Sevgili Milena
Download 0.97 Mb. Pdf ko'rish
|
Sevgili Milena - Franz Kafka ( PDFDrive )
Çarşamba
Anlayamıyorum, neden özür diliyorsun? Geçtiğine göre, hoş göreceğim, unutacağım elbet. Sürdüğü günlerde hoş görmemiş üzülmüştüm, o zaman da sen susmuş, umursamamıştın! Geçmiş bir olayın üstünde durabilir miyim? Suçluyabilir miyim seni? Kafan ne denli karışık olmalı ki, inanıyorsun böyle bir şeye. Şimdi şu günlerde, hiç beğenmedim beni babana benzetmeni. Seni de mi yitiriyorum yoksa? (Ama babanın güçlülüğü yok bende.) Benzetme konusunda direniyorsan, geri gönder fanilayı, daha iyi. O fanilayı almak tam üç saat sürdü. Beni oyalaması bakımından - çok kötüydüm o günlerde- sevinçliydim gene de. O günkü durumu anlatmak isterdim, ama yorgunum bugün, iki gecedir uyku girmiyor gözüme... Kendimi biraz toparlayamayacak mıyım dersin? Oysa Gmünd'de övülmem gerekir. Sahi mi? Amsterdam'a giden kadını kıskandın demek? İnanarak yapıyorsa işi, bir diyeceğim yok: ama bana öyle geliyor ki, sen bir yanılgıya düşüyorsun: Yaşamı hep böyle geçen biri için çekilmez duruma gelen şey, bunu gerçekleştiremeyene bir çeşit özgürlük gibi gelebilir. Böyledir insan. Buna imrenmek, ölümü istemek demektir. Nasıl istersen öyle davran Max'a. Yalnız, ondan ne dilediğini biliyorsun, öğrendim. Peki, son saatlerim yaklaşırsa götürsünler beni ona... "Kendimi çok güçlü bulduğumdan ötürü" birkaç gün sürecek bir gezintiyi konuşuruz onunla, ama sonra sürünerek eve gelir, uzanırım yatağa, bir daha kalkmamak üzere. Üzülme, durumum bu kerteye gelmediği için konuşabiliyorum böyle. Yoksa ateşim 37,5'a çıksa (yağmurlu havalarda 38!), merdivenlerinde mekik dokurdu telgraflarımı taşıyan postacılar. N'olurdu, grevlerini o güne saklasalardı bari, tam doğum gününün olduğu şu günlerde yapmasalardı. "Adama pulları vermeyeceğim" sözümden postanın da gözü korkmuş anlaşılan! Ekspres mektubun elime geçtiğinde pulu alınmıştı üstünden. Önem ver bu adamın pul merakına, ters anlama: o her puldan yalnız bir tane istemiyor ki... O her cins pul için koca koca yapraklar ayırmış, her yaprak için de gene koca koca defterleri var; bir yaprak doldu mu, yenisine başlıyor! Sabahtan akşama dek baş başa pullarla, şişman, güleç ve mutlu bir adam. Her pul, onun için yeni bir sevinç kaynağı oluyor, örneğin bugünkü 50 '.. marklık pulları görünce: "Bunları bulmak güç olacak artık" dedi, "posta ücretleri artıyor çünkü." Zavallı Milena!) Kreuzen için söylediklerine yattı aklım; (Afleur olmaz, orası sözün gerçek anlamıyla tam bir verem sanatoryumu, orada iğne yaparlar, tanrı korusun! Bizden biri orada ölmüştü.) Kreuzen'in bulunduğu yeri de severim, tarihsel anıları da vardır. Kışa yakın güz aylarında açık mıdır dersin? Hem sonra alırlar mı yabancıları? Alırlarsa bile, daha çok para isterler. Millet orada açlıktan kırılırken, ben karnımı doyurmaya gideceğim oraya; niçin orasını seçtiğimi benden başka anlayan bulunur mu, bilmem. Yazıp soracağım bugünlerde. Dün gece Stein'la buluştum. Haksızlığa uğramışlardan biri de o. Niye alay ederler bu adamla anlamam. Tanımadığı yok, hemen herkesin özel yaşamını biliyor da gene de böbürlenmiyor... Yargılarında çok titiz davranıyor, usunu kullanarak, saygıyla anlatıyor bildiklerini; bu adamın baş döndürücü, korkunç kendini beğenmiş biri olduğunu bilirsen önceden, sorun yok; ayrıntılara çokça önem vermesi, elinde olmadan yüksekten bakması, anlattığı şeyin değerini daha da artırır belki. Durup dururken Haas'dan söz açtım, hemen Zarmilla'ya geçtim, biraz sonra kocanı sordum, dönüp dolaşıp sana geldim. İyi yapmıyorum, biliyorum, ama elimde değil, adını duymak istiyorum, sabahtan akşama dek. Doğrudan doğruya sorsaydım, kim bilir neler anlatırdı, ama sormadığım için yalnız bildiklerini anlattı! Yaşıyor denemezmiş sana, kokain yemiş bitirmiş seni!.. (Yaşadığına ne türlü seviniyorum, bilemezsin.) Her zamanki gibi alçak günüllü, temkinli bir sesle hemen ekledi: "Görmedim" dedi, "duydum, öyle söylüyorlar." Kocanı, yanma yaklaşılması zor, güçlü bir sihirci diye anlattı. Prag'daki günlerinden duymadığım bir ad söyledi: Kreidlova. - Durmadan, daha neler anlatacaktı, kim bilir? İçim bulanmıştı, her şeyden, kendimden tiksinmiştim: hemen ayrıldım yanından... Hiç ses çıkarmadan onun yanı sıra yürümek, duymak istemediğim, üstelik hiç ilgilenmediğim şeyleri dinlemek zorunda kalmıştım. Gene söylüyorum: Seni üzecek bir şey, en ufak bir şey olacaksa gelme sakın, kal Viyana'da; bir yolunu bulup, bana bir haber veremezsen de ziyanı yok. -Ama çıkarsan yola, sınırda oyalanma, geç hemen. Hiç ummuyorum, olacak şey de değil, ama bir saçmalık yüzünden ben gelemezsem, sen de çıkmışsan Viyana'dan o zamana kadar (Bayan K.'ye telgraf çekerdim örneğin) Gmünd'deki istasyon oteline de bir telgraf çekerim. Gönderdiğim altı kitabı da aldın mı? "Kavarna"yı (*) okurken, Stein'ı dinlerkenki bulantıyı duydum; ne var ki, sen daha güzel anlatıyorsun; biri daha anlatır böylesine güzel, kimdi? "Tribuna" dergisini alanlara niye anlatıyorsun bütün bunları? Sanki kahvenin önünde bir aşağı bir yukarı dolaşıyormuş gibiydim, sabahtan akşama, yıllarca, durmadan; kapı açılıp biri girse, ya da çıksa, içeriye bir göz atıyor, senin orada olduğunu görüyor, gene başlıyordum dolaşmaya, beklemeye. Üzücü ya da zor değildir. Seni içerde bilip beklemek ne üzünç vericidir oysa, ne türlü yorucudur! (*) Kahvehane anlamına gelir. Milena'nın Çekçe yazdığı bir öykünün adı. Download 0.97 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling