Töb-der tarihi İsmail Aydın “de te fabula narratur” “anlatılan senin hikayendir”


“Aydın’da TÖB-DER’li Öğretmen Öldürüldü”


Download 3.81 Mb.
Pdf ko'rish
bet51/53
Sana22.10.2017
Hajmi3.81 Mb.
#18402
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   53

“Aydın’da TÖB-DER’li Öğretmen Öldürüldü”

18 Nisan 1980 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki haberin detayları şöy-

le: “Aydın Efeler Lisesi öğretmeni Ahmet Alpdoğan önceki gece evinde 

kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürülmüştür. Önceki gece saat 21 su-

larında evinin kapısı çalınmış, Alpdoğan kapıyı açtığında kurşun yağmu-

runa tutulmuştur. Alpdoğan’ın CHP iktidarı döneminde Aydın Kız Lisesi 

Müdür Yardımcılığı yaptığı ve son seçimlerde TSİP’den Erzincan adyı ol-

duğu öğrenilmiştir.”

“Karagümrük İlkokulu öğretmeni Halil Babacan “kimliği belirsiz kişile-

rin” açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.”

981

 

1980 yılı şiddetin ve insan ölümlerinin yoğun yaşandığı bir yıldır. Artık tek 

tek insanların ölümü haber olmaktan çıkmış, her gün sokaklarda onlarca 

insanın öldürülmesi gazete haberi olmaya başlamıştır. Durum öğretmen-

ler için de farklı değildir. Neredeyse her gün bir öğretmenin ölüm haberi-

ni gazetelerden okunur hale gelecektir.



505

10 Mayıs tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ni okuyanlar şu başlıkla karşılaşa-

caklardır: “Çeşitli İllerdeki Saldırılarda 4 Öğretmen Hayatını Kaybetti” 

Habere göre; Trabzon’da sol görüşlü iki öğretmen, Adana’da bir öğret-

men, Malatya’da ise TÖB-DER üyesi ve Barbaros ilkokulu öğretmeni Bek-

taş  Mutlu  öldürülmüştür.  11  Mayıs    tarihli  Cumhuriyet  Gazetesi’ndeki 

habere göre “Samsun’un Kavak ilçesi Kekküda köyü İlkokulu öğretmeni 

ve TÖB-DER üyesi Rahmi Aslan, raporlu olarak geldiği İstanbul’da sağ gö-

rüşlü bir eylemci tarafından tabancayla vurularak öldürüldü.”



“7 İldeki Olaylarda 2’si Öğretmen 7 kişi Öldürüldü”

Bursa’da Yıldırım Bayazıt Lisesi edebiyat öğretmeni TÖB-DER üyesi Meh-



met İber ve Kayseri Gaziosmanpaşa İlkokulu öğretmeni Zeynel Ünaldı 

öldürüldü.

982

TÖB-DER’in Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından faaliyetten men edilmiş 



olmasının bir sonucu olarak başta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere gün-

lük gazetelerde TÖB-DER ile ilgili haberlere pek nadir olarak rastlamak-

tayız.

 

Hem artık gazetelerde öldürülen öğretmenin kimliğine de rastlamak zor-



laşacak, öldürülen   öğretmenin TÖB-DER üyesi olup  olmadığı  bilgisine 

de rastlanamayacaktır. Bunun yerine çoğunlukla ölen öğretmenin siyasi 

görüşüne göre “sol görüşlü olduğu öğrenilen bir öğretmen” açıklamasına 

yer verilecektir.



17  Mayıs  1980  tarihli  Cumhuriyet  Gaze-

tesi’nin haberine göre “Ünye’de TÖB-DER 



Binası Ateşe Verilmiştir”

19 Mayıs 1980 tarihli Cumhuriyet Gazete-

sine  göre  “Halkalı’da  Bezirganbahçe  İlko-

kulu öğretmeni ve TÖB-DER üyesi Ekrem 

Öztürk, sağ görüşlü kişilerce önce dövül-

dü sonra kafasına tek kurşun sıkılmak su-

retiyle öldürülmüştür.” Aynı gazetenin 22 

Mayıs tarihli baskısında Ekrem Öztürk için 

verilen ölüm ilanı bulunmaktadır.

983


 

506

4 Haziran tarihinde 12 Eylül darbesi öncesi sokakta öl-

dürülen son TÖB-DER üyesinin haberi bulunmaktadır:

“Eskişehir  Alpaslan  ilkokulu  öğretmeni  ve  TÖB-DER 

üyesi Ahmet Aydın okul bahçesinde öğrencilerin göz-

leri önünde vurularak öldürüldü.”

984

 

Örgüt Genel Başkanı Gültekin Gazioğlu’nun adı Kemal 



Türker için Cumhuriyet Gazetesi’nde verilen bir ölüm 

ilanında geçecektir.

985

   


 

12 Eylül darbesi öncesinde TÖB-DER ile ilgili son ha-

ber 25 Ağustos 1980 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde 

“TÖB-DER Yöneticisi Öğretmene Trabzon Emniyetin-

de İşkence Yapıldı” başlığıyla yer alan haberdir.

Habere göre; TÖB-DER Genel Yönetim Kurulu Üyesi 

Nabi Belekoğlu 14 Ağustos tarihinde Trabzon’da göz 

altına  alınmış,  kendisine  burada  adlarını  açıkladığı 

polisler tarafından işkence edilmiştir.

TÖB-DER’in 12 Eylül dönemine kadar olan serüvenini 

Genel Başkanının anlatımıyla aktarmanın daha sağlıklı olacağını düşünü-

yoruz.


1975 yılından 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar geçen süreçte 

Türkiye’de basına yansıdığı kadarıyla 281 öğretmen siyasi neden-

lerle hayatını kaybetmiştir. Bu öğretmenlerden 68 tanesi sağ gö-

rüşlü, 180’i sol görüşlü (bunların 175’i TÖB-DER’li), diğerlerinin 

eğilimleri ise belli değildir.

Öldürülenler arasında 3 tane kadın TÖB-DER üyesi bulunmakta-

dır. Bunlar; İclal Akın (Alaşehir / 1978), Cemile Açıkgöz (Tarsus / 

1979), ve Fatma Tüm (Bafra / 1980) adlı öğretmenlerdir.

(Karşılaştırma  için  bak;  EĞİT-DER  tarafından  hazırlanan  liste, 

Devrimci  Yol  Savunması,  TÖB-DER  Davası,  Eleştirel  Pedagoji 

Dergisi (sayı 31),)

507

12 EYLÜL DARBESİ

 

“1980  yılı  ortalarında  işler  çığırından  çıkmış,  büyük  kentlerde  can  gü-



venliği  kalmamıştı.  Hergün  onlarca  insan  öldürülüyor,  kahvehaneler, 

otobüsler,  okullar  silahlı  saldırılara  uğruyordu.  Cinayet  odakları  kimi 

zaman nokta hedefler, tanınmış kişileri seçiyor, kimi zaman da kalaba-

lıklara hedef gözetmeksizin ateş açılıyordu. Böylece toplum durmaksızın 

şoklanıyor;  askeri  yönetim  özlemleri  yeşertiliyordu.    Oysa,  yaklaşık  bir 

yıldan  beri  (Kahramanmaraş  Katliamından  beri)  ülkenin  büyük  bir  bö-

lümünde, büyük sanayi kentlerinde ve Doğu illerinde sıkıyönetim vardı.  

Ancak siyasi cinayetler devam ediyordu. (…) Böyle bir ortamda, merkez-

leri  Ankara’da  bulunan  kitle  ve  meslek  örgütleri,  önce  kendi  aramızda 

bir durum değerlendirmesi yaparak, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile 

görüşmeye karar verdik. Sivil veya askeri faşist bir darbenin eli kulağın-

daydı.Tüm demokrasi güçleri ancak birlikte davranabilirlerse bu gidişin 

önü  alınabilir;  asgari  demokrasi  kurtarılabilirdi.  Bu  bağlamda  CHP’nin 

önemi büyüktü. Geniş kitle bağları olan bu partinin tutarlı bir demokrasi 

mücadelesine girişmesi, diğer demokrasi güçlerini de yanına alması ha-

linde, durum değişebilir; faşizm özlemcileri, askeri darbe heveslileri geri-

letilebilirdi. Bu düşüncelerle görüşlerimizi saptadık. Aramızdan bir sözcü 

seçtik. Arkadaşların ısrarlı taleplerine karşın, sözcülüğü kabul etmedim. 

Çünkü,  Ecevit’in  TÖB-DER’e  karşı  önyargıları,  yanlış  değerlendirmeleri 

vardı. CHP’nin son kurultayında bu durum açıkça ortaya çıkmış; TÖB-DER 

Ecevit’in ağzından ad verilerek haksız yere suçlanmış, bunun sonucu sıkı-

yönetimce gözaltına alınmıştık. Yaklaşık 5 ay tutuklu kalmış, sıkıyönetim 

mahkemesince hakkımızda kişisel ve örgütsel davalar açılmıştı. (…)

Görüşme,  CHP’nin  Ulus’taki  Genel  Merkezinde  yapıldı.  (…)  Sözcümüz 



ziyaret  sebebimizi  ve  görüşümüzü  aktardı.  Ecevit  teşekkür  etti.  Ancak 

çekinceleri olduğunu söyledi. (…) Bizim eğitim politikalarımıza ırkçı, şo-

ven, asimilasyoncu diyen bir örgütle işbirliği yapamayız dedi. Ecevit bu 

sözleriyle doğrudan TÖB-DER’i hedef almıştı. Derhal ayağa kalkarak; bu 

sözler  TÖB-DER’i  hedef  alıyor.  Onun  için  toplantıyı  terk  ediyorum,  yal-

nız arkadaşlar sizleri tanık tutuyorum. Bunları örgütüme ve kamuoyuna 

açıklayacağım. (…) Şimdi çıkıyorum dedim. Ecevit derhal tavır değiştirdi. 

Özürler diledi. (…) CHP ile oluşturulan demokrasi platformu, ülkenin yedi 

bölgesinde büyük kitle gösterilerine hazırlanıyordu. Bu gösterilerin ilki, 

memleketim olan Trabzon’da 13 Eylül’de yapılacak ve Ecevit konuşma ya-

508

pacaktı. Miting hazırlıkları için Trabzon’a gider-

ken  Esenboğa  havaalanında  Kemal  Türkler’in 

öldürüldüğünü haber aldım. (…) Kemal Türkler’i 

MHP tetikçilerinin bizzat Alpaslan Türkeş’in em-

riyle  öldürdükleri  duruşmalarda  ortaya  çıktı. 

(…)  Bu  arada  TÖB-DER’in  200  cıvarında  üyesi 

de  faşist  kurşunlara  hedef  olmuş,  hayatlarını 

kaybetmişlerdi. (…) Trabzon’dan Maçka’ya geç-

tim.  (…)  13  Eylül  sabahı  darbe  yapıldığını  öğ-

rendim. (…) 22 Eylül’de yakalandım. (…) Sonra 

Ankara’ya Dil Okulu’na götürüldüm. (…) Bir ay 

sonra serbest bırakıldım. (…) Daha sonra sahte 

pasaportla önce Sofya’ya sonra Zürih’e geçtim. 

(…)”

988

 

                                               



TÖB-DER YARGILANIYOR

TÖB-DER  hakkında  Ankara  sıkıyönetim  Askeri  Savcılığı’nca  dava  açılır. 

Askeri Savcılığın 980/7641 Esas ve 981/526 sayılı iddianemesiyle 15.4. 

1981  tarihinde  Ankara  Sıkıyönetim  3  Numaralı  Askeri  Mahkemesinde 

açılan dava 981/342 esas sayılı dosya ile görülmüş ve 25.12.1981 günün-

de karara bağlanmıştır. Bu sürece ait gelişmeleri daha çok TÖB-DER Avu-

katı Halit Çelenk ve TÖB-DER Genel Başkanı Gültekin Gazioğlu tarafından 

yazılan kitaplardan aktarmanın daha yararlı olacağı inancındayız.

TÖB-DER  Davası  12  Eylül  darbesinden  8  ay  10  gün  sonra  açılmış 

(22.5.1981) ve çok kısa sürede (25.12.1981) yani 7 ay 3 gün sonra karara 

bağlanmıştır.

Kenan Evren’in 12 Eylül 1981 tarihinde yap-

tığı radyo-televizyon konuşmasında sarfetti-

ği TÖB-DER’e yönelik “Milli Eğitime sızmak 

isteyen örgüt, ülke yönetimini ele geçirmek 

isteyen örgüt” gibi suçlamaları yargılama ya-

pılırken söylenmiş ve TÖB-DER peşinen suçlu 

ilan edilmiştir. 


509

Öncelikle  TÖB-DER’in  neyle  suçlandığına  bakmak  gereklidir.  İdianame-

de TÖB-DER’in “Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahak-

kümünü tesis etmek, memleket içinde müesses iktisadi ve sosyal te-

mel nizamları devirmeye matuf olarak cemiyet sevk ve idare etmek, 

bu amaç doğrultusunda komünizm ve bölücülük propagandası yapmak 

ve dernekler kanununa muhalefet” ettiği ileri sürülmüş ve sanıklar hak-

kında  Türk  Ceza  Kanununun  141/1,  142/1,  142/3,  173/son,  Dernekler 

Kanunu’nun 64/1, 353 Sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargıla-

ma  Usulleri  hakkındaki  Kanunun  251/1.  Maddelerinin  uygulanması  is-

tenmiştir.

Bu maddeler, derneğin yöneticileri için 8-15 yıl, Demokratik Eğitim Ku-

rultayı (DEK) sanıkları için 1-5 ve 5-10 yıl ağır hapis cezası öngörmektedir.

Sözü geçen iddianame ile 58 sanık hakkında dava açılmış,

989

 dava sürer-



ken  TÖB-DER  Ankara  Şubesi  yönetim  kurulu  üyeleri

990


  hakkında  açılan 

dava ile birleştirilmiştir.

991

 

                           



TÖB-DER SAVUNMASINDAN

 

Sanıklar  cezaevinde  sorgu  anlatımlarını  yazılı  olarak  ortaklaşa  hazırla-



mışlar ve bu ortak savunma TÖB-DER Genel Başkan Yardımcıları İsmet 

Yalçınkaya ve Süleyman Yaşar tarafından okunmuştur. Süleyman Yaşar 

o anları şöyle anlatıyor: “TÖB-DER davası 12 Eylül’den sonra görülen ilk 



toplu davaydı. Demokratik kitle örgütleri içindeki ilk 

savunmaydı bizimkisi. Bu savunma demokratik güç-

ler için büyük moral olmuştu o zamanlar. Çünkü biz-

den istenen 12 Eylül yönetiminin meşruluğunu kabul 

etmek  ve  yaptıklarımızdan  ötürü  pişmanlık  göster-

mekti. Bunun duyumunu çeşitli biçimlerde alıyorduk. 

Yapmadık. Bütün yaptıklarımızın meşru ve yasal ol-

duğunu söyleyip durduk. Bütün yaptıklarımızı tek tek 

savunduk ve 12 Eylül yönetimini meşru kabul etme-

dik.”

982

 

TÖB-DER  yöneticilerinin  savunmalarında  özetle  şu 



görüşler dile getirilmektedir: 

 

510

“Bizler  TÖB-DER  yöneticileriyiz.  TÖB-DER 

yasalara göre kurulmuş ve eğitim-öğretim 

emekçilerinin  mesleki,  ekonomik  ve  de-

mokratik çıkarlarını savunan bir örgüttür.

Kurulduğu  1971  yılından  beri,  mensup-

larının  haklarını  yasalar  çerçevesinde  ve 

kararlılıkla  savunmuştur.  Eğitim  emekçi-

lerinin  bilimden,  emekten,  demokrasiden, 

halktan yana tavırları bilim ve emek düş-

manlarının,  demokrasiye  karşı  olanların, 

halka karşı çevrelerin şimşeklerini üzerine 

çekmiştir.

TÖB-DER örgütlenmesi, yönetici ve üyeleri 

hakkında yıllardır amansız bir iftira ve ih-

bar kampanyası sürdürülmektedir. (…) 

Ülkenin yer altı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını insafsızca sömüren bir 

avuç işadamı TÜSİAD, MESS, TİSK gibi örgütlerde toplanırken ekonomik 

hakları  için  sömürüye  karşı  mücadelede  yalnız  kalmamak  için  200  bin 

eğitim emekçisinin TÖB-DER’de bir araya gelmesi şuç mudur? (…)

Yüzlerce bilim adamını, gazeteciyi, sanatçıyı, yazarı, öğretmeni, öğren-

ciyi,  emekçiyi  TÖB-DER  mi  katletti?  Anayasa  Mahkemesi’ni,  Danıştay’ı, 

Üniversiteleri  ve  binlerce  işyerini,  Çorum’da,  Maraş’ta  onlarca  insanı 

TÖB-DER mi katletti? Bunun cevabı evet olamaz.

TÖB-DER katliama, saldırganlığa, zorbalığa, kırıma karşıdır. İşte bu dü-

şünce ve tavırlardan ötürü bir kez daha yargılanmak istenmektedir. (…)

İddianamede, Temmuz 1976’da yapılan 3. Olağan Genel Kurulda o yıllar-

da hemen hemen toplumun her kesiminde atılan sloganların suç olduğu 

söylenmektedir. O günlerde –ki, 5 yıl olmuştur- atılan sloganların bu gün 

suç olarak önümüze gelmesi anlamsızdır. (…) Genel Kurul sonunda açılan 

soruşturmalar  ve  yargılamalar  sonucu,  TÖB-DER  dernek  olarak  aklan-

mıştır. (…)

511

DEK, suçlanmaktadır. DEK’in amacı eğitim sorunlarını tartışmak ve çö-

züm önerilerini diğer çalışanların kitle örgütleriyle birlikte çalışanlar ku-

rultayına götürmektir. Ayrıca, eğitimin ulusal ve emekçi halktan yana bir 

niteliğe  kavuşturulması,  dil  ve  kültür  üzerine  konan  engellerin  kaldırıl-

ması, eğitimin demokratikleştirilmesi amaçlarını içeren kararlar yüzlerce 

delegenin iradesidir. Bu, 200 bin öğretmenin suçlanmasıdır. (…)

İddianamedeki “haklı savaşlar” tanımına ve anlayışına göre M. Kemal’in 

önderliğinde emperyalizme karşı kazanılan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı da 

“sosyalizmin mevcut düzeni devirerek iktidarı ele geçirdiği savaş” olarak 

değerlendirmek gerekecektir. Oysa hiç de öyle değildir. Bu tüzden TÖB-

DER’in haksız savaşlara karşı çıkışını, haklı savaşlardan yana  yana olu-

şunu  Marksizm-Leninizm  olarak  nitelendirmek  mümkün  değildir.  Haklı 

savaşlardan olan Ulusal Kurtuluş Savaşları sosyalizmin iktidar savaşları 

olarak değerlendirilemez. (…)

Mitinglerimiz  suçlanmaktadır.  Oysa  21  Şubat  1976’da  TÖB-DER  İzmir 

şubesince,  8  Mart  1976’da  TÖB-DER  Ödemiş  şubesinin  düzenlediği

993

 

“Hayat Pahalılığı ve Faşist Baskıları Protesto Mitingleri” tarihlerinden de 

anlaşılacağı üzere bizim yönetimlerde bulunmadığımız tarihlerde yapıl-

mıştır.  29  Ocak  1977  Diyarbakır,  22  Ocak  1977  Mersin,  29  Ocak  1977 

Bursa ve 29 Ocak 1977 Zonguldak mitingleri TÜM-DER ve TÜTED tarafın-

dan düzenlenen “Ekonomik ve Demokratik Haklar Miting ve Yürüyüşleri” 

Anayasa ve yasaların tanıdığı haklar doğrultusunda 171 sayılı Toplantı 

ve Gösteri Yürüyüşleri yasasına uygun olarak yapılmıştır. Bunun neresi 

suçtur? (…)

24 Aralık 1979 tarihli öğretmen boykotu sırasında o günkü MYK üyeleri 

tutuklu bulunuyordu. Bu boykotun önceden planlanıp öğretmenlere du-

yurulduğu iddia edilmektedir ki, bu doğru değildir. Adı geçen Devrimci 

Öğretmen ve Yurtsever Devrimci Öğretmen bildirileri 24 Aralık olayıyla il-

gili değildir ve ayrıca TÖB-DER’i bağlamaz. Genel Başkanımızın 20 Aralık 

1979 tarihli yeni yıl mesajında boykotla ilgili bir şeyden söz edilmemiştir. 

Birlik  –  Dayanışma  grubunun  27.12.1979  tarihli  Politika  gazetesindeki 

açıklaması da yalnızca bir yorumdur ve TÖB-DER’in dışında bir olaydır. 

Sonuç olarak 24 Aralık eylemi tek tek öğretmenlerin gerçekleştirdikleri 

bir eylemdir. Yöneticilerimizin bu eylemin yapılması konusunda bir kararı 

yoktur. (…)

512

Davamızdaki sorun, ül-

kedeki  genel  özgürlük 

ve demokratik haklarla 

ilgili  bir  sorundur.  Biz 

bu  sorunda  en  geniş 

hak  ve  özgürlüklerden 

yana  olduğumuzu  her 

zaman  söyledik,  söy-

lüyoruz,  söyleyeceğiz. 

Asıl  özgürlüklere  düş-

man  olanlar  ve  insan-

lara  özgürlükleri  layık 

bulmayanlar  suçlu  ol-

malıdırlar.

Biz düşünce ve anlayışımız nedeniyle insanlık düşmanı faşizmin cina-

yetlerine sessiz kalmadığımız için;

Üyelerimizin hakkını, hukukunu, ekmeğini kararlılıkla korumaya çalış-

tığımız için;

Daha örgütlü ve daha güçlü mücadele vermek amacıyla sendikal haklar 

talebini savunup bu uğurda yasal çalışmalar yaptığımız için;

Çarpık, akıl dışı, bilime aykırı eğitim sistemi yerine akılcı, bilimsel, ya-

rarlı, insan ve  yurt gerçeğine  uygun bir  eğitim  sistemi  isteyip bunun 

ilkelerini araştırdığımız için;

İnsan hak ve özgürlüklerini, bilimi ve kültürü bağnazca savunduğumuz 

için;

Emperyalizme ve faşizme karşı olduğumuz için;

Yargılanmaktayız.

Bize isnat edilen suçu işlemedik.

Geri bıraktırılmış bir ülkenin aydın ve ilerici öğretmenleri olarak yurt-

severlik ve demokratlık görevlerimizi yerine getirmeye çalıştık. Bunun 

için suçlanıyoruz.

Tutuklu TÖB-DER Yöneticileri



513

İnsanlığımızdan, onurumuzdan ödün vermemiz isteniyor.

Bizden böyle bir ödün beklenmemelidir.

Öğretmenlerin ve halkının yüzüne bakamayan öğretmenler olmaktan-

sa aç, işsiz, mahpus ve sürgünde yaşamak, ama onurlu ve alnı açık ya-

şamak daha güzel olsa gerek.

Derneğimizin kapatılma isteminin reddine ve Beraatimize karar veril-

mesini dileriz.”

994

Sıkıyönetim Mahkemesinin Kararı da şu şekildedir:



“Öğretmenlerin mesleki sorunlarını, eğitim programlarını çözüme ulaş-

tırmak daha iyiye, güzele götürmek amacıyla kurulan TÖB-DER’in Genel 

Merkezinde olsun, şubelerinde olsun Türkiye’de Marksist- Leninist bir dü-

zen getirmek için; 

“işçi sınıfı bilimini” geniş kitlelere öğretip yayabilmeyi 

bu nedenle eğitim faaliyetlerini bu amaç doğrultusunda yönlendirilirken 

nazariyenin gereği olarak böl ve parçalama politikasının icabı 

Türkiye’de 

birden çok ulusun var olduğunu, bunlardan özellikle Kürt ulusu üzerinde 

ırkçı, asimilasyoncu eğitim programı uygulandığını iddia ve bu arada 

manevi değerleri tahrip etmek, mevcut müesses nizamı halkın gözünde 

küçük düşürmek için yapılan toplantılarda, verilen demeçlerde, periyo-

dik  olarak  çıkarılan  15  günlük  gazetelerde,  yine  aylık  olarak  bastırılan 

dergilerde çok akılcı, sistemli ve planlı bir biçimde hedeflerine adım adım 

varmayı  tasarladıkları,  bu  suretle  yasal  bir  dernek  görünümü  altında 

yasadışı faaliyetlere yöneldikleri ve yön verdikleri, böyece legalden il-

legale dönüştükleri kanısına varılmakla, sanıkların, yani hakkında dava 

açılmış bulunan TÖB-DER Genel Yönetim Kurulu, Merkez Yürütme Kurulu 

üyelerinin  eylemleri  sabit  görüldüğü  gibi,  Genel  Merkez  ve  şubelerinin 

yasal amaç dışında faaliyet gösterdikleri anlaşıldığından kapatılmasına 

karar verilmiştir.(…) 

TÖB-DER binalarında ele geçen suç unsuru olan 

tüm dökümanların mü-

saderesine,

TÖB-DER Genel Merkezinin ve şubelerinin kapatılmasına ve buralarda 

bulunan

 demirbaş eşyaların hazineye ırat olarak kaydına (…)

995

 


514

“Bu karara dayanarak, içimizden 50 kişinin TCK’nın 141.ve 142.maddele-

rine göre, 1-8 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılmamıza karar veril-

di. Askeri Yargıtay’da bu kararı onayladı.”

996

 

                         HANGİ YÖNETİCİ HANGİ CEZAYA ÇARPTIRILDI?



Download 3.81 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   53




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling