T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet35/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

erhi,
c. 10, s. 253, Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 15, s. 354


76 
- Ey adım adım yola karar vermiş olan! Hamın hamısın, hamın hamısın, 
hamın hamı.”
360
Fenerli rahip (Diyojen) boşuna uğraşmaktadır, belirttiği özelliklere sahip, 
ilâhî iradenin tecellî ettiği kaza ve kaderin hükümleri karşısında dayanabilecek bir 
iradeyi insanda bulmak imkânsızdır. Şunu iyi bilmek lâzımdır ki, insanın elinde var 
olan kudret ve yapma gücü küllî değil, cüz’îdir, bu cüz’î iradeyle her şeyi başarırım 
sanıyorsan, bu senin hamlığına delildir. Diyojen’in arayışı boşuna değildir, ama hırs, 
ş
ehvet, gazap, öfke gibi beşerî sıfatların karşısında durmak basit insanların işi 
değildir. Mevlâna, bu fikrini teyîd için Eyüp (a.s.)’ın sabrını örnek gösterir ve 
Hakk’ın dilinden O’na şöyle seslenir: “Hakk, Eyyûb’a mekrümette (ikram 
ettiklerinde) buyurdu: Ben senin her kılın için sabır verdim” / âgâh ol (kendine gel), 
bu kadar sabrına nazar etme; sabrı gördün,
361
sabır vereni de gör.” İlâhî irade ile 
cüz’î irade arasında “Deniz-köpük” benzetmesi
362
yapan Mevlâna’ya göre, deniz 
mânâ âlemini, köpük madde âlemini temsil etmektedir. Köpükleri gören insan 
hayran olur, halbuki ilâhî hikmetleri görmek isteyen insan denize bakması gerekir. 
Köpükleri gören (olayları dışardan seyreden) insan, sebeplere takılır kalır, işleri 
kendi iradeleri ile döndüreceğini sanır, denizi (işlerin arkasındaki asıl kaynağı) 
gören insan ise, denizi hayranlıkla seyreder. Köpüğe (hadiselerin kabuk kısmına) 
takılıp kalan kaderini kendisinin hazırlayacağını sanarak, iradesiyle her şeyin 
üstesinden geleceğini zanneder, halbuki “Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz 
dileyemezsiniz”
363
gerçeğini idrâk eden kişi, kendi iradesinin Hakk’tan geldiğini 
bilir ve fiillerini yaratan kişinin kendisi değil Allah olduğunu anlar.
364
Daha evvel zikrettiğimiz “Sünnî Mü’min-Cebrî Kâfir” hikayesinde 
Mutezile’ye de değinen Mevlâna, her iki düşüncenin (Mutezile-Cebriyye) düştüğü 
yanlışlıkları göstermek için “ateş-duman” temsilini kullanır: 
- O (Kaderî) der ki; duman vardır ve ateş yoktur; Mumun ışığı mumdan 
değildir.
360
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2895-99
361
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2903-4 
362
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2907-12 
363
Tekvîr 81/29 
364
Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 256-57, Mevlevî, Mesnevî Şerhi,c. 15, s. 338-39, Can, Mesnevî 
Terc.
c. 5-6, s. 235 


77 
- Ve bu (Cebriyye) muayyen (apaçık olarak) ateşi görür; İnkârdan dolayı “ateş 
yoktur”, der”
365
Kaderiye (Mutezile) inancından olanları eseri görüp müessiri görmemekle 
itham eden Mevlâna, bir benzetme yaparak onların bu durumunu dumanı görüp de 
duman yok, demeye benzetir. Mutezile inancına göre, bir kimse istediğini yapmak 
veya yapmamakta özgürdür ve tüm bu süreçte Hakk’ın dahli söz konusu değildir. 
Zulmün, kötülüklerin yaratıcısı Allah değildir ve Allah günah olan bir fiili 
yaratmaktan münezzehtir, çünkü Allah kullarına zulmetmez.
366
“Sizi ve 
yaptıklarınızı Allah yarattı”
367
ayetine nazaran bu görüşü fâsid bulan Mevlâna, 
delîlin medlûlüne isnadından
368
hareketle, Mutezile’nin kendi fiilini ispat etmek için 
Hakk’ın fiilini yok saymasını eleştirir. Delilden kasıt kulun fiilidir ve onu yaratana 
(medlûlüne) isnadı yok sayılamaz. Bu açıdan Mevlâna, efâli ibâd konusunda kulun 
ihtiyarını yegâne saik kabul eden Kaderî düşünceyi ifrât, kulun ihtiyarını hiçe sayan 
Cebrî düşünceyi de tefrît içerisinde görmektedir.
369
Diğer taraftan Allah’ın şerleri ve 
günahları yaratmadığı düşüncesi de Mevlâna’ya Hakk’ın murâdını anlamamaktır. 
O’na göre Allah hayrı ve şerri murâd eder; fakat hayra razı olur: 
“Allah Teâlâ Hazretleri hayrı ve şerri murâd eder; fakat ancak hayra razı 
olur. “Ben bir gizli hazine idim; bilinmeğe muhabbet ettim.”
370
buyurmuştur. Hak 
Teâla’nın emir ve nehyi murad buyurduğuna şübhe yoktur. Halbuki me’mûr, emr 
olunduğu şeyde tab’an kârih olmazsa emr sahîh olmaz ve aç olan kimseye, “Ey aç; 
helva ve şeker ye” denilmez. Eğer denilirse, bu emir değil belki ikramdır. İnsanın 
râgıb olmadığı şeyden nehy olunması sahîh olmaz. Taş yeme, diken yeme demek 
365
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3012-13 
366
Şehristanî, Milel ve Nihal, s. 58, Topaloğlu, Kelam İlmi, s. 175, Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 
283, Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 16, s. 16
367
Saffât 37/96 
368
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3011 “Hudâvend-i celîlin fiilin inkâr den kimse; delilin delalet ettiği 
ş
eyi inkâr ediyor demektir.”
369
Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 283-84
370
Hadis-i kudsînin buradaki zikrini Ahmed Avni KONUK şöyle açıklıyor: “Bu hadîs-i kudsînin 
burada sebeb-i zikri hulâsaten budur ki: “Zât-ı ehâdiyetde mahfî olan sıfât ve esmâ-yı ilâhiyyeden 
birisi, lisân-ı isti’dâd ile birer mazhar taleb ederler. Hak Teâlâ Hazretleri kemâl-i kereminden, onların 
bî-harf-ü savt olan taleblerini is’af buyurup, her biri bir mazharın mürebbîsi olmasını murâd eder. 
Zîrâ bilinmeğe muhabbet etti; bilinmek ise esmâ ve sıfâtın mezâhiri ile mümkin bulundu. 
Binâenâleyh her isim, kendi mazharının Rabb-i hâssı oldu. İmdi hayır, ism-i Hâdî ve Nâfî’nin; ve şer 
ism-i Mudil ve Dârr’ın mazharı olup, Cenâb-ı Hak ikisinin vücûdunu murâd eyledi. Velâkin her 
Rabb-i hâssın terbiyesinden “O kullarının küfrüne râzı olmaz.” (Zümer, 39/7) âyet-i mûcibince râzı 
olmadı. Yânî hayırdan râzı oldu ve şerden râzı olmadı.” Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, s. 248-249


78 
sahîh değildir ve eğer denilirse, buna “nehy” tesmiye olunmaz. Hayır ile emrin ve 
ş
erde nehyin sahîh olması için, şerre râgıb olan bir nefsn vücudu lazımdır. Bu nefsin 
irade-i vücudu, şerri iradedir. Velâkin Hak şerre razı olmaz; eğer razı olsa idi, hayır 
ile emretmez idi. Bunun nazîri budur ki, tedrîsi murad eden kimse müteallimin 
cehlini murâd eder. Zira tedrîs ancak müteallimin cehli ile mümkin olur; ve bir şeyi 
murâd etmek, onun levâzımından olan şeyi murâd etmektir. Velâkin o kimse cehle 
razı değildir. Râzı olsa ta’lîm etmez idi. Ve keza tabîb tababeti murâd ettiği vakit, 
nâasın marazını murâd eyler. Zira onun zuhur-u tıbbı ancak nâsın marazı iledir. 
Fakat nâsın marazına razı olmaz. Eğer razı olsa idi, nâsı tedavi eylemezdi. Ve kazâ 
ekmekçi kesb-ü maâşının husûlü için nâsın açlığını murâd eyler; velâkin onların 
açlığına râzı değildir. Eğer râzı olsa idi, ekmek satmaz idi… Ve kezâ bir şeyi murâd 
etmek, onun levâzımından olan şeyi murâd etmektir. Velâkin ona râzı değildir. Aksi 
halde nefsinden bu şeylerin izâlesine cehd eder idi. 
Ş
er, bir vecihden murâd olunur ve bir vecihden murâd olunmaz. Buna 
muhâlif olan hasım
371
ise “Şer, her vecihden murâd olunmaz” diyor. Halbuki bir 
ş
eyi murâd edip onun levâzımından olan şeyi murâd etmemek muhaldir. Tab’an 
ş
erre rağbet ve hayırdan nefret eden bu nefs-i ebiyye ve serkeş, emir ve nehyin 
levâzımındandır; dünyada cemî-i şürûr bu nefsin levazımındandır.”
372
Nasıl ki, iman 
iradesi için küfrün varlığı gerekiyorsa ve bu küfrün, imanın levâzımından olduğuna 
delâlet ediyorsa, hayrı irade için de şer gereklidir ve bu da hayrın gereklerindendir. 
Bu açıdan Allah’ın şerri irade etmesi onu murâd ettiği anlamına gelmez.
Mevlâna’nın Mutezile’yi eleştirdiği bir diğer konu da “Akılların yaratılışta 
eşit olup olmadığı” meselesidir. “Cüz’î akıllar müsâvîdir, aralarındaki çokluk ve 
azlık; öğrenmek, riyâzât riyâzet ve tecrübe etmekle hasıl olur” dediğini kaydeden 
Mevlâna’ya göre akılların derecesi herkeste eşit değildir; öyle ki yerden göğe kadar 
yükselen bir derece ve mertebe farkı vardır.
373
Bu farklara bakalım;
- Akıl vardır, güneş kadar parlaktır; akıl vardır Zühre’den de şihâbdan (yıldız 
akmasından) da aşağıdır, 
371
Konuk, burada Mutezile’nin kastedildiğini söylüyor. Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Konuk Terc., s. 249
372
Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Kırkaltıncı Fasıl, s. 162-163
373
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 459 “İyi bil ki, akıllarda yerden göğe kadar olan bir meratib farkları 
vardır”


79 
- Akıl vardır, sarhoş çerağı (kandili) gibidir; akıl vardır, ateş kıvılcımı gibidir. 
- Zira bulut önünden çekildiği vakit; Hakk’ın nurunu gören akıllar meyve 
verirler, 
- Akl-ı cüz’î aklı bednâm etti; Dünya murâdı Âdem’i murâdsız etti.
374
Mevlâna’ya göre muhtelif mertebelerde bulunan akıllar, küllî aklın 
yansımalarıdır ve bu yansıma kimine çok, kimine azdır. Fakat aklın bir özelliği 
vardır ki, o da yaratıcının nurunu görmektir. Evet, aklın yolu birdir ama akılların 
derecesi bir olmadığından (her mertebedeki akılların önünde türlü perdeler ve 
bulutlar gelmiş olduğundan), herkes bu nuru göremez. Bazı akıllar vardır ki, 
dünyada iyilik ve güzellik isterler, bazı akıllar da vardır ki, hem dünyada hem de 
âhirette iyilik ve güzellik isterler.
375
Yine Mevlâna, cüz’î aklın her zaman sağduyulu 
davranamadığını, hırs ve şehvet anında yenik düşebildiğini göstermek için bir 
babanın kocasından gebe kalmaması için kızına verdiği nasihatten bahseder.
376
Bir 
baba, kızını, akıl baliğ olur olmaz, artık yaşı geldi düşüncesiyle, biraz da aceleyle 
dengi olmayan bir adamla evlendirir. Ardından da bu fakir adamın vefası belli 
olmaz, bir gün sizi terk eder gider, endişesiyle, kocasından hamile kalmaması için 
kızını uyarır. Böylece haftalar geçer, adam sürekli kızını bu konuda uyarır, fakat 
kadın kocasından hamile kalır ve bunu babasından gizler. Lâkin altı aylık olup karnı 
ş
işince, babası anlar ve kızar. Kızı ise, şehvetine yenik düştüğünü ve kendisini 
koruyamadığını itiraf eder. Mevlâna bu hikayeyi şunun için anlatır: “Her hakir olan 
akıl hırs ve öfke ve cenk vaktinde sabit değildir”
377
Böylece Mevlâna, her aklın aynı 
sağduyuya sahip olmadığını ve aralarında, aynı konularda farklı yaklaşımlar 
sergilediğini göstermektedir ki, bu sonuç Mutezile’nin “cüz’î akıllar müsavîdir” 
iddiasını tekzîb eder.
Mevlâna, Cebrî düşünceye nazaran daha mantıklı ve insaflı bulduğu 
Mutezile mezhebinin düşüncelerini ifrata kaçtıkları ve Hakk’ın iradesini yok 
saydıkları gerekçesiyle reddeder. Bu reddediş, mum ışığını görüp ışığın kaynağını 
374
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 460-63 
375
Bakara 2/200-202 “İnsanlardan bir kısmı, “Ey Rabbimiz! Bize nasibimizi dünyada ver derler. 
Artık onlar için âhiretten yana bir nasip yoktur. Bir kısmı da, Rabbimiz! Bize dünyada da âhirette de 
iyi bir hal ver ve bizi o ateş azabından koru” derler. İşte onların kazandıkları vardır. Allah, hesabı pek 
çabuk görendir.”
376
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3716-3736 
377
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3736 


80 
(mumu) görememek, dumanı görüp ateşi görememek gibi delili görüp delalet ettiği 
ş
eyi görememek gibi acizlikleri dolayısıyladır. Parçayı görüp bütünü 
kabullenmemek olarak da niteleyebileceğimiz bu durum, Mevlâna’nın “küllî irade-
cüz’î irade” ve “küllî akıl-cüz’î akıl” ayrımlarıyla ters düşmektedir.
Mevlâna’nın (aklı öncelemesi nedeniyle) daha çok aklî delillerle eleştirdiği 
Mutezile’ye yönelik tespitlerini şöyle sıralamak mümkündür:
- Mevlâna Cebrî düşünceyi açıkça (“Cebrî Kâfir” kavramını kullanarak) küfür 
olarak nitelemekle birlikte, Mutezile’ye yönelik bu şekilde net bir tabir 
kullanmamaktadır. Ancak Mutezile’nin fikirlerine itiraz ederken onların 
itikadî anlamada yanlış bir yol izlediklerini beyan ederek dolaylı yoldan bu 
düşünceyi İslâm dairesinde içinde görmediğini ifade etmektedir.
-
Mevlâna’ya göre Mutezile’nin “Ef’alin hâlıkı kuldur” iddiası yanlıştır, çünkü 
kul alete ihtiyaç duymadan fiilini gerçekleştiremez, aleti yaratan da Allah 
olduğu için ef’alin hâlıkı kul değil, Allah’tır.
-
İlâhî takdir her şeyin üstündedir, Hakk bunu göstermek için insanların karar 
verdikleri şeyleri bozar, zıddını meydana getirir. İnsan dest-i kudretin 
kabzasında yay gibidir.
-
İnsanın elinde var olan kudret ve yapma gücü küllî değil, cüz’îdir. Bu cüz’î 
iradeyle her şeyi başaracağını sanmak hamlığa işarettir.
-
Mutezile dumanı görüp onu meydana getiren ateşi yok saymakla (eser-
müessir ilişkisini, delilin medlûlüne isnadını yok saymakla) aklî açıdan da 
hata etmektedir.
-
“Allah şerri yaratmaz” diyen Mutezile ilâhî iradenin kuşatıcılığını inkâr 
etmekte tefrite kaçmaktadır. Allah Teâlâ Hazretleri hayrı ve şerri murâd 
eder; fakat ancak hayra razı olur. 
-
“Cüz’î akıllar müsâvîdir” diyen Mutezile hataya düşmektedir; çünkü 
akılların derecesi vardır.


81 

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling