öğrenir.
On iki ilmi,
144
ne Kur'an ehli,
ne Allah ehli,
ne de Allah nuru kendisinde
bulunan kimse, kendi kâbiliyyeti ile elde edemez. İnsanları yüce Hakka götüren yol
olan
"Ledün İlmini"
145
de, arif kimselerden duymak ve bu ilimlere dâir yazılmış
kitapları okumak suretiyle sahip olunur. Böyle bir kimseye âlim de denilir, ama
kendisine hiç bir faydası yoktur. Çünkü o, perde arkasında kalmıştır, Hakka ulaşamaz,
arif olamaz. Arif ona derler ki, onun canı, Rabbine mensup bir sırdır, bu sır onda
kendiliğinden meydana gelmiştir, Allah vergisidir, Vehbî bir ilimdir. Arif kimse, Allah
ilminin kaynağıdır, yüce Allah'ın sevgilisidir. Âb-ı Hayât'a gark olup gitmiştir.
(Mürşid ve Irşad)
Birisi şöyle demiştir:
"İnsan, kendi elinin emeğiyle, kendi gücüyle bir iş
başarmalıdır, başkasının emeği ve zahmetiyle başarılan işten kendisine ne
fayda gelir? Mürşid olan kimsenin de bu tarzda irşadda bulunması gerektir.
Ben derim ki: "Evet, mürşidlik görevi, her kötünün ve her kötülük elinden
gelen kişinin yapacağı bir iş değildir. Mürşid olan kimseye öyle bir can
gerektir ki, kendinden ve kendi işini yapmaktan da vazgeçmiş olsun! İrşad
etmek, halkı Allah yoluna götürmek; Peygamberlerin, özellikle Muhammed
Do'stlaringiz bilan baham: