T. C. MİMar sinan güzel sanatlar üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ tarih anabiLİm dali ortaçAĞ tariHİ programi


Download 3.07 Mb.
Pdf ko'rish
bet36/39
Sana17.02.2017
Hajmi3.07 Mb.
#666
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   39

 

V.7.2. Kıyafet: 

 

 Polonyalı tarihçi Kazimir Valişevskiy, Altın Orda’nın Rusya’nın kültürel 

gelişimini engellemediğini ve tam tersine Rus medeniyetine katkıda bulunduğunu 

ileri sürerken örnek olarak da baştan sona kadar Tatar kıyafetine bürünen XVI. 

yüzyıl Rus erkeğini örnek göstermektedir.

1361


 Gerçekten de Rusların kullandıkları 

başmak (ayakkabı, potin), beşmet (beşmet, kapitone palto), azyam (Tatar 

                                                 

1358


 A. Rihter, İzsledovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 339. 

1359


 Bkz. IV.6.1; IV.6.2. 

1360


 Bkz. IV.6.3. 

1361


 K. Valişevskiy, İvan Groznıy. İstoriçeskiy Oçerk, Eksmo Yayınları, Moskova 1993, s. 90.  

 

315


köylülerinin giydiği uzun kaftan), zipun (genelde yakasız ve evde dokunan palto), 

kaftan (kaftan, ipekli kumaştan yapılan uzun, süslü giyisi), şlık (kukuleta, Tatar 

başlığı), başlık, kolpak (kalpak, takke), safyan (sahtiyan, maroken), atlas, kumaç (al 

renkli pamuklu dokuma), koşely (para kesesi), klobuk (Ortodoks rahibin başlığı), 

temlyak (kılıç düğümü) gibi kıyafet ve ayakkabılar Tatar kıyafetiydiler. Ruslar, bu 

kıyafetleri giymekle kalmamış aynı zamanda kıyafetlerin Tatarca adları da 

değişmeden Rusça’ya girmiştir.

1362


 Türk dili ve Türkçe’nin diğer diller üzerindeki 

etkileri konularını çalışan Prof. Dr. Günay Karaağaç, Türkçe’den Rusça’ya kıyafet 

ile ilgili 300, beslenmeyle ilgili de 280 kelimenin geçtiğini tespit etmiştir.

1363


  

 

 Adından da Türk kökenli olduğu anlaşılan başmak, gerek Rus köylü 



erkeklerinin gerekse de kadınların giydiği ve sorkun çubuklarından örülen bir 

ayakkabı çeşididir. Daha zengin kesim ise deriden yapılan başmaklar giymişlerdir. 

Soylu sınıfın başmakları ise Fars ve Türk sahtiyanından (maroken) yapılmıştır. Yine 

bugün de Tatar millî kıyafetinin bir parçası olan çebotalar da Ruslar tarafından 

kullanılmıştır. Sivri uçlu ve kısa çizme şeklinde olan bu çebotalar da aynen 

başmaklar gibi toplumun bütün kesimlerine hitap etmiş, ancak kalite farklılıkları 

olmuştur.

1364


  

 

 XVI. 



yüzyıl Rus kıyafetlerini inceleyen Rus tarihçisi N. İ. Kostomarov, Rus 

erkeklerinin pantolon ve gömleklerinin üzerinde yakasız ve evde dokunan palto olan 

zipun ile ipekli kumaştan yapılan uzun, süslü kaftan giydiklerini yazmaktadır.

1365


 

Genellikle çok süslü olan kaftanların kendisi ve kolları çok uzun olup, kolları bazen 

eldiven yerine de kullanılmıştır. Rus kaftanların Tatar kaftanlarından farkı ise 

düğmelerinin sağ tarafında yer almasıdır. Kemer de Rus kıyafetinin vazgeçilmez 

unsuruydu. Kuşak kelimesinin  aynen Rusça’ya girmesi ve XVI. yüzyılda Rus 

kıyafetinin vazgeçilmez unsuru olması

1366

 bu alandaki Altın Orda etkisini bir kez 



                                                 

1362


 E. N. Repyeva, “O Nekotorıh Türkizmah v Russkom i Ukrainskom Yazıkah XV-XVI Vekov”, 

Sovetskaya Türkologiya, S. 5, Bakü 1976, s. 36-42.  

1363


 Bu kelimelerin listesi için bkz. G. Karaağaç, Dil, Tarih ve İnsan, Akçağ Yayınları, Ankara 2002, 

s. 149-192.  

1364

 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 88.  



1365

 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 90-91. 

1366

 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 97.  



 

316


daha ortaya koymaktadır. Yine Rus kıyafetleri Tatar kıyafetleri örneğinde Doğu’dan 

getirilen elmas, altın, kadife, atlas, firuze ve inci gibi süs eşyaları ile süslenmiş ve bu 

kelimeler de aynen Rusça’ya girmiştir. Soylu Rus kadınları da Tatar kızlarını örnek 

alarak saçlarının üzerine ipek örtü, örtünün de üzerine değerli taşlarla süslü kürkten 

şapka takıyorlardı. Nitekim A. Rihter’in de belirttiği gibi, şapka kültürü Rusya’ya 

ardından da Avrupa ülkelerine Altın Orda’dan geçmiştir.

1367

  

 



 

Yoksul ile zenginlerın kıyafetleri arasında ancak kalite farkı varken, zenginler 

ile fakirlerin taktıkları  şapkalar birbirinden ayırtedilmiştir. Soylu kesimler, aynen 

Tatarlar gibi takke benzeri şapkalar takmış, ancak bu takkeleri altın veya inci ile 

süslemişlerdir. IV. İvan, bu takkeleri kiliseye gittiğinde de taktığından dolayı, 

Mitropolit Filipp ile arası açılmıştır.

1368

 Yine Rusların Türklerden benimsediği 



kalpaklar da Rus kıyafetinin bir parçasıydı. Kalpakların boyu ise kalpağı taşıyan 

kişinin hiyerarşideki konumunu göstermekteydi. Tatar kıyafetleri Ruslar tarafından o 

kadar benimsenmiştir ki, 1551 yılında toplanan Konsey,  Rusları “Dinsiz 

Muhammed’in takkelerinin takılmasına” karşı  çıkmış, kiliselere de başörtüsü ve 

Müslümanlardan benimsedikleri takkelerle girmeleri yasaklanmıştır.

1369


 Yine 

Moskova’yı ziyaret eden Bizanslı Maksim Grek, arkadaşlarına yazdığı mektupta 

Rusların Tatar kıyafetlerine büründüklerini kastederek Rusların yakında çalma 

giymeye başlayacaklarını kederli ve alaycı bir ifadeyle yazmıştır.

1370

 I. Petro 



başlattığı Avrupalaşma politikası sürecinde Rusların kıyafetleri de değişmiştir. 

Ancak Rusça’ya kıyafet ile ilgili giren Tatarca kelimeler, günümüzde de 

kullanılmaktadır.  

 

 



 

 

 



 

                                                 

1367

 A. Rihter, İzskedovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 342.  



1368

 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 98.  

1369

 A. Rihter, İzskedovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 343. 



1370

 Vipper, İvan Groznıy, s. 14.  



 

317


 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

SONUÇ 

 

 

 

 

 

Çengiz Han ve oğullarının XIII. yüzyılın başlarında başlattıkları seferler 



neticesinde Rus topraklarının büyük bir kısmı, Çengiz Han’ın Büyük 

İmparatorluğunun bir parçası haline gelmiştir. Çengizoğulları, Rus topraklarını “Rus 

Ulusu” olarak nitelendirirken, ağır mağlubiyet alan Rus knezleri de kendilerini Altın 

Orda’nın vassalı olarak görmüş ve yaklaşık üç asır boyunca (1223-1502) vassalığın 

bütün şartlarını yerine getirmişlerdir.  

 

 Altın Orda hanları, Rus knezlikleri de dâhil olmak üzere ele geçirdikleri 



bütün bölgelerde yönetim konusunda bir takım değişikliklere gittiler. Ruslar 

tarafından “Çar” olarak adlandırılan Altın Orda Hanı, hukukî olarak bütün Rus 

topraklarının hükümdarı olup, istediği zaman Rus knezliklerinin iç politikasına 


 

318


karışma hakkına sahipti. Hiçbir Rus knezi, Han’dan yarlık almadan Rus knezliğinde 

hüküm süremiyordu. Bundan dolayı Rus topraklarında iktidar değiştiği zaman yeni 

knezler, Han’ın yanına gidip iktidarını onaylatmak ve ondan yarlık almak 

zorundaydı. Yine Altın Orda’da iktidar değiştiği zaman da knezler yeni hanın 

onayını almak mecburiyetindeydiler. 1242 yılından 1430 yılına kadar, yani 188 yıl 

içerisinde Rus knezlerinin 70 kez Saray’a seyahat ettikleri bilinmektedir. Knezler, 

yarlık alma amacıyla yaptıkları seyahatlerin yanı sıra, kurultaylara katılmak ve kendi 

aralarındaki sorunları çözmek için de hanların yanına seyahat ediyorlardı. Rus 

knezleri zamanla kendi istekleri ile de Han’ın yanına gitmeye başlamışlardır. Bir 

başka knezlik ile mücadelede veya yabancı düşmana karşı savaşta Rus knezleri 

Han’ın desteğini almak için hanların yanına daha sık gitme yoluna başvurmuşlardır. 

Herhangi bir itaatsizlik veya başkaldırıya karşı Altın Orda hükümdarları, knezlerin 

oğullarını veya yakın akrabalarını rehin olarak sarayda alıkoyuyorlardı.  

 

 



Rus knezliklerini daha iyi yönetmek ve bu topraklardan gelir elde etmek 

amacıyla Altın Orda hanları, Rus topraklarında nüfus sayımları yaptırmıştır. Yapılan 

nüfus sayımına göre  de vergi toplanmış ve Han’ın ordusu için asker tedariki 

yapılmıştır. Ruslardan çıkış, kalan, kopçur, tamga, tütün, sabanlık, yam, süsün, salığ, 



baç, köprü parası, ordu parası, av, koltka gibi vergiler alınmıştır. Nüfus sayımı, ele 

geçirilen bölgelerdeki halktan birlik oluşturma, posta işlerini düzenleme, vergileri 

toplama ve toplanan vergiyi Han’a götürme gibi işler, Altın Orda’nın Rus 

topraklarındaki temsilcisi konumunda olan darugaların vazifesiydi.  Her ne kadar 

zamanla Rus topraklarında vergi toplama işinin Moskova Knezi’ne verilmesi, 

darugalık müessesesin önemini kaybettirse de, Ruslar bu müesseseyi benimsemiş ve 

devam ettirmişlerdir. 

 

 Altın Orda hanlarının Rus topraklarında sayım yaptırmalarının en büyük 



nedenlerinden biri de asker tedariki olmuştur. Nitekim Ruslar, Altın Orda vassalları 

olarak Altın Orda hanlarının askerî seferlerine katılmak zorunda idiler. Ayrıca Altın 

Orda hanları, köle olarak götürdükleri Rusların bir kısmını da asker olarak 

kullanmışlardır. Rus knezliklerinin Altın Orda’ya olan bağlılıklarının bir başka 

göstergesi ise Rus knezlerinin bastırdıkları paralarda Altın Orda hanlarının adlarını 


 

319


zikretmeleridir. Daha Moğol istilâsı öncesinde Rus knezliklerinde para basımı sona 

erdiği ve ancak Altın Orda döneminde tekrar para basımına başlandığı için Rus 

paraları, Altın Orda’nın etkisi altında kalmış, Türk para birimleri benimsenmiştir.  

 

 Yaklaşık üç asır süren Altın Orda hâkimiyeti döneminde, Ruslar birçok 



alanda Altın Orda etkisinde kalmış, hatta bazı uygulama ve müesseseleri kendileri 

benimsemişlerdir. Bununla birlikte Altın Orda dönemi, Rusya üzerindeki Türk 

etkisinin ikinci safhasını oluşturmaktadır. Altın Orda öncesinde de Ruslar, Türklerle 

yan yana yaşamış ve birçok alanda onların etkisi altında kalmışlardır. Altın Orda 

döneminde Rus toprakları üzerindeki Türk etkisi artmış, Altın Orda’nın varisleri 

döneminde de bu etkileşim devam etmiştir. Diğer taraftan tek bir etkileşim türünden 

de bahsetmek mümkün değildir. Hanların baskı kullanarak Rus topraklarında 

gittikleri değişikliklerin yanı sıra, Altın Orda’nın hâkimiyetinin dolaylı etkilerinden 

ve Rusların bizzat Altın Orda’yı örnek alarak yaptıkları uygulamalardan da söz 

etmek mümkündür. 

 

 

Siyasî etkilerin başında Çarlık Rusyası’nın kurulması gelmektedir. Moskova 



Rusyası’nın, birbirleriyle mücadele hâlinde olan diğer Rus knezliklerini kendi 

etrafında birleştirmesi ve Çarlık Rusyası’nın temellerini atması, Altın Orda hanları 

sayesinde mümkün olmuştur. Hanların Rus knezlikleri arasındaki mücadelede, 

Moskova knezlerini desteklemeleri, onlara diğer knezlere tanınmayan hak ve 

imtiyazları tanımaları, Moskova’nın güçlenmesini ve diğer knezlikleri kendi 

etrafında birleştirmesini sağlamıştır. Moskova Knezliğini gerek diğer Rus 

knezliklerine karşı gerekse de yabancı düşmana karşı koruyan Altın Orda hanları, 

aynı zamanda Rus topraklarını Latin ve Litvanya yayılmacılığına karşı desteklemiş 

ve böylece Rus topraklarının Katolikleşmesini de engellemiştir. Hanlar tarafından 

bütün vergi ve yükümlülüklerden muaf tutulan Rus Ortodoks Kilisesi de, tarih 

boyunca en rahat dönemini Altın Orda döneminde yaşamıştır. Bu dönemde güçlenen 

Rus Ortodoks Kilisesi, Moskova Knezliğini destekleyerek ve halkı örgütleyerek 

Çarlık Rusyası’nın kurulmasına ve Hristiyanlığın bütün Rus topraklarında 

yayılmasına katkıda bulunmuştur.  

 


 

320


 Altın Orda’nın Rusya üzerindeki etkileri siyasî ve dinî alanlarla sınırlı 

kalmamakta, kendisini devlet teşkilatı ve sosyo-ekonomik alanda da göstermektedir. 

Han’ı sık sık ziyaret eden Rus knezleri,  sarayda uzun süre ikamet ettiklerinden ve 

kendilerinden sonra knez olacak oğullarını sarayda rehin olarak bıraktıklarından 

dolayı, Altın Orda’nın idarî yapısı, siyasî ve sosyal kurumları  hakkında birinci elden 

bilgi edinme şansına sahiptiler. Altın Orda yönetimi, ele geçirilen topraklarda orduya 

asker temin etmek ve devlet ve han ailesinin masrafları için vergi tedarik etmek 

amacı güttüğünden dolayı, Rus topraklarını taksim etmiştir. Rus toprakları ve  Rus 

halkı aynen Altın Orda’da olduğu gibi, onluk, yüzlük, binlik, onbinlik (tümen) 

birimlere bölünmüştür. Bu uygulama III. İvan’ın (1462-1505) toprak reformları 

uygulanıncaya kadar devam etmiştir.  Altın Orda döneminde knez ve boyarlar olmak 

üzere bütün sınıfların durumlarında da değişiklikler olmuştur.  

 

 Kiyev 


Rusyası döneminde Ruslarda iktidar ailenin en yaşlı üyesine 

devredilirken, Altın Orda döneminde babadan oğula prensibi uygulanmıştır. Knezin 

yetkilerine gelince, Kiyev Rusya’sı döneminde knezlik idaresi askerî, malî ve yargı 

alanlarını kapsıyordu.  Moğol istilâsından sonra knezin tüm hak ve yetkileri Han’a 

geçmiş, knezlerin hâkimiyet alanı  sınırlandırılmıştır. Ancak, hanların başta vergi 

toplama görevini knezlere devretmesi gibi gelişmelerden sonra knezler tekrar idarî 

fonksiyonlar elde etmişlerdir. Altın Orda’nın zayıflamasıyla birlikte ise Rus knezleri, 

bir taraftan kurulmakta olan yeni devletin hükümdarı oldular, diğer taraftan da 

Han’ın bütün yetkilerini ele geçirdiler ve hayatın her alanında Han’ı  taklit etmeye 

başladılar. Nitekim Moğol istilâsına kadar knezler, ülkenin hâkimi olup, toprak 

mülkiyetinin sahibi değillerdi. Altın Orda döneminde siyasî yetkileri ellerinden 

alındığından, daha önce tarımdan ziyade siyaset ile ilgilenen knezler, artık köy ve 

toprak işlerine daha çok önem vermeye başlamışlardır. Bunun neticesinde 

malikâneler, knezlerin idarî ve ekonomik temeli haline gelmiştir. Artık topraklar 

knezler için sadece gelir kaynağı değil, idarî manada da mülkiyetin temelini 

oluşturuyordu. Nitekim daha Altın Orda döneminde Rus knezleri, Kilise’ye ait 

topraklar hariç bütün toprakların sahibi haline geldiler. Güçlenen Moskova knezleri, 

Altın Orda yıkıldıktan sonra hanlar için kullandıkları “çar” unvanının yanı  sıra 

hanların bütün yetki ve hükümdarlık alametlerini de benimsediler. Daha Altın Orda 


 

321


döneminde şehir meclisi olan veçe uygulamasının kaldırılması ise Rus knezlerini Rus 

topraklarının tek hâkimi konumuna yükseltti. Rus knezleri söz konusu konumlarını 

savunmak için, kendilerini Altın Orda’nın varisi olarak ilân etmekten çekinmediler, 

hatta hayatlarının her alanında hanları taklit etmeye başladılar. Taç giyme geleneği 

Ruslarda Altın Orda etkisiyle başladığı gibi, Çarlık Rusyası’nın neredeyse bütün 

çarları taç töreninde kendilerine Altın Orda’dan kalan Monomah Şapkası’nı 

takmışlardır. Rus soylu kadınları ise Altın Orda’dan harem kültürünü 

benimsemişlerdir.  

 

 

Büyük knezlerin etki ve yetkisi artarken, boyar, hizmetli knez, şehir ve köy 



halkının kneze olan bağlılıkları artmış ve hür toplum anlayışı sona ermiştir.  Moğol 

istilâsı öncesinde boyarlar, kneze muhalefet etme şansına sahipken, Altın Orda 

döneminde Doğu Rusya’daki boyarlar, knezleri desteklemek zorunda kalmışlardır. 

Zira başkaldırma, sadece knez tarafından değil, hanın adamları tarafından da 

bastırılacağından dolayı, isyan etme bir netice vermeyecekti. Altın Orda döneminde 

boyarların statüsünde de değişiklik oldu. Kiyev Rusyası’nda boyarlar knezden 

memnun kalmadıkları zaman başka knezlerin idaresine geçebiliyorlardı. Bu durumda 

dahi boyarlar toprak ve mülklerini kaybetmiyorlardı. Zira bu topraklar iktâ olmayıp, 

votçina (babadan oğula intikal eden malikaneler) idi. Altın Orda döneminde bu 

uygulamaya devam edilse de, söz konusu uygulama XIV. yüzyılın sonları ile XV. 

yüzyılda Moskova Knezliği’nin artan iktidarına ters gelmeye başlamış ve boyarların 

geçişleri yasaklanmıştır. Neticede  boyarlar sadece siyasî etkinliklerini değil, 

ekonomik özgürlüklerini de kaybetmişlerdir.  1450 yılında “slujilıy knez” (hizmetli 

knez) gibi aristokrat grubu ile “dvoryane” (saraylılar) gibi alt aristokrat grubunun 

ortaya çıkması boyarların konumuna bir darbe daha vurmuştur. 1550 yılına kadar 

bütün Rus knezlikleri Moskova Knezliği’nin idaresine geçmiş ve böylece bu 

knezliklerin knezleri Moskova Knezi’nin “hizmetli knezi” haline gelmişlerdir. Bütün 

knezlikler, Moskova Knezi’nin idaresi altına geçince, boyarlar başka yerlere göç 

etme hakkını da kaybetmişlerdir. Bu tarihten itibaren gerek boyarlara, gerekse de 

slujilıy knezlere hizmetleri karşılığında malikaneler verilmiştir. Böylece bütün 

topraklar ve bütün sınıflar, knezin kontrolü altına geçmiştir. Bu alandaki 


 

322


değişiklikler, iktâ sistemi şeklini ancak XVI. yüzyılda alsa da sistemin temelleri Altın 

Orda döneminde atılmış ve Altın Orda’daki suyurgal sistemine benzetilmiştir.  

 

 Altın Orda dönemi ve buna bağlı olarak sonrasında  şehir ve köy halkının 



statülerinde de değişiklikler olmuştur. Altın Orda öncesi Kiyev Rusya’sında büyük 

şehirlerin halkı vergi ödemiyordu. Halk, gönüllü olarak milis kuvvetleri oluşturuyor 

ve bu birliklerde hür vatandaş olarak hizmet ediyorlardı. Altın Orda’nın başlattığı 

vergilendirme, asker tedariki ile veçelerin mülgası, Doğu Rusya’daki şehirli sınıfın 

statüsünü kökten değiştirmiştir. Doğu Rusya, Altın Orda’nın idaresinden çıktıktan 

sonra da Moskova Knezliği, Altın Orda döneminde uygulanan vergilendirme ve 

asker tedarikini kaldırmamış, bunları kendi hâkimiyet çıkarları için kullanmaya 

devam etmiştir. Malikane sisteminin ortaya çıkışıyla  şehirliler de malikanelere 

bağlanmış  ve bu malikanelerinden ayrılmaları yasaklanmıştır. Doğu Rusya’daki 

köylülerin hürriyetlerini kaybetmeleri de aynı  şekilde gerçekleşti. Altın Orda’nın 

başlattığı vergi sistemi ile askerî yükümlülük bu sürecin başlangıcı oldu. Kiyev 

Rusya’sı döneminde köylü nüfusu genel olarak askere alınmıyor, küçük toprak 

sahipleri vergi ödemiyorlardı. Bu dönemde sadece devletin köylülerinden (smerdı) 

vergi


 

alınıyordu. Altın Orda  döneminde ise köylüler vergiye bağlanmış ve askerî 

hizmete alınmaya başlanmıştır. XVI. yüzyılın ortalarında malikane sisteminin geniş 

olarak tatbik edilmesi ile birlikte devlet, malikane sahiplerini köylülerle donatma 

sorunu ile karşılaşmış ve köylüleri bu malikanelere bağlı  kılmaktan başka çare 

bulamamıştır (1581). Başlangıçta bu uygulama geçici iken, 1649’da daimî nitelik 

kazanmış ve böylece Rusya’da kölelik devri başlamıştır. 

 

 



Rus devlet teşkilatındaki Altın Orda etkisinin fazla olmasının nedenlerinden 

biri de özellikle Altın Orda’nın zayıfladığı, Moskova Knezliği’nin ise güçlendiği 

dönemde çok sayıda Ordalı ileri gelen devlet adamının Rus topraklarına göç etmiş 

olmasıdır. Rus knezleri, hem Tatarlar arasında daha etkili olmak, hem de bu 

asilzadelerden diplomasi, ticaret, zanaat başta olmak üzere hayatın her alanında 

istifade etmek amacıyla, bu asilzadelere büyük topraklar vermiş, sınırsız  imtiyazlar 

tanımışlardır. Hatta Rus coğrafyasında siyasî anlamda daha güçlü olmak amacıyla bu 

asilzadelerle evlilik yoluyla akrabalık bağları kurmaktan da çekinmemişlerdir. Netice 



 

323


itibarıyla Altın Orda Devleti öncesinde başlayan bu göçler, Kazan Hanlığı’nın 

sonuna kadar devam etmiş ve çok sayıda Tatar ailesi Rus topraklarına yerleşmiş ve 

Rus devletine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Rus çarlık tahtına çıkan Semön 

Bekbulatoviç ile Boris Godunov olmak üzere iki Rus çarı ve Solomaniye Saburova 

(III. Vasiliy’in birinci eşi), Yelena Glinskaya (III. Vasiliy’in ikinci eşi),  İrina 

Godunova (Fedor İvanoviç’in eşi), Natalya Narışkina (Aleksey Mihayloviç’in ikinci 

eşi ve Büyük Petro’nun annesi) ve Marfa Apraksina (Fedor Aleksandroviç’in eşi) 

olmak üzere beş Rus çariçesi de Altın Orda kökenliydiler.  

 

 

Rus knezliklerinin yaklaşık üç asır süren boyunduruğu, Rus knezlerinin Altın 



Ordalı kızlarla evlenmeleri ve çok sayıda Ordalı’nın Rus topraklarına göçü, Rusların 

Altın Orda’dan askerî, sosyo-ekonomik ve kültürel alanlarda da etkilenmesine neden 

olmuştur. Altın Orda’daki kurultayları örnek alarak benzer toplantılar düzenlemeye 

başlayan Ruslar ayrıca ordularını da Altın Orda ordusu örneğinde tanzim etmiş, Türk 

ve Moğol savaş taktiği ile silahlarını benimsemişlerdir.  

 

Altın Orda döneminde ileri sürülenin aksine Rus şehirleri gelişmiş, tarım 



faaliyetleri artmış, ticaret canlanmıştır. Kroniklerin ileri sürdüğü gibi, Moğol istilâsı 

döneminde birçok şehir tahrip olsa da, daha askerî seferler sona ermeden Moğollar 

hem yıktıkları  şehirleri onarmaya çalışmış, hem de yeni şehirler inşa etmeye 

başlamışlardır. Zira, şehirlerin varlığı ve ele geçirilen toprakların ekonomik olarak 

gelişmeleri, Moğolların çıkarına idi.  Moğol istilâsı, çeşitli sanat ve zanaat dallarının 

gelişmesini durdursa da, çok geçmeden üretim canlanmış ve Moskova, Tver gibi 

şehirler, yeni üretim merkezleri haline gelmiştir.  Moğol istilâsı, ziraat ve köy 

ekonomisine, zanaat dallarına göre daha az zarar vermiştir. Bizzat Moğolların 

kontrolünde olan Doğu Rusya’da Moğollar kendileri darı ve buğday ekimini teşvik 

etmişlerdir. Zira, bu ürünler ordu ve halkın ihtiyaçlarını karşılıyordu. Yine köylüler 

haraç ödedikleri için Moğollar ziraatın gelişmesini ve böylece daha fazla vergi 

toplanmasını istiyorlardı. Aynı  şeyi avcılık ve balıkçılık alanları için de söylemek 

mümkün. Demir üretimi ile tuz çıkarılması da Altın Orda döneminde azalmamıştır. 

Ziraatın gelişmesinde Moğol istilâsının ilk yıllarında halkın Moskova ve Tver gibi 

daha güvenilir bölgelere göç etmeleri de önemli rol oynamıştır. Böylece Moğol 


 

324


istilâsı  sırasında nüfusun bir kısmının yeni topraklara sığınmasıyla daha önce 

işlenmemiş topraklar işlenmeye başlanmış, nüfusun artmasıyla ormanlar da tarlalara 

dönüştürülmüştür. Hayvancılık, Altın Orda dönemi Doğu Rusyası’nın köy 

ekonomisinde fazla önem arz etmese de, Altın Orda döneminde Ruslar at 

yetiştirilmesine önem vermeye başlamışlardır. Zira Ruslar, Altın Orda birlikleri 

örneğinde süvari birlikler kurunca ve yine Altın Orda döneminde Rus topraklarında 

yam istasyonları kurulunca, Ruslar at ihtiyacı ile karşı karşıya kalmışlardır.  

 

 



Şehir ve köy ekonomisin yanı  sıra Altın Orda dönemi, Ruslar için ticaretin 

gelişmesi açısından da önem arz etmiştir. Altın Orda öncesinde Haçlı ve Batı Avrupa 

ülkelerinin Rus topraklarına saldırıları, Rus knezliklerinin dış bağlantılarını kesmiş, 

Rus ticaretine zarar vermişti. Hazinesini ticaretten elde edilen vergilerle besleyen 

Altın Orda hanları ise ticarete önem vermişler ve bu amaçla ortak teşkilatını 

kurdukları gibi, ticarî yolların ve tüccarların güvenliğini de sağlamışlardır. Rus 

knezlikleri bu durumdan kârlı çıkmışlardır. Ayrıca Altın Orda hanları, Rus şehirlerini 

adeta birer üs olarak kullanarak, bu şehirlerin birer ticarî merkez haline gelmelerini 

sağlamışlardır. Altın Orda hanları böylece bir taraftan Rus tüccarlarından vergi 

toplama imkânı elde etmiş, diğer taraftan da Ruslar aracılığıyla kendi ticarî 

ilişkilerini geliştirmişlerdir. Altın Orda sayesinde Ruslar, ticarî ilişkilerini Avrupa 

ülkeleriyle geliştirmekle kalmamış, aynı zamanda Volga Boyu ticaretinde önemli  

konuma gelmiş ve Doğu ülkeleriyle ticaret yapma şansına kavuşmuşlardır.  

 

 Altın Orda’nın Rus knezlikleri de dâhil olmak üzere hâkim olduğu bütün 



coğrafyada kurdurttuğu  yam  posta istasyonları, Rus topraklarında Altın Orda’nın 

yıkılışından sonra da devam etmiş ve Rus yolları Avrupa’nın en güvenilir ve 

katedilmesi en hızlı yolları haline gelmiştir. Yam istasyonlarının kurulması ve düzenli 

bir  şekilde işlemesi, Rus haberleşme ağını güçlendirmiş, elçilerin işini 

kolaylaştırmıştır. Nitekim postacılığın yanı  sıra Rus diplomasisi de Altın Orda’nın 

etkisi altında kalmıştır. Altın Orda döneminde Rus knezlikleri bağımsız dış politika 

izleme  şansına sahip olmadıkları ve uzun bir süre boyunca sadece Altın Orda ve 

varisleri ile irtibat içinde olduklarından dolayı diplomasinin kural ve geleneklerini 

Türk ve Moğollardan öğrenmişlerdir. Rus knezlerinin Altın Orda’ya gönderdikleri 


 

325


elçiler de aynen Altın Orda’da olduğu gibi “keleçi” olarak adlandırılmışlardır. 

Moskovalıların Altın Orda diplomasisini benimsemeleri, onlara doğu ülkeleriyle, 

özellikle de Altın Orda’nın varisleri ile ilişkilerde yardımcı olmuştur. Yine özellikle 

Doğu ülkeleriyle yazışmalarda Ruslar, Tatarcayı kullanmışlardır. 

 

 Tatarların Rus diplomasisinde önemli rol oynamaları ve Rusların özellikle 



Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde Tatarca’yı ikinci resmî dil olarak kullanmaları, 

diplomasi alanında olduğu gibi dil alanında da Rusların Altın Orda’dan 

etkilenmelerine neden olmuştur. Altın Orda’nın Rusya üzerinde gerek siyasî ve dinî 

gerekse de teşkilat ve sosyo-kültürel alanlarda etkisinin büyük olması nedeniyle 

Rusça’ya çok sayıda Türkçe, Moğolca ve yine Altın Orda vasıtasıyla Farsça ve 

Arapça kelime girmiştir. Dil bilimciler Rus dilinde yaklaşık iki bin Türkçe kökenli 

kelimenin var olduğunu yazmaktadırlar. Dilin yanı  sıra Rus edebiyatında da Altın 

Orda’nın izleri vardır. Günümüze ulaşan ve Ortaçağa ait olan Rus edebî eserlerinin 

çoğu Altın Orda dönemine aittir. Bu eserlerin içeriği de doğal olarak Altın Orda ile 

yakından ilgilidir. Moğol istilâsı, Altın Orda-Rus knezlikleri mücadelesi, hanlara 

karşı başarı kazanan Rus knezlerinin ve  halkı hanlara karşı örgütleyen din 

adamlarının hayatları, dönemin Rus edebî eserlerine konu olmuştur.   

 

 

Sonuç olarak, Rus toprakları üzerinde yaklaşık üç asır süren Altın Orda 



hâkimiyeti neticesinde Rus knezleri tamamen yok olmaktan kurtuldukları gibi, 

merkezî bir devlete de sahip olmuşlardır. Ruslar, üç asır boyunca Altın Orda ile içiçe 

yaşadıklarından dolayı Altın Orda’nın siyasî, idarî ve sosyo-ekonomik yapısını iyi 

öğrenmiş ve yeni devletleri için benimsemişlerdir. Nitekim, Moskova Rusya’sı çok 

kısa sürede Avrasya coğrafyasının en büyük ve en güçlü ülkelerinden biri haline 

gelmiştir. Dolayısıyla Altın Orda hâkimiyeti, birçok Rus tarihçisinin ileri sürdüğü 

gibi, Rus knezliklerinin yıkımına ve geri kalmışlığına değil, gelişmesini ve 

uluslararası arenada önemli bir konuma gelmesini sağlamıştır.  



Download 3.07 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   39




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling