayan 

Azerbaycan Türkleri ile Halaçların ağızları arası sürekli temas sonucu ortaya çıktığı görüşüne 

sahiptir. Bunun aksine Ferhat Zeynalov Halaççanın Azerbaycan Türkçesinin bir ağzı olarak kabul 

etmekte ve Doerfer’in Halaçça’da bulunan arkaik özellikler görüşünü karşı çıkmaktadır.  

Bütün gözlemlerim sonucu Oğuz grubu il Halaçça arasında ses, şekil, söz varlığı açısından 

çok büyük benzerlik görmekteyim. Kaşgarlı’nın h fonemi ile konuşanları Türkten saymadığı 

görüşünü esas alarak Halaççanın arkaik bir dil olmadığı görüşündeyim. Doerfer’in belirttiği diğer 

kriterler ise Türk lehçelerinde görülmektedir. Eğer h arkaik olarak kabul edilirse Gagavuzca, 

Azerbaycan Türkçesinde de var. Ayrıca yapılan çalışmalarda Azerbaycan Türkçesindeki Halaç 

Türkçesine yakın olan kelimeler de yanlış yazılmıştır.  

Halaç Türkçesi gramer açısından Oğuz grubunda bulunan Azerbaycan, Türkmen, Gagavuz, 

Horasan Türkçelerine farklı özelliklerle yakınlığı Halaç Türkçesini Oğuz grubu içinde düşünmeye 

esas verir. Örn. Kelime başı t ve y ünsüzü bulunması konusunda Türkiye Türkçesine, kelime içi g 

ünsüzü ve asli uzun ünlülerin korunması açısından Türkmen Türkçesine vb. 

 

 

KAYNAKLAR 



 

1

  “Tezcan, “Halaçça”, Türk Lehçeleri Örnekleri”.yay. S. Çağatay, AÜ, DTCF, 1972, s. 255-



260. 

2

  Bosworth. C.E. 1977. “Khaladj I History”, Encyclopedia of Islam, 1977, s. 917-918. 



3

  Bozkurt, F., Halaçlar ve Halaç Türkçesi”, Türk Dili Dergisi, 1991, C.4, S.22, s. 6-15. 

4

  Böyük Resuloğlu, “Cenubi Azerbaycan’da Türk Lehceleri”, Azerbaycan Yolunda, 2001, 



s.135-153. 

5

  Dankoff, R.., Kelly, J., MĀHMŪD el- KĀŞĠARĪ TÜRK ŞİVELERİ LÜGATİ (Divanü 



Lüġāt-it Türk), Harvard Üniversitesi Basımevi, 1982, C.1. 

I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (II hissə) 



 

 

 



 

 

 



157

6

  Dankoff., R., Manaster-Ramer, A., “Doerfer, Gerhard und Semih Tezcan: Wörtbuch des 



Chaladsch (Dialekt von Xarrab)”, 1972, Budapeşt: Akadémiai Kiado, Wiener Zeitscrift für 

die Kunde des Morgenlandes. Band 74, 1980. 

7

  Deorfer, “Yavlyayetsya Li Haladcskiy Yazık Dialektom Azerbaydjanskogo Yazıka?”, 



Sovetskaya Tyurkologiya, 1974, S.1, s.45-51.        

8

  Doerfer, “Aorist vokal im Chaladsch”, ZDMG 130, 1986, s. 5161. 



9

  Doerfer, “Chalasch, Alttürkisch Urtürkisch”, Sprachen des Buddhismus in Zentralasien, K. 

Röhborn, W. Veenker, VSUA 16, 1987, s.11-16     

10

  Doerfer, “Das Chaladch-eine archaische Türkische in Zentralpersian”, Zeitchrift der 



Deutchen Morgenländischen Gesellschaft, Band 118.1, 1968. 

11

  Doerfer, “Eine Seltsone e Türkisch-Chaladsch paralele”, TDAY Belleten, 1973-74, s. 13-24. 



12

  Doerfer, “Eski Türkçe İle Halaçça Arasında Şaşırtıcı Bir Koşutluk”, TDAY Belleten, 1973-

74. 

13

  Doerfer, “Halaçça h’nin Diğer Türk Dillerindeki Karşılığı Üzerine”, Türk Dilleri 



Araştırmaları 3 (1993):285-288. 

14

  Doerfer, “Halaçça Orta İran’da Arkaik Bir Türk Dili”, Türk Dili Araştırmaları Belleten, 



1977, C. 34, S.133, s. 17-58. 

15

  Doerfer, “Haladjskiy yazık –ne oğuzskiy”, Sovetskaya Tyurkologiya, 1983, s.6-37-39. 



16

  Doerfer, “İran’da Bir Dilbilim Araştırma Gezisi Üzerine Rapor”, TDAY Belleten, 1973-74.  

17

  Doerfer, “İran’daki Türk Dilleri”, TDAY Belleten, 1969, S.302, s.1-11. 



18

  Doerfer, “Khaladj 2 Language”, Encyclopedia of İslam, 1977, s. 918-b. 

19

  Doerfer, “Mahmūd al-Kāşγarī, Arγu, Chaladsch”, Ural Altaische Jahrbücher, Neue Folge



1987, Band 7, s.105-114. 

20

  Doerfer, “Zur Quantitvt der Vokale des Chaladsch”, WZKM.78, 1988, s. 23-73. 



21

  Doerfer,  Altertümliche Türkische Wörter İm Chaladsch, Türk Dili Bilimsel Kurultayına 

Sunulan Bildiriler 1972’de ayrıbasım, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara-1975. 

22

  Doerfer, Chaladschica extagottingenisia”, CAJ 37.1-2, 1993, s. 33-81. 



23

  Doerfer, G, Tezcan, S., Wörtbuchbuch des Chaladsch, (Dialekt von Harrab), Akadémiai 

Kiadı, Budapeşt, 1980. 

24

  Doerfer, G., Grammatik des Chaladsch,Wiesbaden, 1988. 



25

  Doerfer, G., Halaçça ve Diğer Türk Dillerine Akrabalık Derecesi, Prof. Dr. Osman Nedim 

Armağanı, Malatya, 1989, s.51-66. 

26

  Doerfer, G., Tezcan, S., Hesche W., Scheinhardt, H., “Khalaj Materials”, UAS 115, İndiana 



University, 1971. 

27

  Doerfer,  Lexic und Sprachgeographie des Chaladsch, Kartenband, Wiesbaden, 1987 



(ikinci cilt). 

28

  Doerfer,  Lexic und Sprachgeographie des Chaladsch, Textband, Wiesbaden, 1987 (ilk 



cilt). 

29

  Doerfer. G., “Khaladj and İts Relation to the Turklic Languages”, TDAY-Belleten,  1977, 



s.17-33. 

30

  Esin., E. “Butān-i Halaç”, Türkiyat Mecmuası, 1972, C.17, 25-67+XVII***levha. 



31

  Gülseven, G., “Göktürk Anıtları İle Yaşayan Üç Lehçemiz”, TDAY Belleten, 1990. 

32

  Heyet, C., “Torkī-ye Khalaj”, Varlık, 1988, 70.4: 12-24. 



33

  Mehmet Ölmez, “Halaçlar ve Halaçça”, Çağdaş Türk Halkları ve Dilleri, 1995, S.84, s. 15-

22. 


I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (II hissə) 



 

 

 



 

 

 



158

34

  Minorsky, V., “Halaç Türk Diyalekti”, İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı 



Dergisi, İstanbul, 1950, C.4, S.1-2, s. 82-106. 

35

  Tekin, “Türkçenin Uzak ve Yakın Akrabaları”, Uygulamalı Dilbilim Açısından Türkçenin 



Görünümü, Dil Derneği, Ankara, 1994. 

36

  Tekin, T. “Türk Dili ve Diyalektlerinin Yeni Bir Tasnifi”, Erdem Dergisi, 1989, s.141-165. 



37

  Tekin, T., Ölmez, M., Türk Dilleri Giriş, Simurg, İstanbul, 1999. 

38

  Zeynalov, “Türk Dillerinin Tesnifi ve “Halac Dili Grupu” Meselesi”, Dil ve Edebiyyat, 



1972, S.3, s. 38-47. 

39

  Zeynalov, F., “Ob odnom “Drevnem Tyurkskom Yazıke”, Sovetskaya Tyurkologiya, 1972, 



S.6, s.74-79. 

40

  Zeynalov, Türkologiyanın Esasları, “Maarif” Neşriyyatı, Bakı, 1981. 



 

 

SUMMARY 



 

The controversial subject among the turkologists, scientists of Khalaches and Turkish of 

Khalach was investigated, the result of Khalach`s Turkish`s taking part in Oguz group was gained 

by the researching compare of Khalach`s Turkish with grammaticaly in every respect. 

 

Key words: Khalaches, Turkish, Turkologists, Oguz group. 



 

 

 



 

Alfiya Yusupova, fil.ü.e.d., prof. 

 

XIX. YÜZYIL TATARCA-RUSÇA VE RUSÇA-TATARCA SÖZLÜKLERE ALINAN 



DİYALEKTİK SÖZLER 

 

XIX. yüzyıl Tatar halkı arasında eğitim hareketinin yayılması, bilim ve kültür alanındaki 



yükseliş ve yeni sosyal ilişkilere bağlı olarak edebî eserlerin dilinde büyük değişimler meydana 

gelir. XIX. yüzyılda akımlar noktasında geniş çaplı fonksiyonel gelişim başlar. Bu dönemde dil 

normlarının daha da kesinlik kazanması, milli özelliklerin artması ve dilin iç imkanlarından ve 

dildeki çeşitli üslup yollarından geniş biçimde fayda sağlama amacı güdülür. Edebî eserlerde sözlük 

hazinesinden faydalanma durumu, öncelikle gelenekler ve canlı konuşma özellikleri temelinde 

ilerler. Aynı anlama sahip eşanlamlı (sinonim) sözlerin kullanımı geniş yer bulur (Hakov, 2003: 

156). Eşanlamlı sözler arasında alıntı unsurlar da, diyalektik sözler de oldukça fazladır. 

L.T.Mehmütova (TTDS, 1969: 5), “… Tatar dilinin ilk sözlükleri farklı ağızlara 

dayandırılarak oluşturulur. Bunlardan Damaskin (1785), İ. Giganov (1801, 1804), N.P.Ostrovmov 

(1876, 1892), A.Voskresenskiy (1894)’nin sözlüklerini göstermek mümkündür” diye 

yazar.Mehmütova, bu sözlüklerin Sirgaç Mişerleri, Batı Sibir Tatarları ve Kreşin Tatarları 

ağızlarının söz varlığına dayandırılarak hazırlandığının altını çizer ve bunların tarihi yönden büyük 

öneme sahip olduklarını ifade eder (TTDS 1969: 5). 

Çeşitli sosyal temsilciler ve diyalekt temsilcileri yeni dilin şartlarına yaklaşıp bağlanırlar ve 

bunların ağzı yabancı ağız tesirine girer; kendileri de başkalarının ağzına etki eder. Bu gibi süreçler 

dildeki çeşitli yaşam biçimlerinin sınırlarının ‘azalmasını’ sağlar. Bir yandan aydın dilinin kitap 

biçimi kaybolur, diğer yandan edebî dilin alt sınırları konuşma dili ile birleşerek ilerler. 

Bundan dolayı XIX. yüzyılda yayınlanan Tatarca-Rusça ve Rusça-Tatarca sözlüklerde yer 

alan diyalektik sözleri tematik gruplara ayırıp ele almak yararlı olur. 

Tabiat Durumları, Ağaç, Hayvan, Böcek İsimleri: 



I Türkoloji Qurultayın 90 illiyinə həsr olunmuş beynəlxalq konfrans: 

 

TÜRKOLOJİ ELMİ-MƏDƏNİ HƏRƏKATDA ORTAQ DƏYƏRLƏR VƏ YENİ ÇAĞIRIŞLAR (II hissə) 



 

 

 



 

 

 



159

Örneğin; ann – zver “vahşi hayvan” [G. : 36], urġaçı – samka “dişi geyik” [G. : 36], irġaķ 

– somets “erkek geyik” [G. : 36], kerkadan – yedinorog “gergedan; deniz gergedanı” [G.: 36], 

yuşa – olen “geyik” [G. : 36], aķ kiyak – dikaya koza “yaban keçisi” [G. : 36], urşan – laska 

“gelincik” [G. : 37], varte – burunduk “çizgili küçük sincap” [G. : 37], buġa – poros “domuz” [G. : 

37],  simelek – ovçarka “çoban köpeği” [G. : 37]. An  sözünün “hayvan” anlamı bugünkü Tatar 

dilinde korunmamıştır; yalnızca kuyan, arıslan, bolan, erlen, yomran sözlerinin yapısında ‘an’ kökü 

yansır. Tömen bölgesinin Kükrendi yöresinde simelek “çok küçük köpek” anlamında, buna karşın 

Tobol yöresinde “çoban köpeği” anlamında kullanılır [Tumaşeva : 190]. 

Bitki İsimleri: 

tirak – sosnyak “çam ormanı, çam kütüğü” [G. : 41], karagay – sosna “çam (ağacı)” [G. : 

41], tet agaç-listvennitsa “melez çamı” [G. : 41], karagat – smorodina “kuşüzümü çalısı (ağacı)” 

[G.: 42], astı van – malina “ahududu ağacı” [G. : 42], étburun – şipovnik “kuşburnu(ağacı)” [G. : 

42],  aşzık – yaşçmen “arpa” [G. : 49]Görüldüğü gibi bitki isimleri farklı özellikte olmaları ile 

ayrılırlar.  Nane, mısır, astıgan, uskat, sertek gibi sözlerin tamamı da yalnızca Sibir Tatarlarının 

ağızlarına has sözler olarak sayılmaktadırlar. 

Kap kacak İsimleri: 

Badyan (древянная чашка “eski bir çeşit tas”) ağaçtan yapılmış kap anlamını bildirir (O., 

1876: 55; 1892: 32). ‘Badyan’ sözü günümüzde yalnız diyalektlerde kalmıştır. Örneğin, Kazan 

ardındaki Etne ağzında badyan ‘ağaçtan yapılan kap’ anlamını bildirmektedir ve bu anlamda halen 

kullanılmaktadır. Tombov ağzında badyan  sözünü ‘ağaçtan yapılan kova’ için kullanmaktadırlar 

(TTDS, 1993: 42). Tigana (naçevki “yalak, yem teknesi”) sözü bütün bir ağaç parçasından oyularak 

yapılan uzunca ‘yalak, kap, yemlik’ anlamlarını bildirir (O., 1876: 171; 1892: 195). A. 

Voskresenskiy’nin sözlüğüne bu söz alınmamıştır. Bugünkü yazı dilinde tigene sözü seyrek olarak 

kullanılmaktadır; ancak diyalektlerde kullanım sıklığının epeyce yüksek olduğu görülmektedir. 

Örneğin; Ulyanovsk Bölgesi’ndeki Karsun, Kreşin, Mişer ağızlarında bu söz, tigene (tigenek), 

tégene varyantlarında kullanılır (TTDS, 1993: 297) ve ‘oyularak yapılan yalak, kap’ anlamını ifade 

eder (TTAS III, 1979: 12). Lagun  (malenkaya kadka “küçük çamaşır teknesi”) ‘fıçı’ anlamını 

bildirir (Ostrovmov 1876: 100; 1892: 145). Günümüz yazı dilinde bu söz kullanılmıyor; yalnızca 

ağızlarda karşımıza çıkıyor. Örneğin; Sterlitamak, Halın ağızlarında lagun (la un), lo anka 

biçimleri yaşıyor; buna karşın Kreşin ağzında yalnızca lagun biçimi görülüyor ve bu da ‘küçük ağaç 

fıçı’ anlamını ifade ediyor (TTDS, 1993: 210). Langız (malenkoye vederko “küçük kova”) ‘küçük 

kova’ anlamını bildirmektedir (Ostrovmov, 1892: 146). Bugünkü yazı dilinde langız  sözü 

kullanılmamaktadır; ancak bazı bölgelerin çeşitli ağızlarında (Çistay, Çüpreli, Kreşin) aktif olarak 

kullanılmaktadır ve aynı şekilde ‘küçük su kovası’ anlamını vermektedir (TTDS, 1969: 294). Ulak 

(koloda “kütük; yalak, oluk”) suyu, sıvı türden şeyleri süzmek için ağaçtan, taştan ya da kalay gibi 

metallerden oyularak yapılan uzunca bir tür düzenek (O., 1876: 129; 1892: 216). Ulak  sözü 

bugünkü yazı dilinde neredeyse kullanılmıyor; ancak Melekes, Halın, Çüpreli ağızlarında 

görülmektedir (TTDS, 1969: 454)ve aynı anlamı karşılamaktadır (TTAS III, 1979: 306). 

Diyalektik sözlerin sözlük ve anlam tasnifinde farklı bir kategoriyi oluşturan kap kacak 

isimleri çeşitli ağızlarda kullanılırlar, Tatar Dilinin diyalektolojik sözlüklerinde yer almışlardır. 

Diyalektik sözler içerisinde insanın beden yapısına dair sözler de vardır:Aşık  – lodıjka 

“ayak bileği, aşık” (G., 1801: 29), Mişer diyalektinde (Sirgaç, Lembre, Halın ağızları) ‘topuk’ 

anlamını ifade eder (Tumaşeva, 1992: 35). Çüpreli ağzında ‘aşık oyunu’, ‘aşık oynamak’ gibi söz 


Download 5.08 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   88




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling