Sevgili Milena
Download 0.97 Mb. Pdf ko'rish
|
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )
Çarşamba
Öğle vaktiydi, iki mektubun birden geldi. Okunsun diye yazılmamış bunlar... Kişi bu mektupları önüne serer, yüzünü gözünü sürer onlara, sonra da aklını kaçırır! Ne var ki, kişi daha önceden yitirmişse aklının yarısını, hiç değilse geri kalanın değerini anlar da onu olsun sıkı sıkı tutmaya çabalar. Onun için işte, benim otuz sekiz Yahudi yılım sizin yirmi dört Hıristiyan yılınıza şunları diyor şimdi: Boş mu veriyoruz doğa ile Tanrının yasalarına, olacak iş mi bu? Otuz sekiz yaşındayım, üstelik yorgunum da, ama bu yorgunluk otuz sekiz yılın ortaya koyacağı yorgunluk olamaz! Yorgunluk diye adlandırmak doğru değil belki, ama rahat değilim, korkuyorum. Düşenlerle böbürlenen bir dünyada yaşıyoruz. Atamıyorum adımımı, ürküyorum, onun için yere basamıyorum. Evet... belki yorgun değilim, korkağım yalnız... Beni altüst edecek bir serüvenin ardından gelecek o büyük yorgunluktan korkuyorum. (Yahudiyim, korkunun ne demek olduğunu çok iyi bitirim.) Korkunç bir yorgunluk olur bu... Ancak akıl hastanesinde dinlenebilir insan; gözünü sabahtan akşama dek bir yere dikip oturacak... İşte bu duruma düşerdim. Biliyorum, birtakım işlere soktum burnumu. Bu arada dostumu düşmanımı kırdım (oysa düşmanım yoktu, yalnız dostum vardı, hepsi de iyi kişilerdi), kendim de yarı sakat biri oldum, hani çocukların elindeki mantar tabancasını görse titremeye başlayanlardan. Şimdi de bir kurtuluş savaşma çağrılıyorum sanki. Söyle, olacak iş mi bu? Yaşamımın en iyi günlerini iki yıl önce geçirdim, bir köyde, sekiz ay sürdü. O günlerin sözünü daha kimseye etmedim. Kendi kendime yetiyordum, özgürdüm, bütün bağları kopardığımı sanmıştım... Kimseden mektup almıyordum, beş yıl süren Berlin mektuplaşması bile sona ermişti. Hastalığımın gölgesine sığınmıştım. Kendimde bir değişme olmamıştı, hayır, belki eski niteliklerime daha da sıkı sarılmıştım. (Ak saçlarım buyana, altı yaşımdan beri yüzüm hiç değişmedi örneğin.) Ama bu durumun sürmemesi gerektiğini bir buçuk yıl önce kavradım, bu konuda daha çok düşemezdim (durmadan evlenelim diye çabaladığım geçen güzü saymıyorum) : Körü körüne bana inanmış, iyi, güzel birini de yanım sıra sürükleyemezdim... Zaten korkunç bir çıkmaza girmiştik. Milena! Şimdi de sen çağırıyorsun beni... Yüreğime, usuma eşit etkiler yapan bir sesle sesleniyorsun bana. Ama tanımıyorsun beni, birkaç mektup, benim için duyduğun birkaç söz, gözünü kamaştırmış olabilir. Milena, diyorum, bir deniz gibidir, deniz kadar da güçlüdür. Gelgeldim bir yanlış yorumlama sonunda, boğulacak olanın isteğine uyup, alınyazısı da öyle dilerse... bütün gücü ile deniz üstüme yığılmaz mı? Evet, görmedin, bilmiyorsun beni. Gelmemi, gerçeği ortaya çıkarmak için bir önsezgiyle istiyorsun belki de. Biliyorum, beni gördükten sonra geçecek başının dönmesi! Kim bilir, belki de bundan korktuğum için gelmek istemiyorum. Gelmemek için daha bir sürü içlek nedenlerim de var (gerçekten de var); elle tutulur bir engel de, kocan! Konuşamam onunla, yüz yüze bile gelemem. Kocan yanında olmayınca seninle de konuşamam, seni bile göremem. Bunlar bir yana, bir de şunları düşünüyorum: Geliyorum desem, belki sen istemeyeceksin artık, gönül erinciyle dilediğin yere git diyeceksin... Kararsızlığıma gücendiğinden değil, bu konuda bıktığın için böyle davranacaksın. Ya da Viyana'ya gideyim, diyorum. Sen yalnız "kapının açılmasını" özlüyorsun. Kapı açılacak, ama sonra? Sonra uzun boylu, zayıf bir adam belirecek eşikte, yüzünde bir gülümseme... (hep gülümserim, bir yaşlı teyzeden kalıttır bu, ikimiz de durmadan gülümseriz, bilerek değil, utangaçlığımızdan) gösterilen yere oturacak, tören de böylece sona erecek. Ağzımı açıp tek sözcük konuşabileceğimi ummuyorum, diriliğim yetmez de ondan. (Benim hep sebze yediğimi, hiç konuşmadığımı gören sofra arkadaşım dün: "Anlaşılan" dedi, "et yemek gerekli canlı olabilmek için.") Mutluluğumu da duyamayacağım, bunu duymak için de bir çeşit dirilik ister. Açık konuşuyorum Milena, görüyorsunuz ya. Ama siz anlayışlısınız, yalan söylemediğimi elbette sezdiniz, yalnız (hem de hiçbir şeyi gizlemeden, gerçeği olduğu gibi anlatıyorum) biraz fazla açık konuştuğumu da sezdiniz, değil mi? Bunları sayıp dökmeden de gelir, sizi büyüleyebilirdim. Böyle davranmadığıma göre, ne denli açık, size karşı ne denli güçsüz olduğum anlaşılmıyor mu? Daha iki hafta burda kalacağım. Utanıyorum bu durumda dönmeye. Evdekiler, hele iştekiler benim bu izinden sapasağlam döneceğime inanmışlar. Neler sormazlar: "Kaç kilo aldın?" Oysa kilo vermişimdir. "Düşünme parayı" (bu da cimriliğime bir taş) "biz veriyoruz ya." Ama ben yemek yiyormuşum, ne denir? İşte buna benzer şakalar. Daha bir sürü şey diyecektim, ama mektup bitmek bilmezdi sonra. Yalnız şunu demek istiyorum daha: Bu on beş günün sonunda, cuma günkü mektubunuzdaki gibi direniyorsanız gelmem için... gelirim. Sizin F. Download 0.97 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling