Microsoft Word kemal- içindekiler


Download 1.63 Mb.
Pdf ko'rish
bet15/122
Sana16.06.2023
Hajmi1.63 Mb.
#1508598
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   122
Bog'liq
sarkis dezaj

 
2. Çevrenin Unsurları 
Çevrenin Unsurlarını belirlerken eksen, yine insan olacaktır. Ancak burada 
çevrenin unsurlarından söz ederken, iki yönlü bir etkileşimden söz edilebilir: 
Çevreyi etkileyenler ve çevreden etkilenenler. Böylece çevreyi, etkileşim 
biçimleri bakımından genel olarak iki unsura indirgemek mümkündür. İnsan; 
Çevrenin etkileyici unsuru insandır. İnsan çeşitli müdahalelerle çevresini 
değiştirmekte ve çevrenin biçim değiştirmesinde etkin rol oynamaktadır. Doğal 
14
GÖKDAYI,İsmail, “Çevrenin Geleceği” Yaklaşımlar ve Politikalar, a.g.e. , s. 22-24 


32
ve yapay çevre içinde yer alan tüm canlı ve cansız varlıklar insanın etkisine 
açıktır. Doğa; Çevrenin etkilenen unsuru, genel anlamda doğadır. Doğanın içinde 
yer alan canlı ve cansız tüm varlıklar, insanın kullanımına açık olduğu için etki 
altında kalmaktadır. 
Nereden yaklaşırsak yaklaşalım çevreyi etkileyen unsur insan olmaktadır. Çünkü 
insanın etkisi kaçınılmazdır ve insan etkisinin olmadığı doğal ortamlarda bir 
denge söz konusudur. Bu dengeye; doğa bilimcilerine göre doğal denge, 
ekologlara göre ekolojik denge veya ekosistem, kutsal kitaplara göre ise ilahi 
denge, sibernetik bilimcilerine göre doğal sibernetik denmektedir.
15
3. Çevre Hakkı 
İnsanlığın; evlatlarından, gelecek nesillerden emanet aldığı tabii değerlere karşı 
sorumlulukları, hala moral (ahlaki) nitelikle sınırlı mı kalmalı, hukuki 
sorumluluğun temelleri neler olmalıdır? Gelecek nesiller kadar canlı ve cansız 
varlıklar için de geçerli olan problemlerin çözüme kavuşturulması, mevcut 
hukuki düzenlemelerde sağlam bir temel oturtulabilir mi? Bu bakış altında, bu 
sorulara cevap arayacağız. 
15
GÖKDAYI, İsmail, “Çevrenin Geleceği Yaklaşımlar ve Politikalar”, a.g.e. , s. 36-37 


33
Çevreyi, “insanı” esas alarak korumak, çevrenin diğer unsurları açısından, tatmin 
edici değildir. İnsan merkezli korumada, her şeyden önce, klasik “hak” 
anlayışındaki “menfaat şartı” gelecek kuşaklar için savunulamayacağından, 
kapsam dışı kalacaktır. İnsan hakkı olarak çevre hakkından bahsetmek; korumak 
istenen değer ve hakkın konusunu insan olarak kabul etmek, çevre hakkını 
sınırlamak olur. Aslında amaç sadece insanı korumaksa, bu kadarlık koruma, 
mevcut insan haklarıyla sağlanabilir. Bu anlamda “yaşam hakkı” ve “sağlık 
hakkı” akla gelmektedir. Yaşam hakkı bir kere, kimsenin yaşarken beden 
bütünlüğüne dokunulmamasını ifade eder. sorun insan bedeninin her türlü dış 
korkudan uzak biçimde yaşayabilmesini içerir. İnsan sağlığı, bundan da öte 
toplum sağlığının, hayat kalitesinin bir göstergesi olup insanın çevresiyle 
yakından alakalı olduğu kuşkusuzdur. Bu halde her iki hak aracılığıyla insan 
yaşamı, insan sağlığı için gerekli olacak kadar çevre korunması 
sağlanabilecektir. Aslında bu düşünce daha kısa bir yol, her iki hakkın alanı fazla 
yayılarak, aşırı dereceye varmış bir yorumla ulaşılmış sonuç da değildir. 
Çevre hakkı çok daha kapsamlıdır. Bu hak, günümüz insanlarının olduğu kadar, 
gelecek kuşak insanlarının da hakkıdır. Bugünkü ve gelecek kuşaklarla birlikte
canlı ve cansız varlıkları da katarsak; çevre hakkı sahipleri halkasına bir halka 
daha eklenmiş oluruz. “İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların korunması 
ancak insanın korunmasını sağlamak içindir” denmektedir. Hedef sadece insanı 
korumak olduğunda, bırakalım insanın dışındaki diğer canlıları, gelecek kuşak 
insanları bile bu korumadan mahrum kalacaktır.


34
Çevre Hakkının Temelleri; İnsanın doğa üzerindeki hakimiyetinden kaynaklanan 
tehlikeler, tekrarlanmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Çağdaş insan için tabiat 
son noktasına kadar kullanılabilecek, istismar edilecek, canlı ve cansız varlıklar 
manzumesi olarak görülmektedir. 
1982 Anayasası’nda Çevre Hakkı; 1982 Anayasası çevre korunmasını açık bir 
hüküm sevkederek düzenlemiştir. “Çevre korunması” diyoruz, çünkü 
Anayasa’nın 56. maddesinin başlığı “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” 
şeklindedir. 
Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin korunması, Madde 56- “Herkes, sağlıklı ve 
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını 
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” 
Maddenin gerekçesinde de “çevre hakkı” ifadesi yer almaz: “Çevre 
korunmasının bu önemli ve son yıllarda kazandığı boyutlar, ferde, devlete karşı 
dengeli ve sağlıklı çevrede yaşama yolunda bir sosyal hak tanınmasını zorunlu 
kılmaktadır”. 
Çevre korunmasını düzenleyen 56. Maddeye Anayasa’nın “Temel Haklar ve 
Ödevler” kısmında “ Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” bölümü içerisinde 
yer verilmiştir. İlgili maddenin gerekçesinde “çevre korunmasının önemi ve son 
yıllarda kazandığı boyutlar, ferde, devlete karşı dengeli ve sağlıklı çevrede 
yaşama yolunda bir sosyal hak tanınmasını zorunlu kılmaktadır. 


35
Sosyal devlette klasik özgürlüklerle birlikte sosyal, ekonomik haklara da yer 
verilmiştir. Çünkü sosyal haklar klasik özgürlükleri tamamlar ve onların herkes 
tarafından kullanılabilir olmasını sağlar. Kişi açısından ele alındığında, sosyal 
haklar, toplumda ekonomik ve sosyal yönden güçsüz ve korunmaya muhtaç 
insanları korumak için önlemler alacaktır.
1982 Anayasası’ndan Günümüze Çevre İle İlgili Düzenlemeler: Çevre Kanunu 
ve Çevre Korunması, anayasal düzenlemenin dışında çerçeve niteliğindeki 2872 
sayılı Çevre Kanunu en başta bahsedilmesi gereken düzenlemelerden birisidir. 
Kanunun amacı 1. Maddesinde “Bu kanunun amacı, bütün vatandaşların ortak 
varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin 
ve doğal kaynakların en uygun bir şekilde kullanılması ve korunması; su, toprak 
ve hava kirliliğinin önlenmesi, ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve 
tarihsel zenginliklerin korunarak, bügünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık 
ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınabilmesi için yapılacak 
düzenlemeleri ve alınacak önlemleri ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle 
uyumlu olarak belirli hukukı ve teknik esaslara göre düzenlemektir”. 2872 sayılı 
Çevre Kanunu’nun ilgili hükümlerine gelince, ilkeler başlığı altında kanunun 3. 
maddesinde çevre korunması ve kirliliğin önlenmesi bahsinde şu ilkelere yer 
verilmiştir. 


36
Çevre korunması terimi ile, ekolojik dengenin korunması, havada, suda, 
toprakta, kirlilik ve bozulmaların önlenmesi ve çevrenini iyileştirilmesi için 
yapılan çalışmaların bütününü kapsadığı belirtilmiştir. (m2/a) Korunacak olan 
ekolojik denge-insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmeleri için gerekli 
şartların bütünü (m.2/b) olunca-amaç maddesinde sayılan doğal ve tarihsel 
zenginliklerin korunması tanımın dışında kalmıştır. (m.2/c) Çevre korunması 
kapsamındaki ağırlığı gözönünde tutularak çevre kirliliğinin alanı çizilmeye 
çalışılmıştır: “İnsanların her türlü faaliyetleri sonucu; havada, suda ve toprakta 
meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve aynı 
faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevrede meydana 
getirdiği arzu edilmeyen sonuçlar”. (m.2/c) 
Herkesin ortak varlığı olan çevrenin korunması ve kirlenmenin önlenmesinde 
gerçek ve tüzel kişilerin sorumluluğu kabul edilmekle, kişiler ve çevre arasında 
doğrudan bir ilişki kurulmuştur. Ayrıca kanun çevreye zarar verilmeden doğal ve 
yapay çevrenin canlı yaşamının zarar görmesini de önlenmiştir. Çevre kirlenmesi 
olgusuna zarardan sonra değil, önce bakılması nedeniyledir ki, bu modelin 
topluma maliyetinin çevre üzerindeki zararlı sonuçlar ortaya çıktıktan sonraki 
onarım maliyetinden daha düşük olduğu belirtilmiştir. Bu açıdan Çevre 
Kanunu’nun özellikle 3. maddesi çevre politikasıyla ilgilenmiştir. “Çevre


37
korunması ve kirliliğine ilişkin karar ve önlemlerin alınması ve uygulanmasında 
kısa ve uzun vadeli değerlendirmelerin yapılması esastır”. (m.3/b)
16

Download 1.63 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   122




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling