Töb-der tarihi İsmail Aydın “de te fabula narratur” “anlatılan senin hikayendir”
“Aydın’da TÖB-DER’li Öğretmen Öldürüldü”
Download 3.81 Mb. Pdf ko'rish
|
“Aydın’da TÖB-DER’li Öğretmen Öldürüldü” 18 Nisan 1980 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki haberin detayları şöy- le: “Aydın Efeler Lisesi öğretmeni Ahmet Alpdoğan önceki gece evinde kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürülmüştür. Önceki gece saat 21 su- larında evinin kapısı çalınmış, Alpdoğan kapıyı açtığında kurşun yağmu- runa tutulmuştur. Alpdoğan’ın CHP iktidarı döneminde Aydın Kız Lisesi Müdür Yardımcılığı yaptığı ve son seçimlerde TSİP’den Erzincan adyı ol- duğu öğrenilmiştir.”
1980 yılı şiddetin ve insan ölümlerinin yoğun yaşandığı bir yıldır. Artık tek tek insanların ölümü haber olmaktan çıkmış, her gün sokaklarda onlarca insanın öldürülmesi gazete haberi olmaya başlamıştır. Durum öğretmen- ler için de farklı değildir. Neredeyse her gün bir öğretmenin ölüm haberi- ni gazetelerden okunur hale gelecektir. 505 10 Mayıs tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ni okuyanlar şu başlıkla karşılaşa- caklardır: “Çeşitli İllerdeki Saldırılarda 4 Öğretmen Hayatını Kaybetti” Habere göre; Trabzon’da sol görüşlü iki öğretmen, Adana’da bir öğret- men, Malatya’da ise TÖB-DER üyesi ve Barbaros ilkokulu öğretmeni Bek-
habere göre “Samsun’un Kavak ilçesi Kekküda köyü İlkokulu öğretmeni ve TÖB-DER üyesi Rahmi Aslan, raporlu olarak geldiği İstanbul’da sağ gö- rüşlü bir eylemci tarafından tabancayla vurularak öldürüldü.” “7 İldeki Olaylarda 2’si Öğretmen 7 kişi Öldürüldü” Bursa’da Yıldırım Bayazıt Lisesi edebiyat öğretmeni TÖB-DER üyesi Meh- met İber ve Kayseri Gaziosmanpaşa İlkokulu öğretmeni Zeynel Ünaldı öldürüldü. 982 TÖB-DER’in Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından faaliyetten men edilmiş olmasının bir sonucu olarak başta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere gün- lük gazetelerde TÖB-DER ile ilgili haberlere pek nadir olarak rastlamak- tayız.
laşacak, öldürülen öğretmenin TÖB-DER üyesi olup olmadığı bilgisine de rastlanamayacaktır. Bunun yerine çoğunlukla ölen öğretmenin siyasi görüşüne göre “sol görüşlü olduğu öğrenilen bir öğretmen” açıklamasına yer verilecektir. 17 Mayıs 1980 tarihli Cumhuriyet Gaze- tesi’nin haberine göre “Ünye’de TÖB-DER Binası Ateşe Verilmiştir” 19 Mayıs 1980 tarihli Cumhuriyet Gazete- sine göre “Halkalı’da Bezirganbahçe İlko- kulu öğretmeni ve TÖB-DER üyesi Ekrem
dü sonra kafasına tek kurşun sıkılmak su- retiyle öldürülmüştür.” Aynı gazetenin 22 Mayıs tarihli baskısında Ekrem Öztürk için verilen ölüm ilanı bulunmaktadır. 983
506 4 Haziran tarihinde 12 Eylül darbesi öncesi sokakta öl- dürülen son TÖB-DER üyesinin haberi bulunmaktadır: “Eskişehir Alpaslan ilkokulu öğretmeni ve TÖB-DER üyesi Ahmet Aydın okul bahçesinde öğrencilerin göz- leri önünde vurularak öldürüldü.” 984
Türker için Cumhuriyet Gazetesi’nde verilen bir ölüm ilanında geçecektir. 985
12 Eylül darbesi öncesinde TÖB-DER ile ilgili son ha- ber 25 Ağustos 1980 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde
Habere göre; TÖB-DER Genel Yönetim Kurulu Üyesi Nabi Belekoğlu 14 Ağustos tarihinde Trabzon’da göz altına alınmış, kendisine burada adlarını açıkladığı polisler tarafından işkence edilmiştir. TÖB-DER’in 12 Eylül dönemine kadar olan serüvenini Genel Başkanının anlatımıyla aktarmanın daha sağlıklı olacağını düşünü- yoruz.
1975 yılından 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar geçen süreçte Türkiye’de basına yansıdığı kadarıyla 281 öğretmen siyasi neden- lerle hayatını kaybetmiştir. Bu öğretmenlerden 68 tanesi sağ gö- rüşlü, 180’i sol görüşlü (bunların 175’i TÖB-DER’li), diğerlerinin eğilimleri ise belli değildir. Öldürülenler arasında 3 tane kadın TÖB-DER üyesi bulunmakta- dır. Bunlar; İclal Akın (Alaşehir / 1978), Cemile Açıkgöz (Tarsus / 1979), ve Fatma Tüm (Bafra / 1980) adlı öğretmenlerdir. (Karşılaştırma için bak; EĞİT-DER tarafından hazırlanan liste, Devrimci Yol Savunması, TÖB-DER Davası, Eleştirel Pedagoji Dergisi (sayı 31),) 507 12 EYLÜL DARBESİ
venliği kalmamıştı. Hergün onlarca insan öldürülüyor, kahvehaneler, otobüsler, okullar silahlı saldırılara uğruyordu. Cinayet odakları kimi zaman nokta hedefler, tanınmış kişileri seçiyor, kimi zaman da kalaba- lıklara hedef gözetmeksizin ateş açılıyordu. Böylece toplum durmaksızın şoklanıyor; askeri yönetim özlemleri yeşertiliyordu. Oysa, yaklaşık bir yıldan beri (Kahramanmaraş Katliamından beri) ülkenin büyük bir bö- lümünde, büyük sanayi kentlerinde ve Doğu illerinde sıkıyönetim vardı. Ancak siyasi cinayetler devam ediyordu. (…) Böyle bir ortamda, merkez- leri Ankara’da bulunan kitle ve meslek örgütleri, önce kendi aramızda bir durum değerlendirmesi yaparak, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile görüşmeye karar verdik. Sivil veya askeri faşist bir darbenin eli kulağın- daydı.Tüm demokrasi güçleri ancak birlikte davranabilirlerse bu gidişin önü alınabilir; asgari demokrasi kurtarılabilirdi. Bu bağlamda CHP’nin önemi büyüktü. Geniş kitle bağları olan bu partinin tutarlı bir demokrasi mücadelesine girişmesi, diğer demokrasi güçlerini de yanına alması ha- linde, durum değişebilir; faşizm özlemcileri, askeri darbe heveslileri geri- letilebilirdi. Bu düşüncelerle görüşlerimizi saptadık. Aramızdan bir sözcü seçtik. Arkadaşların ısrarlı taleplerine karşın, sözcülüğü kabul etmedim. Çünkü, Ecevit’in TÖB-DER’e karşı önyargıları, yanlış değerlendirmeleri vardı. CHP’nin son kurultayında bu durum açıkça ortaya çıkmış; TÖB-DER Ecevit’in ağzından ad verilerek haksız yere suçlanmış, bunun sonucu sıkı- yönetimce gözaltına alınmıştık. Yaklaşık 5 ay tutuklu kalmış, sıkıyönetim mahkemesince hakkımızda kişisel ve örgütsel davalar açılmıştı. (…) Görüşme, CHP’nin Ulus’taki Genel Merkezinde yapıldı. (…) Sözcümüz ziyaret sebebimizi ve görüşümüzü aktardı. Ecevit teşekkür etti. Ancak çekinceleri olduğunu söyledi. (…) Bizim eğitim politikalarımıza ırkçı, şo- ven, asimilasyoncu diyen bir örgütle işbirliği yapamayız dedi. Ecevit bu sözleriyle doğrudan TÖB-DER’i hedef almıştı. Derhal ayağa kalkarak; bu sözler TÖB-DER’i hedef alıyor. Onun için toplantıyı terk ediyorum, yal- nız arkadaşlar sizleri tanık tutuyorum. Bunları örgütüme ve kamuoyuna açıklayacağım. (…) Şimdi çıkıyorum dedim. Ecevit derhal tavır değiştirdi. Özürler diledi. (…) CHP ile oluşturulan demokrasi platformu, ülkenin yedi bölgesinde büyük kitle gösterilerine hazırlanıyordu. Bu gösterilerin ilki, memleketim olan Trabzon’da 13 Eylül’de yapılacak ve Ecevit konuşma ya- 508 pacaktı. Miting hazırlıkları için Trabzon’a gider- ken Esenboğa havaalanında Kemal Türkler’in öldürüldüğünü haber aldım. (…) Kemal Türkler’i MHP tetikçilerinin bizzat Alpaslan Türkeş’in em- riyle öldürdükleri duruşmalarda ortaya çıktı. (…) Bu arada TÖB-DER’in 200 cıvarında üyesi de faşist kurşunlara hedef olmuş, hayatlarını kaybetmişlerdi. (…) Trabzon’dan Maçka’ya geç- tim. (…) 13 Eylül sabahı darbe yapıldığını öğ- rendim. (…) 22 Eylül’de yakalandım. (…) Sonra Ankara’ya Dil Okulu’na götürüldüm. (…) Bir ay sonra serbest bırakıldım. (…) Daha sonra sahte pasaportla önce Sofya’ya sonra Zürih’e geçtim. (…)” 988
TÖB-DER YARGILANIYOR TÖB-DER hakkında Ankara sıkıyönetim Askeri Savcılığı’nca dava açılır. Askeri Savcılığın 980/7641 Esas ve 981/526 sayılı iddianemesiyle 15.4. 1981 tarihinde Ankara Sıkıyönetim 3 Numaralı Askeri Mahkemesinde açılan dava 981/342 esas sayılı dosya ile görülmüş ve 25.12.1981 günün- de karara bağlanmıştır. Bu sürece ait gelişmeleri daha çok TÖB-DER Avu- katı Halit Çelenk ve TÖB-DER Genel Başkanı Gültekin Gazioğlu tarafından yazılan kitaplardan aktarmanın daha yararlı olacağı inancındayız. TÖB-DER Davası 12 Eylül darbesinden 8 ay 10 gün sonra açılmış
bağlanmıştır. Kenan Evren’in 12 Eylül 1981 tarihinde yap- tığı radyo-televizyon konuşmasında sarfetti- ği TÖB-DER’e yönelik “Milli Eğitime sızmak
pılırken söylenmiş ve TÖB-DER peşinen suçlu ilan edilmiştir.
509 Öncelikle TÖB-DER’in neyle suçlandığına bakmak gereklidir. İdianame- de TÖB-DER’in “Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahak-
kında Türk Ceza Kanununun 141/1, 142/1, 142/3, 173/son, Dernekler Kanunu’nun 64/1, 353 Sayılı Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargıla- ma Usulleri hakkındaki Kanunun 251/1. Maddelerinin uygulanması is- tenmiştir. Bu maddeler, derneğin yöneticileri için 8-15 yıl, Demokratik Eğitim Ku- rultayı (DEK) sanıkları için 1-5 ve 5-10 yıl ağır hapis cezası öngörmektedir. Sözü geçen iddianame ile 58 sanık hakkında dava açılmış, 989 dava sürer- ken TÖB-DER Ankara Şubesi yönetim kurulu üyeleri 990
hakkında açılan dava ile birleştirilmiştir. 991
TÖB-DER SAVUNMASINDAN
Sanıklar cezaevinde sorgu anlatımlarını yazılı olarak ortaklaşa hazırla- mışlar ve bu ortak savunma TÖB-DER Genel Başkan Yardımcıları İsmet Yalçınkaya ve Süleyman Yaşar tarafından okunmuştur. Süleyman Yaşar o anları şöyle anlatıyor: “TÖB-DER davası 12 Eylül’den sonra görülen ilk toplu davaydı. Demokratik kitle örgütleri içindeki ilk savunmaydı bizimkisi. Bu savunma demokratik güç- ler için büyük moral olmuştu o zamanlar. Çünkü biz- den istenen 12 Eylül yönetiminin meşruluğunu kabul etmek ve yaptıklarımızdan ötürü pişmanlık göster- mekti. Bunun duyumunu çeşitli biçimlerde alıyorduk. Yapmadık. Bütün yaptıklarımızın meşru ve yasal ol- duğunu söyleyip durduk. Bütün yaptıklarımızı tek tek savunduk ve 12 Eylül yönetimini meşru kabul etme- dik.” 982 TÖB-DER yöneticilerinin savunmalarında özetle şu görüşler dile getirilmektedir: 510 “Bizler TÖB-DER yöneticileriyiz. TÖB-DER yasalara göre kurulmuş ve eğitim-öğretim emekçilerinin mesleki, ekonomik ve de- mokratik çıkarlarını savunan bir örgüttür. Kurulduğu 1971 yılından beri, mensup- larının haklarını yasalar çerçevesinde ve kararlılıkla savunmuştur. Eğitim emekçi- lerinin bilimden, emekten, demokrasiden, halktan yana tavırları bilim ve emek düş- manlarının, demokrasiye karşı olanların, halka karşı çevrelerin şimşeklerini üzerine çekmiştir. TÖB-DER örgütlenmesi, yönetici ve üyeleri hakkında yıllardır amansız bir iftira ve ih- bar kampanyası sürdürülmektedir. (…) Ülkenin yer altı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını insafsızca sömüren bir avuç işadamı TÜSİAD, MESS, TİSK gibi örgütlerde toplanırken ekonomik hakları için sömürüye karşı mücadelede yalnız kalmamak için 200 bin eğitim emekçisinin TÖB-DER’de bir araya gelmesi şuç mudur? (…) Yüzlerce bilim adamını, gazeteciyi, sanatçıyı, yazarı, öğretmeni, öğren- ciyi, emekçiyi TÖB-DER mi katletti? Anayasa Mahkemesi’ni, Danıştay’ı, Üniversiteleri ve binlerce işyerini, Çorum’da, Maraş’ta onlarca insanı TÖB-DER mi katletti? Bunun cevabı evet olamaz. TÖB-DER katliama, saldırganlığa, zorbalığa, kırıma karşıdır. İşte bu dü- şünce ve tavırlardan ötürü bir kez daha yargılanmak istenmektedir. (…) İddianamede, Temmuz 1976’da yapılan 3. Olağan Genel Kurulda o yıllar- da hemen hemen toplumun her kesiminde atılan sloganların suç olduğu söylenmektedir. O günlerde –ki, 5 yıl olmuştur- atılan sloganların bu gün suç olarak önümüze gelmesi anlamsızdır. (…) Genel Kurul sonunda açılan soruşturmalar ve yargılamalar sonucu, TÖB-DER dernek olarak aklan- mıştır. (…) 511 DEK, suçlanmaktadır. DEK’in amacı eğitim sorunlarını tartışmak ve çö- züm önerilerini diğer çalışanların kitle örgütleriyle birlikte çalışanlar ku- rultayına götürmektir. Ayrıca, eğitimin ulusal ve emekçi halktan yana bir niteliğe kavuşturulması, dil ve kültür üzerine konan engellerin kaldırıl- ması, eğitimin demokratikleştirilmesi amaçlarını içeren kararlar yüzlerce delegenin iradesidir. Bu, 200 bin öğretmenin suçlanmasıdır. (…) İddianamedeki “haklı savaşlar” tanımına ve anlayışına göre M. Kemal’in önderliğinde emperyalizme karşı kazanılan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı da “sosyalizmin mevcut düzeni devirerek iktidarı ele geçirdiği savaş” olarak değerlendirmek gerekecektir. Oysa hiç de öyle değildir. Bu tüzden TÖB- DER’in haksız savaşlara karşı çıkışını, haklı savaşlardan yana yana olu- şunu Marksizm-Leninizm olarak nitelendirmek mümkün değildir. Haklı savaşlardan olan Ulusal Kurtuluş Savaşları sosyalizmin iktidar savaşları olarak değerlendirilemez. (…) Mitinglerimiz suçlanmaktadır. Oysa 21 Şubat 1976’da TÖB-DER İzmir şubesince, 8 Mart 1976’da TÖB-DER Ödemiş şubesinin düzenlediği 993 “Hayat Pahalılığı ve Faşist Baskıları Protesto Mitingleri” tarihlerinden de anlaşılacağı üzere bizim yönetimlerde bulunmadığımız tarihlerde yapıl- mıştır. 29 Ocak 1977 Diyarbakır, 22 Ocak 1977 Mersin, 29 Ocak 1977 Bursa ve 29 Ocak 1977 Zonguldak mitingleri TÜM-DER ve TÜTED tarafın- dan düzenlenen “Ekonomik ve Demokratik Haklar Miting ve Yürüyüşleri” Anayasa ve yasaların tanıdığı haklar doğrultusunda 171 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasına uygun olarak yapılmıştır. Bunun neresi suçtur? (…) 24 Aralık 1979 tarihli öğretmen boykotu sırasında o günkü MYK üyeleri tutuklu bulunuyordu. Bu boykotun önceden planlanıp öğretmenlere du- yurulduğu iddia edilmektedir ki, bu doğru değildir. Adı geçen Devrimci Öğretmen ve Yurtsever Devrimci Öğretmen bildirileri 24 Aralık olayıyla il- gili değildir ve ayrıca TÖB-DER’i bağlamaz. Genel Başkanımızın 20 Aralık 1979 tarihli yeni yıl mesajında boykotla ilgili bir şeyden söz edilmemiştir. Birlik – Dayanışma grubunun 27.12.1979 tarihli Politika gazetesindeki açıklaması da yalnızca bir yorumdur ve TÖB-DER’in dışında bir olaydır. Sonuç olarak 24 Aralık eylemi tek tek öğretmenlerin gerçekleştirdikleri bir eylemdir. Yöneticilerimizin bu eylemin yapılması konusunda bir kararı yoktur. (…) 512 Davamızdaki sorun, ül- kedeki genel özgürlük ve demokratik haklarla ilgili bir sorundur. Biz bu sorunda en geniş hak ve özgürlüklerden yana olduğumuzu her zaman söyledik, söy- lüyoruz, söyleyeceğiz. Asıl özgürlüklere düş- man olanlar ve insan- lara özgürlükleri layık bulmayanlar suçlu ol- malıdırlar. Biz düşünce ve anlayışımız nedeniyle insanlık düşmanı faşizmin cina- yetlerine sessiz kalmadığımız için; Üyelerimizin hakkını, hukukunu, ekmeğini kararlılıkla korumaya çalış- tığımız için; Daha örgütlü ve daha güçlü mücadele vermek amacıyla sendikal haklar talebini savunup bu uğurda yasal çalışmalar yaptığımız için; Çarpık, akıl dışı, bilime aykırı eğitim sistemi yerine akılcı, bilimsel, ya- rarlı, insan ve yurt gerçeğine uygun bir eğitim sistemi isteyip bunun ilkelerini araştırdığımız için; İnsan hak ve özgürlüklerini, bilimi ve kültürü bağnazca savunduğumuz için; Emperyalizme ve faşizme karşı olduğumuz için; Yargılanmaktayız. Bize isnat edilen suçu işlemedik. Geri bıraktırılmış bir ülkenin aydın ve ilerici öğretmenleri olarak yurt- severlik ve demokratlık görevlerimizi yerine getirmeye çalıştık. Bunun için suçlanıyoruz. Tutuklu TÖB-DER Yöneticileri 513 İnsanlığımızdan, onurumuzdan ödün vermemiz isteniyor. Bizden böyle bir ödün beklenmemelidir. Öğretmenlerin ve halkının yüzüne bakamayan öğretmenler olmaktan- sa aç, işsiz, mahpus ve sürgünde yaşamak, ama onurlu ve alnı açık ya- şamak daha güzel olsa gerek. Derneğimizin kapatılma isteminin reddine ve Beraatimize karar veril- mesini dileriz.” 994 Sıkıyönetim Mahkemesinin Kararı da şu şekildedir: “Öğretmenlerin mesleki sorunlarını, eğitim programlarını çözüme ulaş- tırmak daha iyiye, güzele götürmek amacıyla kurulan TÖB-DER’in Genel Merkezinde olsun, şubelerinde olsun Türkiye’de Marksist- Leninist bir dü- zen getirmek için; “işçi sınıfı bilimini” geniş kitlelere öğretip yayabilmeyi bu nedenle eğitim faaliyetlerini bu amaç doğrultusunda yönlendirilirken nazariyenin gereği olarak böl ve parçalama politikasının icabı Türkiye’de birden çok ulusun var olduğunu, bunlardan özellikle Kürt ulusu üzerinde ırkçı, asimilasyoncu eğitim programı uygulandığını iddia ve bu arada manevi değerleri tahrip etmek, mevcut müesses nizamı halkın gözünde küçük düşürmek için yapılan toplantılarda, verilen demeçlerde, periyo- dik olarak çıkarılan 15 günlük gazetelerde, yine aylık olarak bastırılan dergilerde çok akılcı, sistemli ve planlı bir biçimde hedeflerine adım adım varmayı tasarladıkları, bu suretle yasal bir dernek görünümü altında yasadışı faaliyetlere yöneldikleri ve yön verdikleri, böyece legalden il- legale dönüştükleri kanısına varılmakla, sanıkların, yani hakkında dava açılmış bulunan TÖB-DER Genel Yönetim Kurulu, Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin eylemleri sabit görüldüğü gibi, Genel Merkez ve şubelerinin yasal amaç dışında faaliyet gösterdikleri anlaşıldığından kapatılmasına karar verilmiştir.(…) TÖB-DER binalarında ele geçen suç unsuru olan tüm dökümanların mü- saderesine, TÖB-DER Genel Merkezinin ve şubelerinin kapatılmasına ve buralarda bulunan demirbaş eşyaların hazineye ırat olarak kaydına (…) 995
514 “Bu karara dayanarak, içimizden 50 kişinin TCK’nın 141.ve 142.maddele- rine göre, 1-8 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılmamıza karar veril- di. Askeri Yargıtay’da bu kararı onayladı.” 996
Download 3.81 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling