Orhan pamuk


Download 1.5 Mb.
Pdf ko'rish
bet47/79
Sana28.12.2022
Hajmi1.5 Mb.
#1012237
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   79
Bog'liq
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )

182 


onun elini?" diye düşündü. Bir tramvay rayları gıcırdatıp in­
leyerek önlerinden geçti. "Niye öptü?" Bir arabanın kornası çaldı, 
torunlar ürkek dedeyle nineye sokuldular. Belki Seyfi Paşa'yı 
unutmuşlardı, ama hâlâ bir şeyden korkuyorlardı. Orada, az 
önce Nigân Hanimin Paşa'nın elini öpmesiyle tuhaf, sinir bozucu 
bir gerginlik olmuş, sanki bir şey kırılmış, bir suç işlenmiş, sinsi 
bir rüzgâr esmişti. Cevdet Bey bu el öpme işine gittikçe daha 
kızıyor, bakışlarıyla Nigâni suçlamak istiyordu, ama karısı oralı 
değildi. Ağır ağır karşıdan karşıya geçtiler ve ev gözüktü. 
Ön bahçede kestane ve ıhlamur ağaçları vardı. Üst katın pen­
cereleri soğuğa rağmen açılmıştı. Yan balkonun korkuluğuna beyaz 
bir kumaş bağlanmıştı: Bu, sakaya su için verilen işaretti. Bacadan 
ince mavi bir duman çıkıyor, rüzgârda hemen dağılıyordu. Arka 
bahçenin çıplak ağaçları sallanıyordu. Yan duvarın dibinde bir 
kedi yürüyordu. Cevdet Bey, "Karnım aç!" diye düşündü. "Şimdi 
evime gireceğim. Karnımı doyuracağım. Sonra bir güzel sigara 
içeceğim. Sonra da tatlı ve uzun bir öğle uykusu..." 
15 
ŞAİR MÜHENDİS NİŞANDA 
Kapı birdenbire açıldı. Feride Hanım: "Oğulcuğum biraz hava 
alsan!" dedi. "Çay da hazır! Şu odadan çıksan. Biraz benimle 
otursan. Zaten haftada bir kere bir pazarın var. Onu da bütün gün 
şu sigara dumanı içinde, hep bu kitaplar arasında oturarak ge­
çirmek olur mu? Şu yüzünün haline bak. Vallahi, iblis gibi." 
Muhittin: "Anne ben çayımı sonra alırım," dedi. "Birazdan 
da çıkıyorum zaten. Ömer nişanlanıyor." 
"Aaa, Ömer mi nişanlanıyor? Neden söylemiyorsun? Ki­
minle?" 
Muhittin soğuk bir sesle: "Bir kızla!" dedi, ama bunu bile 
söylediğine pişman oldu. "Şimdi gelinin kim olduğunu, babasının 
ne iş yaptığını soracak, ayrıntıları öğrenmek isteyecek!" diye 
düşündü. Sorulardan hoşlanmayacağını göstermek için suratını 
astı. 
183 


Annesi: "Çay hazır. Onu söyleyecektim!" dedi. 
Muhittin annesinin arkasından, "Canını sıktım. Aksilik ettim!" 
diye düşündü. "Merakını doyurabilir, hiç olmazsa birkaç cümleyle 
bir-iki gün onu eğlendirecek, aklında yer tutacak bilgi verebi­
lirdim." Ama sonra annesinin açıklamalarla hiçbir zaman ye­
tinmeyeceğini, Ömer'in ne kadar mutlu olduğunu öğrendikten 
sonra nişanlanan, evlenen öteki tanıdık mutlu insanlardan 
sözedeceğini düşündü. Bunları oğlunun mutsuzluğu için ne kadar 
üzüldüğünü, bu mutsuzluktan kurtulmak için Muhittin'in ne 
yapması gerektiğini göstermek için yapacaktı. "Başka? Bir şey 
çalıştığım yok. Gene dalga geçiyorum!" diye düşündü Muhittin. 
Hâlâ kapanan kapıya bakıyor, boş boş oturuyordu. 
Saat beşe geliyordu. Sabahtan beri Beşiktaş sırtlarındaki bu 
odada masanın başında oturuyordu. Pazar günlerini şiir yazmaya 
ayırmıştı. Hafta içinde bazı akşamlar da şiir yazıyordu, ama 
yorgun olduğu için pek bir şey çıkaramıyordu. Şimdi de fazla 
bir şey çıkaramamıştı. Saatlerdir aynı şeyleri yazıp yazıp çiziyor, 
yarım kalmış bir eski şiire istediği biçimi veremiyordu. Masa­
sından kalkıp pencereye yaklaştı. Beşiktaş'ın üstünde yeni, 
gencecik bir bahar vardı. Serencebey yokuşuna açılan sokaktan 
pazar gezintisinden dönen bir aile geçiyordu. İkindi vakti göğü 
birbirine katan kırlangıçlar birazdan coşacaktı. Uzaktan durgun 
ve kıpırtısız gözüken denizin üstünde küçük iki mavna hareket 
ediyor, bir çaylak bir bacanın üstünde çemberler çiziyordu. 
Muhittin, "Gene iyi çalışamadım!" diye düşündü. Böyle za­
manlarda Beşiktaş'a iner, içki içerdi, ama şimdi nişana gidecekti. 
Törenin soğuk ağırlığını içinde duyuyordu. "Böylece bir gün 
daha geçiyor. Otuz yaşında iyi bir şair olamamışsam ben kendimi 
öldürmeye karar vermiştim!" Hoşgörüyle karşılanması gereken 
bir gençlik taşkınlığı, heyecanla yapılmış bir şaka gibi geliyordu 
şimdi bu düşünce ona, ama gene her zaman yaptığı hesabı 
yapmadan edemedi: "Otuz yaşında... Demek ki 1940'ta... Şimdi 
1937 baharında, üç sene var önümde. Hâlâ yayımlanmayan o 
şiir kitabı çok değerli bir şey değil. Üç yıl çok şey yapmak ge­
rekiyor." 
Üç yıl kalmıştı. On yılın yedisini obur obur yiyip bitirmiş, 
tadına da varamamıştı. Buraya bu kadar çabuk geleceğini o 

Download 1.5 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   43   44   45   46   47   48   49   50   ...   79




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling