Orhan pamuk
Download 1.5 Mb. Pdf ko'rish
|
Cevdet Bey ve Ogullari ( PDFDrive )
103
orasına burasına dağıtılmış pirinç tanelerini bir köşede toplamaya başladı. "Her zaman bu böyle!" diye düşünüyordu. "Her zaman bu kız bana günümü zehir edecek!" Tabağını kızının önüne iterken içinden bıkkınlık geçti. "Doğur, onaltı sene üzerine titre, her şeyi yap, sonra sağlıksız, neşesiz, asık suratlı biri olsun!" Söylendi: "Böyle bir eti herkes bulabiliyor mu sanıyorsun?" "Canım, bırak, karışma, nasıl isterse öyle yapsın. Bayram değil mi bugün?" Cevdet Bey'di bu. Akşamları işinden geldikten sonra kızını öpen bir babaydı: Kızma kendisini sevdinnesini bilen, ama bunun nelere patladığını düşünmeyen sorumsuz bir erkek! Nigân Hanım kocasına yüzünü buruşturmakla yetindi. Bu küçük yüz hare ketinin, ^Ben terbiye ediyorum, sen şımartıyorsun!" anlamına geldiğini herkes biliyordu. Nigân Hanım, "Ben olmasaydım bu kız piyanoyu bile öğrenemezdi!" diye düşündü. "Fasulyeyi de Perihan dağıtsın bakalım!" Fasulye yenilirken, fasulyeden, dün gece bir ara yağan, bahçenin köşelerinde iki gündür biriken kardan, geçen yıl bu zamanda, yani martın ilk gününde, havaların hiç böyle olma dığından, Cevdet Bey'in Teşvikiye Camii'ndeki sabah namazında iyice üşüttüğünden sözedildi. Nigân Hanım, Ayşe'nin gene lam boşaltamadığı tabağına bakarken, "İstediğim şeyleri gene söy- leyemedim!" diye düşündü. "Peki, konuşmayı istediğim şey nedir?" Tam bilemiyordu bunun ne olduğunu. İçinden "neşe" elemek geliyordu, ama neşeliydiler. Çünkü bayramdı, neşe kendiliğinden geliveriyordu. Nigân Hanım, "Rahmetli annemin dediği gibi!" diye düşündü. Rahmetli annesi Teşvikiye'deki konağın hareminde bir koltuğa oturur, gözlerini kırpıştırarak: "Nigân, canım bir şey yemek istiyor, ama nedir bilemiyorum kızım!" derdi. Emine Hanım, sofraya ahçı Nuri'nin kendi buluşu olan portakallı ekmek kadayıfını koyuyordu. Nigân Hanım, "Bu yemek de bitiyor!" diye düşündü. Uzun zamandır beklenen bu yemek de bitiyordu. Bugün de bitecekti, bu bayram da bitecekti, sonra başka günler beklenecekti. Onların bittiğini de hüzünle görecekti. Küçük parlayışlarla akıp giden bir zaman, direnmeyen su gibi hayat vardı. Portakallı tatlı çok güzel olmuştu, kaymak tazeydi, 104 ama onlar da en çok belki de bu akşam yemeğinde öyle kala caklardı. Nigân Hanım büfelerde, sandıklarda saklanan takımları çıkarıp kullanmayı bir daha düşündü, sonra portakallı kadayıfın tadını çıkardı. Her zamanki gibi, sofradan önce Cevdet Bey kalktı. Onun hemen arkasından da Refik kalkınca Nigân Hanım, tabağmdaki son kadayıf lokmasıyla kaymağa bakarak, "Tamam işte!" diye düşündü. "Ama barı, sofradan herkesle birlikte kalkmayı öğ renseler!" Artık Cevdet Bey'e bir şey öğretemeyeceğini biliyordu, ama Refik belki öğrenebilirdi: Daha yirmialtı yaşındaydı. Nigân Hanım Perihan'ın da sofradan kalktığını görünce, "En sona niye ben kalayım?" diye düşündü. Hafif ve yumuşak hareketlerle sandalyesinden kalkarak Cevdet Bey'e doğru yürüdü. Cevdet Bey, pencerenin önündeki koltuğuna oturmuş, başını arkasına yaslamış, gözlerini kısmıştı. Uyuyacak mıydı? Nigân Hanım, "Çok yedi, ağırlık bindi üzerine, uyumak istiyor!" diye düşündü. Cevdet Bey'in uykuya karşı koyan gözlerine, beyaz saçlarına bakarken ona sevgi duyduğunu farkediyor, ama öfkelenmek istiyordu. "Uyuyacak! Ama uyumamak. Öğleden sonra Fuat Bey'ler gele cek..." Sofra ve bayram yemeği arkasındaydı. Toplanan tabakların sesini duyuyor, Cevdet Bey'e doğru yürüyor, "Öğleden sonra çayı mavi güllü fincanlarla içeceğiz!" diye düşünüyordu. Download 1.5 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling