T. C. MİMar sinan güzel sanatlar üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ tarih anabiLİm dali ortaçAĞ tariHİ programi
Download 3.07 Mb. Pdf ko'rish
|
V.7.2. Kıyafet: Polonyalı tarihçi Kazimir Valişevskiy, Altın Orda’nın Rusya’nın kültürel gelişimini engellemediğini ve tam tersine Rus medeniyetine katkıda bulunduğunu ileri sürerken örnek olarak da baştan sona kadar Tatar kıyafetine bürünen XVI. yüzyıl Rus erkeğini örnek göstermektedir. 1361
Gerçekten de Rusların kullandıkları başmak (ayakkabı, potin), beşmet (beşmet, kapitone palto), azyam (Tatar
1358
A. Rihter, İzsledovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 339. 1359
Bkz. IV.6.1; IV.6.2. 1360
Bkz. IV.6.3. 1361
K. Valişevskiy, İvan Groznıy. İstoriçeskiy Oçerk, Eksmo Yayınları, Moskova 1993, s. 90. 315
köylülerinin giydiği uzun kaftan), zipun (genelde yakasız ve evde dokunan palto), kaftan (kaftan, ipekli kumaştan yapılan uzun, süslü giyisi), şlık (kukuleta, Tatar başlığı), başlık, kolpak (kalpak, takke), safyan (sahtiyan, maroken), atlas, kumaç (al renkli pamuklu dokuma), koşely (para kesesi), klobuk (Ortodoks rahibin başlığı), temlyak (kılıç düğümü) gibi kıyafet ve ayakkabılar Tatar kıyafetiydiler. Ruslar, bu kıyafetleri giymekle kalmamış aynı zamanda kıyafetlerin Tatarca adları da değişmeden Rusça’ya girmiştir. 1362
Türk dili ve Türkçe’nin diğer diller üzerindeki etkileri konularını çalışan Prof. Dr. Günay Karaağaç, Türkçe’den Rusça’ya kıyafet ile ilgili 300, beslenmeyle ilgili de 280 kelimenin geçtiğini tespit etmiştir. 1363
Adından da Türk kökenli olduğu anlaşılan başmak, gerek Rus köylü erkeklerinin gerekse de kadınların giydiği ve sorkun çubuklarından örülen bir ayakkabı çeşididir. Daha zengin kesim ise deriden yapılan başmaklar giymişlerdir. Soylu sınıfın başmakları ise Fars ve Türk sahtiyanından (maroken) yapılmıştır. Yine bugün de Tatar millî kıyafetinin bir parçası olan çebotalar da Ruslar tarafından kullanılmıştır. Sivri uçlu ve kısa çizme şeklinde olan bu çebotalar da aynen başmaklar gibi toplumun bütün kesimlerine hitap etmiş, ancak kalite farklılıkları olmuştur. 1364
XVI. yüzyıl Rus kıyafetlerini inceleyen Rus tarihçisi N. İ. Kostomarov, Rus erkeklerinin pantolon ve gömleklerinin üzerinde yakasız ve evde dokunan palto olan zipun ile ipekli kumaştan yapılan uzun, süslü kaftan giydiklerini yazmaktadır. 1365
Genellikle çok süslü olan kaftanların kendisi ve kolları çok uzun olup, kolları bazen eldiven yerine de kullanılmıştır. Rus kaftanların Tatar kaftanlarından farkı ise düğmelerinin sağ tarafında yer almasıdır. Kemer de Rus kıyafetinin vazgeçilmez unsuruydu. Kuşak kelimesinin aynen Rusça’ya girmesi ve XVI. yüzyılda Rus kıyafetinin vazgeçilmez unsuru olması 1366 bu alandaki Altın Orda etkisini bir kez 1362
E. N. Repyeva, “O Nekotorıh Türkizmah v Russkom i Ukrainskom Yazıkah XV-XVI Vekov”, Sovetskaya Türkologiya, S. 5, Bakü 1976, s. 36-42. 1363
Bu kelimelerin listesi için bkz. G. Karaağaç, Dil, Tarih ve İnsan, Akçağ Yayınları, Ankara 2002, s. 149-192. 1364 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 88. 1365 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 90-91. 1366 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 97. 316
daha ortaya koymaktadır. Yine Rus kıyafetleri Tatar kıyafetleri örneğinde Doğu’dan getirilen elmas, altın, kadife, atlas, firuze ve inci gibi süs eşyaları ile süslenmiş ve bu kelimeler de aynen Rusça’ya girmiştir. Soylu Rus kadınları da Tatar kızlarını örnek alarak saçlarının üzerine ipek örtü, örtünün de üzerine değerli taşlarla süslü kürkten şapka takıyorlardı. Nitekim A. Rihter’in de belirttiği gibi, şapka kültürü Rusya’ya ardından da Avrupa ülkelerine Altın Orda’dan geçmiştir. 1367
Yoksul ile zenginlerın kıyafetleri arasında ancak kalite farkı varken, zenginler ile fakirlerin taktıkları şapkalar birbirinden ayırtedilmiştir. Soylu kesimler, aynen Tatarlar gibi takke benzeri şapkalar takmış, ancak bu takkeleri altın veya inci ile süslemişlerdir. IV. İvan, bu takkeleri kiliseye gittiğinde de taktığından dolayı, Mitropolit Filipp ile arası açılmıştır. 1368 Yine Rusların Türklerden benimsediği kalpaklar da Rus kıyafetinin bir parçasıydı. Kalpakların boyu ise kalpağı taşıyan kişinin hiyerarşideki konumunu göstermekteydi. Tatar kıyafetleri Ruslar tarafından o kadar benimsenmiştir ki, 1551 yılında toplanan Konsey, Rusları “Dinsiz Muhammed’in takkelerinin takılmasına” karşı çıkmış, kiliselere de başörtüsü ve Müslümanlardan benimsedikleri takkelerle girmeleri yasaklanmıştır. 1369
Yine Moskova’yı ziyaret eden Bizanslı Maksim Grek, arkadaşlarına yazdığı mektupta Rusların Tatar kıyafetlerine büründüklerini kastederek Rusların yakında çalma giymeye başlayacaklarını kederli ve alaycı bir ifadeyle yazmıştır. 1370 I. Petro başlattığı Avrupalaşma politikası sürecinde Rusların kıyafetleri de değişmiştir. Ancak Rusça’ya kıyafet ile ilgili giren Tatarca kelimeler, günümüzde de kullanılmaktadır.
1367 A. Rihter, İzskedovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 342. 1368 N. İ. Kostomarov, Domaşnyaya Jizny i Nravı Velikorusskoğo Naroda, s. 98. 1369 A. Rihter, İzskedovaniya o Vliyaniyi Mongolo-Tatar na Rossiyu, s. 343. 1370 Vipper, İvan Groznıy, s. 14. 317
SONUÇ
Çengiz Han ve oğullarının XIII. yüzyılın başlarında başlattıkları seferler neticesinde Rus topraklarının büyük bir kısmı, Çengiz Han’ın Büyük İmparatorluğunun bir parçası haline gelmiştir. Çengizoğulları, Rus topraklarını “Rus Ulusu” olarak nitelendirirken, ağır mağlubiyet alan Rus knezleri de kendilerini Altın Orda’nın vassalı olarak görmüş ve yaklaşık üç asır boyunca (1223-1502) vassalığın bütün şartlarını yerine getirmişlerdir.
Altın Orda hanları, Rus knezlikleri de dâhil olmak üzere ele geçirdikleri bütün bölgelerde yönetim konusunda bir takım değişikliklere gittiler. Ruslar tarafından “Çar” olarak adlandırılan Altın Orda Hanı, hukukî olarak bütün Rus topraklarının hükümdarı olup, istediği zaman Rus knezliklerinin iç politikasına
318
karışma hakkına sahipti. Hiçbir Rus knezi, Han’dan yarlık almadan Rus knezliğinde hüküm süremiyordu. Bundan dolayı Rus topraklarında iktidar değiştiği zaman yeni knezler, Han’ın yanına gidip iktidarını onaylatmak ve ondan yarlık almak zorundaydı. Yine Altın Orda’da iktidar değiştiği zaman da knezler yeni hanın onayını almak mecburiyetindeydiler. 1242 yılından 1430 yılına kadar, yani 188 yıl içerisinde Rus knezlerinin 70 kez Saray’a seyahat ettikleri bilinmektedir. Knezler, yarlık alma amacıyla yaptıkları seyahatlerin yanı sıra, kurultaylara katılmak ve kendi aralarındaki sorunları çözmek için de hanların yanına seyahat ediyorlardı. Rus knezleri zamanla kendi istekleri ile de Han’ın yanına gitmeye başlamışlardır. Bir başka knezlik ile mücadelede veya yabancı düşmana karşı savaşta Rus knezleri Han’ın desteğini almak için hanların yanına daha sık gitme yoluna başvurmuşlardır. Herhangi bir itaatsizlik veya başkaldırıya karşı Altın Orda hükümdarları, knezlerin oğullarını veya yakın akrabalarını rehin olarak sarayda alıkoyuyorlardı.
Rus knezliklerini daha iyi yönetmek ve bu topraklardan gelir elde etmek amacıyla Altın Orda hanları, Rus topraklarında nüfus sayımları yaptırmıştır. Yapılan nüfus sayımına göre de vergi toplanmış ve Han’ın ordusu için asker tedariki yapılmıştır. Ruslardan çıkış, kalan, kopçur, tamga, tütün, sabanlık, yam, süsün, salığ, baç, köprü parası, ordu parası, av, koltka gibi vergiler alınmıştır. Nüfus sayımı, ele geçirilen bölgelerdeki halktan birlik oluşturma, posta işlerini düzenleme, vergileri toplama ve toplanan vergiyi Han’a götürme gibi işler, Altın Orda’nın Rus topraklarındaki temsilcisi konumunda olan darugaların vazifesiydi. Her ne kadar zamanla Rus topraklarında vergi toplama işinin Moskova Knezi’ne verilmesi, darugalık müessesesin önemini kaybettirse de, Ruslar bu müesseseyi benimsemiş ve devam ettirmişlerdir.
Altın Orda hanlarının Rus topraklarında sayım yaptırmalarının en büyük nedenlerinden biri de asker tedariki olmuştur. Nitekim Ruslar, Altın Orda vassalları olarak Altın Orda hanlarının askerî seferlerine katılmak zorunda idiler. Ayrıca Altın Orda hanları, köle olarak götürdükleri Rusların bir kısmını da asker olarak kullanmışlardır. Rus knezliklerinin Altın Orda’ya olan bağlılıklarının bir başka göstergesi ise Rus knezlerinin bastırdıkları paralarda Altın Orda hanlarının adlarını
319
zikretmeleridir. Daha Moğol istilâsı öncesinde Rus knezliklerinde para basımı sona erdiği ve ancak Altın Orda döneminde tekrar para basımına başlandığı için Rus paraları, Altın Orda’nın etkisi altında kalmış, Türk para birimleri benimsenmiştir.
Yaklaşık üç asır süren Altın Orda hâkimiyeti döneminde, Ruslar birçok alanda Altın Orda etkisinde kalmış, hatta bazı uygulama ve müesseseleri kendileri benimsemişlerdir. Bununla birlikte Altın Orda dönemi, Rusya üzerindeki Türk etkisinin ikinci safhasını oluşturmaktadır. Altın Orda öncesinde de Ruslar, Türklerle yan yana yaşamış ve birçok alanda onların etkisi altında kalmışlardır. Altın Orda döneminde Rus toprakları üzerindeki Türk etkisi artmış, Altın Orda’nın varisleri döneminde de bu etkileşim devam etmiştir. Diğer taraftan tek bir etkileşim türünden de bahsetmek mümkün değildir. Hanların baskı kullanarak Rus topraklarında gittikleri değişikliklerin yanı sıra, Altın Orda’nın hâkimiyetinin dolaylı etkilerinden ve Rusların bizzat Altın Orda’yı örnek alarak yaptıkları uygulamalardan da söz etmek mümkündür.
Rusyası’nın, birbirleriyle mücadele hâlinde olan diğer Rus knezliklerini kendi etrafında birleştirmesi ve Çarlık Rusyası’nın temellerini atması, Altın Orda hanları sayesinde mümkün olmuştur. Hanların Rus knezlikleri arasındaki mücadelede, Moskova knezlerini desteklemeleri, onlara diğer knezlere tanınmayan hak ve imtiyazları tanımaları, Moskova’nın güçlenmesini ve diğer knezlikleri kendi etrafında birleştirmesini sağlamıştır. Moskova Knezliğini gerek diğer Rus knezliklerine karşı gerekse de yabancı düşmana karşı koruyan Altın Orda hanları, aynı zamanda Rus topraklarını Latin ve Litvanya yayılmacılığına karşı desteklemiş ve böylece Rus topraklarının Katolikleşmesini de engellemiştir. Hanlar tarafından bütün vergi ve yükümlülüklerden muaf tutulan Rus Ortodoks Kilisesi de, tarih boyunca en rahat dönemini Altın Orda döneminde yaşamıştır. Bu dönemde güçlenen Rus Ortodoks Kilisesi, Moskova Knezliğini destekleyerek ve halkı örgütleyerek Çarlık Rusyası’nın kurulmasına ve Hristiyanlığın bütün Rus topraklarında yayılmasına katkıda bulunmuştur.
320
Altın Orda’nın Rusya üzerindeki etkileri siyasî ve dinî alanlarla sınırlı kalmamakta, kendisini devlet teşkilatı ve sosyo-ekonomik alanda da göstermektedir. Han’ı sık sık ziyaret eden Rus knezleri, sarayda uzun süre ikamet ettiklerinden ve kendilerinden sonra knez olacak oğullarını sarayda rehin olarak bıraktıklarından dolayı, Altın Orda’nın idarî yapısı, siyasî ve sosyal kurumları hakkında birinci elden bilgi edinme şansına sahiptiler. Altın Orda yönetimi, ele geçirilen topraklarda orduya asker temin etmek ve devlet ve han ailesinin masrafları için vergi tedarik etmek amacı güttüğünden dolayı, Rus topraklarını taksim etmiştir. Rus toprakları ve Rus halkı aynen Altın Orda’da olduğu gibi, onluk, yüzlük, binlik, onbinlik (tümen) birimlere bölünmüştür. Bu uygulama III. İvan’ın (1462-1505) toprak reformları uygulanıncaya kadar devam etmiştir. Altın Orda döneminde knez ve boyarlar olmak üzere bütün sınıfların durumlarında da değişiklikler olmuştur.
Kiyev
Rusyası döneminde Ruslarda iktidar ailenin en yaşlı üyesine devredilirken, Altın Orda döneminde babadan oğula prensibi uygulanmıştır. Knezin yetkilerine gelince, Kiyev Rusya’sı döneminde knezlik idaresi askerî, malî ve yargı alanlarını kapsıyordu. Moğol istilâsından sonra knezin tüm hak ve yetkileri Han’a geçmiş, knezlerin hâkimiyet alanı sınırlandırılmıştır. Ancak, hanların başta vergi toplama görevini knezlere devretmesi gibi gelişmelerden sonra knezler tekrar idarî fonksiyonlar elde etmişlerdir. Altın Orda’nın zayıflamasıyla birlikte ise Rus knezleri, bir taraftan kurulmakta olan yeni devletin hükümdarı oldular, diğer taraftan da Han’ın bütün yetkilerini ele geçirdiler ve hayatın her alanında Han’ı taklit etmeye başladılar. Nitekim Moğol istilâsına kadar knezler, ülkenin hâkimi olup, toprak mülkiyetinin sahibi değillerdi. Altın Orda döneminde siyasî yetkileri ellerinden alındığından, daha önce tarımdan ziyade siyaset ile ilgilenen knezler, artık köy ve toprak işlerine daha çok önem vermeye başlamışlardır. Bunun neticesinde malikâneler, knezlerin idarî ve ekonomik temeli haline gelmiştir. Artık topraklar knezler için sadece gelir kaynağı değil, idarî manada da mülkiyetin temelini oluşturuyordu. Nitekim daha Altın Orda döneminde Rus knezleri, Kilise’ye ait topraklar hariç bütün toprakların sahibi haline geldiler. Güçlenen Moskova knezleri, Altın Orda yıkıldıktan sonra hanlar için kullandıkları “çar” unvanının yanı sıra hanların bütün yetki ve hükümdarlık alametlerini de benimsediler. Daha Altın Orda
321
döneminde şehir meclisi olan veçe uygulamasının kaldırılması ise Rus knezlerini Rus topraklarının tek hâkimi konumuna yükseltti. Rus knezleri söz konusu konumlarını savunmak için, kendilerini Altın Orda’nın varisi olarak ilân etmekten çekinmediler, hatta hayatlarının her alanında hanları taklit etmeye başladılar. Taç giyme geleneği Ruslarda Altın Orda etkisiyle başladığı gibi, Çarlık Rusyası’nın neredeyse bütün çarları taç töreninde kendilerine Altın Orda’dan kalan Monomah Şapkası’nı takmışlardır. Rus soylu kadınları ise Altın Orda’dan harem kültürünü benimsemişlerdir.
halkının kneze olan bağlılıkları artmış ve hür toplum anlayışı sona ermiştir. Moğol istilâsı öncesinde boyarlar, kneze muhalefet etme şansına sahipken, Altın Orda döneminde Doğu Rusya’daki boyarlar, knezleri desteklemek zorunda kalmışlardır. Zira başkaldırma, sadece knez tarafından değil, hanın adamları tarafından da bastırılacağından dolayı, isyan etme bir netice vermeyecekti. Altın Orda döneminde boyarların statüsünde de değişiklik oldu. Kiyev Rusyası’nda boyarlar knezden memnun kalmadıkları zaman başka knezlerin idaresine geçebiliyorlardı. Bu durumda dahi boyarlar toprak ve mülklerini kaybetmiyorlardı. Zira bu topraklar iktâ olmayıp, votçina (babadan oğula intikal eden malikaneler) idi. Altın Orda döneminde bu uygulamaya devam edilse de, söz konusu uygulama XIV. yüzyılın sonları ile XV. yüzyılda Moskova Knezliği’nin artan iktidarına ters gelmeye başlamış ve boyarların geçişleri yasaklanmıştır. Neticede boyarlar sadece siyasî etkinliklerini değil, ekonomik özgürlüklerini de kaybetmişlerdir. 1450 yılında “slujilıy knez” (hizmetli knez) gibi aristokrat grubu ile “dvoryane” (saraylılar) gibi alt aristokrat grubunun ortaya çıkması boyarların konumuna bir darbe daha vurmuştur. 1550 yılına kadar bütün Rus knezlikleri Moskova Knezliği’nin idaresine geçmiş ve böylece bu knezliklerin knezleri Moskova Knezi’nin “hizmetli knezi” haline gelmişlerdir. Bütün knezlikler, Moskova Knezi’nin idaresi altına geçince, boyarlar başka yerlere göç etme hakkını da kaybetmişlerdir. Bu tarihten itibaren gerek boyarlara, gerekse de slujilıy knezlere hizmetleri karşılığında malikaneler verilmiştir. Böylece bütün topraklar ve bütün sınıflar, knezin kontrolü altına geçmiştir. Bu alandaki
322
değişiklikler, iktâ sistemi şeklini ancak XVI. yüzyılda alsa da sistemin temelleri Altın Orda döneminde atılmış ve Altın Orda’daki suyurgal sistemine benzetilmiştir.
Altın Orda dönemi ve buna bağlı olarak sonrasında şehir ve köy halkının statülerinde de değişiklikler olmuştur. Altın Orda öncesi Kiyev Rusya’sında büyük şehirlerin halkı vergi ödemiyordu. Halk, gönüllü olarak milis kuvvetleri oluşturuyor ve bu birliklerde hür vatandaş olarak hizmet ediyorlardı. Altın Orda’nın başlattığı vergilendirme, asker tedariki ile veçelerin mülgası, Doğu Rusya’daki şehirli sınıfın statüsünü kökten değiştirmiştir. Doğu Rusya, Altın Orda’nın idaresinden çıktıktan sonra da Moskova Knezliği, Altın Orda döneminde uygulanan vergilendirme ve asker tedarikini kaldırmamış, bunları kendi hâkimiyet çıkarları için kullanmaya devam etmiştir. Malikane sisteminin ortaya çıkışıyla şehirliler de malikanelere bağlanmış ve bu malikanelerinden ayrılmaları yasaklanmıştır. Doğu Rusya’daki köylülerin hürriyetlerini kaybetmeleri de aynı şekilde gerçekleşti. Altın Orda’nın başlattığı vergi sistemi ile askerî yükümlülük bu sürecin başlangıcı oldu. Kiyev Rusya’sı döneminde köylü nüfusu genel olarak askere alınmıyor, küçük toprak sahipleri vergi ödemiyorlardı. Bu dönemde sadece devletin köylülerinden (smerdı) vergi
alınıyordu. Altın Orda döneminde ise köylüler vergiye bağlanmış ve askerî hizmete alınmaya başlanmıştır. XVI. yüzyılın ortalarında malikane sisteminin geniş olarak tatbik edilmesi ile birlikte devlet, malikane sahiplerini köylülerle donatma sorunu ile karşılaşmış ve köylüleri bu malikanelere bağlı kılmaktan başka çare bulamamıştır (1581). Başlangıçta bu uygulama geçici iken, 1649’da daimî nitelik kazanmış ve böylece Rusya’da kölelik devri başlamıştır.
Rus devlet teşkilatındaki Altın Orda etkisinin fazla olmasının nedenlerinden biri de özellikle Altın Orda’nın zayıfladığı, Moskova Knezliği’nin ise güçlendiği dönemde çok sayıda Ordalı ileri gelen devlet adamının Rus topraklarına göç etmiş olmasıdır. Rus knezleri, hem Tatarlar arasında daha etkili olmak, hem de bu asilzadelerden diplomasi, ticaret, zanaat başta olmak üzere hayatın her alanında istifade etmek amacıyla, bu asilzadelere büyük topraklar vermiş, sınırsız imtiyazlar tanımışlardır. Hatta Rus coğrafyasında siyasî anlamda daha güçlü olmak amacıyla bu asilzadelerle evlilik yoluyla akrabalık bağları kurmaktan da çekinmemişlerdir. Netice 323
itibarıyla Altın Orda Devleti öncesinde başlayan bu göçler, Kazan Hanlığı’nın sonuna kadar devam etmiş ve çok sayıda Tatar ailesi Rus topraklarına yerleşmiş ve Rus devletine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Rus çarlık tahtına çıkan Semön Bekbulatoviç ile Boris Godunov olmak üzere iki Rus çarı ve Solomaniye Saburova (III. Vasiliy’in birinci eşi), Yelena Glinskaya (III. Vasiliy’in ikinci eşi), İrina Godunova (Fedor İvanoviç’in eşi), Natalya Narışkina (Aleksey Mihayloviç’in ikinci eşi ve Büyük Petro’nun annesi) ve Marfa Apraksina (Fedor Aleksandroviç’in eşi) olmak üzere beş Rus çariçesi de Altın Orda kökenliydiler.
Ordalı kızlarla evlenmeleri ve çok sayıda Ordalı’nın Rus topraklarına göçü, Rusların Altın Orda’dan askerî, sosyo-ekonomik ve kültürel alanlarda da etkilenmesine neden olmuştur. Altın Orda’daki kurultayları örnek alarak benzer toplantılar düzenlemeye başlayan Ruslar ayrıca ordularını da Altın Orda ordusu örneğinde tanzim etmiş, Türk ve Moğol savaş taktiği ile silahlarını benimsemişlerdir.
Altın Orda döneminde ileri sürülenin aksine Rus şehirleri gelişmiş, tarım faaliyetleri artmış, ticaret canlanmıştır. Kroniklerin ileri sürdüğü gibi, Moğol istilâsı döneminde birçok şehir tahrip olsa da, daha askerî seferler sona ermeden Moğollar hem yıktıkları şehirleri onarmaya çalışmış, hem de yeni şehirler inşa etmeye başlamışlardır. Zira, şehirlerin varlığı ve ele geçirilen toprakların ekonomik olarak gelişmeleri, Moğolların çıkarına idi. Moğol istilâsı, çeşitli sanat ve zanaat dallarının gelişmesini durdursa da, çok geçmeden üretim canlanmış ve Moskova, Tver gibi şehirler, yeni üretim merkezleri haline gelmiştir. Moğol istilâsı, ziraat ve köy ekonomisine, zanaat dallarına göre daha az zarar vermiştir. Bizzat Moğolların kontrolünde olan Doğu Rusya’da Moğollar kendileri darı ve buğday ekimini teşvik etmişlerdir. Zira, bu ürünler ordu ve halkın ihtiyaçlarını karşılıyordu. Yine köylüler haraç ödedikleri için Moğollar ziraatın gelişmesini ve böylece daha fazla vergi toplanmasını istiyorlardı. Aynı şeyi avcılık ve balıkçılık alanları için de söylemek mümkün. Demir üretimi ile tuz çıkarılması da Altın Orda döneminde azalmamıştır. Ziraatın gelişmesinde Moğol istilâsının ilk yıllarında halkın Moskova ve Tver gibi daha güvenilir bölgelere göç etmeleri de önemli rol oynamıştır. Böylece Moğol
324
istilâsı sırasında nüfusun bir kısmının yeni topraklara sığınmasıyla daha önce işlenmemiş topraklar işlenmeye başlanmış, nüfusun artmasıyla ormanlar da tarlalara dönüştürülmüştür. Hayvancılık, Altın Orda dönemi Doğu Rusyası’nın köy ekonomisinde fazla önem arz etmese de, Altın Orda döneminde Ruslar at yetiştirilmesine önem vermeye başlamışlardır. Zira Ruslar, Altın Orda birlikleri örneğinde süvari birlikler kurunca ve yine Altın Orda döneminde Rus topraklarında yam istasyonları kurulunca, Ruslar at ihtiyacı ile karşı karşıya kalmışlardır.
Şehir ve köy ekonomisin yanı sıra Altın Orda dönemi, Ruslar için ticaretin gelişmesi açısından da önem arz etmiştir. Altın Orda öncesinde Haçlı ve Batı Avrupa ülkelerinin Rus topraklarına saldırıları, Rus knezliklerinin dış bağlantılarını kesmiş, Rus ticaretine zarar vermişti. Hazinesini ticaretten elde edilen vergilerle besleyen Altın Orda hanları ise ticarete önem vermişler ve bu amaçla ortak teşkilatını kurdukları gibi, ticarî yolların ve tüccarların güvenliğini de sağlamışlardır. Rus knezlikleri bu durumdan kârlı çıkmışlardır. Ayrıca Altın Orda hanları, Rus şehirlerini adeta birer üs olarak kullanarak, bu şehirlerin birer ticarî merkez haline gelmelerini sağlamışlardır. Altın Orda hanları böylece bir taraftan Rus tüccarlarından vergi toplama imkânı elde etmiş, diğer taraftan da Ruslar aracılığıyla kendi ticarî ilişkilerini geliştirmişlerdir. Altın Orda sayesinde Ruslar, ticarî ilişkilerini Avrupa ülkeleriyle geliştirmekle kalmamış, aynı zamanda Volga Boyu ticaretinde önemli konuma gelmiş ve Doğu ülkeleriyle ticaret yapma şansına kavuşmuşlardır.
Altın Orda’nın Rus knezlikleri de dâhil olmak üzere hâkim olduğu bütün coğrafyada kurdurttuğu yam posta istasyonları, Rus topraklarında Altın Orda’nın yıkılışından sonra da devam etmiş ve Rus yolları Avrupa’nın en güvenilir ve katedilmesi en hızlı yolları haline gelmiştir. Yam istasyonlarının kurulması ve düzenli bir şekilde işlemesi, Rus haberleşme ağını güçlendirmiş, elçilerin işini kolaylaştırmıştır. Nitekim postacılığın yanı sıra Rus diplomasisi de Altın Orda’nın etkisi altında kalmıştır. Altın Orda döneminde Rus knezlikleri bağımsız dış politika izleme şansına sahip olmadıkları ve uzun bir süre boyunca sadece Altın Orda ve varisleri ile irtibat içinde olduklarından dolayı diplomasinin kural ve geleneklerini Türk ve Moğollardan öğrenmişlerdir. Rus knezlerinin Altın Orda’ya gönderdikleri
325
elçiler de aynen Altın Orda’da olduğu gibi “keleçi” olarak adlandırılmışlardır. Moskovalıların Altın Orda diplomasisini benimsemeleri, onlara doğu ülkeleriyle, özellikle de Altın Orda’nın varisleri ile ilişkilerde yardımcı olmuştur. Yine özellikle Doğu ülkeleriyle yazışmalarda Ruslar, Tatarcayı kullanmışlardır.
Tatarların Rus diplomasisinde önemli rol oynamaları ve Rusların özellikle Doğu ülkeleriyle ilişkilerinde Tatarca’yı ikinci resmî dil olarak kullanmaları, diplomasi alanında olduğu gibi dil alanında da Rusların Altın Orda’dan etkilenmelerine neden olmuştur. Altın Orda’nın Rusya üzerinde gerek siyasî ve dinî gerekse de teşkilat ve sosyo-kültürel alanlarda etkisinin büyük olması nedeniyle Rusça’ya çok sayıda Türkçe, Moğolca ve yine Altın Orda vasıtasıyla Farsça ve Arapça kelime girmiştir. Dil bilimciler Rus dilinde yaklaşık iki bin Türkçe kökenli kelimenin var olduğunu yazmaktadırlar. Dilin yanı sıra Rus edebiyatında da Altın Orda’nın izleri vardır. Günümüze ulaşan ve Ortaçağa ait olan Rus edebî eserlerinin çoğu Altın Orda dönemine aittir. Bu eserlerin içeriği de doğal olarak Altın Orda ile yakından ilgilidir. Moğol istilâsı, Altın Orda-Rus knezlikleri mücadelesi, hanlara karşı başarı kazanan Rus knezlerinin ve halkı hanlara karşı örgütleyen din adamlarının hayatları, dönemin Rus edebî eserlerine konu olmuştur.
hâkimiyeti neticesinde Rus knezleri tamamen yok olmaktan kurtuldukları gibi, merkezî bir devlete de sahip olmuşlardır. Ruslar, üç asır boyunca Altın Orda ile içiçe yaşadıklarından dolayı Altın Orda’nın siyasî, idarî ve sosyo-ekonomik yapısını iyi öğrenmiş ve yeni devletleri için benimsemişlerdir. Nitekim, Moskova Rusya’sı çok kısa sürede Avrasya coğrafyasının en büyük ve en güçlü ülkelerinden biri haline gelmiştir. Dolayısıyla Altın Orda hâkimiyeti, birçok Rus tarihçisinin ileri sürdüğü gibi, Rus knezliklerinin yıkımına ve geri kalmışlığına değil, gelişmesini ve uluslararası arenada önemli bir konuma gelmesini sağlamıştır. Download 3.07 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling