Microsoft Word kemal- içindekiler
Download 1.63 Mb. Pdf ko'rish
|
sarkis dezaj
C. Küreselleşme ve Çevre
20. Yüzyılda uluslararası ilişkilerde yaşanan en büyük değişiklik, kuşkusuz küreselleşme eğilimlerinin ortaya çıkmasıdır. Aslında bu değişikliklerin temeli, Sanayi Devrimi ile birlikte 18. ve 19. yüzyılda atılmıştır. Avrupa kapitalizminin yeni kaynaklar ve pazarlar aramak amacıyla dünyaya açılmıştır, karşılıklı bağımlılığın dinamiklerini de bu arada geliştirmiştir. Bu dışa açılma süreciyle yaşanan çatışmaların uluslararası etkileri de gözlenir olmuştur. Küreselleşme, kimilerine göre, yalnızca ekonomik açıdan ele alınarak, “dünyanın ekonomik bir bütün oluştürma süreci” biçiminde tanımlanmaktadır. Yine ekonomik bağlamda yapılan bir başka tanıma göre küreselleşme , “ticari, mali ve sınai sermayenin faaliyet alanının giderek daha büyük ölçüde ulusal sınırları aşarak dünya çapına yayılması ve bunun uzantısı olarak da global kapitalist iktisadi sistemin iktisadi ve siyasi yönetiminin ulusal çapı aşan düzenlemelerle yönetilmesidir”. Bu tanımdan yola çıkarak, küreselleşmenin dört temel öğeyi içerdiğini söyleyebiliriz. Bunlar, mal, hizmet ve anamal akımlarının uluslararası duruma gelmesi; ulusal devlet sınırlamalarının azaltması; mal, hizmet ve anamal akımlarının yalnız uluslararası durum gelmekle kalmayıp ulus ötesi bir özellik kazanması ve böylece ulusal kimliklerden kurtulması, son olarak da, anamalın yoğunlaşarak merkezileşmesidir. Bir başka görüşe göre ise, küreselleşme, “başta emperyalist sermaye olmak üzere, dünya burjuvazisinin günümüzdeki yeni ideolojisi” olarak 111 nitelendirilmektedir. Hem ideolojik, hem de ekonomik ve siyasal bir program olduğu savunulan küreselleşmenin savlarını şöyle sıralamak mümkündür: her şeyden önce, sanayi, iletişim ve ulaşım teknolojisindeki gelişmeler dünya toplumlarını ekonomik, siyasal ve kültürel yönlerden birbirine bağlamış, bir birinden etkilenir duruma getirmiştir. İkinci olarak, serbest piyasa sistemi nedeniyle, gelişmiş-azgelişmiş tüm ülkeler karşılıklı bağımlılık içine girmişlerdir. Öte yandan, demokrasi ve insan hakları ile barış ve ortak gönence, bu karşılıklı bağımlılık içinde ve küresel bir dayanışma anlayışı ile gerçekleştirilebilecektir. Sonuçta tüm bu ortak çaba gereksinimi nedeniyle, ulusal devlet ve ulusal egemenlik kavramları yeniden gözden geçirilmeli ve yukarıda sayılan ortak hedeflere ulaşmada engel oluştürürlarsa karışma hakkı saklı bulunmalıdır. Küreselleşmeyi, uluslararası ekonomik, siyasi ve askeri sistemlerdeki çarpıklıkları gizlemek amacıyla kullanılan, tamamen ideolojik içerik kazandırılmış bir araç biçiminde görmek gerçek payı taşımakla birlikte yanıltıcı olabilir. Yalnızca demokrasi, insan hakları, dünya barışı ve ortak gönenç için değil, artık insanlığın yaşam temellerini tehdit eder duruma gelen küresel çevre sorunları için de, gelişmiş-azgelişmiş ülke ayırımı yapılmadan küresel düzeyde bir işbirliğine gereksinim olduğu kesindir. Özellikle sınır tanımayan küresel iklim değişikliği, ozon tabakasının incelmesi gibi çevre sorunlarına çözüm bulma çabalarında, küresel politikaların gerekleri çok net bir biçimde gözlenmektedir. Karşılıklı bağımlılık ve küresel dayanışma, çevre kirliliklerinin sınır tanınması nedeniyle, bugüne kadar çevre politikalarında baş aktör olan ulusal devletlerin, yerlerini, büyük ölçüde uluslararası işbirliğini 112 sağlayacak örgütlere bıraktıkları tartışılmaz bir gerçektir. Çünkü artık hiçbir ulusal devlet, özellikle akarsu, deniz ve hava kirliliğinde olduğu gibi, ne kendi egemenlik alanlarındaki kirliliği kendi sınırları içinde tutabilmekte, ne de bir başka devlet sınırları içinde ortaya çıkan kirliliğin kendi egemenlik alanına girmesini önleyebilmektedir. Bu nedenle devletlerin, egemenlik haklarını ileri sürerek ne kendi ülkelerini diledikleri gibi kirletmelerine, doğal kaynaklarını yağmalamalarına, ne de bunların olumsuz etkilerini komşu devletlere ya da tüm insanlığa yansıtmalarına izin verilemez. Küreselleşme eğiliminin temel gerekçesi, günümüzde dünyanın karşı karşıya bulunduğu ekonomik, siyasa, askeri ve ekolojik sorunların ancak küresel düzeyde çözülebileceğidir. Bir başka değişle, küreselleşme, işlevsel karşılıklı bağımlılığı ve ulus ötesi kaynaşmayı dünya politikalarının temel eğilimi durumuna getirmiştir. Bu süreç aslında İkinci Dünya Savaşı sonundaki ekonomik zorlamaların sonucunda çoktan hızlanmıştır. Yine bu süreçte, pek çok azgelişmiş ülkenin teknoloji ve bilgi açısından artan ölçüde sanayıleşmiş ülkelere bağımlılıkları, ticaretin dünya pazarlarına göre belirlenmesi, besin maddeleri yetersizliği, uluslararası anamalın iç içe geçmesi ve son olarak da kitleleri yok edecek silahların tüm insanlığı tehdit eder duruma gelmesi söz konusuydu. Ulusal devletlerin ekonomik, askeri ve ideolojik sınırlarını koruma yetenekleri büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Bu nedenle, hiçbir devletin, ulus ötesi toplumun teknolojik ve ekonomik gerçekleri karşısında mutlak egemenliğe dayanan bağımsızlığını ve özekliğini mümkün görünmemektedir. 113 “Yeni küreselleşme” olarak adlandırılan eğilimin ana konusu ise, “çevre”dir. Ancak çevre sorunları bir yandan küreselleşme eğilimlerini güçlendirirken, diğer yandan yumuşatmaya çalışılan Kuzey-Güney karşılığını daha da artırma tehlikesi taşımaktadır. Bu olasılıkları tartışan iki karşı görüş söz konusudur. Birinci görüşe göre, çevre sorunları, Kuzey-Güney çatışmasını, hiç ortadan kaldırılmayacak biçimde yeniden üretecektir. İkinci görüştekiler ise, birincinin tam tersine, çevre sorunlarının ne yalnız Kuzey’in, ne de yalnız Güney’in sorunu olduğunu, bu soruların tüm insanlığı tehdit ettiğini savunmakta; böyle ortak bir düşmanın ise, uzlaşma ve işbirliği getireceğini belirtmektedirler. Çevre sorunlarının nedenleri, niteliği ve boyutları ise çözüm yolları gözönüne alındığında, her iki görüşte de haklılık payı olduğu anlaşılmaktadır. Pek çok sorunun sınırötesi özellik kazanması nedeniyle artan uluslararası işbirliği, çevre koruma dışında, yoksulluk nedeniyle kitlesel göçler, uyuştürücu ve silah ticareti, terörizm, hava ve deniz ulaşımı, nükleer santrallerin güvenliği ve AIDS ile savaşım alanlarında yoğunlaşmıştır. Küreselleşme eğilimini en iyi yansıtan iki önemli rapor, Brundtland Raporu ve Nyerere Raporu’ dur. Her iki rapor da küreselleşme eğilimlerini güçlendirecek düzeltim önerileri getirmekle birlikte, küresel çevre sorunlarına yükledikleri anlam ve sorunların çözümünde, karşılıklı bağımlılık ilkesini değerlendirilmeleri açısından birbirinden ayrılmaktadırlar. Brundtland Raporu’na göre uluslararası işbirliği, Kuzey ya da Güney’e, Doğu ya da Batı’ya dahil olmaktan bağımsız olmalı ve yalnız resmi aktörleri değil, bilim adamlarını, ekonomi önderlerini ve hükümet dışı örgütleri de içine almalıdır. Öte 114 yandan “sürdürülebilir gelişme” anlayışı Brundtland Raporu’nun en önemli söylemidir. Bugüne kadar birbirinden bağımsız ele alınmış çevre kirliliği, silahlanma, dünya nüfusunun hızla artması, çölleşme, sağlıksız kentleşme gibi sorunların küresel etkileri insanlığın ortak yaşam temellerini tehdit etmektedir ve sorun artık ne yazık Kuzey’in, ne de Güney’indir. Ortak tehditin bu mekansal boyutunun yanında, gelecek kuşakları da ilgilendirmesi bakımında bir de zaman boyutu olduğu vurgulanmaktadır. Brundtland raporu Kuzey’in öncülüğünde, gelişmekte olan ülkelerin de katkısıyla hazırlandığı halde, Nyerere Raporu bir anlamda Güney’in olaylara bakışını yansıtan bir inceleme niteliği taşımaktadır. Raporu hazırlayan komisyon, Üçüncü Dünya ülkelerinden gelen politikacılar, bilimadamları ve din adamlarından oluşmaktaydı. Rapor 1990 yılı Mayıs ayında yayımlandı. Brundtland Raporu kadar dikkat çekmediyse de, bunun nedenleri aslında daha az önemli olmasından değil, yeterli kamuoyu çalışması yapılamamasından ve yeterli izleme çabalarının gerçekleştirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Rapor, Brundtland Raporu’nun tersine, küresel çevre sorunlarını Güney ülkeleri bağlamında ele almış, çözüm önerilerini ise, Kuzey-Güney çerçevesinde değil, Güney-Güney işbirliği yönünde getirmiştir. Yine Brundtland Raporu “Ortak 115 Geleceğimiz” konusunu işlerken, Nyerere Raporu’nda “Dünyanın Bölünmüşlüğü” söylem olarak kullanılmıştır. 46 Download 1.63 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling