Orhan pamuk
Download 1.5 Mb. Pdf ko'rish
|
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )
BAYRAM YEMEĞİ
Nigâıı Hanım dirseklerini işlemeli masa örtüsüne dayamış, ellerini çenesinin altında birleştirmiş, önündeki porselen tabağa bakarak düşünüyordu: "Yaldızlı takımı çıkarttığım iyi oldu! Büfede kaç yıldır kullanılmadan duruyordu. Öğleden sonra çayı da, üzerinde mavi güller olan, anneannemin çeyizime kattığı fincanlarla içeceğiz. O takımın iki fincanı, ama, yazık ki, kırıldı. Gümüş takımları niye çıkartıp parlattırmıyorum? Gümüş takımlar böyle günlerden başka ne zaman kullanılabilir? Her şeyi çabuk çabuk kullanmalı!" Üzeri işlemeli masa örtüsünü de geçen kurban bayramında ortaya çıkarmıştı. O da çeyizinin bir parçası olduğuna göre, demek ki otuz yıldır dikkatle saklanıyordu. Nigân Hanım, her şeyi, sandıklarda, dolaplarda, büfelerde, kutularda saklanan her şeyi, kullanıp tüketmek için, içinde tuhaf bir istek doğduğunu farketti. "Sanki her şeyin kullanılışını, örtülerin lekelenip yır tılışını, tabaklann fincanların kırılışını, çatal bıçağın kayboluşunu görmek istiyorum!" diye düşündü. "Evleneli otuz yıl oldu. Altmışı aşkın bayramı Cevdet Bey'le geçirdik. İşte bu da 1936'nm kurban bayramı. Kocam, aslan gibi iki oğlum, kızım, iki şeker gelinim, iki küçük torunum hep birlikteyiz." Nişantaşı'ndaki evde, köşedeki ünlü nişan taşma ve ıhlamur ağaçlarına bakan pencerenin önündeki masada hep birlikte oturuyorlar, ahçının getireceği öğle yemeğini bekliyorlardı. Nigân Hanım hava karanlık ve yağmurlu olduğu için yakılan büyük avizeden çevreye sıcaklık yayıldığını hissediyordu. Birazdan ahçı Nuri büyük "servis tabağını" her bayramda yaptığı gibi, iki köşesinden tutup parmaklarının ucuna basarak, yemek odasına girecekti. Herkes bunu bekliyordu ve sanki herkes gene ahçının parmaklarının ucuna nasıl basacağını merak ediyordu. "Gördünüz mü? Hayvanların birinin içinden, midesinden kocaman bir taş parçası çıktı. Bu büyüklükte!" Nigân Hanım'ın küçük oğlu Refik başparmağıyla işaret par mağının ucunu göstererek, eliyle sofranın üzerinde küçük bir çember çizdi. i 00 Nigân Hanım, "Küçük oğlum her zaman, her şeye karşı meraklı olmuştur. Bu merakı benden aldı!" diye düşündü. Sonra ona cevap veren büyük oğlu Osman'a baktı: "Evet, koçun içinden çıktı değil mi?" Bu sabah arka bahçede kesilen hayvanlardan sözediliyordu. Nigân Hanım her kurban bayramında iki kuzu ve bir koç kes tirmenin kendisine bir güçlülük duygusu verdiğini düşünerek hızlı hızlı gözlerini kırpıştırmaya başladı. "E, nerede kaldı bu yemek?" Cevdet Bey her zamanki gibi sabırsızdı. Nigân Hanım, yanında oturan kocasının lekeli elinin çatalı kavradığını görünce, "Gene salatanın üzerinden yiyecek!" diye düşünerek sıkıldı. Sonra ablasıyla konuşan küçük torunu Cemil'e baktı. Altı yaşındaki küçük Cemil, sekiz yaşındaki Lâle'ye koçun kesildikten sonra nasıl titrediğini anlatıyor, ablası da korkudan bakamadığını söylüyordu. Nigân Hanım iki torununun sağlıklı ve sevimli olduğunu düşündü. Kızı Ayşe ise her zamanki gibi sessiz ve hüzünlüydü. Ahçı Nuri elindeki büyük tabakla mutfaktan çıktı. Nigân Hanım onun mutfaktan çıktığını herkesten önce gördüğünü anlayarak masal anlatan mutlu bir kadın sesiyle her şeyin tamam olduğunu söyledi. Sonra, ayaklarına bakmamasına rağmen, ahçı Nuri'nin parmaklarının ucuna basarak yürüdüğünü gövdesinin hareketlerinden anladı. Tabağın sofraya konuşunu gözlerini kırpıştırarak seyretti. Kısa bir sessizlik oldu. Arkasından da neşe başladı. Herkes ortadaki tabağa bakıyordu. Yaldızlı tabakta üzeri bezelyelerle süslü pilavdan yapılmış küçük kulelerle kuşbaşı et vardı. Et kurban eti değildi. Dokuz on yıl önce, gene böyle bir kurban bayramı yemeğinden sonra, Cevdet Bey, biraz da o sabah çok içtiği likörün etkisiyle, alt kattaki alaturka helaya kusunca taze kurban etinin hemen sofraya ge tirilmesinden vazgeçilmişti. Cevdet Bey, suçun likörde değil, taze ette olduğunu söylemiş, sonra başka tatsız şeyler de söylemiş, sonra Nigân Hanım ertesi günü tek başına gittiği paşa babasının evinde Türkân'la Şükran'a, kızkardeşlerine sarılarak ağlamıştı. Taze etin Cevdet Bey'in dediği gibi, "iç bulandırıcı bir kokusu ve ağırlığı" vardı. Nigân Hanım bu kararı almış oldukları için 101 sevindi, sonra kaşıkları eline alıp gelinlerine baktı. İki gelini tam karşısında, yanyana oturuyordu. Nigân Hanım keyifle birkaç saniye düşündükten sonra, elindeki kaşıkları küçük gelini Pe rihan'a uzatıverdi: "Bu sefer de sen dağıt bakalım." Olağanüstü bir andı bu: Perihan kızararak elindeki kaşıklara bakıyor, Cevdet Bey her zamanki gibi tabağını herkesten önce ileri sürüyor, herkes yemek başlayacağı için mutluluk içinde gülüyordu. Nigân Hanım heyecanlandı. Küçük gelinine bakarken, "Ne kadar güzel!" diye düşündü. "Saçını öyle topuz yapması zevkli olduğunu gösteriyor. Sesi fare gibi ince, ama, olsun. Refik de hayatından hoşnut. Ben de Cevdet ile bu eve ilk geldiğimde öyleydim. Hamdolsun, şimdi de öyleyim. O günlerde eve eşya aramıştık. Yeni evin içinde, yeni eşyalar arasında yaşamak hoştu." Cevdet Bey homurdandı: "Salata tabağı yok mu?" Nigân Hanım, "Aaa salata tabağı koymamışlar!" diye düşündü. "Üstelik ben de farketmedim!" Hemen hizmetçiye seslendi. Sonra gözünün ucuyla kocasının tabağına baktı ve tepeleme dolu olduğunu öfkelenerek gördü. "Sonra uyku bastıracak, rahatsız olacak!" diye düşündü. Cevdet Bey'in, her lokmada önündeki tabağa yaklaşan beyaz saçlı başına, ince uzun burnuna bakıyordu. Bir süre sonra, içinin sevgiyle dolduğunu farkederek kendi yemeğine döndü. Birkaç lokma aldıktan sonra da büyük oğlu Osman'ın birşeyler anlattığını farketti. "Avrupa'da savaş çıkması için..." Nigân Hanım, büyük oğluyla ona cevap veren küçük oğlunu bir süre izledi. Her zamanki gibi, savaştan söz açıldığı için tatsız bir yalnızlık duygusuna kapılır gibi oldu. Her üç-beş yılda bir, mutlaka bir savaş çıkıyor, erkeklerin dünyası kesin ve aşılmaz bir çizgiyle kendi dünyasından ayrılıyordu. Üstelik bütün savaşlar, bütün erkek tartışmaları gibi birbirinin tıpatıp aynıydı. "Artık tartışmayı anlayamam. Başka şeyler konuşsalar ya!" diye dü şündü. Annelerinin isteğine pek aldırış etmeden iki oğul tartışıyordu. Osman'da, sözünü ettiği şeylerin, kendisi de olmak üzere kimseyi ilgilendirmediğini bildiğini gösteren bir tavır vardı. Sesinin perdesi de bakışları gibi. "Eh, ne yapalım, arada bir böyle şey 102 gerekiyor!" der gibiydi. Ağbisi gibi ceketli ve kravatlı olan Refik de ona birkaç kelimelik cevaplar verirken sağına soluna bakıyor, arada bir şaka yapıyor, herkesten, bu tartışma için özür dilemek istiyormuş gibi gözüküyordu. Ama ne olursa olsun, en sonunda ciddi bir erkek tartıştuasıydı bu. Nigân Hanım bu tartışmalardan hiç hoşlanmadığını, böyle tartışılırken ne kendisinin, ne de başkasının istediği sözleri söyleyebildiğini düşündü. Böyle şeyler konuşulurken erkekler daha erkek, kadınlar da sanki birer vazo oluyorlardı. Nigân Hanım: "Ama ben görüyor ve düşünüyorum!" diye mırıldandı. Sonra kocasının söze karıştığını farketti. "Peki, Nermin sen ne diyorsun bu konuda?" Cevdet Bey yemeğin ilk heyecanından sıyrılmış olmalıydı. Gelinlerini iğnelemekten, onlara takılmaktan hoşlanırdı. Büyük gelin Nermin, şaşırıp kızararak kocasına baktı, sonra birşeyler söylemeye başladı, ama Cevdet Bey onu dinlemeden: "Aferin, et iyi olmuş!" dedi. Nermin sustu. Bir durgunluk oldu. Nigân Hanım da: "Evet, iyi olmuş," dedi. Bir durgunluk daha oldu. Sonra çatal bıçak sesleri, küçük gülüşler, cümleler, şangırtı gene başladı. Herkes böyle önemli günlerde hep olduğu gibi, şundan bundan konuşmaya koyulunca Nigân Hanım gözlerini kırpıştırarak bayram havasını keyifle içine çekti. "Gene gözlerimi kırpıştırmaya başladım!" diye düşündü sonra. İkinci yemek, zeytinyağlı fasulye, sofraya gelinceye kadar, biraz daha savaşlardan, Almanya'dan, Almanya'daki son du rumlardan, Avrupa'dan yeni gelmiş olan Refik'in arkadaşı Ömer'den, Osmanbey'de açılan yeni bir pastaneden, belediyenin sefere koyacağı söylenen Maçka-Tünel tramvayından sözedildi. Emine Hanım zeytinyağlı fasulyeyi ortaya koyarken, Nigân Hanım, kızı Ayşe'nin tabağına bakıp sinirlendi: Gene hiçbir şey yememişti bu kız. Acele acele: "O tabaktaki her şey bitecek!" dedi. "Ama, anne!" dedi Ayşe. "Bunlar... Buradakiler yağlı!" "Hayır, hiçbir şeyi yok bu etin! Herkes nasıl yiyor?" Nigân Hanım, yanında oturan kızının tabağını önüne çekti ve et parçalarının üzerindeki yağları kesip ayırmaya, tabağın Download 1.5 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling