Adli komedyasi


Download 254.88 Kb.
Pdf ko'rish
bet3/6
Sana15.01.2018
Hajmi254.88 Kb.
#24574
1   2   3   4   5   6

II.2.1. Birinci Perde 
Birinci  Sahne’de  Hacı  Kosta,  eşi  Zlata’yla  modaya  uygun  elbiseler  alırken  çok 
israfçı  davrandığını  tartışır.  Zlata  kendini  savunur;  zamanın  böyle  gerektirdiğini, 
kızları Anka’nın rujsuz, boyasız ya da elbisesiz olamayacağını, en yeni modaya göre 
giyinmesi  ve  kuşanması  gerektiğini  söyler.  Hacı  Kosta  ve  Zlata’nın  oğulları 
Dimitraki,  Avrupa’da  eğitim  görmüş  ama  babaya  göre,  bu  eğitim  sadece  bir  zaman 
kaybı olmuştur. Oğlunun tahsili para getirmediğinden Hacı Kosta bunu hiçbir şekilde 
bilim olarak görmez.  
Bu sahneyle; sert ve tavırlarında kaba bir esnaf olan babanın, evladının iyiliği için 
endişelenen  annenin,  o  zamanın  moda  görüşlerinden  büyülenen  kızları  Anka’nın, 
artık  Fransız  zevklerinin  tadını  almış,  ayrıca  Fransız  modasının  (elbiseler,  tavırlar, 
hayat  tarzı)  ateşli  propagandacısı  olarak  kendi  ülkesine  geri  dönmüş  olan  oğulları 
Dimitraki’nin komedyanın baş oyun kişileri oldukları anlaşılır. 
İkinci  Sahne’de  Zlata’yı  yalnız  başına  görmekteyiz.  Kızı  Anka’nın  sadece 
kalbinin değil, kesesinin de sahibi olduğunu belirten kısa bir monolog söyler. Anne; 
evladının  iyiliği  ve  geleceği  için  moda  neyi  gerektiriyorsa,  onun  yapılması 
gerektiğine inanır. Daha şimdiden evladını bir yabancıyla evlendirme niyetine girer. 
Yine daha bu sahnede seyirci, Hacı Kosta’nın ailesinin varlıklı, ama bir o kadar da 
savurgan olduğunu anlar. Aslında ekmeğini alın teriyle kazanan dükkâncı, emeğin ve 
paranın  kıymetini  çok  iyi  biliyor  olsa  da,  buna  karşılık  çocukları  ve  eşi,  ellerine 
geçen parayı hemen çarçur ederler.  

24 
 
Zlata  ve  Anka  zorluğu  olmayacak,  günlük  işler  için  hizmetçilerin  hazır 
bekleyecekleri  ve  kendilerinin  bir  şey  yapmaya  yeltenmeyecekleri  bir  hayat  sürme 
hayali  içindedirler.  Doğal  olarak,  günlük  işlerden  ayrı  tutulamayan  ve  buna  benzer 
bir  lükse  müsaade  edemeyen  sıradan  Bulgarlardan  iğrenen  anne  ve  kız  profili 
karşımıza  çıkar.  Bununla  birlikte,  anneyle  kızın  hayallerindeki  hayatı  ve  büyük 
istekleri;  bütün  gün  öylece  durmak,  moda  üzerine  konuşmak,  moda  dergilerinin 
sayfalarını karıştırmak, tuvalet masasını ve boyalarını hazırlamaktır.  
Üçüncü  Sahne’de  Anka,  üzerindeki  elbiseyle  yarattığı  görüntüyle  dikkat  çeker; 
Zlata  buna  sevinir  çünkü  evladı,  Avrupa’dan  gelmiş  gibi  bir  görünüme  sahip  olur. 
Halktan  kopuşun  meydana  geldiği  açıktır.  İki  bayan  bu  sahnede  sadece  bedenen 
bulunurlar; zevkleri onları ancak dergilerde gördükleri ve Dimitraki ile Margaridi’nin 
anlattıkları kadarıyla, Avrupa medeniyetinde var olan dünyaya taşırlar.
21
  
Anka’nın yeni bir yol izlediği görülür. Sıradan bir Bulgar kadını olmak istemez, 
gözünde ve gönlünde madam olmak yatar. Zlata da, biricik kızının bilinmeyen ama 
fevkalade  cezp  edici  olan  bir  yolda  yürümesini  ister.  Ne  var  ki  Zlata  Avrupa’yı, 
mutlu  ve  mesut,  çalışıp  çabalamadan  geçirebileceği  bir  yaşam  yeri  olarak  görür: 
“Eğer  Avrupa’da  olsaydık,  bu  işleri  yapmazdık,  ama  bu  basit  yerde  başka  ne 
yapabiliriz ki?”
 
diyerek düşüncesini açığa vurduğu görülür.  
Dördüncü Sahne’de Anka ve Zlata’nın yanında Anka’nın akranı Mariyka görülür. 
Mariyka, kızı  Anka’yı Avrupalılar  gibi olmaya teşvik  eden  Zlata’nın aksine, hiçbir 
                                                           
21
 Jivko İvanov, Dobri Voynikov. “Krivorazbranata tsivilizatsiya” v 64 stranitsi, Plovdiv, 2000, s. 
5. 

25 
 
şekilde  kendisine  Avrupa’yı  takip  etme  imkanı  vermeyen  annesinden  şikâyetçidir. 
Zlata,  Mariyka’ya  “yaşlı  ve  sıradan  bir  cadaloz”  olan  annesini  dinlememesini  salık 
verir; uygarlığın gereklerine, başka deyişle “moda olana, alafrangaya, uygarlaşmaya”
 
uyulması  gerektiğini  söyler.  Mariyka,  Anka  ve  Zlata’ya  karşı  duran  bir  karakterdir. 
Her  ne  kadar  Anka  ve  Zlata  yaşadığı  çevreden  kendilerini  ayrı  tutup  ruhen  uzak 
Avrupa alanlarında dolaşsalar da, Mariyka bir o kadar halkın içinde durur; modaya, 
Avrupa’ya,  genç  bayanların  hayalindeki  yola  ve  baba  ocağına  karşı  olan 
düşünceleriyle kitlenin anlayışını ifade eder.  
Beşinci Sahne’de Fransızca konuşan, aynı zamanda kibar bir delikanlı görünüşlü 
Dimitraki  de  ortaya  çıkar.  Mariyka’ya  Fransızca  öğrenmesi  ve  Fransızcayı 
kullanması  için  tavsiyelerde  bulunur.  Uygarlığın,  “günümüzün  ışığı,  güneşi”  ve 
“madamların  bu  uygarlığın  çiçekleri”  olduğuna  Mariyka’yı  inandırmaya  çalışır. 
Kadın ve ahlak özgürlüğünden bahseder; örnek olarak gerçek bir Avrupalı kadının, 
hizmetçileri olduğundan dolayı, hiçbir şey yapmadığını ve kalbinin “ak ve yumuşak” 
olduğunu aksettirmeye gayret eder.  
Kız kardeşi Anka’yı örnek olarak ele alır. Komedyada Avrupa’nın ve uygarlığın 
ilk  propagandacısı
 
Dimitraki  olur.  Kendisi  sahneye  Margaridi’den  önce  çıkar. 
Dimitraki  bir  Bulgar’dır  ama  yurtdışında  kaldığı  için  ona  “vatan  hainliği”  tesir 
etmiştir.  Evine  döndüğünde,  Dimitraki  geliştirdiği  Fransızcasını  sürekli  halk 
geleneğinin  zararına  yaymaya  çalışmıştır.  Komedyada,  Hacı  Kosta’nın  yabancılara 
karşı  bir  o  kadar  sert  ve  kaba  tavırla  yaklaşmasına  rağmen,  Dimitraki’yi  yabancı 
ülkeye  okumaya  nasıl  gönderdiği  açık  değildir.  Dimitraki’nin  Hacı  Kosta’nın  bir 

26 
 
anlık kapıldığı umudu olduğu düşünülebilir, ayrıca Avrupa’nın yeni bir ruhta ticareti 
geliştiren,  aynı  zamanda  kabul  eden  modern  ve  faal  kişilerin  pratik  eğitiminden 
etkilenmiş olabileceği tahmininde de bulunulabilir.   
Komedyadaki  olayların  gelişiminde;  genel  olarak  Dimitraki’nin  babasının  ticari 
işlerine yanaşıp yanaşmadığı pek anlaşılmıyor, yine tam olarak onun ne okuduğu da 
bilinmiyor ancak “Fransızcanın parlaklığı”nı benimsediği açıkça görülüyor.  
Altıncı  Sahne’de  hekim  olan  Margaridi’nin  geldiği  haberi  verilir,  Mariyka  da 
kendisini  ailenin  yabancısı  hissederek  gitmek  istediğini  söyler.  Dimitraki  onun 
misafirle tanışmasını ister.  
Yedinci  Sahne’de,  kadınlara  işvekarlıkla
 
iltifat  eden  Mösyö
 
Margaridi  görülür. 
Kendisi  Bulgarca  değil,  Fransızca  konuşur  ve  Anka  da  ona  cevap  verir.  Zlata  da 
Fransızcayı  kullanmaya  çalışır  –  “pardon muşu”
 
diyerek  cevap  verse  de,  beceriksiz 
bir  deneme  yaptığı  açıktır.  Margaridi  bir  moda  dergisi  çıkarır,  dergiyi  birlikte 
incelerler,  bir  bayanın  ayda  ne  kadar  fistan  değiştirmesi  gerektiği  üzerine  konuşma 
açılır; Dimitraki’ye  göre ayda bir  yeni  fistana ama Zlata’ya  göre kızı  Anka için on 
beş taneye ihtiyaç olduğu konusunda fikir yürütürler.  
Margaridi,  Mariyka’yla  tanışır  ve  “utangaç  Bulgar  kızlarının  tıpkısı”  ifadesiyle 
tanımlar  onu.  Margaridi  bir  bayanın  açık  olmasını  gerektiren,  delikanlı  bir  Fransız 
mösyöyle  içtenlikle  konuşması  olarak  tanımlanan  uygarlığa  yanaşmaya  engel  olan 
yaşlıları  ve  annesini  dinlememesi  konusunda  Mariyka’ya  nasihatler  verir. 

27 
 
“Utangaçlığın  zafiyet  göstergesi”  olduğundan,  çekinmeden  hareket  etmenin  önemli 
olduğunu da Dimitraki sözlerine ekler.  
Margaridi’yle  Dimitraki,  sözü  açılan  anneler  ve  yaşlılar  hakkında  eleştirilerde 
bulunurlar.  Margaridi’nin  sahneye  çıkışı  dramatik  entrikanın  gelişiminde  yeni  bir 
evrenin  belirdiğini  gösterir.  Ayrıca  onun  ilk  öne  çıkan  özelliği,  kendi  benliğiyle 
kibirliliğini  ortaya  koyuşudur.  O,  bir  takım  üstünlüklerin  anlaşılması  için  yüksek 
üslupta ve Bulgarca ve Fransızca karışımı bir dil konuşur; bu yüzden hayranlarını da 
bu dili gülünç ve yapmacık bir şekilde kullanmalarına mecbur bırakır.  
Söylediği  kısa  monologda  Margaridi,  orada  bulunan  herkese  uygarlığın  ne 
olduğunu  anlatır.  Avrupa’yı  benimsemek  istemeyen,  bu  konuda  inatçı  davranan 
Bulgarlar ayıplanır. Margaridi’ye göre, uygarlığa giden yol, “Bizim gibi olanları hep 
birlikte  taklit  etmeyi,  bizimle  tanışmayı  ve  bizim  talimatlarımızı  dinlemeyi 
gerektirir.”
 
Avrupa  sadece  “nasıl  davrandığımız,  nasıl  oturduğumuz  ve  nasıl  yiyip 
içtiğimiz” ile ilgilenir. 
Margaridi’nin  yaymaya  çalıştığı  ideoloji  açıktır.  Bu  ideoloji,  Avrupa’nın 
üstünlüğünü  tanır  ve  Bulgar’ı  bir  yabancıya  karşı  bağımlı  duruma  sokarak  onu 
aşağılamış  olur.  Bir  Rum’a  göre,  Bulgarlar  kendilerine  has  hiçbir  değere  sahip 
değildirler,  onların  diğer  milletleri  ve  kültürleri  örnek  alıp  takip  etmeleri  gerekir. 
Başka bir deyişle, Margaridi’ye göre; Bulgar halkı taklitçi rolüne girmeye mecburdur 

28 
 
çünkü  gerçek  olan  hiçbir  şey  yaratma  durumunda  olmadığı  gibi,  şimdiye  kadar 
yaratmamıştır da zaten.
22
  
Sahnenin devamında Margaridi Anka’yla, aynı şekilde Dimitraki de Mariyka’yla 
tek  başına  kalırlar.  Margaridi,  Anet
 
diye  çağırdığı  Anka’ya  yakında  Avrupa’yı 
göreceğine dair söz verir. Anka bunu duyunca heyecandan bayılır.  
Mariyka  ise  aynı  sözleri  Dimitraki’nin  ağzından  tereddütle  dinler.  Mariyka’nın 
arzusu kendi doğduğu yerde kalmaktır, hemen öyle bir erkeğe teslim olmayı istemez. 
Zira Avrupa hakkında abartılı hikâyeler anlatılır, Avrupa’nın adi ve menfaate dayalı 
bir  arka  planı  vardır.  Margaridi,  kadınların  aklını  başından  alır,  güzel  Anka’yı 
kazanmak  için  büyük  bir  gayret  sarf  eder  ayrıca  nihai  olarak  hedeflediği  şeyin  ne 
olduğunu sadece o bilir. Elbette ki, bu amaç gizlidir çünkü eğer ki niyetini şimdiden 
belli  ederse,  hiçbir  zaman  istediğine  ulaşamayacaktır.  Margaridi’nin  aklından  neler 
geçirdiği, entrikanın sonuna yaklaşıldığında anlaşılacaktır.   
Diğer  çift  Dimitraki  ve  Mariyka  da  Anka  ve  Margaridi’yi  taklit  ediyor  gibi 
gözükür,  yalnız  Mariyka  inanışlarında  ve  takındığı  tavırlarında  Anka’dan  oldukça 
farklı  olduğundan,  Dimitraki  de  aklında  tasarladıklarına  ulaşamaz.  Bunun  dışında 
Dimitraki  de  amaçladığı  hedefleri  için  o  kadar  da  küstah  ya  da  kaba  davranmayı 
seçmez. 
  
                                                           
22
 Jivko İvanov, a.g.e., s. 13. 
 

29 
 
Sekizinci  Sahne’de  Zlata  gelir  ve  kocası  Hacı  Kosta’nın  geldiğini  haber  verir. 
Öğle yemeği hazır değildir ve Hacı Kosta’nın bunu hiç mi hiç hoş karşılamayacağı 
bellidir.  Zlata’nın  yapması  gereken  tek  iş,  öğle  yemeğini  hazırlamaktır  aslında. 
Fransız  modasına  kendisini  kaptırmış,  dalıp  gitmiş  gibi  görünür;  Zlata  yemeği 
yetiştiremez ve bu durum Hacı Kosta’yı ziyadesiyle sinirlendirir. 
 
 
 
Dokuzuncu Sahne’de Zlata, zamanında pişmeyen öğle yemeği için kocasına hangi 
bahaneleri  öne  sürmesi  gerektiği  üzerine  düşünür.  Mazur  görülür  bir  durum 
olmadığından,  Zlata  kendi  haylazlığını  ve  dünyevi  hayata  karşı  olan  düşkünlüğünü 
haklı çıkarmak için bir yığın yalan uydurur.  
Onuncu  Sahne’de  Hacı  Kosta  ve  onun  hademesi  olan  Rayço  karşımıza  çıkarlar. 
Hademe  patronuna  sabahtan  beri  nelerin  döndüğünü,  eşi  Zlata  ve  Anka’nın  nasıl 
geldiğini,  hekim  Margaridi’nin  nasıl  eve  girdiğini  ve  ayrıca  öğle  yemeğinin  neden 
hazır olmadığını tek tek anlatır. 
  
On Birinci Sahne’de Zlata yalan söylemeye başlar ve bazı bahaneler uydurur, bu 
sebeplerden  dolayı  yemeği  hazırlayamadığını  açıklar.  Hacı  Kosta  ona  inanmaz  ve 
boş  modaların  eşini  işten  kopardığını  düşünür.  Bunun  üzerine  Hacı  Kosta  ve  Zlata 
arasında  bir  tartışma  çıkar.  Görünen  odur  ki,  dükkâncı,  eşine  olan  güvenini 
kaybetmiştir. O, eşinin tutkularına karşı kayıtsız kalır, onun yaptığı hatalara öfkelenir 
ve  sürekli  dikkatli  olmasını  hatırlatır  çünkü  Margaridi  namussuz  düşünceleriyle 
çapkın  olduğunu  belli  eder.  Kosta’nın  asıl  düşündüğü  şey;  evi  rezil  olunacak  bir 

30 
 
duruma sokmamak, başka deyişle aile şerefini bozmamaktır. Verdiği tembihlerde ne 
kadar inatçı davransa da, Hacı Kosta kötü kaderin önüne geçmeyi başaramaz.  
On  İkinci  Sahne’de  Anka  babasıyla  konuşur.  Hacı  Kosta’nın  Margaridi’yi  evde 
görmek  istemediği  her  halinden  bellidir;  ne  de  olsa  Margaridi  çapkının  tekidir, 
isminden  hareketle  Dimitraki  de  onu  “magar  oğlan”
23
  diye  çağırır.  Dimitraki’nin 
uygarlaşma  konusunda  Margaridi’yle  tam  bir  uyum  içinde  olması  ve  ayrıca 
Margaridi’nin  kızının  etrafında  dolaşması,  Hacı  Kosta’nın  hiç  hoşuna  gitmez.  Bu 
ikilinin  destekçisi  konumundaki  eşi  Zlata’ya  ithamda  bulunur.  Aile  efradının  aklını 
başına devşirmesi için uğraşır çünkü bu “yabancı haytalar”dan
24
 hiç hoşlanmaz. 
 
Ancak Margaridi’yi de hiçbir şekilde hafife almak istemez. Bir kere daha eşini bu 
konuda temkinli davranması için uyarır ama Zlata, kocasının adeta bir  yeniçeri gibi 
davrandığını mırıldanır. Sahne ve dolayısıyla Birinci Perde, Hacı Kosta’nın hiddetli 
bir cevabıyla sonlanır: “Yeniçeri mi? Seni gidi rezil kadın.” 
 
Böylelikle,  komedyadaki  çatışmanın  çerçevesi  tespit  edilebiliyor.  Çatışma  üç 
taraflı  geçer:  ilk  tarafta  kendi  menfaatlerinin  peşinde  giden  Margaridi  bulunuyor; 
ikinci tarafta, uğursuz yanılgıları içine düşen ve onlara kapılıp giden Anka ve Zlata 
yer  alıyorlar;  üçüncü  tarafta  ise  despot,  kaba  ve  daha  en  başından  beri  Margaridi 
hususunda,  aynı  şekilde  eşi  ve  kızı  hakkında  da  önceden  hüküm  vermiş  olan  Hacı 
Kosta konumlanıyor. 
                                                           
23
 Magar – Bulgarcada ‘magare” kelimesi ‘eşek, merkep” anlamına gelmektedir. 
24
 Hayta – Çok gezen, başıboş, serseri. 

31 
 
II.2.2. İkinci Perde 
Birinci  Sahne,  öreke
25
  eğiren  Stoyna  Nine’nin  evinin  önünde  gelişir.  Stoyna’nın 
yanına Fransız tarzı geniş paçalı pantolonu, uzun cüppesi ve fesiyle Mityo yaklaşır. 
Yaptıkları sohbetten, Mityo’nun Stoyna Nine’den görücü olup gönlü düşen Anka’yla 
kendisini  evlendirmesini  istediği  anlaşılır.  Nine,  Anka’yı  güzel  ve  terbiyeli  bir  kız 
olarak  tanıtır.  Annesinin  ise  sıradan  Bulgarlarla  alay  eden  ve  Bulgarlara  kibirle 
yaklaşan  birisi  olduğunu  vurgular.  Kızın  annesine  göre,  “Bulgarlar  basit  ve 
yobazdır.” Ardından Stoyna dünür olmayı kabul eder.  
Nasıl  Birinci  Perde’de  ön  planda  ‘Avrupalılar’  etkinse,  şimdi  de  komedya 
yazarının  üzerinde  durduğu  bakış  açısı,  vatanperverlere  ve  Avrupa  kahramanlarına 
karşı şüpheyle  yaklaşanlara  çevrilmiştir. Stoyna  Nine tipik  bir gelenekçidir ve halk 
âdetlerine  sıkı  sıkıya  bağlıdır;  o,  hep  sıkı  sıkıya  bağlı  kaldığı  bu  geleneklerin 
koruyucusudur  aynı  zamanda.  Zlata  ve  Anka’ya  göre  bu  alışkanlıklar  ve  âdetler 
genelde,  geçmişte  kalan  geleneklere  bağlı  olarak  yaşayan  yaşlıların  bakış  açısını 
ifade eder. 
Moda  ve  gelenek  her  ne  kadar  birbirinden  ayrılsa  da,  ilginç  bir  ilişki  içerisinde 
bulunmaları  dikkate  değerdir;  moda,  yaygın  bir  tanımlamaya  göre,  geleneğin 
durdurulmuş  halidir;  devam  eden,  başka  deyişle  durdurulmamış  moda  ise  geleneğe 
dönüşür. 
 
 
                                                           
25
 
Öreke – Yün, keten gibi lifli malzemelerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek. 

32 
 
İkinci Sahne’de bekâr Gergi ve Penço gelirler. Dul kadına iyi niyetli davranarak 
şakalaşırlar. Uygarlığı da alaya alırlar. İçmeye başlarlar ve alafranga
26
 ile uygarlığın 
aleyhine  alaylı  bir  şekilde  kadeh  kaldırırlar.  Gergi  de  Stoyna  Nine’nin  kendisine 
“madmuazelka”
27
  dedikleri  Zlata  ile  görücülük  yapmasını  ister;  yaşlı  kadın  sadece 
“zelka”
28
 kısmını duyabilmiştir.  
Stoyna  Nine  zamanında  nasıl  evlendiğini,  mesela  birbirlerinin  nasıl  yaşlı  âşıklar 
olduğunu anlatır, kendileri hakkında baba ne dediyse onun sözünün geçtiğini söyler. 
Penço’ya  göre  şimdi  zaman  başka  akar  –  “genç  kız  kimi  isterse,  onu  alıyor.”  Bu 
kahramanlar  aynı  zamanda  vatanperver  özelliğe  sahip  tipler  olup  sıradan  genç 
Bulgarlar sınıfında yer alırlar. Yine bu kahramanlar yaşlı vatanperver kuşağın görüş 
tarzını  desteklemezler  ama  yeniye,  yeni  olana,  modaya  ve  Avrupa’ya  hemen  atılan 
düşüncesiz genç nesille de bir tutulamazlar.  
 Bu karakterler dünyanın değiştiğini ve değişmesi gerektiğini hissederler ancak bu 
değişimde  kendilerinin  dimdik  ayakta  durmaları  gerektiğinin  de  farkındadırlar  ve 
Bulgarların  yabancılarla  temas  haline  geçtiği  gerçek  dünyadan  ayrılmamaları 
gerektiğini de sezmişlerdir. 
Üçüncü  Sahne’de  Stoyna  Nine  görücülüğe  gitmeye  hazırlanır  ve  Mityo’nun 
arzusu üzerine Anka’yı  eş olarak almak niyetiyle hareket  ederler. Komedya burada 
eskiye dönük âdetlerin çizgisinde gelişir. Görücülük yapmak, eski folklor kültüründe 
                                                           
26
 Avrupa uygarlığını benimsemiş, Avrupa eğitimiyle yetişmiş (kimse).  
27
 Fransızca kelime “hanımefendi” yerine kullanılarak zariflik katılmaya çalışılmıştır.   
28
 Zelka, zele (Bul.) – lahana.  

33 
 
ritüel yaşamın en çok tasdik edilen uygulamalarından biridir. Bu aracılık bayramlı ve 
törenli bir kutlamayı da beraberinde getirir. 
Dördüncü  Sahne’de  Anka  dergiden  kol  modalarına  bakarken  aynanın  önünde 
durur.  Fransız  modalarına  bayılır  ve  babasının  ona  engel  olmasından  şikâyet  eder 
çünkü  Anka  kadın  dergisinde  yazan  her  şeye  bakmaya  yeltenir.  Anka’nın  kaçış 
noktası, kendisini gerçekten anlayan ve gelişen Avrupa modalarını takip etmesi için 
destekleyen Margaridi olur.  
 
Beşinci  Sahne’de  Anka  hizmetçi  Rayço’yla  konuşur.  Rayço’nun  kaba 
davranışlarından  tiksinti  duyar.  Rayço  ve  Beşinci  Perde’de  rol  alacak  olan  köylü 
kadın  halk  karakterlerini  temsil  ederler.  Onlar  doğal  olarak  ortaya  çıkarlar.  Ayrıca, 
kaba  ve  nezaketsizdirler  ancak  onların  birçok  kere  doğrudan  veya  bir  şarta  tabi 
olmadan  kendini  gösteren  üstün  akılları  olduğu  da  bir  gerçektir.  Diğer  bir  ifadeyle, 
onlar idealize edilemeyen karakterlerden sayılır.  
Altıncı  Sahne’de Anka ve Rayço’nun  yanında Zlata da görünür. Zlata hademeyi 
kovar,  hademe  ise  çıkarken  yakında  Hacı  Kosta’nın  öğle  yemeğine  geleceğini 
hatırlatmak  ister  onlara.  Sonra  hademe  ayrılır,  anne  ve  kızı  da  birlikte  Avrupa 
elbiseleri ve davranışlarını konu alan hoş bir sohbete dalarlar. 
Yedinci  Sahne’de  Zlata  ve  Anka’nın  yanına  Margaridi  gelir.  Aralarında  geçen 
konuşma  gayet  kibar  ve  iltifatlarla  doludur;  biraz  Fransızca,  biraz  da  Bulgarca 
konuşurlar.  Zlata’nın  ayrılmasından  sonra  Margaridi,  Anka’nın  önünde  duygularını 

34 
 
açmaya çalışır. Kızın, daha uygun bir çevreye layık olduğu niteliklerini över durur, 
bu  niteliklerin  hepsinin  salt  Avrupa’ya  mahsus  olduğunu  belirtmeye  çalışır.  Anka 
babasının kendisini engellemesinden endişe duyar, annesinin yüz ifadesi ise Anka’yı 
desteklediğini belli eder.  
Margaridi  Anka’nın  karşısında  boşboğazlığıyla  birbirinin  ardı  sıra  gelen  Avrupa 
şehirlerinin  tasvirini  yapar.  Tek  kelimeyle,  Avrupa  bir  cennettir,  asla  daha  aşağısı 
değildir.
 
  Anka,  Margaridi’nin  izinden  gideceğine  dair  söz  verir  ancak  bu,  resmi 
nikâhtan  sonra  olacaktır.  Margaridi  düğünün,  kendisinin  sözünün  geçtiği,  “emir 
verdiğinde, her şeyin hazır olduğu” yakın bir köyde olmasını ister.  
Anka ve Margaridi arasındaki ilişkinin karar safhasına girdiği görülür. Duyguların 
açığa vurulması, aslında gerçek amacı da saklamış olur. Anka daha ne Margaridi’yi, 
ne  de  Margaridi’nin  yüzünde  şekillenen  Avrupa’yı  o  kadar  sevmese  de, 
Margaridi’nin  asıl  planı,  bu  güzel  kızı  büyülü  sözleriyle  aldatmak  ve  sonra  da  terk 
etmektir.  Ancak  şimdi  o  büyük  arzusunu  en  parlak  ve  göz  alıcı  sözlerle  kamufle 
etmeye çalışır. Margaridi, Anka’nın kendi eline düşüp emrinde olmasının gerektiğini 
sezmiştir;  bunun  gerçekleşmesi  için  de  Anka’nın  istediğini  yapıyor  gibi 
gözükecektir.  
Sahnenin  devamında  da  Anka’dan  Margaridi’ye  karşı  herhangi  bir  aşk  itirafıyla 
neredeyse  hiç  karşılaşmayacağız;  Anka’nın  dilinden  düşmeyen  tek  kelime 
uygarlıktır, sürekli “o kadar çok sevdiğim ve arzuladığım bu uygarlık” diye tekrarlar. 
Margaridi,  Anka’ya  “Seviyor  musun?”  diye  sorduğunda  bile,  Anka  konuşmayı 

35 
 
yeniden  Avrupa  konusuna  çevirir,  şahsi  ya  da  açık  olarak  cevaplamaz.  “Uygarlık 
yanlısı insanları kim sevmez?”
29
 diyerek cevap verir.  
Sekizinci Sahne’de Hacı Kosta’yla birlikte Stoyna Nine gelir. Margaridi, daha aile 
reisi içeri girmeden evi aceleyle terk eder. Hacı Kosta ile Stoyna Nine havadan sudan 
bahsetmeye  başlarlar,  sonrasında  tekrardan  aynı  noktaya  varılır:  Dünür,  Mityo’nun 
Anka’ya talip olduğunu iletir. 
 
 
Stoyna Nine’nin geliş sebebini fark eden Zlata konuşmanın yönünü değiştirmeye, 
atlattırmaya  ya da konuşmayı kesmeye çalışır. “Bizim kızımız Mityo’yla evlenecek 
kız  değil”
 
der.  Zlata’nın  içinden  geçenler,  başka  deyişle  Stoyna  Nine  hakkındaki 
samimi düşünceleri yüksek sesle aktarılır ancak bu hiçbir şekilde muhatabın yüzüne 
karşı değildir; bu şekilde bir konuşmayı seyirci şartlandırılmış olarak dinler.  
Ancak  Hacı  Kosta  dünüre  olumlu  cevap  verir  ve  eşiyle  alay  eder,  yine  burada 
“tsivilizatsiya”
30 
kelimesini  doğru  telaffuz  edemez  ve  gülünç  söz  dizimleri  kurar. 
Zlata’ya göre, Mityo kesinlikle bir damat olamaz çünkü Fransızca bilmez.  
Zlata, Mityo’ya olan öfkesinden, kızını müstakbel  eş olarak seçmeleri  nedeniyle 
bütün  Bulgarları  kalın  kafalı  ve  cahil  olarak  niteler;  onlar  gibi  kalmak  da  istemez. 
Anne,  sadece  kendisinin  değil,  kızının  da  doğru  yolda  olduğundan  emindir;  Zlata 
ayrıca Hacı Kosta’yı da aklından çıkaramaz çünkü moda ve uygarlık önlenemez bir 
hal almıştır: “Moda ilerliyor ve dünya uygarlığa dönüşüyor.”
 
 
                                                           
29
 Jivko İvanov, a.g.e., s. 14.   
30
 Bulgarcada “uygarlık” anlamına gelir, eserde çokça bahsedilir.
  
 

36 
 
Yavaş  yavaş  Hacı  Kosta  ve  Zlata’nın  arası  bozulur  çünkü  anne  kızını  Mityo’ya 
vermek istemez. Hacı Kosta’nın ise yabancılar hakkında bir şey duymaya tahammülü 
yoktur:  “Bu  modalar  sizin  aklınızı  başınızdan  alıyor.”
 
Cahillik  ve  dik  başlılık 
dışarıdan gelen Bulgarları aşağılamak için kullanılan iki sözdür.   
Dokuzuncu Sahne’de babayla annenin  yanına Anka  gelir.  Kasabadaki  bir düğün 
için  evden  çıkmak  ister.  Hacı  Kosta  ve  Zlata  kızlarının  geleceğinin  ne  olacağını 
konuşurken  kavgaya  tutulurlar.  Zlata,  “Mademki  ben  kötüyüm,  öldür  beni,  belki  o 
zaman daha iyisini alırsın; şişko bir Bulgar kadın alırsın, sana köle gibi hizmet eder 
ve  çıtını  çıkarmaz”  der.  Zlata’nın  dediklerine  öfkelenen  Hacı  Kosta  ona  bir  tane 
şaplatmak  için  elini  kaldırır.  Oyuncular  birbirlerine  hiddetlenerek  sahneyi  terk 
ederler. Hacı Kosta’nın son cevabı şu olur: “Seni gidi maymun akıllı!” 
Eserde, kimin evlendiği belirtilmez, sadece düğün kelimesi geçer.   
Download 254.88 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling