Adli komedyasi
Download 254.88 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Dobri Voynikov. “Krivorazbranata tsivilizatsiya” v 64 stranitsi
- II.2.2. İkinci Perde
II.2.1. Birinci Perde Birinci Sahne’de Hacı Kosta, eşi Zlata’yla modaya uygun elbiseler alırken çok israfçı davrandığını tartışır. Zlata kendini savunur; zamanın böyle gerektirdiğini, kızları Anka’nın rujsuz, boyasız ya da elbisesiz olamayacağını, en yeni modaya göre giyinmesi ve kuşanması gerektiğini söyler. Hacı Kosta ve Zlata’nın oğulları Dimitraki, Avrupa’da eğitim görmüş ama babaya göre, bu eğitim sadece bir zaman kaybı olmuştur. Oğlunun tahsili para getirmediğinden Hacı Kosta bunu hiçbir şekilde bilim olarak görmez. Bu sahneyle; sert ve tavırlarında kaba bir esnaf olan babanın, evladının iyiliği için endişelenen annenin, o zamanın moda görüşlerinden büyülenen kızları Anka’nın, artık Fransız zevklerinin tadını almış, ayrıca Fransız modasının (elbiseler, tavırlar, hayat tarzı) ateşli propagandacısı olarak kendi ülkesine geri dönmüş olan oğulları Dimitraki’nin komedyanın baş oyun kişileri oldukları anlaşılır. İkinci Sahne’de Zlata’yı yalnız başına görmekteyiz. Kızı Anka’nın sadece kalbinin değil, kesesinin de sahibi olduğunu belirten kısa bir monolog söyler. Anne; evladının iyiliği ve geleceği için moda neyi gerektiriyorsa, onun yapılması gerektiğine inanır. Daha şimdiden evladını bir yabancıyla evlendirme niyetine girer. Yine daha bu sahnede seyirci, Hacı Kosta’nın ailesinin varlıklı, ama bir o kadar da savurgan olduğunu anlar. Aslında ekmeğini alın teriyle kazanan dükkâncı, emeğin ve paranın kıymetini çok iyi biliyor olsa da, buna karşılık çocukları ve eşi, ellerine geçen parayı hemen çarçur ederler. 24 Zlata ve Anka zorluğu olmayacak, günlük işler için hizmetçilerin hazır bekleyecekleri ve kendilerinin bir şey yapmaya yeltenmeyecekleri bir hayat sürme hayali içindedirler. Doğal olarak, günlük işlerden ayrı tutulamayan ve buna benzer bir lükse müsaade edemeyen sıradan Bulgarlardan iğrenen anne ve kız profili karşımıza çıkar. Bununla birlikte, anneyle kızın hayallerindeki hayatı ve büyük istekleri; bütün gün öylece durmak, moda üzerine konuşmak, moda dergilerinin sayfalarını karıştırmak, tuvalet masasını ve boyalarını hazırlamaktır. Üçüncü Sahne’de Anka, üzerindeki elbiseyle yarattığı görüntüyle dikkat çeker; Zlata buna sevinir çünkü evladı, Avrupa’dan gelmiş gibi bir görünüme sahip olur. Halktan kopuşun meydana geldiği açıktır. İki bayan bu sahnede sadece bedenen bulunurlar; zevkleri onları ancak dergilerde gördükleri ve Dimitraki ile Margaridi’nin anlattıkları kadarıyla, Avrupa medeniyetinde var olan dünyaya taşırlar. 21 Anka’nın yeni bir yol izlediği görülür. Sıradan bir Bulgar kadını olmak istemez, gözünde ve gönlünde madam olmak yatar. Zlata da, biricik kızının bilinmeyen ama fevkalade cezp edici olan bir yolda yürümesini ister. Ne var ki Zlata Avrupa’yı, mutlu ve mesut, çalışıp çabalamadan geçirebileceği bir yaşam yeri olarak görür: “Eğer Avrupa’da olsaydık, bu işleri yapmazdık, ama bu basit yerde başka ne yapabiliriz ki?” diyerek düşüncesini açığa vurduğu görülür. Dördüncü Sahne’de Anka ve Zlata’nın yanında Anka’nın akranı Mariyka görülür. Mariyka, kızı Anka’yı Avrupalılar gibi olmaya teşvik eden Zlata’nın aksine, hiçbir 21 Jivko İvanov, Dobri Voynikov. “Krivorazbranata tsivilizatsiya” v 64 stranitsi, Plovdiv, 2000, s. 5. 25 şekilde kendisine Avrupa’yı takip etme imkanı vermeyen annesinden şikâyetçidir. Zlata, Mariyka’ya “yaşlı ve sıradan bir cadaloz” olan annesini dinlememesini salık verir; uygarlığın gereklerine, başka deyişle “moda olana, alafrangaya, uygarlaşmaya” uyulması gerektiğini söyler. Mariyka, Anka ve Zlata’ya karşı duran bir karakterdir. Her ne kadar Anka ve Zlata yaşadığı çevreden kendilerini ayrı tutup ruhen uzak Avrupa alanlarında dolaşsalar da, Mariyka bir o kadar halkın içinde durur; modaya, Avrupa’ya, genç bayanların hayalindeki yola ve baba ocağına karşı olan düşünceleriyle kitlenin anlayışını ifade eder. Beşinci Sahne’de Fransızca konuşan, aynı zamanda kibar bir delikanlı görünüşlü Dimitraki de ortaya çıkar. Mariyka’ya Fransızca öğrenmesi ve Fransızcayı kullanması için tavsiyelerde bulunur. Uygarlığın, “günümüzün ışığı, güneşi” ve “madamların bu uygarlığın çiçekleri” olduğuna Mariyka’yı inandırmaya çalışır. Kadın ve ahlak özgürlüğünden bahseder; örnek olarak gerçek bir Avrupalı kadının, hizmetçileri olduğundan dolayı, hiçbir şey yapmadığını ve kalbinin “ak ve yumuşak” olduğunu aksettirmeye gayret eder. Kız kardeşi Anka’yı örnek olarak ele alır. Komedyada Avrupa’nın ve uygarlığın ilk propagandacısı Dimitraki olur. Kendisi sahneye Margaridi’den önce çıkar. Dimitraki bir Bulgar’dır ama yurtdışında kaldığı için ona “vatan hainliği” tesir etmiştir. Evine döndüğünde, Dimitraki geliştirdiği Fransızcasını sürekli halk geleneğinin zararına yaymaya çalışmıştır. Komedyada, Hacı Kosta’nın yabancılara karşı bir o kadar sert ve kaba tavırla yaklaşmasına rağmen, Dimitraki’yi yabancı ülkeye okumaya nasıl gönderdiği açık değildir. Dimitraki’nin Hacı Kosta’nın bir 26 anlık kapıldığı umudu olduğu düşünülebilir, ayrıca Avrupa’nın yeni bir ruhta ticareti geliştiren, aynı zamanda kabul eden modern ve faal kişilerin pratik eğitiminden etkilenmiş olabileceği tahmininde de bulunulabilir. Komedyadaki olayların gelişiminde; genel olarak Dimitraki’nin babasının ticari işlerine yanaşıp yanaşmadığı pek anlaşılmıyor, yine tam olarak onun ne okuduğu da bilinmiyor ancak “Fransızcanın parlaklığı”nı benimsediği açıkça görülüyor. Altıncı Sahne’de hekim olan Margaridi’nin geldiği haberi verilir, Mariyka da kendisini ailenin yabancısı hissederek gitmek istediğini söyler. Dimitraki onun misafirle tanışmasını ister. Yedinci Sahne’de, kadınlara işvekarlıkla iltifat eden Mösyö Margaridi görülür. Kendisi Bulgarca değil, Fransızca konuşur ve Anka da ona cevap verir. Zlata da Fransızcayı kullanmaya çalışır – “pardon muşu” diyerek cevap verse de, beceriksiz bir deneme yaptığı açıktır. Margaridi bir moda dergisi çıkarır, dergiyi birlikte incelerler, bir bayanın ayda ne kadar fistan değiştirmesi gerektiği üzerine konuşma açılır; Dimitraki’ye göre ayda bir yeni fistana ama Zlata’ya göre kızı Anka için on beş taneye ihtiyaç olduğu konusunda fikir yürütürler. Margaridi, Mariyka’yla tanışır ve “utangaç Bulgar kızlarının tıpkısı” ifadesiyle tanımlar onu. Margaridi bir bayanın açık olmasını gerektiren, delikanlı bir Fransız mösyöyle içtenlikle konuşması olarak tanımlanan uygarlığa yanaşmaya engel olan yaşlıları ve annesini dinlememesi konusunda Mariyka’ya nasihatler verir. 27 “Utangaçlığın zafiyet göstergesi” olduğundan, çekinmeden hareket etmenin önemli olduğunu da Dimitraki sözlerine ekler. Margaridi’yle Dimitraki, sözü açılan anneler ve yaşlılar hakkında eleştirilerde bulunurlar. Margaridi’nin sahneye çıkışı dramatik entrikanın gelişiminde yeni bir evrenin belirdiğini gösterir. Ayrıca onun ilk öne çıkan özelliği, kendi benliğiyle kibirliliğini ortaya koyuşudur. O, bir takım üstünlüklerin anlaşılması için yüksek üslupta ve Bulgarca ve Fransızca karışımı bir dil konuşur; bu yüzden hayranlarını da bu dili gülünç ve yapmacık bir şekilde kullanmalarına mecbur bırakır. Söylediği kısa monologda Margaridi, orada bulunan herkese uygarlığın ne olduğunu anlatır. Avrupa’yı benimsemek istemeyen, bu konuda inatçı davranan Bulgarlar ayıplanır. Margaridi’ye göre, uygarlığa giden yol, “Bizim gibi olanları hep birlikte taklit etmeyi, bizimle tanışmayı ve bizim talimatlarımızı dinlemeyi gerektirir.” Avrupa sadece “nasıl davrandığımız, nasıl oturduğumuz ve nasıl yiyip içtiğimiz” ile ilgilenir. Margaridi’nin yaymaya çalıştığı ideoloji açıktır. Bu ideoloji, Avrupa’nın üstünlüğünü tanır ve Bulgar’ı bir yabancıya karşı bağımlı duruma sokarak onu aşağılamış olur. Bir Rum’a göre, Bulgarlar kendilerine has hiçbir değere sahip değildirler, onların diğer milletleri ve kültürleri örnek alıp takip etmeleri gerekir. Başka bir deyişle, Margaridi’ye göre; Bulgar halkı taklitçi rolüne girmeye mecburdur 28 çünkü gerçek olan hiçbir şey yaratma durumunda olmadığı gibi, şimdiye kadar yaratmamıştır da zaten. 22 Sahnenin devamında Margaridi Anka’yla, aynı şekilde Dimitraki de Mariyka’yla tek başına kalırlar. Margaridi, Anet diye çağırdığı Anka’ya yakında Avrupa’yı göreceğine dair söz verir. Anka bunu duyunca heyecandan bayılır. Mariyka ise aynı sözleri Dimitraki’nin ağzından tereddütle dinler. Mariyka’nın arzusu kendi doğduğu yerde kalmaktır, hemen öyle bir erkeğe teslim olmayı istemez. Zira Avrupa hakkında abartılı hikâyeler anlatılır, Avrupa’nın adi ve menfaate dayalı bir arka planı vardır. Margaridi, kadınların aklını başından alır, güzel Anka’yı kazanmak için büyük bir gayret sarf eder ayrıca nihai olarak hedeflediği şeyin ne olduğunu sadece o bilir. Elbette ki, bu amaç gizlidir çünkü eğer ki niyetini şimdiden belli ederse, hiçbir zaman istediğine ulaşamayacaktır. Margaridi’nin aklından neler geçirdiği, entrikanın sonuna yaklaşıldığında anlaşılacaktır. Diğer çift Dimitraki ve Mariyka da Anka ve Margaridi’yi taklit ediyor gibi gözükür, yalnız Mariyka inanışlarında ve takındığı tavırlarında Anka’dan oldukça farklı olduğundan, Dimitraki de aklında tasarladıklarına ulaşamaz. Bunun dışında Dimitraki de amaçladığı hedefleri için o kadar da küstah ya da kaba davranmayı seçmez. 22 Jivko İvanov, a.g.e., s. 13. 29 Sekizinci Sahne’de Zlata gelir ve kocası Hacı Kosta’nın geldiğini haber verir. Öğle yemeği hazır değildir ve Hacı Kosta’nın bunu hiç mi hiç hoş karşılamayacağı bellidir. Zlata’nın yapması gereken tek iş, öğle yemeğini hazırlamaktır aslında. Fransız modasına kendisini kaptırmış, dalıp gitmiş gibi görünür; Zlata yemeği yetiştiremez ve bu durum Hacı Kosta’yı ziyadesiyle sinirlendirir. Dokuzuncu Sahne’de Zlata, zamanında pişmeyen öğle yemeği için kocasına hangi bahaneleri öne sürmesi gerektiği üzerine düşünür. Mazur görülür bir durum olmadığından, Zlata kendi haylazlığını ve dünyevi hayata karşı olan düşkünlüğünü haklı çıkarmak için bir yığın yalan uydurur. Onuncu Sahne’de Hacı Kosta ve onun hademesi olan Rayço karşımıza çıkarlar. Hademe patronuna sabahtan beri nelerin döndüğünü, eşi Zlata ve Anka’nın nasıl geldiğini, hekim Margaridi’nin nasıl eve girdiğini ve ayrıca öğle yemeğinin neden hazır olmadığını tek tek anlatır. On Birinci Sahne’de Zlata yalan söylemeye başlar ve bazı bahaneler uydurur, bu sebeplerden dolayı yemeği hazırlayamadığını açıklar. Hacı Kosta ona inanmaz ve boş modaların eşini işten kopardığını düşünür. Bunun üzerine Hacı Kosta ve Zlata arasında bir tartışma çıkar. Görünen odur ki, dükkâncı, eşine olan güvenini kaybetmiştir. O, eşinin tutkularına karşı kayıtsız kalır, onun yaptığı hatalara öfkelenir ve sürekli dikkatli olmasını hatırlatır çünkü Margaridi namussuz düşünceleriyle çapkın olduğunu belli eder. Kosta’nın asıl düşündüğü şey; evi rezil olunacak bir 30 duruma sokmamak, başka deyişle aile şerefini bozmamaktır. Verdiği tembihlerde ne kadar inatçı davransa da, Hacı Kosta kötü kaderin önüne geçmeyi başaramaz. On İkinci Sahne’de Anka babasıyla konuşur. Hacı Kosta’nın Margaridi’yi evde görmek istemediği her halinden bellidir; ne de olsa Margaridi çapkının tekidir, isminden hareketle Dimitraki de onu “magar oğlan” 23 diye çağırır. Dimitraki’nin uygarlaşma konusunda Margaridi’yle tam bir uyum içinde olması ve ayrıca Margaridi’nin kızının etrafında dolaşması, Hacı Kosta’nın hiç hoşuna gitmez. Bu ikilinin destekçisi konumundaki eşi Zlata’ya ithamda bulunur. Aile efradının aklını başına devşirmesi için uğraşır çünkü bu “yabancı haytalar”dan 24 hiç hoşlanmaz. Ancak Margaridi’yi de hiçbir şekilde hafife almak istemez. Bir kere daha eşini bu konuda temkinli davranması için uyarır ama Zlata, kocasının adeta bir yeniçeri gibi davrandığını mırıldanır. Sahne ve dolayısıyla Birinci Perde, Hacı Kosta’nın hiddetli bir cevabıyla sonlanır: “Yeniçeri mi? Seni gidi rezil kadın.” Böylelikle, komedyadaki çatışmanın çerçevesi tespit edilebiliyor. Çatışma üç taraflı geçer: ilk tarafta kendi menfaatlerinin peşinde giden Margaridi bulunuyor; ikinci tarafta, uğursuz yanılgıları içine düşen ve onlara kapılıp giden Anka ve Zlata yer alıyorlar; üçüncü tarafta ise despot, kaba ve daha en başından beri Margaridi hususunda, aynı şekilde eşi ve kızı hakkında da önceden hüküm vermiş olan Hacı Kosta konumlanıyor. 23 Magar – Bulgarcada ‘magare” kelimesi ‘eşek, merkep” anlamına gelmektedir. 24 Hayta – Çok gezen, başıboş, serseri. 31 II.2.2. İkinci Perde Birinci Sahne, öreke 25 eğiren Stoyna Nine’nin evinin önünde gelişir. Stoyna’nın yanına Fransız tarzı geniş paçalı pantolonu, uzun cüppesi ve fesiyle Mityo yaklaşır. Yaptıkları sohbetten, Mityo’nun Stoyna Nine’den görücü olup gönlü düşen Anka’yla kendisini evlendirmesini istediği anlaşılır. Nine, Anka’yı güzel ve terbiyeli bir kız olarak tanıtır. Annesinin ise sıradan Bulgarlarla alay eden ve Bulgarlara kibirle yaklaşan birisi olduğunu vurgular. Kızın annesine göre, “Bulgarlar basit ve yobazdır.” Ardından Stoyna dünür olmayı kabul eder. Nasıl Birinci Perde’de ön planda ‘Avrupalılar’ etkinse, şimdi de komedya yazarının üzerinde durduğu bakış açısı, vatanperverlere ve Avrupa kahramanlarına karşı şüpheyle yaklaşanlara çevrilmiştir. Stoyna Nine tipik bir gelenekçidir ve halk âdetlerine sıkı sıkıya bağlıdır; o, hep sıkı sıkıya bağlı kaldığı bu geleneklerin koruyucusudur aynı zamanda. Zlata ve Anka’ya göre bu alışkanlıklar ve âdetler genelde, geçmişte kalan geleneklere bağlı olarak yaşayan yaşlıların bakış açısını ifade eder. Moda ve gelenek her ne kadar birbirinden ayrılsa da, ilginç bir ilişki içerisinde bulunmaları dikkate değerdir; moda, yaygın bir tanımlamaya göre, geleneğin durdurulmuş halidir; devam eden, başka deyişle durdurulmamış moda ise geleneğe dönüşür. 25 Öreke – Yün, keten gibi lifli malzemelerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek. 32 İkinci Sahne’de bekâr Gergi ve Penço gelirler. Dul kadına iyi niyetli davranarak şakalaşırlar. Uygarlığı da alaya alırlar. İçmeye başlarlar ve alafranga 26 ile uygarlığın aleyhine alaylı bir şekilde kadeh kaldırırlar. Gergi de Stoyna Nine’nin kendisine “madmuazelka” 27 dedikleri Zlata ile görücülük yapmasını ister; yaşlı kadın sadece “zelka” 28 kısmını duyabilmiştir. Stoyna Nine zamanında nasıl evlendiğini, mesela birbirlerinin nasıl yaşlı âşıklar olduğunu anlatır, kendileri hakkında baba ne dediyse onun sözünün geçtiğini söyler. Penço’ya göre şimdi zaman başka akar – “genç kız kimi isterse, onu alıyor.” Bu kahramanlar aynı zamanda vatanperver özelliğe sahip tipler olup sıradan genç Bulgarlar sınıfında yer alırlar. Yine bu kahramanlar yaşlı vatanperver kuşağın görüş tarzını desteklemezler ama yeniye, yeni olana, modaya ve Avrupa’ya hemen atılan düşüncesiz genç nesille de bir tutulamazlar. Bu karakterler dünyanın değiştiğini ve değişmesi gerektiğini hissederler ancak bu değişimde kendilerinin dimdik ayakta durmaları gerektiğinin de farkındadırlar ve Bulgarların yabancılarla temas haline geçtiği gerçek dünyadan ayrılmamaları gerektiğini de sezmişlerdir. Üçüncü Sahne’de Stoyna Nine görücülüğe gitmeye hazırlanır ve Mityo’nun arzusu üzerine Anka’yı eş olarak almak niyetiyle hareket ederler. Komedya burada eskiye dönük âdetlerin çizgisinde gelişir. Görücülük yapmak, eski folklor kültüründe 26 Avrupa uygarlığını benimsemiş, Avrupa eğitimiyle yetişmiş (kimse). 27 Fransızca kelime “hanımefendi” yerine kullanılarak zariflik katılmaya çalışılmıştır. 28 Zelka, zele (Bul.) – lahana. 33 ritüel yaşamın en çok tasdik edilen uygulamalarından biridir. Bu aracılık bayramlı ve törenli bir kutlamayı da beraberinde getirir. Dördüncü Sahne’de Anka dergiden kol modalarına bakarken aynanın önünde durur. Fransız modalarına bayılır ve babasının ona engel olmasından şikâyet eder çünkü Anka kadın dergisinde yazan her şeye bakmaya yeltenir. Anka’nın kaçış noktası, kendisini gerçekten anlayan ve gelişen Avrupa modalarını takip etmesi için destekleyen Margaridi olur. Beşinci Sahne’de Anka hizmetçi Rayço’yla konuşur. Rayço’nun kaba davranışlarından tiksinti duyar. Rayço ve Beşinci Perde’de rol alacak olan köylü kadın halk karakterlerini temsil ederler. Onlar doğal olarak ortaya çıkarlar. Ayrıca, kaba ve nezaketsizdirler ancak onların birçok kere doğrudan veya bir şarta tabi olmadan kendini gösteren üstün akılları olduğu da bir gerçektir. Diğer bir ifadeyle, onlar idealize edilemeyen karakterlerden sayılır. Altıncı Sahne’de Anka ve Rayço’nun yanında Zlata da görünür. Zlata hademeyi kovar, hademe ise çıkarken yakında Hacı Kosta’nın öğle yemeğine geleceğini hatırlatmak ister onlara. Sonra hademe ayrılır, anne ve kızı da birlikte Avrupa elbiseleri ve davranışlarını konu alan hoş bir sohbete dalarlar. Yedinci Sahne’de Zlata ve Anka’nın yanına Margaridi gelir. Aralarında geçen konuşma gayet kibar ve iltifatlarla doludur; biraz Fransızca, biraz da Bulgarca konuşurlar. Zlata’nın ayrılmasından sonra Margaridi, Anka’nın önünde duygularını 34 açmaya çalışır. Kızın, daha uygun bir çevreye layık olduğu niteliklerini över durur, bu niteliklerin hepsinin salt Avrupa’ya mahsus olduğunu belirtmeye çalışır. Anka babasının kendisini engellemesinden endişe duyar, annesinin yüz ifadesi ise Anka’yı desteklediğini belli eder. Margaridi Anka’nın karşısında boşboğazlığıyla birbirinin ardı sıra gelen Avrupa şehirlerinin tasvirini yapar. Tek kelimeyle, Avrupa bir cennettir, asla daha aşağısı değildir. Anka, Margaridi’nin izinden gideceğine dair söz verir ancak bu, resmi nikâhtan sonra olacaktır. Margaridi düğünün, kendisinin sözünün geçtiği, “emir verdiğinde, her şeyin hazır olduğu” yakın bir köyde olmasını ister. Anka ve Margaridi arasındaki ilişkinin karar safhasına girdiği görülür. Duyguların açığa vurulması, aslında gerçek amacı da saklamış olur. Anka daha ne Margaridi’yi, ne de Margaridi’nin yüzünde şekillenen Avrupa’yı o kadar sevmese de, Margaridi’nin asıl planı, bu güzel kızı büyülü sözleriyle aldatmak ve sonra da terk etmektir. Ancak şimdi o büyük arzusunu en parlak ve göz alıcı sözlerle kamufle etmeye çalışır. Margaridi, Anka’nın kendi eline düşüp emrinde olmasının gerektiğini sezmiştir; bunun gerçekleşmesi için de Anka’nın istediğini yapıyor gibi gözükecektir. Sahnenin devamında da Anka’dan Margaridi’ye karşı herhangi bir aşk itirafıyla neredeyse hiç karşılaşmayacağız; Anka’nın dilinden düşmeyen tek kelime uygarlıktır, sürekli “o kadar çok sevdiğim ve arzuladığım bu uygarlık” diye tekrarlar. Margaridi, Anka’ya “Seviyor musun?” diye sorduğunda bile, Anka konuşmayı 35 yeniden Avrupa konusuna çevirir, şahsi ya da açık olarak cevaplamaz. “Uygarlık yanlısı insanları kim sevmez?” 29 diyerek cevap verir. Sekizinci Sahne’de Hacı Kosta’yla birlikte Stoyna Nine gelir. Margaridi, daha aile reisi içeri girmeden evi aceleyle terk eder. Hacı Kosta ile Stoyna Nine havadan sudan bahsetmeye başlarlar, sonrasında tekrardan aynı noktaya varılır: Dünür, Mityo’nun Anka’ya talip olduğunu iletir. Stoyna Nine’nin geliş sebebini fark eden Zlata konuşmanın yönünü değiştirmeye, atlattırmaya ya da konuşmayı kesmeye çalışır. “Bizim kızımız Mityo’yla evlenecek kız değil” der. Zlata’nın içinden geçenler, başka deyişle Stoyna Nine hakkındaki samimi düşünceleri yüksek sesle aktarılır ancak bu hiçbir şekilde muhatabın yüzüne karşı değildir; bu şekilde bir konuşmayı seyirci şartlandırılmış olarak dinler. Ancak Hacı Kosta dünüre olumlu cevap verir ve eşiyle alay eder, yine burada “tsivilizatsiya” 30 kelimesini doğru telaffuz edemez ve gülünç söz dizimleri kurar. Zlata’ya göre, Mityo kesinlikle bir damat olamaz çünkü Fransızca bilmez. Zlata, Mityo’ya olan öfkesinden, kızını müstakbel eş olarak seçmeleri nedeniyle bütün Bulgarları kalın kafalı ve cahil olarak niteler; onlar gibi kalmak da istemez. Anne, sadece kendisinin değil, kızının da doğru yolda olduğundan emindir; Zlata ayrıca Hacı Kosta’yı da aklından çıkaramaz çünkü moda ve uygarlık önlenemez bir hal almıştır: “Moda ilerliyor ve dünya uygarlığa dönüşüyor.” 29 Jivko İvanov, a.g.e., s. 14. 30 Bulgarcada “uygarlık” anlamına gelir, eserde çokça bahsedilir. 36 Yavaş yavaş Hacı Kosta ve Zlata’nın arası bozulur çünkü anne kızını Mityo’ya vermek istemez. Hacı Kosta’nın ise yabancılar hakkında bir şey duymaya tahammülü yoktur: “Bu modalar sizin aklınızı başınızdan alıyor.” Cahillik ve dik başlılık dışarıdan gelen Bulgarları aşağılamak için kullanılan iki sözdür. Dokuzuncu Sahne’de babayla annenin yanına Anka gelir. Kasabadaki bir düğün için evden çıkmak ister. Hacı Kosta ve Zlata kızlarının geleceğinin ne olacağını konuşurken kavgaya tutulurlar. Zlata, “Mademki ben kötüyüm, öldür beni, belki o zaman daha iyisini alırsın; şişko bir Bulgar kadın alırsın, sana köle gibi hizmet eder ve çıtını çıkarmaz” der. Zlata’nın dediklerine öfkelenen Hacı Kosta ona bir tane şaplatmak için elini kaldırır. Oyuncular birbirlerine hiddetlenerek sahneyi terk ederler. Hacı Kosta’nın son cevabı şu olur: “Seni gidi maymun akıllı!” Eserde, kimin evlendiği belirtilmez, sadece düğün kelimesi geçer. Download 254.88 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling