Orhan pamuk


Download 1.5 Mb.
Pdf ko'rish
bet14/79
Sana28.12.2022
Hajmi1.5 Mb.
#1012237
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   79
Bog'liq
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )

73 


istediğim o değil. Senin yanında yaşasın. İstediğim bu! Haseki'ye 
hiç geri dönmesin. Annesini hiç görmesin. Onlar..." 
"Ama ben Zeynep Teyzeye çocuğu geri götürmek için söz 
vermiştim!" 
"Niye? Ne diye böyle bir söz veriyorsun?" 
"Çünkü onu geri götünnem için çok ısrar etti. Sanki senin 
bunu isteyeceğini biliyormuş gibi..." 
"Biliyormuş gibi ha! Onu yine yanına almak istiyor? Onu 
sevimli buluyor. Kendi çocuğu yok! Onu öpüp okşayacak, so­
nunda kendisi gibi aptal edecek! Kendi saçma inançlarını, 
uyuşukluğunu, o zavallı dünyasını ona aşılayacak! Hayır! Ben 
oğlumun öyle yetişmesini istemiyorum. Ben oğlumun..." Birden 
bir öksürük buhranına yakalandı. Cevdet Bey komodinin 
üzerinde duran balgam kâsesini uzattı. Ağbisi önce eliyle kâseyi 
istemediğini gösteren bir hareket yaptı. Sonra birden kapıp içine 
lükürdü. 
—"Görüyorsun ki, çok fenayım! Birkaç günlük ömrüm kaldı, 
biliyorum! Şimdi yapmak istediğim tek şey Ziya'nın geleceğini 
güven altına almak. Senin yanında yaşarsa bu olur! Ama Haseki'de 
akrabaların, köyde annesinin yanında kalırsa onlar gibi Allah'a 
inanır, olmadık-yalanları doğru sanır, herkes gibi uyuşuk biri 
olur, dünyayı anlayamaz. Zaten şimdiden onu kendilerine 
benzetmişler! Sabah bana Cennel'len, meleklerden, cadılardan 
bahsetti. Bunlara inanıyor. Demin yaptığım cadı taklidini an-
lamadı. Ben oğlum böyle olsun istemiyorum, anlıyor musun 
Cevdet? Oğlum yalanlara inanmasın. Oğlum aklın ışığına, 
kendine inansın... Aklın aydınlığı... Ben ona boş yere Ziya de­
medim!" Bir süre sustu, sonra mırıldandı: "Cevdet, Ziya'yı yanma 
almazsan gözüm arkada öleceğim!" 
"Bu ölüm sözünü duııııadaıı ağzına alman doğru değil!" dedi 
Cevdet Bey ve asıl doğru bulmadığı şeyin, bu olmadığını anla­
yarak kızardı. 
"Bana söz ver. Bana söz ver!" diye bağırdı Nusret. 
Cevdet Bey: "Söz veriyorum!" dedi. Sonra, bu sırada yapılması 
en gerekli şey buymuş gibi, komodinin üzerine bıraktığı fesini 
aldı, püskülünü düzeltmeye başladı. 
"Evet, söz veriyorsun, değil mi?" 
74 


Cevdet Bey: "Söyledim ya işte!" dedi. Yüzüne yaklaştırdığı 
püskülü tırnaklarıyla tarıyordu. 
"Cevdet, rica ediyorum beni anla! Oğluma karşı görevimi hiçbir 
zaman yapamadım. Onu Haseki'de bıraktım ve unutmaya ça­
lıştım. Şimdi birşeyler yapmam gerektiğini anlıyorum, ama geç 
kaldım. Bana söz veriyorsun, değil mi? Lütfen o fesi indir de 
yüzünü göreyim!" 
Cevdet Bey fesi komodinin üzerine bıraktı. Yüzüne vuran çiğ 
ve çıplak ışık gözlerini yaktı. 
"Prens Sabahattin'in adını hiç duydun mu?" diye sordu Nusret. 
"Her neyse. Şimdi Paris'te. O da bir Jöntürk sayılır. Bütün prensler 
gibi aptalın tekidir, ama bir düşüncesi var..." Eliyle odanın bir 
köşesindeki kitapları işaret elti. "Ya da, herkesin yaptığı gibi, 
başkasından aşırılmış bir düşüncesi var ki, doğru buluyorum. 
Demolins'e göre İngilizlerin üstünlüğünü, orada bireylerin, 
insanların daha özgür olmasında aramak lâzım. İşte bizde bu 
yok. Bizde öyle özgür, aklını kullanan, girişken insan yok! Bizde 
herkes köle, herkes boyun eğmek, toplumun içinde erimek, 
korkmak için yetişliriliyor. Eğitim dedikleri şey hocanın dayağı, 
anneyle teyzenin saçma tehditleri. Din, korku, karanlık dü­
şünceler, ezberlenmiş şeyler... Sonunda boyun eğmekten başka 
bir şey öğrenmiyorlar. Kimse kendi çabasıyla, topluma karşı 
çıkarak yükselmiyor. Herkes boyun eğerek, birisinin himayesine 
girerek, kulluk ederek yükseliyor. Kimse kendi hesabına dü­
şünmüyor. Düşünürse, korkuyor... Herkes olsa olsa kendi he­
sabına kulluk ediyor. Demolins'e göre merkeziyetçi devletlerde 
bu insanların... Beni dinliyor musun? Ben de oğlumun onlar 
gibi..." Birden yeniden öksürük buhranına yakalanarak sarsılmaya 
başladı. Kâseye bir balgam attıktan sonra rahatladı. 
"Ne demek istediğimi anlıyor musun? Bak, sen kendi kendine 
birşeyler yaptın. Sen bunu iyi anlayabilirsin." 
"Kendini çok yoruyorsun!" dedi Cevdet Bey. 
"Ben ne diyorum, sen ne diyorsun? Sen beni anlayabilirsin, 
bir tek bu konuda da olsa..." 
Cevdet Bey fırsatı kaçırmadı: "Senin düşüncelerin doğru. Seni 
anlıyorum. Ben sana hep hak verdim, ama bunu ne yazık ki 
gösteremedim!" 
75 


"Hadi oradan!" dedi Nusret. Parmaklarının ucunu gene birbirine 
sürtmeye başladı. "Sen bunun sesinden başka bir şey anlamadın! 
Ben aydınlık, ziya, ışık deyince, senin aklında paranın pırıltısından 
başka bir şey canlanmıyor. Ama böyle olması, paradan başka bir 
şeye değer vermemen iyi. Bu seni akılcı yapıyor. Anlamıyorsun. 
Ama söz verdin! Oğlumun bir tüccarın evinde yetişmesini işte 
bunun için istiyorum. Bir tüccarın evinde, hele senin gibi sıfırdan 
başlayan bir tüccarın evinde her şey hesaba kitaba dayanır. Hesap 
kitap olduğu yerde akıl vardır, korku değil." 
Cevdet Bey öfkeli gözükmeye çalışarak: "Benim ailem böyle 
hesaplara dayanmayacak!" dedi. Sonra bunu söylediğine pişman 
oldu. 
"Biliyorum, biliyorum. Aklından neler geçtiğini biliyorum. 
Bana kendini nasıl göstermek istediğini, sözlerimi anlamadığını 
biliyorum. Ne olursa olsun ama, onu senin yetiştirmen daha iyi! 
Sana bakarak bireyci olmayı öğrenir! Onu dövmeyeceksin tabii. 
Onu serbest bırak. İstediği gibi uğraşsın. Kendi kendine, kendi 
aklıyla birşeyler yapabileceğini anlasın. Aklına güvensin. Ona 
bir küçük oda veıiısiniz, orada oturur. Kulluk etmeden yaşa­
nabileceğini, Haseki'de öğrendiklerinin yalan olduğunu, bütün 
o çirkin, din ve Allah sözlerinin çirkinliği gizlemeye ve beslemeye 
yaradığını öğrenir. Öğrenir mi? Aaah, bilmiyorum, görmek is­
tiyorum, ölmek istemiyorum, ölmek istemiyorum, yaşamak, 
her şeyin sonunda nereye varacağını görmek istiyorum. Daha 
çok yemek yemek, sigara içmek istiyorum!" 
"Karnın mı acıklı?" 
"Evet, bana pirzola getir! Doktor sabah pirzola yememi söyledi. 
Hah! Et, süt, yumurta, pirzola..." Bir kahkaha attı. "Ben ölü­
yorum. Anam da veremden öldü! Dur niye kalkıyorsun, 
otur!" 
"Et istemiştin?" 
"Et? Ama benim iştahım yok! Hayır, yemem lâzım. Şimdi et 
yesem yaşayabilir iniyim dersin? Ama yok! Bize tıbbiyede öğ­
rettiler. Bu aşamaya gelince." Ellerini yana açtı. "Bu aşamaya 
gelince biter... Biter ya." Cevdet Bey'in kolunu tuttu. "Bunu kimse 
anlayamaz. Ama sen burada oturuyor, evine gitmeyi, paşa kızını, 
öteki hesaplarını, çevirdiğin dolapları düşünüyorsun. Unutma 
76 


ki, sen de öleceksin! Ama sen şimdi yaşayacaksın. Üstelik beni 
hâlâ küçümsüyorsun." Kardeşinin kolunu bıraktı: "Ben de seni 
küçümsüyorum, anladın mı, ben de seni aşağı görüyorum. Senin 
ruhun yok! Aptallıklar için yaşıyorsun! Para, aile hayatı, günlük 
küçük aptallıklar ve ticaret dertleri... Ruhsuzsun! Kapı vuruluyor 
galiba." 
Cevdet Bey kalkıp kapıyı açtı. Mari ile Ziya'ydı. 
Mari: "Tavukgöğsü yedik, muhallebi yedik!" dedi. 
Nusret: "Güzel miydi?" dedi. 
Ziya sorunun kendisine yöneldiğini anladı, gülümsedi. 
"Güzel miydi oğlum? Güzeldi demek! Şimdi seni Mari Teyze 
alacak, köşedeki otele götürecek. Sen otel nedir biliyor musun? 
Oraya götürecek. Yatağa yatıracak. Uyursun! Tek başına uyursun 
artık, değil mi, kocaman erkeksin, korkmazsın! Yoksa korkar 
mısın? Karanlıktan korkmazsın değil mi? Cevap versene... Cevap 
versene babana yahu?" Birden öfkelendi: "Mari al bunu götür 
de yatır!" dedi. "Haydi git uyu, bir şey sorulduğu vakit cevap 
vermeyi öğren artık!" 
Mari Ziya'yı elinden tuttu: "Biz gidip yatıyoruz!" dedi. "Sonra 
ben gelirim!" 
Nusret son bir umutla, "Sen şimdi ne yapacaksın Ziya?" diye 
sordu. Hiçbir cevap alamayınca sinirden gülmeye başladı: "Ziya, 
oğlum benim, sen ne yapacaksın? Ziya nedir? Işık! Işık ne yapar? 
Hadi hadi al götür bunu uyusun! Yanında otur biraz, lambayı 
söndürme, çünkü bunu da kendilerine benzetmişler: Karanlıktan 
korkar. Korkar mısın oğlum? Sana diyorum, dilini mi yuttun?" 
Beyaz dilini çıkardı. "Dil? Dilini mi yuttun oğlum? Korktu mu 
bir kere, konuşmaz! Haydi Allah rahatlık versin." 

Download 1.5 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   79




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling